Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, gazeteciler Ender Aldanmaz, Muhittin Akbel ve Berivan Kaya’nın kent gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.

Başkan Kınay, belediyenin mali durumundan kentsel dönüşüme, çöp krizinden meclis içi muhalefete ve bazı bazın yayın organlarında kendisi hakkında yöneltilen iddialar dahil olmak üzere geniş bir yelpazede yöneltilen sorulara yanıtlar vererek göreve geldiği günden bu yana ilçe ilgili yapmak istediklerini dile getirdi.

Başkan Kınay, değerlendirmelerinde belediye yönetiminin sürecinin bir ekip işi olduğunun altını çizdi. Kınay, “Başkan Mahalle’de” uygulaması ile vatandaşlarla doğrudan iletişim geçtiklerini ve belediyenin doğrudan halkın içinde olduğunu belirtti.

ELDEKİ İMKANLARLA EN İYİSİNİ YAPMAYA ÇALIŞTIK

-Göreve gelmenizden bu yana yaklaşık 1,5 yıl geçti. Neler yapıyorsunuz, belediyecilik konusunda motivasyonunuz nasıl? Karabağlar halkından nasıl dönüşler alıyorsunuz?

Karabağlar Belediye Başkan Adayı olarak açıklandım. O süreçte bir kadın aday olarak seçim atmosferi ve 55 günlük bir seçim mücadelesiyle çok güzel bir sonuç çıktı. O zaman şu cümleyi söylemiştim, ‘niyet ortaya koyduk’.

Yıllar boyunca yürüttüğüm ve hayata geçirmek istediğim bir anlayış, siyaset var. Karabağlar da o niyetime el verdi. Başkanlık sürecimiz başladı.

Ben 16 ayı ikiye ayırıyorum. 2024’in Aralık’ına kadar olan 8 aylık dönem ve 2025 dönemi. Çünkü ilk göreve başladığımızda bizim tarafımızdan planlanmamış bütçe, çalışma programı vardı. Önceki çalışma döneminin devamıydık. 2024 döneminin bütçesi, çalışmaları, hedefleri, personel politikası bizim tarafımızdan planlanmamıştı. Mevcudu devam ettirmek adına sürecimiz vardı. Son 6 ayda alınan 250 personel vardı. Ekonomik zorluklar var, hangi göreve, hangi koşullarda talip olduğunuzu bilerek geliyorsunuz. Ona göre planlama yapıyorsunuz. Sonrasında tasarruf tedbirleri geldi. Büyük yatırımlar, projeler yapmanız engellendi. Hareket alanımız kısıtlandı. Ekonomideki gidişat gelir gider dengesini daralttı. Bir taraftan İller Bankası kesintileri derken planlanmış yüklere planlanmamış ilave yükler gelmeye başladı. 2024’ün sonuna kadar olan evreyi kendimize ait olmayan, bizim dışımızda gerçekleşen konularla ilgili çalışma dönemi olarak geçirdik. 2025’in ilk yarısında da kendi hedefimiz, kendi bütçemiz, kendi planlamalarımız ve kontrolümüzde olan çalışmalarla ilgili süreci yürüterek, hazırlıklarını yaparak hatta artık doğum evrelerini oluşturarak geçirdik.

Bu dengeler içerisinde kendimizi iyi durumda görüyorum. Sokaktan kopmamış, sokakla beraber olan ihtiyaçları bilen… Mevcut belediyecilik hizmetlerini konuşmadım hiçbir zaman. Zaten onu yapmak zorundayız. Ama kalitesini arttıralım, niteliğini arttıralım, eksikliklerini giderelim. Bir önceki zamandan daha iyi olacak hale getirelim. Onlarla yürürken yeni çalışmaların da hedeflerini koyduk. Aslında bu 16 ayı böyle değerlendiriyorum. Ülkenin için olduğu pozisyonla beraber de, ayakta kalan, direnen ama derdini anlatan, elindeki imkanlarla en iyisini yapmaya çalışan bir belediyecilik geliştirirsiniz. Benim yorumum bu.

SİLKELEME POLİTİKASI HİZMETLERİ AKSATIYOR

-Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum belediyeleri mali olarak da etkiliyor. Diğer yandan muhalif belediyelere yönelik “silkeleme” politikası da yerel yönetimleri etkiliyor. Belediyenin mali durumu nedir?

Bu sorunun cevabı bizde yok. Neden? Çünkü ülkenin mali durumu, borçları, ekonomi politikasıyla ilgili bir cevap olmadığı sürece bu sıkıntılar çözülmüyor.

-Peki borçlar ne zaman bitecek?

Bitmeyecek. Neden bitmeyecek? Özellikle yönetimleri devraldığımızda bu belediye borçları çok konuşuldu. Her kamu kuruluşun, bugün her işletmenin, her kişinin ekonomik dengesine baktığınızda gelir gider dengesi içerisinde zaten borçla geçinen bir ülkeyiz. Biz kredi kartlarıyla geçinen, kredilerle geçinen kamunun borcunu ve bütçesini dengeliyoruz. Belediye de bir kamu kuruluşu sonuçta. O bütçe dengeleri içerisinde zaten borç olması gereken bir süreç. Doğru yatırım yaptığınızda, doğru borçlandığınızda nereye gittiğinin cevabını verebiliyorsanız.

Özellikle bizim dönemimizde bu SGK borçlarıyla yani devletin devlete olan borcu, vergi borcuyla ilgili silkelemeye, yani siyasi operasyona döndüğü zaman bu kamuya olan hizmetinizi aksatıyor. Dolayısıyla planlı, programlı bir ödeme dengesi yapılmış, asli hizmeti yürütebilmek için çalışıyoruz. Vergilerle, devletin bütçesinden size aktarılan payla gidiyor belediyeler, bizler ticari işletme değiliz. Dolayısıyla o payınız da eksildiğinde ve gider sürekli artıyor. Giderin artması ve ekonomideki orantısızlık, ki ben buna ekonomik şiddet dedim. Bu sürece baktığınız zaman geliriniz aynı, gideriniz sürekli artıyor, aradaki borç büyüdüğünde borçlanıyorsunuz.

BU SÜREÇTE BÜYÜK YATIRIMLARINIZ ENGELLENİYOR, İLAVE YATIRIM YAPMA ŞANSINIZ YOK

Biz yönetilebilir bir ekonomik model oluşturduk. Geldiğimiz dönemden itibaren, o ekonomik süreci doğru yönettik, yönetmeye çalışıyoruz. Şu anda da zaten kendini yöneten, kendini çeviren belediyeyiz. Bununla ilgili bir akım önlemler aldık, çalışmalar yaptık. Şu anda kendi ekonomisini yöneten bir modele doğru, daha güçlü bir modele doğru ilerliyoruz.

SGK borçlarımızın yapılandırılması, ödenmesi ve zorunlu kesintiler olduğu için zorunlu ödemeler de oldu zaten. Bu süreçte büyük yatırımlarınız engelleniyor, ilave yatırım yapma şansınız yok, o bütçeyi oraya ayırma şansınız yok, ilave personel alma şansınız yok.

GİDER EKONOMİSİ ÜZERİNDEN BİR SÜREÇ YÜRÜTTÜK
Biz ne yaptık? Gelirlerimizi arttırma şansımız yok, gelirlerimiz belli ve tam tersi gelirlerimiz kesiliyor. Gider ekonomisi üzerinden bir süreç yürüttük, giderlerimizi azalttık. Daha ne kadar azaltabiliriz, nasıl optimum hale getirebiliriz diye düşündük. Yıllarca araçlarımız kiralanmış otuz yıl boyunca, kamuda da kiralama çok yaygındı. Biz bunun yerine aynı miktarda, aynı nitelikte, aynı sayıda kiralanan hizmet aracını satın aldık. Dolayısıyla ekonomik anlamda çok ciddi bir gider tasarrufuna gitmiş olduk.

Kamunun güçlü olması gerektiğini savunuyorum. Giderlerde bir miktar iyileştirme yaptık. Bizim bir yurdumuz var, orada yemek hizmeti veriliyordu, dışarıdan ihaleyle satın alınıyordu. Kendi personelimize yemeğimiz çıkıyor, o dışarıdan hizmet alımıyla gerçekleşiyordu. Bunu kendi bünyemizde yapmaya başladık. Yaklaşık yedi yüz elli kişiye yemek hizmeti veriyoruz, dışarıya hizmet veriyoruz. Bu anlamda da giderimizi azalttık. Aynı zamanda da bir gelir yaratma anlamında da bir kapı açmaya çalıştık. Bir benzin istasyonumuz vardı, daha önce yine yıllarca kiralanmış, onu yine kendi bünyemizde işletiyoruz.

DIŞA BAĞIMLI OLMAYAN BİR BELEDİYE OLMAYA ÇALIŞIYORUZ

Kamulaştırma mantığıyla giderlerimizi azalttık. Ekonomik silkeleme sadece sigorta borçlarının kesilmesi anlamında değil. Enflasyondaki artışa baktığımızda temel tüketim, gıdadaki, elektrikteki, yakıttaki, belediyenin de temel hizmetleri giderlerine baktığımız zaman çok ciddi bir enflasyon var. Sadece on altı ay içerisinde bile çok ciddi bir enflasyon var. Giderleri kontrol ederek, gelirlerimizi kontrol ederek, iş optimizasyonu sağlayarak bütçe dengesi yürüdük. Şu anda ödenebilir sürecin içerisinde gidiyoruz. Dolayısıyla bütçemiz kendi içinde ödenebilir. Hizmetlerimizi aksatmadan, sahadaki çalışmalarımızı çekmeden, kısıtlı bütçeyle, kendi imkanlarımızla bu süreci götürmeyi hedefledik.

Biz kendi kendine yeten bir belediye olmaya çalışıyoruz, dışarıya bağımlı olmayan. Ülkede de bunu istiyoruz. Dolayısıyla borçlarla da ilgili ödediğimiz ana sigorta borçları bitmez. Çünkü her ay biz zaten sigortamız var, SGK'nız var. Bu her an olan bir süreç. Bu bütçenin içerisinde zaten biz sürekli o ödemeleri yapıyoruz. Bu süreç hepimizi kamusal anlamda zorlayan bir süreç oldu. Biz de yeni imkanlar yaratmaya çalışıyoruz.

VALİLİK VE İLGİLİ MAKAMLIKLAR ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMADIĞINDAN…

-Karabağlar’da son 7-8 aylık dilimin en çok konuşulan konusunun başında Uzundere’deki kaçak tarikat yurdu geliyor. Son yapılan yıkım ihalesine de talipli çıkmadı. Burasının yıkımı konusunda başka formülünüz var mı? Süreç nerede tıkanıyor?

Göreve geldiğim andan itibaren belediye olarak yasa ve mevzuat kapsamında yapılması gereken süreci yürütüyoruz, yürütmeye devam edeceğiz. Bu ülkenin anayasası, hukuku, mevzuatın ne yapılması gerekiyorsa o yapılacak. Biz belediye olarak zaten üzerimize düşen her şeyi yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Ancak burada belediyemizin dışında makamlık, valilik, ilgili makamlıkların yapması gerekenler var. Onların da gereğini yapacağına inanıyoruz, bekliyoruz ki bu sorun ortadan kalksın. Dolayısıyla kaçak olan, mevzuata aykırı olan, anayasaya, hukuka, hukuki işlemlere, aykırı olan ne varsa gereğinin yapılması gerekiyor zaten. Yapılacağına inanıyorum. Dünkü ihale de bizim diğer tür kaçak yapılaşmayla ilgili mücadelemizde olduğu gibi zaten yapılan çalışmalar. Kaymakamlık, valilik ve bakanlığında gereğini yapması noktasındaki beklentimizi sürdürüyoruz. Yapılacağına inanıyorum.

Belediye tarafında tıkanma yok. Çünkü biz kararımızı almışız, ihalelerimizi yapıyoruz, işlemleri gerçekleştirmek üzerinde gittik. Yasal şartlarında ya da statülerinde bir değişiklik yok. Bizim de yaptığımız işlemde bir değişiklik yok. Kaymakamlık, valilik ve bakanlığın yapması gereken işlemler yapılmadığı için biz bu tıkanıklığı yaşıyoruz. Yoksa belediyeden yana bir süreç yok. Biz o yapılması gerekenlerin yapılmasını bekliyoruz. Belediye zaten üzerine düşen her şeyi yaptı, yapmaya da devam edecek. Ama kaymakamlık, valilik ve bakanlıklar tüm bu soruların cevaplarını vermeli, gereğini yapmalı, niyetini ortaya koymalı. Biz de zaten bu kapsamda bu soruların çözüleceğine inanıyorum.

Peki yıkım firmaları ihalelere neden katılmıyor?

Biz bir ihale mevzuatı yürütüyoruz. Belediyenin kendi imkanlarıyla yapılabilecek bir süreç olmadığı zaman biz ihaleye çıkıyoruz. Kendi imkanlarımızla zaten hali hazırda yıkım işlemleri de gerçekleştiriyoruz. Ama daha büyük betonarme yapılarda kendi iş makinelerimizde çıkamayacağımız bir süreç var. Biz ihalemizi yürütüyoruz, çalışmalarımızı yapıyoruz, kurumlara bildirimlerimizi yapıyoruz. İlgili kurumların da kamuoyundaki oluşan bu soru işaretlerini gidermesi gerekiyor.

BEN HER ZAMAN ÇÖZÜMDEN YANAYIM

-Belediye meclisiniz oldukça tartışmalı geçiyor. AK Parti’nin muhalefetinin yanı sıra bir iç muhalefet olduğu da görülüyor. Yurt ücretlerinin belirlenmesi ile ilgili toplantıda sorunlar yaşandı. Özellikle iç sorunun temelinde ne var? Bir sulh sağlanabilecek mi?

Karabağlar'da tüm meclis üyeleriyle beraber, ben de belediye başkanı olarak, bu kente hizmet etmek üzere bir niyet koyduk ve seçildik. Meclise getirdiğimiz her konuyla ilgili şöyle bir rahatlığımız var. Bizim yaptığımız her iş, ortaya koyduğumuz her emek bu kente bir değer katmak üzere. Tüm bu imkansızlıklar içinde dahi. Dolayısıyla mecliste de bunların tartışmaları olacaktır. Muhalefet de olacaktır. Bir eksik, bir eleştiri, bir yanlış varsa tabii ki hep beraber oturup konuşuruz. Ben her zaman masada tüm taraflarla birlikte oturan ve çözüm üretilmesi gerektiğini savunan birisi oldum.

Yurtla ilgili konu bizim verdiğimiz eğitim desteğinin bir göstergesi. Oradaki rakamlara baktığınız zaman, bugün tam da bizim meclisimizin ertesi haftasında üniversitelerdeki yurtları kapatıldığı haberleri gündeme düştü. Bakın, belediye olarak biz şu an İzmir'de eğitim desteğiyle, yurt desteğiyle, yurt ücretleriyle öğrencilere, kadınlara, gençlere verilen desteklerle bu kısıtlılıklar içerisinde, bütçe imkansızlıkları içerisinde sokakla dayanışma içindeyiz, halkla dayanışma içerisindeyiz. Yani temel belediyecilik hizmetlerimizin yanında bu hizmetleri vermeye çalışıyoruz.

AKP tarafından olan tartışmalara baktığınızda o cümleler de aslında kendi yönetemedikleri bir ekonominin yarattığı sorunlardan ziyade ortaya koydukları başka cümleler görüyoruz. Hayaller, gerçekler şeklinde.

ALDIKLARI OYUN HESABINI SADECE BEN DEĞİL MECLİS ÜYELERİ DE VERECEK

Ben içeride bir muhalefet olduğu yorumunu doğru bulmuyorum. Orada herkes, meclis üyeleri de, Karabağlar için hizmet etmek durumunda. Meclisi izleyen herkes, kimlerin meclise geldiğini, gelmesi gerektiğini, o verdiği oyların hesabını sormak zorunda. Bu oyun hesabını ben de halka vereceğim. Meclis üyelerimiz de verecek. Partiler de verecek. O değerlendirmeyi yaparlar diye düşünüyorum. Meclis toplantılarına gelmek, çalışmalara katılmak, görüşlerini aktarmak meclis üyelerinin temel görevi. Dolayısıyla bu değerlendirmeyle de ilgili zaten gerekli süreçler yürütülecektir. Bunun cevaplarıyla ilgili konuşmayı da doğru bulmuyorum. Neden? Çünkü bunun cevabı, yapılan işlerde, sokakta halkın sesinde, o meclisi izlerken bu sorulara cevap vermesi gereken meclise gelmeyenler. Ben değilim, ben oradayım. Değerlendirmeleri yapıyorum. Sorulan her soruya belediye başkanı olarak cevap veriyorum. Komisyonlarda meclis üyelerimiz, diğer arkadaşlarımız kim olursa olsun, onlar da kendilerine sorulan sorularına her türlü cevabını vermek zorunda.

Karabağlar’a hizmet etme noktasında, yurt ücretlerimiz gibi, yaptığımız çalışmalar gibi… Reddedilen birkaç tane konu var. Kadın kooperatifi kurulması gibi. Bunlar kabul edilebilir bir süreç değil. Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı olarak da, bizim partimizin zaten temel gereği olarak da, eğitim destekleri, kadınlar, gençlerle ilgili destekler, diğer çalışmalar, kentin sorunları çözmek için yürütülmüş projelerde, çok daha güçlü bir şekilde durmak gerekir. Süreçler ne olursa olsun, konular ne olursa olsun, yaptığınız işten emin olduğunuz hukukuna, mevzuatla, sokaktaki karşılığından inandığınız sürece, yine her zaman olduğu gibi bilimden yana, kanundan yana, halktan yana çalışmaya, mücadele etmeye, sözümüze söylemeye devam edeceğiz.

BİLGİSİ, BELGESİ, ASLA ASTARI OLMAYAN CÜMLELER KURUYOR

AK Partili meclis üyesi Fırat Eroğlu, “mükerrer fatura” iddialarını mecliste gündeme getirmiş ve tartışmalar yaşanmıştı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Her meclisimizde Sayın Fırat Eroğlu'nun kalkıp kurduğu her cümle ile ilgili defalarca açıklama, belge ve bilgi ve kayıtlar var. Dolayısıyla resmi olarak tüm bilgilendirmelerin yapıldığı bir süreçte, bilgisi, belgesi, asla astarı olmayan cümleler kuruyor. Meclisler kimsenin siyasi şov yeri değil. Orası hizmet üretilmesi gereken, kentle ilgili eksiğimiz, yanlışımız, eleştirimiz varsa konuşulması gereken yer. Her türlü eleştiri açığız.

Bizim en büyük gücümüz şu, ben bir belediye başkanı olarak bir söz verdim. Çalışmaları yürütürken bir mücadeleyi yürütüyoruz. Bu mücadelenin içerisinde bulunduğum konum itibariyle yaptığım her işin hukuka uygun, adalete uygun, bilime, mühendisliğe, planlamaya uygun olması noktasında ama en çok da belgesi, bilgisiyle paylaşılabilir, hesap verilebilir olma noktasında gayret gösteriyorum. 16 aydır da attığım her adımın hesabını verdim. Meclislerde de çokça verdim. Yine veririm ve vermek zorundayım. Çünkü bu sokaktaki herkes bana her türlü soruyu sorabilir, her türlü cevabı da almak zorunda. Dolayısıyla bunu bilgisiyle, belgesiyle, dokümanlarıyla ortaya koyuyorum. Herkes kendine yakışanı, kendi yürüdüğü yolda kendi sözünü söyler.

YEŞLİYURT PAZARYERİ’Nİ EN KISA SÜREDE BİTİRECEĞİZ

-Pazarcılardan alınan katı atık bedeli nedeniyle belediye önünde eylemler gerçekleştirildi. Diğer yandan Yeşilyurt Pazarı ile ilgili tartışmalar da var. Bu iki konuda son durum nedir?

Yeşilyurt pazar yeri inşaatı bizden önceki dönem başlamış. Bizim planlamadığımız, elimizde olan ve devam eden projelerden bir tanesi. İnşaatı devam eden, yüklenici firmaya herhangi bir ödeme borcumuzun olmadığı bir süreçten bahsediyoruz.

Haziran 2026 ihale sürecindeki bitim tarihi. 1 yıllık bir süre uzatımı oldu. Yeşilyurt'la ilgili çalışmaların en hızlı şekilde bitmesi bizim temel sürecimiz. Bir dönem imar planı değişikliği talebimiz oldu. Çünkü mevcut pazar yerinde, pazar yeri fonksiyonunu koruyarak, tezgah sayısı fonksiyonunu koruyarak, otopark süreçlerinde hiçbir değişiklik olmadan, temel inşaat alanında hiçbir değişiklik olmadan, ilave belediye hizmet alanı yaratabilmek noktasında bir değerlendirmeniz ve imar planı değişikliği talebimiz oldu. Bu hem Karabağlar’a, hem bölgeye, hem belediyeye katkıyı arttıracak bir öneriydi. Ancak Büyükşehir Meclisi'nde kabul görmedi. Onunla ilgili itirazlarımızı yaptık, nihayetinde inşaat yine devam ediyor. En kısa zamanda da bitireceğiz. Çünkü o bölgede inşattan kaynaklanan sıkıntılar var. Bölgenin pazar yerine kavuşması ve alan düzenlemelerinin yapılması gerekiyor. Orada bir sıkıntımız olmadı, olmayacak. Her türlü olumsuzluğa rağmen çalışmaları yürüteceğiz.

