"Bir halkın önüne sandık konulduğu zaman…

Bu sandığı kullanmıyorsa sandık bir gün kaybolur!

Eğer oy vermekten kaçıyorsa bir ülkenin insanı…

Vatandaşlık vazifesini yapmıyor demektir…

Oy vermeye vermeye…

Nereye varırsınız, biliyor musunuz?

Ülkenin ve kentinizin yönetimine katılmaktan silinirsiniz...

Oy, ülkenin yönetimine katılmaktır…

Ayrıca…

Vatandaşın çok önemli bir hakkıdır ve…

Hepsinden önemlisi…

Kolaylıkla da elde edilmemiştir…

60 sene mücadelenin sonunda gelinmiştir oraya...

Onun için ben, tüm vatandaşların…

Sandık başına gitmelerini ve…

Gönülleri nasıl istiyorsa öyle oy kullanmalarını dilerim…

“Önümüze sandık konuldu, bize soruyorlar” diye…

Bundan hiç şikayetçi olunur mu?

Şikayetçi olunmaz…

Beğenirsin, beğenmezsin ama git oraya..."

***

Bu sözler bana ait değil…

Ya, kime ait?

Türkiye siyasetine fötr şapkasıyla damgasını vuran…

Kimselere kaptırmadığı o fötr şapka ile…

41 yaşında başbakan olup…

Ne ilginçtir ki…

Hükümet kurma babında…

“Altı defa koltuğu bırakıp giden…

Ama yedi kere aynı koltuğa gelen…”

Fikret Kızılık’un şarkısındaki gibi…

“Süleyman Hep Başbakan…” diye iki nesil büyüten…

İslamköy’den “Çoban Sülü” olarak çıkıp…

Bu güzel ülkenin 9’uncu Cumhurbaşkanı olan…

Süleyman Demirel’e ait…

***

“Hazır mısınız?” diye sormama gerek yok!

Biliyorum ki, yarın sabah için…

Bugünden hazırsınız!

İyi o zaman…

Yarın sabah “iyi niyetle” kalkın yataktan…

Bir şölene gider gibi…

Bir bayram sabahı gibi…

Giyinin, kuşanın…

Sandığın yolunu tutun…

Gülümseyerek sandık heyetini selamlayın…

Onların işi de zor…

Kalbinizde kıymık kadar “kararsız” durum varsa…

Az biraz “mutsuzluk” varsa…

Sandığa giden yolda…

O duygu parçacıklarını çöpe atıverin!

Bi’kuş kadar hafifleyerek oyunuzu kullanın…

Yaşadığınız kentin kaderini tayin edecek o “oy”…

Hele şu sırada…

Öyle kıymetli ki…

Büyükşehir Belediye Başkanımızı seçeceğiz…

İlçe Belediye Başkanımızı seçeceğiz…

Belediye Meclis Üyelerimizi seçeceğiz…

Muhtarımızı seçeceğiz…

Boru değil bu, önem verin…

***

Bakın, yarın güzel ve “güneşli” bir gün olacak…

“Boğazım ağrıyor” demeyin…

“Üşüttüm galiba…” gibi mazeretlere sığınmayın…

Halsiz de olsanız…

Grip’ten salya-sümük de olsanız…

Sandığa gitmekten vazgeçmeyin…

Kim ya da kimler…

Oy’unuzu hak ediyorsa…

O’na veya onlara verin…

Etki altında kalmayın…

Hür iradeniz neyi emrediyorsa onu yapın!

“Bi’tane oyum var; atmasam n’olur ki…” demeyin…

Hatta aklınızdan bile geçirmeyin…

Sandığa gitmezseniz…

Seçimden sonra söyleyecek lafınız olmaz…

İyisi mi?

Siz şimdiden…

“Seçme özgürlüğümü kimseye bırakmam!” deyin…

Sandığa gitmemek…

Yurttaş olarak…

Asli görevimizi yerine getirmemektir…

Asli görevinizi ihmal etmeyin...

Zarfı / zarfları sandığa attıktan sonra…

Nasıl hafiflediğinizin…

Farkına varacaksınız…

***

Bitiriyoruz…

Hani…

Merhum Demirel, taaa 15 yıl önce demiş ya…

“Beğenirsin, beğenmezsin ama git sandığa…” diye…

Siz de öyle yapın…

En azından…

“Beğenmediğinizi emekli etmiş olursunuz!”

Hayırlı olsun…

Nokta!

Sonsöz: Dertli insan içi duman dolu odaya benzer… O’nu dinlemek; o odaya bir pencere açmak gibidir… / H. Mevlana…”