İl başkanı ve büyükşehir eski belediye başkanının tutuklu yargılandığı, İzmir’in gündeminden uzun süre düşmeyecek olan davada, HSK’nın yayımladığı yetki kararnamesi yayımlandı.
Asfalt ve araç alım ihalelerine ilişkin olarak hazırlanan ve tahliyelerle sonuçlanan iki ayrı iddianameye bakan savcıların görev yerleri değişti. Kooperatif davasına bakan mahkeme ise ikiye bölündü ve mahkeme ikinci bir hakim ve heyet belirledi. İki ayrı halim ve heyetten oluşan ağır ceza mahkemesinde hangi hakimin ve heyetin kooperatif davasına bakacak henüz belirsiz.
Alınan karar peki ne anlama geliyor?
Birincisi, süreci baştan sona götüren ve tahliye kararı veren yargıçlar, geri bir göreve alınarak bir nevi cezalandırıldı. Kooperatif dosyasına bakan ağır ceza mahkemesi için mesela yeni bir ağır bir ceza mahkemesi açılması yerine mahkeme ikiye bölünmüş oldu.
Alınan kararın bir "tesadüf" değil, basbayağı kooperatif soruşturmasına ilişkin olduğu ayan beyan görünüyor.
Türk işi bir yargı hamlesi…
Tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı Akın Gürlek davasında karara şerh düşen ve beraat kararı verilmesi isteyen hakimin ağır ceza hakimliğinden iş mahkemesi hakimliğine alınması gibi…
Yargı üzerinden CHP’li belediyelere yönelik yapılan müdahalelerin yargı içi müdahalelere de dönüştüğü görülüyor.
İçeride olması gerekenlerin dışarıda, dışarıda olması gerekenlerin içeride olduğu, başta Tunç Soyer olmak üzere çok sayıda insanın suçsuz olduğunu düşündüğüm yargılama süreci için 28 Ağustos günü mahkeme heyeti yeniden toplanacak ve sanıkların tutukluluk hallerinin devam edip etmeyeceği ile ilgili kararını belirleyecek. Peki, mahkeme heyeti, tutuksuz yargılama kararı verir? HSK müdahalesinden sonra pek de umut yok açıkçası…
Bu insanlar tek kişilik hücredeler. İzmir’i dönüştürmek için hayal kurdular. Türkiye’deki müteahhitlik sistemine taş koyacak, halkçı bir proje için adım attılar. Tunç Soyer şu an bunun bedelini ödüyor. Büyükşehir’in son yılında 20 yıl boyunca kademe kademe yükselmiş olan Barış Karcı cezaevinde bedel ödüyor. Sadece işini iyi yaptığı için hapse atılan, bir yandan da cezaevi koşullarında çölyak hastalığı ile boğuşan Sevcan Tınaztepe bedel ödüyor. İddianamede para-pul namına bir şey bulunmuyor. Ellerin vicdana konulması gerekirken HSK'nın doğrudan sürece müdahalede bulunması pekala “siyasal bir anlam” taşıyor.
Burada CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iddianame sürecinde yaptığı açıklamaya dikkat çekmek gerekiyor.
Özel, iddianameyi hazırlayan savcılar için “eleştirirsem komik duruma düşerim demiş” ve İzmir Adliyesi’ne yönelik güzellemeler yapmış, yargıçlara teşekkür etmişti. İlk iki iddianamenin tensip kararı sonrası verilen tahliye kararlarına övgüler yağdırmıştı. Bence, Özel’in övgü dolu sözleri muhtemeldir ki yargıçlar üzerinde büyük bir basınç oluşturdu. Özel, üçüncü iddianamenin tensipini görüp bu konuşmayı yapsaydı belki daha iyi olacaktı. Özel’in burada bir zamanlama hatası yaptığı görülüyor. Özel’in yaptığı övgülerin bedelini şu an sürgün yiyen yargıçlar çekiyor.
HSK’nın hamleleri sonrası dava sürecini daha dikkatle takip etmek gerekiyor. Yapılan müdahaleler ne türden sonuçlar doğuracak? Yeni atanan yargıçlar hakkaniyetli davranabilecek mi? 28 Ağustos’ta nasıl bir karar çıkacak?
Bir dava görülüyor ve kimse, kimseyi yargılamasın demiyor. HSK'nın attığı adımlar kamuoyunda kafaları karıştırıyor. İzmir kamuoyu bu davanın adil ve şeffaf olmasını bekliyor.