Türk Medyası'nın 'Bekçi Celal'le imtihanı!
Aslında 'sadece Bekçi Celal'di' o.
Kılıçdaroğlu'nun 'kardeşi' olmasaydı.
Hiçbir haber değeri de olmayacaktı muhtemelen…
Ama öyle olmadı.
Her şey yazarımız Hasan Dalgıç'ın yazısıyla ortaya çıktı.
Türkiye günlerce o yazıyı, haberi ve de fotoğrafı konuştu.
Günlerce manşetlere, ana haber bültenlerine sığdıramadık.
Köşelerimizden indiremedik.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun en küçük kardeşi Celal, İzmir'de bir inşaatta gündüz bekçiliği yapıyordu. Kocaeli'de yaşayan emekli bir belediye çalışanıydı Celal…
Milyonlarca emekli gibi 'geçim sıkıntısı' denen gerçekle yüz yüze kalmış, oğluna aldığı evin taksitleri için bin 350 liralık emekli maaşı yetmeyince 800 TL maaşla İzmir'den iş bulmuştu.
Dedim ya 'Bekçi Celal'i gündemin bir numarası yapan milyonlarca emekliyle paylaştığı 'sıradan' hikayesi değildi.
Onu manşetlere taşıyan soyadıydı öncelikle…
Türkiye'nin ana muhalefet liderinin kardeşi olmasıydı.
Ve de Kılıçdaroğlu'nun en küçük kardeşinin CHP'nin kalesinde bir inşaat işçisi olarak çalışmasıydı.
Bu gerçekle sarsıldık önce…
İnanmadık, nüfus cüzdanına baktık, sorduk, soruşturduk.
Doğruydu, Celal Kılıçdaroğlu CHP Lideri'nin en küçük kardeşiydi.
Ve CHP'li bir belediyenin ihale ettiği türbe inşaatında taşeron bir şirketin elemanı olarak 'gündüz bekçiliği' yapıyordu.
Türkiye'nin Egedesonsöz'den öğrendiği bu hikaye buraya kadar haber değeri taşıyordu.
Ve bana göre asıl hikaye bundan sonra başladı.
Haberi alan türbe inşaatına koştu.
Televizyon kanalları canlı bağlantı sırasına girdiler.
Foto muhabirleri, muhabirler, kameramanlar…
Ünlü, ünsüz onlarca gazeteci…
Bir anda film yıldızına dönmüştü Bekçi Celal…
Sığındığı bekçi kulübesinden, kiraladığı evine kadar…
Her şey didik didik edildi.
O artık sadece Bekçi Celal değildi. Türkiye'nin 1 nolu gündem maddesiydi. Hatta yine yazarımız Gönül Soyoğul'un ifadesiyle Başbakan Erdoğan'dan çalınmış bir gündemdi o. 'Gündemi belirleyen ben olmazsam bu koltukta oturmamın bir anlamı yok' diyen Erdoğan'ın belirlemek isteyeceği son gündem herhalde 'rakibi' Kılıçdaroğlu'nun en küçük kardeşinin bir inşaatta bekçilik yaptığına dair hikaye olsa gerekti çünkü.
*
Her konuda olduğu gibi Bekçi Celal'in hikayesinde de ikiye bölündük.
Hem medya olarak hem de halk bazında…
Neyse ki medyanın yüzde 90'ı hikayeye sağduyulu yaklaştı. Örnek bir sıradan insan hikayesi olarak sundular. Bazı fesatlar hariç tabi ki… Az da olsa 'kurgu diyen' de oldu. Bırakın siz Celal'i Kılıçdaroğlu'nun akrabaları CHP'li belediyelerde çalışıyor diyerek son yılların en etkileyici hikayesine limon sıkmak isteyen de…
Ama limon sıkmak isteyenler başarılı olamadı.
