CHP’li Sındır’dan ‘Torbalı’ ve ‘Karaburun’ yorumu: Bu sancılı süreç aşılacak

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Sonsöz TV’de yayınlanan Günaydın Ege programına konuk oldu ve Aslı Eren’in sorularını yanıtladı.

Geçtiğimiz günlerde Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen belediye başkanları kampına değinen Vekil Sındır ayrıca yer yer iktidar partisinin uygulamalarını hedef aldı.

AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım üzerinden eleştirilerini dile getiren Sındır kentteki yeni yerel yönetim yapısını hakkında konuştu.

Sındır, partisinin Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur’un belediye şirketine oğlunu müdür yardımcısı olarak ataması ve Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan’ın belediye şirketinde kendisini müdür sıfatıyla görevlendirmesi için de net ifadeler kullandı.

Belediyelerdeki işten çıkarmalara da ayrı bir parantez açan Sındır önemli mesajlar verdi.

BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ GEREĞİNİ YAPACAKTIR
Afyon kampını ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 7 ilke çerçevesinde söylediklerini değerlendiren Sındır, “Sosyal dayanışma, belediye başkanlarının ve parti üst yönetim organlarının birbirini tanımaları açısından önemli bir programdı. Bu kurulan ilişkiler belediyelerin sağlıklı yönetimi ve o ilçelerdeki halkın daha iyi hizmet alabilmesine katkı koyar.  Genel başkanımız 7 ilkeden bahsetti. Üretimden söz etti. Doğru yatırımlarla doğru hizmetin üretilmesini, vatandaşların kent yaşamındaki refahını sağlayacak projelerin üzerinde durulması gerektiğini belirtti. Kimseye inancıyla, mezhebiyle, etnik kimliği, siyasi düşüncesiyle ayrım yapılmaması ifade edildi. Bir iş yaparken AK Partili, CHP’li diyerek değil, daha çok dezavantajlı kesimlere öncelik verilmesinin sağlanması gerekiyor. Bizim hedefimiz yoksulluğu ortadan kaldırmaktır, bunlara ağırlık verilmesi önemlidir. Genel Başkanımız, ‘veren el alan eli görmeyecek’ dedi. İşe gelecek kişilerin liyakatli olmasının etkin bir yerel yönetim için önemli olduğu vurgusu yapıldı. Belediye başkanlarımız da bunların önemini kavramıştır ve gereğini yerine getireceklerdir” dedi.  

BU SANCILI SÜREÇ AŞILACAKTIR
Torbalı ve Karaburun’da yaşananları değerlendiren Sındır, “Aile ve birinci derece yakınların, eş ve dostların belediyelerde önemli konumlarda görevlendirilmesinin çok doğru olmadığını söylemek gerekir. Sınav yaparsınız o birinci olur, onun akrabalığı olmaz. Belediyelerimizin, başkanlarımızın belediyelerde liyakati esas alan, örgütlerden gelecek baskılarla eleman alımından kaçınmaları gerekiyor.  Torbalı’da İsmail Uygur oğlunu görevden aldı zaten. Karaburun’da da başkan bu kararından vazgeçmiştir. Maaş bile almadan vazgeçmiştir. Doğru da yapmıştır. Bu sancılı dönem aşılacaktır. Belediyelerimiz israftan kaçınarak, beldenin huzur ve refahı adına çok güzel işler yapmaya devam edecektir” dedi.

MÜMKÜN OLDUĞUNCA İŞTEN ÇIKARMAMAYI ÖNCELİKLİ OLARAK ZORLAMAK DAHA ÖNEMLİDİR
İşten çıkarmalara değinen Sındır, “Elinde erk, güç, karar verme yetkisi, sorumluluk sahibi olan kişilerin yaptığı işlemler konusunda toplumun vicdanına kulak vermeleri gerekir. Yasal olup olmaması önemli değil. Aday yapılmadığı zaman, seçimlerin arifesinde yüzlerce insana pozisyon yaratıp işe almak doğru bir şey değil. Kabul edilebilir bir şey değil. Böylesi siyasi menfaatler sonuç itibariyle belediyenin gücünü sınırlarını zorlar. Yapılan işlemlerin kimi zaman ahlaki olmadığı anlayışından hareketle işçi çıkarımları yapıldığını görüyoruz. Bir işçi bile işinden edildiğinde ilk aklıma gelen, ‘bu insanın çoluk çocuğu var mı? Evli midir? Bundan sonra nasıl geçinecek?’ sorularıdır. Hangi görüşten, kim olursa olsun işten çıkarmalar olmamalıdır. İş ne için yapılır? Ailesine insanca yaşam sağlayabilsin diye yapılır. İşten çıkarmaların bir kısmının çok gerçekçi nedenleri olabilir. Mümkün olduğunca işten çıkarmamayı öncelikli olarak zorlamak daha önemlidir. Belediyeler çiftlik gibi değildir. 100 kişi iş yapabilecekken 500 kişi çalıştırmak da yanlış. Belediyenin gelirleri o beldede yaşayanlardan alınan vergilerle elde ediliyor. Harcamaları da sokaktaki tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyarak yapmak gerekir. Yurttaşların yaşam kalitesini iyileştirmek, vatandaşların huzur ve refahını düşünerek yapmaları gerekir. Belediye başkanlarını bu kararlarının siyasi olmadığı, akıl ve mantıkla değerlendirildiği sürece konuşulabilir. Bir insanı işten çıkarırken önce onun ailesini, sosyal yaşamını iyice düşünmek gerekiyor” açıklamasını yaptı.

