Başlıktaki sorunun cevabını…
“Şaaak…” diye cevaplamak zor…
Derin mevzu!
Ama…
Döneceğiz tekrar o muhabbete…
***
Delikanlılıkta yaşanan aşklar…
Kocadığınız günlerde bile…
Billur gibi gözünüzün önünden hiç gitmiyorsa ve hala…
O unutulmaz anıların aşkına…
Ciğerlerinizi doldurduğunuz her nefesin…
Tadını çıkarmaya devam edin…
Çünkü…
Sezen’in unutulmaz şarkısındaki gibi;
“Aşk için ölmeli…
Aşk, o zaman aşk!”
***
O’nu tanıdığımda…
73’lü yılların sonu, 74’lerin başı gibiydi…
(Vay canına, neredeyse 50 yıl olmuş…)
Ruhu çılgın…
Bakışları kadife…
Kavak yelleri esiyor yaşıtlarımızın kalbinde…
Deli/dolu ama…
Hayatın gerçeği…
Latif bakışların esiri olmaktan kurtulabilirsen…
Bil ki, becerdiğin iş…
Ölümsüzlük iksiri ile eşdeğerdir…
Kulağınıza fısıldadığı…
Şarkılarından yükselen nağmelere…
Sizi kendinizden geçirsin diye…
Odacıklar açtıysanız kalbinizde…
Siz artık “o eski siz” olarak kalabilir misiniz acaba?
***
Denizli Sarayköy’de doğduğuna bakmayın…
Üç yaşında geldi ve…
10 numara beş yıldız “İzmir kızı” oluverdi…
Fen Bilgisi öğretmeni olan annesi Şehriban Hanım…
Selanik'ten mübadele ile gelen bir ailenin kızıydı…
Rizeli olan babası Sami Yıldırım ise matematik öğretmeniydi…
***
Bi’zamanlar çooook meşhur olan…
Asırlık İzmir Kız Lisesi’ni tamamladı…
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazandı; ikinci sınıftan ayrıldı…
Dört kez nikah masasına oturdu…
İlkinde 16 yaşını yeni doldurmuştu… Hasan Yüksektepe (1972–1972), Ali Engin Aksu (1974–1978), Sinan Özer (1981–1983) ve Ahmet Utlu (1993–1997)
Ama…
Fırtınalı aşklar da yaşadı…
Ünlü müzisyen Onno Tunç'la iki kez ayrılıp barıştı…
Çok sevdiği Uzay Heparı'yı motosiklet kazasında yitirdi…
Gazeteci Ali Bayramoğlu ile ilişkisi ise uzun sürmedi…
51 yıllık meslek hayatımda…
O’nun gibi üretken bir san’atçı görmedim…
Asli işi(!)
Şarkı sözlerine hayat vermekti…
Sahnede sesini ortaya koymak…
Aslında…
O’nun için sadece bir gösteri sanatıydı!
***
Siz, siz olun…
O’nun sanatına sallamaya kalkanlara…
İnanmayın…
Hepsi kıskanç…
Tek aydınlık bi’olay var; gerisi hala loş…
Hatırlayacaksınız…
Yaklaşık 12 yıl önceydi…
Anayasa referandumu sırasında…
“Yetmez ama evet…” deyiverince…
Acayip eleştirildi…
Kendisini şu sözlerle savunmaya çalıştı:
“Birileri evrensel hukuk kuralları içinde Türkiye'yi demokratikleştireceğine söz verdi… Ben de bu vaatlere şans tanıdım…”
Ama sonra n’oldu?
“Bak şu Allah’ın işine dercesine…”
Geçtiğimiz yıl…
Yıllar önce yaptığı bir şarkının sözleri yüzünden başı derde girdi…
Eserin adı…
“Şahane Bir Şey Yaşamak” olarak kayıtlara geçmişti…
Piyasaya çıktığında…
Takvimler 2017 yılını gösteriyordu…
Şarkıda şöyle bir bölüm vardı:
“Binmişiz bir alamete / Gidiyoruz kıyamete / Selam söyleyin / O cahil Havva ile Adem’e…”
O günlerde kimselerin gık’ı çıkmadı…
Ya da dikkatle dinleyen olmadı…
Ne zaman ki…
Ünlü sanatçımız geçtiğimiz Yılbaşı gecesi…
O şarkıyı sosyal medyasına koydu…
Kıyamet koptu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan bile sözlerini sakınmadı:
“Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz… O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir…”
***
Başkası olsa belki sesini çıkarmazdı ama…
Bu yazının kahramanı İzmirli Sezen Aksu…
Ruhunu masanın üstüne koydu ve…
Kalplere batan “Avcı” adlı bir şiirle…
Kendisini parça-pinçik etmeye kalkanlara cevap verdi:
“Sen beni üzemezsin / Zaten çok üzgünüm / Nereye baksam acı / Nereye baksam acı / Ben avım, sen avcı / Vur bakalım… / Sen beni sezemezsin / Dilimi ezemezsin / Nereye baksam acı / Kim yolcu kim hancı / Dur bakalım… / Beni öldüremezsin / Sesim, sazım, sözüm var benim / Ben derken ben herkesim…”
Acaba, diyorum…
Minik Serçe’nin söyledikleri…
Kimlerin kalbini deldi, geçti?