Bırakın Türk medyasını yabancı medyada bile yer alan Bekçi Celal ile Türk medyasının imtihanı yeni başlıyordu. Ana hatlarıyla 'yandaş ve candaş' şeklinde ayrılan medyamızın bazı 'malum kanatları' yeni bir şeyler bulmak adına Gaziemir'deki Türbe İnşaatı'nın olduğu bölgeye adeta kamp kurdular.
Oğluna aldığı evin taksitlerini ödeyemediği için ailesini Kocaeli'nde bırakıp İzmir'e gurbete çıkan emekli Celal üzerinden ağabeyini vurmak isteyen kötü niyetli girişimlere şahit olduk.
Ve de Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na yakın olmaya çalışan kimi CHP'lilerin Bekçi Celal'i ablukaya alma girişimlerine…
Tüm bunlara ilaveten Celal'e iş veren hemşehrisinin 'maliye tarafından' ablukaya alındığı iddiaları düştü ajanslara… Rutin denetim dense de en küçük Kılıçdaroğlu'na iş vermek o şirkete her açıdan ağır gelmeye başlamıştı. Ve de patron Kemal Gözlü'nün 8 Ocak'ta SGK girişi yaptığı gündüz bekçisi Celal'in çıkışını 15 Ocak'ta vermek zorunda kaldığı ortaya çıkıyordu.
Patronu ve de hemşerisi Kemal Gözlü, onu sadece 7 gün taşıyabilmişti.
Medya ve maliye ilgisiydi tek neden… Yoksa Bekçi Celal hala tamamlanamayan inşaatın gündüz bekçisiydi büyük ihtimalle…
Başrolünde Şener Şen'in olduğu 'Namuslu' filmini hatırlatmıştı bu hikaye bana… 8 Ocak'ta dünyaya duyurduğumuz bu hikaye üzerine 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü'nde şöyle yazmıştım. Çalışan gazeteciler ve Bekçi Celal başlıklı yazımda…
'Hani Ankara'da dayısı olanın sırtı yere gelmezdi bu ülkede? Oysaki teneke kutuya yaktığı ateşin başında ısınmaya çalışan inşaat bekçisi Celal'in hikayesi öyle demiyordu. Kılıçdaroğlu'nun en küçük kardeşi Celal, Kılıçdaroğlu'nun en güçlü olduğu kentte, Büyükşehir Belediyesi ve 28 ilçe belediyesine sahip olduğu kalesi İzmir'de sıradan bir inşaat bekçisi olmayı/kalmayı başarıyordu. Bir meslektaşım tebrik için aradığında bu haberin kendisine Almanya Eski Başbakanı Gerhard Schröder'in kanalizasyon işçisi kardeşi Lothar Vosseler'i hatırlattığını söyledi. İki sosyal demokrat liderin tek ortak noktasıydı buydu belki de'.
Namuslu filmindeki 'namusluymuş namussuz' repliğini unutmak mümkün mü?
Çoğunluk Kemal Kılıçdaroğlu'nu tebrik ederken ben Bekçi Celal'i alkışlamıştım. Ağabeyinden yardım/medet beklemek yerine alnının teriyle hayatını kazanmayı tercih ettiği için.
Ama Türkiye Celal'in hikayesine hazır değildi. Oldukça sıradan ve de olması gereken bu hikaye yerine belki de 'bal tutan parmağını yalan' sözüne 'devletin malı deniz' yaklaşımına hazırdık. O nedenle Mesut Yılmaz'ın ağabeyi, Tansu Çiller'in kocası, Özal'ın çocukları, Demirel'in yeğenleri, Başbakan Erdoğan'ın oğulları damatları gibi hikayeler bize daha normal ve daha sıradan geliyordu.
Sıradan olmayansa CHP'nin Genel Başkanı olan Kılıçdaroğlu'nun bir inşaatta 850 liraya bekçilik yapan en küçük kardeşiydi.
Üstüne gittik, yıprattık. Rahat vermedik, korkuttuk.
Ve de sonunda kaçırttık.
Yani medya olarak Bekçi Celal imtihanından çaktık. Hepimize geçmiş olsun.