İZMİR’İN SORUNLARI NİYE BAŞBAKANLIĞI DÖNEMİNDE ÇÖZÜLMEDİ?
AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım için konuşan Sındır, “Binali Yıldırım bu ülkede çok önemli görevlere gelmiş önemli bir şahsiyet. İzmir Milletvekili. Bu ne demek? İzmir’de benim gibi vekildir. Her hafta İzmir’e gidip geliyorum, haber olmuyor nedense? İşte İzmir’e böyle bakılırsa, böyle yaklaşılırsa, İzmir’i kendi dünyalarında yeri olmayan bir kent olarak görürlerse bu tartışmalar hep yaşanacaktır. Yıldırım İzmir milletvekilidir ve İzmir’e yeteri kadar doğru değer vermek, hizmet üretmek, İzmir’in haklarını korumakla mükelleftir. İzmir’e gelmesine lütufkar olarak bakılmamalı. Bir İzmir milletvekilinin İzmir’e geliyor olması manşet haber olamaz. İzmir in metroyla ilgili sorunu varsa niye başbakanlık döneminde çözülmemiştir? Şimdi bunu çözerek hangi hakla toplumun önüne çıkıp İzmir’in sorunlarını çözüyoruz diyorlar?” ifadelerini kullandı.  

KOCAOĞLU 15 YILDA GÜZEL İŞLER YAPTI ŞİMDİ SOYER BAYRAĞI İLERİ TAŞIMA AZMİ İÇİNDE
Sındır ayrıca İzmir’deki yeni yerel yönetim yapısı hakkında, “Aziz Kocaoğlu döneminde 15 yıl güzel işler yapıldı bu kentte. Şimdi Tunç Soyer o bayrağı daha ileri taşımak gayreti ve azmi içinde. İzmir bir dünya kenti olacak. İzmir dünyanın kenti olma özelliğini geçmişten gelen kültürel değerlerini yeniden ortaya çıkararak sağlayacak. Hakça ve adaletli bir yaşımın kenti olma özelliğini geçmişte kısmen sağlayan İzmir bundan sonra tamamen ortaya koyacaktır” dedi.  

TÜRKİYE 17 YILDIR HER HAFTA 1.2 MİLYAR DOLAR AÇIK VERMİŞ!
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin hazırladığı ilk kalkınma planı olan “11’inci Kalkınma Planı” hakkında eleştirilerini sıralayan Sındır, ülke ekonomisiyle ilgili çarpıcı rakamlar verdi. Sındır, “11’inci kalkınma planı 5 yıllık bir plandır. Türkiye 55 yıldır ilk defa plansız bir dönemi yaşamıştır. 2019-2023 yıllarının hedeflerini belirlemesi gereken bir plan iken 2018 yılının ortalarında sonlanması gerekirken daha yeni mecliste onaylandı. Bu ülkenin 2019 yılı bütçesi plan dışında. Ülkeyi yönetenlerin hangi anlayışıyla yönettikleri ortada… Plana bakarsanız Türkiye’de her şey mükemmel gibi bir algı yaratılmış. Hiç ekonomik kriz yok gibi davranılıyor. Kişi başına milli gelir bir önceki kalkınma planında 25 bin dolarları beklerken 12 bin 484 dolarlık bir hedef konmuş, 2023 yılı için bu! 2013’te de böyleymiş. O zaman gerçekleşmiş durumu 2023’e hedef koymuşlar. Bu arada ülkede hiçbir şey mi olmadı? Bu plan bir kalkınmayı değil kemer sıkmayı öngörüyor.  17 yılda, haftada 1.2 milyar dolar açık vermiş bu ülke. 15 haftada verdiğimiz açık tarıma verdiğimi destekle eş değer. Esnaf aslında bir kentin can damarlarıdır. Esnafı yok sayan, esnafı sadece seçimlere yaklaşırken krediyle rahatlamalarını sağlayan hareketler Türkiye’yi bugünlere kadar getirdi” diye konuştu.

SURİYE’DEKİ BARIŞ VE HUZUR ORTAMININ TESİSİ İÇİN DAHA ÇOK MÜCADELE EDELİM
Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacıların durumuna değinen Sındır, “Türkiye uluslar arası sözleşmelere taraf olan ve sorumlulukları olan bir ülke. Sığınmacı olarak ülkemize gelmiş olanların korunması bir zorunluluk. Artık ülkemizdeki Suriyeli meselesi o boyutlarda ki… Kendi ülkesindeki çatışma, savaş ve ölüm korkusuyla kaçarak, en yakın ülkeye sığınarak ‘el aman’ dileyen kitle olmaktan öte bir hal aldı. Nefret söyleminde olmamak gerekiyor. Akıl ve mantığın gerektirdiği hareketleri gerçekleştirmek gerekir. Oradaki kamplarda değil artık Suriyeliler bizim birçok şehrimizde uluslar arası sözleşmelerden gelen haklarını talep ediyor, öbür yandan bakıyorsunuz, sizin kendi ülke insanınızın şartları çok ağır. Sanki rekabet eder bir pozisyon ortaya konuyor. Bu da vatandaşlarda genel olarak bir rahatsızlık oluşuyor. Saldım çayıra mevlam kayıra anlayışıyla değil Suriyelilerin bu ülkeye kontrollü gelişleri, ülkelerine dönüşlerinin programlanması gerekiyor.  Nefret söyleminden kaçınmalıyız. Öncelik olarak Suriye’deki savaşın sonlandırılmasıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyarak bütün tarafların uzlaşıyla barış ortamının sağlanması gerekiyor. Bu sorunun Türkiye’de bir sorun olmaktan çıkmasını sağlamak gerekiyor. Bu meselenin çözümü için iktidara ve Birleşmiş Milletler’e baskımızı ortaya koyalım. Suriye’deki barış ve huzur ortamının tesisi için daha çok mücadele edelim” dedi.