***
Ben bile hatırlamıyorum ama…
Bilmekte yarar var…
16 yaşındaydı, takvimler 1970’i gösterdiğinde…
İstanbul’da bir “Altın Ses” yarışması düzenlenir…
Jüride…
Eskimeyen ses Ajda Pekkan var…
Yarışmacılardan biri Nilüfer, diğeri Sezen Aksu…
Cesarete bakar mısınız?
Tahmin etmişsinizdir…
Birinci, Nilüfer…
Ya, o parmak kadar kız İzmirli Sezen kaçıncı?
Hiç sormayın; altıncı…
O yarışma “kamçı” etkisi yapar…
***
İlk plağını, o yarışmadan sonra doldurdu…
Havalı olsun diye…
“Melodi Plak”, kapağa…
O’nun adını Sezen Soley olarak tarihe kaydetti…
“Haydi Şansım” şarkısını ilk o plaktan dinledik…
Satış rakamları iyi değildi ama…
Ancak…
O tatlı kız…
Şarkısındaki gibi…
Şansına çok inanıyordu…
N’itekim…
Kalbinden ne geçtiyse hepsi oldu!
***
Hep merak edilir ama…
Cevabını bilen azdır…
Sezen Aksu, nasıl “Minik Serçe” oldu?
Anlatayım…
80’li yılların sonlarıydı…
Yeşilçam’a balıklama daldı…
Atıf Yılmaz, rejisör koltuğundaydı…
Çekilecek film…
Barbara Streisand ve Kris Kristofferson’ın başrolünü paylaştığı…
“A Star is Born / Bir Yıldız Doğuyor” adını taşıyordu…
Ünlü yönetmen Yılmaz…
Sezen Aksu’ya baktı ve şöyle dedi:
“Filmin adını Minik Serçe yapıyoruz…”
O gün, bugündür…
“Sezen Aksu = Minik Serçe” oluverdi…
***
Aslında, “Minik Serçe” lakabıyla ilgili bi’ayrırtı daha var…
İzmir’in yetiştirdiği büyük ozan Atilla İlhan…
Henüz şöhreti ucundan yakalamaya çalışan Sezen Aksu’ya soruyor:
“Senin serçeliğinle Fransız şarkıcı Edith Piaf arasında ne fark var?”
İzmirli Sezen Aksu, akıllı kız…
Çakıyor cevabı:
“Edith Piaf’ın soyadının anlamı (serçe)… Ben de Piaf gibi ufak tefek olduğum için yakıştırmışlar… Ama, asıl (Serçe)yi yakıştıran bir gazeteci(!) arkadaşım…”
***
Biz, o günden bugünlere başımıza taç ettiğimiz…
Bu olağanüstü yaratıcı kızı…
Dünya, 2000’li yılların başında keşfetti…
“Dünyanın En Büyük 50 Sesi” arasına girdi…
Amerika’da konserler verdi…
New York’u ayağa kaldırdı…
***
Bitiriyoruz…
Neredeyse…
50 yıldır hayatımızda “benzeri olmayan” bir Sezen Aksu var…
Yarım asır boyunca…
Nasıl?
Ne zaman?
Hangi duygularla?
Yarattığını bi’türlü keşfedemediğimiz ölümsüz şarkılarıyla…
Bir “Minik Serçe” var, bu milletin kalbinde…
(Sevmeyen de olabilir, ama samimiler mi acaba?)
Sesiyle, besteleriyle…
“Şarkı Söylemek Lazım…” diye diye…
Sizin… Bizim… Hepimizin…
Kendimizi “iyi hissetmemize” neden olan…
Bir yıldızdır o…
Hep parlamalı…
Hep ışık saçmalı…
Özellikle de…
Sevdalıların yolunu aydınlatmalı…
Şimdi diyeceksiniz ki…
“Başlıktaki sorunun cevabını unuttun mu?”
Hayır, unutmadık…
Üstelik…
Unutmak da mümkün değil…
Çünkü…
50 yıldır bir Minik Serçe daha yetişmemesinin üç nedeni var…
Birincisi, “Yaratıcı doğmak”…
İkincisi, “Şöhreti hazmetmek”…
Üçüncüsü, “İzmirli olmak”…
Nokta…
Hamiş: Benim gibi “Yengeç” burcu… O’ndan 375 gün büyük olduğum için nihai söz benim olsun… Övgüye ve alkışa gerek yok ama şu sözümü bi’kenara koyun… Herkesin hayatında bir Sezen Aksu vardır… Amma velakin, o Sezen Aksu, dünyaya bir kez gelir…”
Sonsöz: “Seni içime çektim bir nefeste… / Yüreğim tutkulu göğsüm kafeste… / Yanacağız ikimiz de ateşte… / Bir kıvılcım yeter hazırım bak… Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk… / Sezen Aksu – Sanatçı…