Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube’den ‘zam’ tepkisi!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Veysel Beyazadam, 2021 yılı bütçesi ve enflasyon oranlarının belli olması üzerine kamu emekçilerinin maaşlarına yapılan zamlar konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Menduha Ceylan’a açıklamalarda bulunan Beyazadam, “Bugün açlık sınırı 2 bin 600, yoksulluk sınırı ise 8 bin 600 TL’nin olduğu bir ortamda kamu çalışanlarına verileceği iddia edilen 6 bin liralık maaşlar bile yoksulluk sınırın altında kalıyor. Yoksulluğun bize kader olarak dikte edildiğini gösteriyor. Bu anlamda bu yanlıştan vazgeçilip, halktan yana bütçe oluşturulmasını istedik ancak bütçe oluşturulurken bizler masanın kenarına dahi alınmıyoruz. Yaptım olducu bir zihniyetle çıkan tablo iyi bir tablo değil.” ifadelerini kullandı.

“İNSANLIK ONURU OLUŞTURULAN BİR ÜCRET BELİRLENMELİYDİ”
Eğitim-Sen’in kamu emekçilerinin hakkını sadece ekonomik temelli değil, özlük ve hukuksal meselelerde de aradığını Beyazadam, “Ücret ile ilgili boyutu çok önemsiyoruz. Önemserken temel yaklaşımımız böyle çalışanları birbiri ile yarıştıran sisteme karşıyız. Çalışanların her birinin insan onura yaraşır bir ücret politikasıyla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, buna inanıyor ve bunun için mücadele veriyoruz. Bu noktada yapılması gereken şey şu; Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir yurttaşı olarak içerisinde bulunduğumuz bu hizmet alanında bir defa ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak asgari düzeyde insanlık onuru oluşturan bir ücret verilmeliydi” şeklinde konuştu.

“BU BÜTÇE HALKIN BÜTÇESİ DEĞİL”
Ailelerin sosyal, sportif, kültürel ve sanatsal aktivitelere gitmeyi unuttuğunu ve pandemi koşullarından kaynaklı şu anda sadece hayatta kalmaya çalıştıklarını söyleyen Beyazadam, şu ifadeleri kullandı:

“Kamu çalışanları sürekli belli bir dar gelir çevresinde sıkıştırılmaya çalışan bir anlayış var. Şunu söylemek lazım; yönetenlerin, iktidarın, hükümetin temel niyeti eğer halktan yana bir bütçe olmuş olsa zaten temelde ortak olarak toplumun, halkın faydalanmasına yönelik politikalar üretilirdi. En son oluşturulan bütçeye baktığımızda bu bütçe halkın bütçesi değil maalesef dar bir azınlığın bütçesi. Bu sadece kuru bir söylem değil. Örneğin işverenin sübvanse edildiği, yandaş olan iş dünyasının sübvanse edildiği bir yapı görüyoruz. Yakın geçmişte özellikle sağlık alanında SMA hastalığından müzdarip olan çocuklarımız ve benzeri diğer hastalıklar için de geçerli olmak üzere hayati derece de önemli olan rahatsızlıklarda hastalarımız ilaçlara ulaşamadıklarını feryat figan ifade ediyorlar. Burada yapılması gereken şey nedir? Kamudan alınanların kamu yararına kullanılması gerekmektedir. Yani hükümetin genel olarak bakıldığında önceliği kamuya ait olan bütçe değil, iş dünyasına ait bir bütçe olarak görüyoruz. Eğilimin niyeti halktan yana değil.”

“PANDEMİ DÖNEMİNDE İNSANLAR VİRÜS İLE EKMEK ARASINA SIKIŞTIRILDI”
TÜİK’in açıkladığı verilerin insan onuruyla ve aklıyla dalga geçmekte olduğu ifade eden Beyazadam, “Gelinen noktada bu veriler doğrultusunda yapılan artışlarla giderlerin karşılanmayacağını herkes biliyor. Kendileri de biliyor. Son bir yıl içerisinde doğalgaza yüzde 32, elektriğe 31, baklagillere 60, peynire 27, yumurtaya 80, Ayçiçek yağına yüzde 50 zam gelmişken; köprü otoyol geçiş ücretlerine yüzde 26 zam yapılmışken dayatılan bu oran gerçekten hükümetin tavrını ortaya koyuyor. Bu halktan yana bir tavır değil. Zaten pandemi döneminde virüs ile ekmek arasına sıkıştırılmış olan bir dayatma söz konusu. Modern bilimcilerin söylediği; tam kapanmayla bu virüs belasından kurtulmak mümkünken, tek reçete buyken maalesef cumartesi ve pazar günleri de dahil çalıştırılmaya ve yönlendirmeye dair bugün durumlar var. Yapılması gereken şey tam kapanma sağlamak; tam kapanmayı sağlarken de halka gerekli olan temel yaşam ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bunu böyle yapmadığınızda karşınıza çıkan tablo ölümler, salgının devamlılığı. Uzun ve orta vadede yöneticiler bunları yapmadıkları sürece kamu kaynaklarına daha büyük zarar vermiş oluyor” dedi.

