Filiz SEZER
Hayatın Anlamı ve Yeşil Taş
14 Ekim 2022 Cuma

Tüm zamanların en önemli başyapıtlarından olan Anna Karenina romanı “Mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” cümlesi ile başlar ve sadece bu cümle bile bize neredeyse 150 yıldır ilham olagelir. 

Son yazımda mutlu görünme çabasının insan üzerinde yarattığı baskıdan ve mutluluk tanrısının gazabından şikâyet ederek mutsuzluktan yana tavır almıştım.

Her ne kadar mutluluğun tanımını yapmaktan kaçınsam da mutsuzluğun ne olmadığını söylemekte fayda var.

En azından varlığından hayıflanmayı reddettiğimiz mutsuzluk, kimisinin çekilen acıların üzerinden yakasına taktığı bir kimlik ve giyindiği politik maskeden oldukça uzakta bir yerde konumlanıyor.

Ayrıca ihtimal dahilindeki sevinçleri, neşeyi ve hazzı elinin tersiyle iten mazoşist bir durumla da ilgisi yok.

Mutlu olma çabasını ayıp bulmuyor ve sadece insanlık hallerinden bir hal olduğunu, perdenin arkasına saklanmak istenmediğini ve sanılının aksine bazen çok da işe yarayabileceğini söylüyor. 

***
Sanayileşmeyle birlikte değişen üretim biçimlerinin bireyi emeğe, doğaya, kendine yabancılaştırmasının ve tüketime yönlendirilen toplumlara kalıplaşmış mutluluk formüllerinin empoze edilmesinin üzerine dijitalleşen dünyada sanal ortamlar da insanın gerçeklik algısını yerle bir etti.

Kendinden hoşnut olma halinden çok ağrı kesici niyetine yutulan haz haplarının yan etkisi olan mesnetsiz, yapay ve gereksiz bir fazla neşe haline her kanaldan maruz kaldıkça mutsuzluğumuz daha da utanılır bir hale geldi. Oysa hangimiz istemezdi mutluluk içinde yaşamayı?

Kapitalizmin “çok çalışırsan sen de başarırsın” illüzyonunun nasıl bir düzmece olduğunu anlatamadan bir de yeni kişisel gelişim akımlarının “her şeyin bizim elimizde olduğu” dayatmasıyla karşı karşıya kaldık. Hatta bazı sorunlardan biz bile mesul değildik,hepsi atalarımızdan bize geçmişti.

Mutlu değilsek de bunun sebebi yalnızca bizdik.

Oysa sadece yaşadığımız ülkenin değil tüm dünyanın içinde bulunduğu politik temel ve uygulamalarının tamamen göz ardı edilmesinin ardında elbette masumane bir niyet yok.

En temel yaşam haklarından mahrum bırakılanlar, fırsat eşitsizliğinin alacaklı kefesinde kendini gerçekleştirme şansını bulamayanlar ve daha başka mümkünlerin kıyısına varamayanlar için inanç dünyasının geniş yelpazesinde herkese kendi meşrebinde uygun bir reçete bulunuyor nasıl olsa. Yeter ki bu mutluluk ve hak arayışı dayanışmayla yürütülen bir mücadelenin konusu olmasın.

***
Artık gizlemek istemediğimiz ve utancını üstümüzden attığımız mutsuzluğu taşıyabilmek ve zorluklara karşı direnmek için gerekli olan “sebep” bizi o en eski ve hiç cevaplanamayan soruya götürüyor: Her şeye rağmen hayata tutunmamıza neden olan şey, yaşamın anlamı nedir?
 

2. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında kalan ve varoluşçu terapinin kurucularından olan Avusturyalı psikiyatrist Victor E. Frankle, İnsanın Anlam Arayışı isimli çok satan kitabında yaşamın anlamının insandan insana ve günden güne değişeceğini söyler; bu anlamı herkes kendi bulmak zorundadır. Fakat bu uğurda verdiği ip uçlarından biri yaşamın anlamını soyut kavramlarla değil somut görevlerle tanımlamanın gerçekçi ve faydalı olduğudur. Çünkü “insanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey gerilimsiz bir durum değil, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir”. 

Frankle’nin önerdiği üzere sevdiğimiz insanlar, yaratıcı faaliyetlerimiz, işimiz gibi somut görevlerimizin dışında hayatı katlanılır kılan ve ekranlardaki filtrelerden farklı bir parıltıya sahip olan çok önemli bir cevher daha var: Yaşam Sevinci. Joy of Life. Joie de Vie. Tıpkı bir Picasso tablosu gibi ya da Matisse. 

Nikos Kazancakis’in efsanevi romanının baş kahramanı Zorba da düşünce değil eylem insanıdır. En azından artık bu yaşında hayatı dolu dolu yaşar. Zorba’nın Yeşil Taş’ı yaşam sevinci dediğimiz şeyin en somut anlatımıdır. “Çok güzel bir taş buldum. Hemen çık gel” diye yazar Patronuna.

Patron, insanların acıdan, açlıktan kıvrandığı böyle bir zamanda gelen bu yersiz ve düşüncesiz isteğe çok kızar. Oysa Zorba için hayat en olmadık zamanlarda bile karşımıza çıkan güzellikleri görebildiğimiz müddetçe mümkündür. 

“Uğruna çaba gösterdiğimiz amaçlarımız” için mücadele ederken karşımıza çıkan yeşil taşları görebilme gücü diliyorum hepimize. 

Henri Matisse, Yaşam Sevinci, 1906

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bir başkadır Göztepe sevgisi
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Şampiyon Göztepe!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Siyaset insanı bozuyor
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sahipsiz kalan eski İzmir…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gülayşe’den doğma ben ‘Öksüz Cüneyd’!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İlk Çağlardan 324’e İzmir Tarihi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Nepotizm hastalığı ve belediyecilik...
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Erdoğan yalnız değil; Özgür Özel de istiyor!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
AVM krizinde kim kazandı?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bumerang!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva