Işıl Öztürk BULUT
Ne çektim be!
20 Kasım 2013 Çarşamba

Şaka değil, çok çektim.
Çektim de çektim, çektim de çektim…
Neler çektim, neler…
Derler ya “çeken bilir” diye… Gerçekten de öyle…
“Allah çektirmesin” duası yerine bana “Allah çektirsin” bedduasını etmiş olsalar, çektim durdum.
 
Ha bir de çektiklerim çeker beni, tabiri caizse gözünden anlarım çekileceklerin…
 
O günler öyleydi; Kıyametin kopacağını, polis ile jandarmanın önlem almasından anlar, hemen çekim hazırlığına başlardım.
 
Gözler hedefte, parmak deklanşörde…
 
Yine o günlerden biriydi. Beklemeye başlamıştık ki jandarmalar arasında sanık göründü.
 
Daha o anda arbedenin çanları çalıyordu. Yine “çekecektim”…
 
Maktul yakınlarının çığlıkları kulakları çınlatırken, güvenlik kuvvetleri teyakkuzdaydı…
 
Derken mahkeme salonu kapısında kelepçeleri çözülen sanık, tutanak söylemiyle ‘bağsız’ olarak içeri alındı. Sanığın güvenliği sağlandıktan sonra bu defa maktul yakınları da tek tek aranarak duruşma salonuna giriyordu.
 
Pek tabi feryat figanla.
 
Mübaşir, ‘susmazsanız, Reis sizi dışarı çıkarır’ ihtarını yapıyor, ancak bu ikaz ilk anda pek de dikkate alınmıyordu.
 
Tam sessizlik sağlanana kadar Mahkeme Reisi davayı başlatmadı. Bu sırada biz haberciler kendimizi her an bozulacak sessizliğe, yani arbedeye hazır konuma getirmiştik.
 
Tamamdı, bizde hazırdık.
 
Kendime göre olayı en güzel anlatabilecek mevziiyi bulmuş, güvenliğimi de sağlamıştım.
 
Duruşma başladı.
 
Sanık, ‘Kasten adam Öldürmek’ suçlamasıyla ifade vermeye başlamış, henüz ilk cümlelerini kurmuştu ki beklenen kavganın kıvılcımları çaktı…
 
Maktul yakınları bir anda jandarmanın arasından sanığa doğru yönelmiş yumruklar havada saldırıya geçmiş, ortalık bir anda karışmıştı. Polis ve jandarma ihtarları, itiş kakış; feryat figan ve küfürler…
 
Olduğum konumdan bir anda fırlamış bir sandalyenin üzerine çıkmıştım. Makinem gözümde, parmağım deklanşörde “çekmeye” başlamıştım. Öyle bir konumdaydım ki, her şey açık ve net fotoğraf karesinin içine yerleşiyordu.
 
 
Flaşlar patlıyor, çekiyor, çekiyor, çekiyordum…
 
Patlattığım flaşlar ve çektiklerim yarınki sayfayı aydınlatıyordu…
 
Sanığa isabet eden yumruk, yüzlerdeki öfke, jandarmanın linçi önleme girişimi, Mahkeme Heyeti’nin arbedeyi seyri ve duruşma salonundan olaylar yatışana kadar yan kapıdan ayrılışları… Hepsini çekmiştim, artık hepsi makinemdeydi.
 
Maktul yakınları, jandarma ve polis takviyesi ile duruşma salonundan güçlükle çıkarılırken, benim ise yarın ki başlığım, spotum ve haber metnim çoktan hazırdı…
 
Ortalık sakinleşti. Heyecanlıydım.
 
Gazeteye, savaştan muzaffer bir komutan edasıyla gidecektim. Zira en güzel görüntüler bende, en canlı kareleri ben çekmiştim.
 
Acele etmeliydim, sayfalar yapılmadan fotoğrafları ve haberi hazır hale getirmeliydim.
 
O yıllarda böyle dijital makineler olmadığından, banyo ve baskı işi uzun sürecekti… Çabuk olmalıydım… Haberi ve iyi fotoğrafları kaçıran meslektaşlarımın gıptalı bakışları arasında ilerlerken, filmi de geri sarmaya başlamıştım…
 
Sarmaya başlamıştım, başlamıştım, baş la mış tım, baş…!
 
Filmin boşluğunu bir türlü alamıyor, filmi geriye saramıyordum!!!
 
Heyecanım korkuya, dönüşüyordu.
 
Aman ALLAHIM!
 
Bu olabilir miydi? Makinanın içerisinde film yok muydu?
 
İnsanın saçının telinden ayak parmağına kadar inen şey ne olmalıydı?
 
Biri bana şu anda yaşadığım şeyin gerçek olmadığını söylesin di!...
 
Etrafımdaki her şeyle bağlantım kopmuş, dünya başıma yıkılmıştı… 
 
Biraz önce yaşanan her şeyi çeken makinemin içerisinde gerçekten de film yoktu.
 
Tüm hayallerim sönüp gitmiş ve ben yıkılmıştım…
 
Çekmiştim, çekmiştim ama boşa çekmiştim
 
****
Hayat böyledir işte, bazen insana boşu boşuna çektirir. Allah bizi boşa çekenlerden değil çektiklerinden ders çıkaranlardan eylesin…
 

Sağlıkla kalın…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
virtual35 20 Kasım 2013 Çarşamba 13:00

Yazınızı dikkatle okudum. Ben de bir hikayeden çok roman havası yarattı Dan Brown tadında... Arkası gelecek gibi. Allah fotoğraf çektirsin... başka çektirmesin dileği başarılar...

Yorumu oyla      14      6  
nesrin 20 Kasım 2013 Çarşamba 12:13

Gazetecilik mesleğinde hemen herkesin böyle 'boşa çekme' anısı, tabir caizse 'iş kazası' vardır. Marifet, bu klasiği yazıya dökebilmektir ki, bunu başarmışsınız. Sonuna dek heyecanla okutuyorsunuz. Yeni hikayelerinizi heyecanla bekliyoruz...

Yorumu oyla      14      6  
Zişan Akar 20 Kasım 2013 Çarşamba 10:49

Bir haberci için tartışmasız çok kötü bir durum ama sonuç muhteşem "Allah kimseye boşuna çektirmesin". Kalemine sağlık...

Yorumu oyla      14      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Tüketim cehenneminde gündelik hayat
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Maymunlar Cehennemi ve Cujo
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Ölüm fermanı neden şimdi?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Köylüler tarımı bırakmaya başlayınca neler oldu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli bir hukuk kahramanı: Bekir Behlül
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Düzen
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Ülkeme adalet diliyorum, gönüllere vefa!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
İmamoğlu’nun suskunluğu!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
‘Paranın içinden geçmişler...’
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Can dostlar tartışması!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva