CHP Milletvekili Bakan'dan yürek burkan anı: 21 yıl öncesini yeniden yaşadım

EGEDESONSÖZ - CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, 30 Ekim İzmir depreminde küllenmiş acılarını yeniden yaşadı. SonSöz TV'de, depremi Alsancak'ın Mustafabey Caddesi'nde yürürken yaşadığını anlatan Bakan, "Karşıya baktım, oturduğum apartman sallanıyordu. Oğlum evdeydi, koşarak gittim. Bir yanlış yaptım, gittim koştum, oğlum Yiğit'i çıkardım. Eşimin gelmesini bekledik. Eşime oğlumu teslim ettim ve İzmir Kültürpark'a giderek milletvekili arkadaşlarla buluştuk ve birlikte deprem bölgesine geçtik" dedi.

O andan itibaren hep Bayraklı'da olduğunu belirten Murat Bakan, 1999 Büyük Marmara depreminde yaşadıklarını, bugün de yaşadığını belirterek, yürek burkan anısını anlattı:

" O an o çaresizliği yeniden yaşıyorsunuz. 1999’da ablamı ve eniştemi kaybettim. 21 yıl oldu. 21 yıl önce ne yaşadıysak aynısını yaşıyoruz. Az bina var, Yalova'da.. 3 bina yıkılmış, 1 bina ayaktaydı. 18 saat sonra yeğenimi kurtardık, 9 yaşındaydı o zaman, şimdi büyüdü. Yaşadığını 21 yıl sonra milletvekili olarak görüyorsun; çocuğunu bekleyen, annesini bekleyen var. Onların acılarına ortak oluyorsunuz. Bizim amacımız siyaset yapmak, politika üretmek değil. Şu an, vatandaşın yanında olunacak zaman. 100 milletvekili geldi, koruma yok kimsede. Herkes normal vatandaş gibi, çadırda kalan insanların yanında. Biz onların dertlerini tasalarını onlarla paylaşmaya geldik. MYK’nın yarısından çoğu buradaydı. Grup başkan vekillerimiz dönüşümlü olarak geliyor. İstiyoruz ki yaralar sarılsın, vatandaşımızın yanında olmaya devam edeceğiz."

Bayraklı Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin olağanüstü çalışma içinde olduğuna vurgu yapan Murat Bakan, "İlk müdahaleyi İzmir itfaiyesi yaptı. İtfaiyemiz çok hızlı çalıştı" dedi ve ekledi:

VATANDAŞ, DEVLET BİRİMLERİYLE ÖZVERİYLE ÇALIŞTI
"İtfiaiye, 55 ayrı birim tespit yaptı. AKUT, AFAD, hepsi intikal etti bölgeye. Kimin emeği geçtiyse hepsine müteşekkiriz. Bilinçli bir arama kurtarma faaliyeti yapıldı. Büyükşehir belediyesi CHP’li olduğu için demiyorum; her şeyiyle orada alandaydı ve her anlamda halkın ihtiyaçlarını karşıladı. Onun dışındaki yerel yönetimler Türkiye’nin her yerinden yardımlar geldi. İnanılmaz bir dayanışma gösterildi. Vatandaş inanılmaz duyarlı. Devletin de tüm birimleri özveriyle çalıştı. Bu iş birlik ve beraberlikle çözülür."

CUMHURBAŞKANI GELDİ, YÜZLERCE KORUMAYLA...
"Cumhurbaşkanı halkın yanında olmak için geldi değil mi? Yollar kesildi, ambulans, itfaiye aracı geçemeyecek şekilde bir trafik yoğunluğu yaşandı. Jammerlar geldi, basın uyduya çıkamadı. Önde, arkada, yüzlerce koruma... Bu koşullarda oraya gelmesi yarar değil ki. Gelecekse gelsin, başımızın üstünde yeri var, tabii ki gelsin. Alır eşini yanına, 2 korumasıyla gelir, gerekli önlemler alınır, bir vatandaşın elinden tutar. Eksikleri görür. Bir defa, en önce konuşması gereken, Serdar Sandal. O ilçenin belediye başkanı. O adam, üç gündür uykusuz, çaresiz, oradan oraya koşturuyor. Hem Bayraklı belediye başkanı hem de belediye personeli, inanılmaz yorgun. Ben gözümle görüyorum. Gittim koordinasyon merkezine, o insanların çaresizliğini, perişanlığını gördüm. İnanılmaz bir sınavdan geçtiler. Serdar Sandal, gerçekten alkışlanması lazım, kriz belediyeciliğini çok iyi yönetti. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, tevazu içinde çalışmaları yürüttü. Sen seçilmiş belediye başkanını görmeden, fikrini almadan, oradan bilgi almadan, ne yapıyorsun?"

O MAHALLELERDE BİNALAR HASAR GÖRÜRSE, SORUMLUSU KİM OLACAK?
"İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, kentsel dönüşüm projelerinin, Bakanlar kuruluna ihtiyacı vardı o zamanlar. Afet yasası ve Büyükşehir Belediyesi yasası kapsamında. Büyükşehir belediyesi, afet yasası kapsamında değil, tam bir uzlaşmayla kentsel dönüşüm yapma peşindeydi. Karabağlar'da Aktepe, Emrez, Limontepe, Cennetçeşme, Uzundere, Bayraklı kentsel dönüşüm projeleri hazırlanmıştı. Muhittin Selvitopu da o zaman  Genel sekreter yardımcısıydı, bu işlerden sorumlu. O projeler senelerce Bakanlar kurulunda onaylanmadı. Kuzey Ankara kentsel dönüşüm projesini Afet alanı ilan ettiler, jeolojik risk alanı ilan ettiler ve bakanlık yetkisine aldılar. Bir gecede onaylandı.  İzmir’inki dört sene onaylanmadı. İzmir’de o mahallelerde depremde binalar hasar gördüğünde bunun sorumlusu kim? Kentsel dönüşümü yapmayan bakanlık. Karşı tarafta rezerv alan olarak ayrılan bölgeye TOKİ konut yaptı. Mevzu kentsel dönüşümden rezerv alan dediğiniz de benim tüylerim diken diken oluyor. Acaba bunlar gerçekten kentsel dönüşüm mü yapmayı planlıyorlar  yoksa İstanbul rantını çürütmüş o müteahhitlere 1000 konutluk 2 bin konutluk yeni projeler mi arıyorlar? Niyetle ilgili sıkıntımız var, çünkü geçmişe bakıyoruz, bugün de değişecek bir şey görmüyoruz. Her getirdikleri şey, yozlaşarak geliyor. Başta iyi niyetli dediğiniz şey, iş uygulamaya geldiğinde bir delik açıyorlar, bir ara yol buluyorlar. En son çevre ajansı kurulması hakkında kanun teklifi geldi, çevre komisyonuna... Ben de komisyon sözcüsüyüm. İlk anlayış iyi, hemen kamu ihale kanunun dışında bıraktılar kanunu. Niye kanunun dışında bırakıyorsun? 30- 40 bin liralık rant var. Depozito toplanacak, o depozito ajansa toplanacak, onlar ihaleye verilecek... Yani mevzu, buradan nasıl bir şeyler götürürüz, anlayışı. İzmir’de İzmir Büyükşehir Belediyesi eğer kentsel dönüşümle ilgili yetki kendisinde olsa, kentsel dönüşüm alanlarını hızla ilan eder, yapar. Belli yerlerde altyapı sorunlarını çözerek sosyal donatı alanlarını arttırarak, yol, toplu ulaşım hizmetlerini artırarak mutlaka bir miktar emsal artışı yapmak lazım. Yoksa kenti kurtaralım derken, insanları kaybedeceğiz. Şöyle düşünün, riskli bina müteahhit yüzde 40 kat karşılığı yapıyor. Dar gelirli vatandaş için bunlar büyük paralar. O yüzden bir miktarını vatandaşın sırtına, bir miktarını devlet kendi kaynaklarından, bir miktarını yine sosyal donatı alanlarını, toplu ulaşımı muhafaza ederek bir miktar emsal artışıyla çözmek zorundayız. Yoksa kenti dönüştürmek mümkün değil. Benim bu depremden sonra oluşan düşüncem. Ben bugüne kadar emsal artışıyla kentsel dönüşüm olmaz diye savunurdum. Bugün yaşadığım Rıza Bey apartmanından sonra fikrim değişti. Bunu vatandaş, devlet ve bir miktar da emsal artışıyla yoğunluğu çok arttırmadan bir miktar arttırarak paylaşmak zorundayız."

İZMİR'İN TAMAMININ DEPREM ENVANTERİ ÇIKARILMALI
"2000 yılından önce yapılan binaların, tamamının envanteri çıkarılmalı. Bizim Türkiye’de en düzenli çalışan belediyeler, İzmir belediyeleri. En çok denetim gören, Sayıştay'ın en çok geldiği, müfettişin en çok geldiği ve kurallara en çok riayet eden hatta fazla riayet eden belediyeler, bizim belediyelerimiz. O yüzden güçlü bir envanteri vardır. Belediyeler bunları kısa vadede değil ama orta vadede, o envanteri çıkarabilirler.  İkinci olarak da zemin çalışmasıyla ilgili teknoloji çok gelişiyor. Eskiden fay hattı sayısı 100 diyorlardı şimdi 1000 diyorlar. Dolayısıyla yeni gelen bilimsel verilere göre kentin jeolojik altyapısının yeniden tahlil edilmesi gerekir. Jeolojik altyapıya bakılarak, etütler yeniden yapılarak riskli alanların yeniden tespit edilmesi gerekiyor. Demek ki Bayraklı’da bu işin yüksek olmasının o bölgenin depremden daha fazla etkilenmesinin bir jeolojik sebebi var. Sadece binaların zayıflığı değil onun da tespit ediliyor olması lazım."

ENKAZDAN SON CAN ÇIKANA KADAR, BİZ ORADAYIZ
"Biz Türkiye’de kutuplaşmanın bitmesi gerektiğine inanıyoruz. İşin gerçeği de kutuplaşmayı yaratan iktidarın kendisi, gitmeden de değişmez. Bu iktidarın değişmesi lazım, çünkü bu kutuplaşmayı yaratan kendisi, onun üzerinden var ediyor kendisini. Yaralarımız taze, acımız çok büyük ama işin aslı bu bunu görmek lazım. Enkazdan son can çıkana kadar biz o enkazın altındayız. Orada olmaya devam edeceğiz, elimizden geldiğince, karınca kararınca depremden zarar gören vatandaşlarımızı kurtarmak için mücadele edeceğiz. Kolaylaştırıcı olacağız, çözüm üreteceğiz, sorunları çözeceğiz, ellerini tutacağız. Milletvekili olarak bizim görevimiz bu. Ben profesyonel arama kurtarma görevlisi değilim, ama oradaki annenin babanın yanında olmak için arama kurtarma görevlisi olmaya gerek yok. Onların yanında olmaya devam edeceğiz. Geçmiş olsun İzmir."