“ACI REÇETE HEP HALKA KESİLİYOR”
6 ay boyunca TÜİK başkanlığı görevini de yürütmüş olan eski bir bürokratın TÜİK enflasyon rakamlarının çok şüpheli ve tartışmalı olduğunu söylediğini vurgulayan Beyazadam, “Bugün pinpon topuyla ya da başka parametrelerle bu ölçüt ifade ediliyorsa, zamlar neye göre yapıldı?” diye sordu.  “Bugün reelde bakıldığında çarşının pazarın enflasyon rakamı yüzde 40 iken verilen yüzde 3 artı 3’ler ya da ilan edilen yüzde 14,60’lık enflasyon oranı gerçeği varsa; birçok alanda aynı oranda zam yapılmış olması gerekiyordu” şeklinde konuşan Beyazadam, “Maalesef hayat dar gelirli kesim için gittikçe zorlaşıyor. Yılın daha ilk günlerinde özellikle elektriğe, doğalgaza ve benzeri gelen zamlar; yaşam için mücadele eden insanlarımızı daha da zor günlerin beklediğini gösteriyor. Burada acı reçete hep halka, hep yoksullara dayatılmış durumda. Neden durumu olan ama vergiden kısanın değil de yoksulun ekmeğine göz dikiliyor? Aslında bakarsanız kuru ekmeğe muhtaç ediliyor, iktidar partisinin vekilinin talihsiz bir açıklamasıydı ‘ekmek yiyorlarsa demek ki aç değiller’ dedi kendisi. Bu da bakış açılarını ifade ediyor. Kendi içerilerinde iktidarsızlık söz konusu. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı kendisiyle çelişiyor en başta” diye konuştu.

Kamu emekçileri ve Eğitim-Sen olarak çözüm önerilerini dile getiren Beyazadam, şu sözleri söyledi:

“Geçen yıl yapılmış olan toplu sözleşmenin derhal yenilenmesi lazım. O toplu sözleşme memura 3 artı 3 olarak ön görülüyordu, o şekilde imzalanmıştı fakat bizim itirazımıza rağmen bile imzalanan o sözleşme günümüzde geçerliliğini yitirmiştir bu noktada toplu sözleşmenin derhal yenilenmesi gerekiyor. Gerçek anlamda yaşamın enflasyon oranları dikkate alınarak kamu emekçilerine ivedilikle gerekli olan maaş iyileştirmelerinin yapılması gerekiyor. 3 milyon kamu emekçisi, 2 milyon kamu emeklisini düşündüğünüz zaman aileleriyle beraber neredeyse toplam 20 milyonu aşkın olan bu insan kitlesinin zor durumdan kurtarılması için elzem bir durumdur. Asgari ücret ivedilikle vergi dışı bırakılması gerekiyor. Artan vergi oranı mutlaka bu noktada düşürülmesi gerekiyor. Özellikle emekçilerin; sağlık, gıda, barınma, giyinme, ısınma giderleri gibi ödediği vergiler gelir vergisi matrahında olmalıdır. Yani bizlerden gelirimiz var diye para kesiliyor ama fahiş şekilde hayatta kalmak için ödediğimiz faturalar var. Bu faturalar gelirimizden düşürülmelidir. Yoksulluk sınırı altında olan ailelerin mutlaka elektrik, su, doğalgaz, internet gibi giderlerinin hazine tarafından karşılanmasını istiyoruz.  Temel tüketim maddelerindeki KDV sıfırlanmalıdır. Bugün bakıldığında nasıl ki şans oyunlarında yüzde bire düşürülüyorsa yaşamsal ihtiyaç malzemelerinin de KDV’si sıfırlanmalıdır.”