BAZI KİŞİLER İŞİ ŞOVA ÇEVİRMEK İSTEDİ

Pazarcılar ve katı atık bedelindeki konu ise rutin bir mevzuat uygulaması. Atık yönetiminde kentin daha temiz olması, daha düzenli olması adına yapılan tüm atık yöntemi uygulamalarında olduğu gibi yapılan bir işlemden bahsediyoruz. Sadece Karabağlar'da değil, tüm İzmir'de yapılan bir uygulamadan bahsediyoruz. Bu uygulama yapılırken masadaki tüm taraflarla iletişim halindeydik, hala iletişim halindeyiz, değişen hiçbir şey yok. Ama bazı kişilerin kendi adına bunu bir şova dönüştürme ya da farklı amaçlarla kullanma gayreti ve doğru olmayan beyanları var. Daha önce söyledim zaten bu rakamları. Hukuka gitmiş bir uygulama. Hukuk sürecine göre değerlendirmelerimizi yapacağız. Ama temel hedefimiz, biz pazarcılarla, esnafımızla, vatandaşla, belediyeyle hiç kimseyle karşı karşıya değiliz, olmadık olmayacağız. Tam tersine hizmeti iyileştirebilmek, karşılıklı olarak iyi olabilmek için çözümleri de ortak yaratmaya çalışıyoruz. Ama niyeti doğru, sözü doğru olan ve aslında o masada doğru niyetlerle oturmak isteyen herkesle beraberiz.

ÇÖPÜ ÇÖPE ATMAYANA CEZA KESİYORUZ

-İzmir’in en önemli sorunlarından biri çöp. Karabağlar Belediyesi olarak ne tür çalışmalar yürüttünüz? Uzundere’de kaçak bir çöp döküm alanı olduğu ve burasının sık sık yakıldığına dair iddialar doğru mu?

İzmir'in çöp sorununun hiç olmasa 20 yıllık bir geçmişi vardır. Dolayısıyla şu an yaşadığımız çöp sorunu bugün ortaya çıkarmış sorun değil. Danıştay tarafından verilen bir kararla Harmandalı’na dökümlerin durdurulması nedeniyle evet İzmir'in şu anda bir depolama tesisi yok. Bununla ilgili çözümlerin çok uzun zamandır üretilmesi gerekiyordu. Bunu yıllardır söylüyoruz. Ama bu sürecin tek tarafı Büyükşehir Belediyesi değil. İlgili bakanlıklar, ilgili kurumlar sürecin diğer tarafı. Çöpü durdurma şansınız yok, hayat devam ediyor. Çünkü insanlar yaşadığı sürece çöp üretmeye devam edecekler. Bu yönetim süreçlerindeki çözüm de tek taraflı değil, hep birlikte olması gerekiyor. İzmir'de çöp toplamayla ilgili yaşanan ya da atık yönetimi ile ilgili yaşanan temel problem aslında bu.

58 mahallesi olan, yaklaşık 500 bin nüfusu olan, hatta hastanelerimizi saydığınız zaman diğer kamu tesisleri saydığınız zaman hareketli nüfuslu, belki de 1 milyona yaklaşan bir ilçeyiz. Biz geldiğimiz zamandan itibaren çöp toplama hizmetlerini, mevcut hizmetlerini iyileştirmeye çalışırken bir taraftan mobilya atıkları, budama atıkları, bahçe atıkları ile ilgili ilave uygulamalar yaptık. Belli günlerde toplama, randevuyla toplama, onun sonrasında düzenli temizlik çalışmalarını kısıtlı personel sayısıyla yaptık. Dip köşe temizlik hareketi dediğimiz 20-25 kişilik bir grupla yıkama araçlarıyla mahalle mahalle çalıştık. Ceza uygulamasını başlattık. Aslında İzmir'de ilktir bu. Yani yıllarca da benim de savunduğum bir uygulamaydı. Çöpünü çöpe atmayan, belirlenen kurallar dışına çıkan kötü niyetli kişilere karşı ceza uygulamasını başladık. Zabıta da bir çevre birimi kurduk. Bunlar iyileştirme adına giden adımlar. Ama sorun o kadar büyük ki bu küçük adımların kent kültürü olarak yerleşmesi zaman alan süreçler. Bu kapsamda ancak yaşadığımız dezavantajlar da var.

SOKAKTA BEKLEYEN ÇÖPÜMÜZ YOK AMA…

Çöple ilgili depolama ve bertaraf sorumluluğu Büyükşehir Belediyesi'de. İlçe belediyeleri çöp konteynerlerini çöp toplama araçlarıyla toplayıp Büyükşehir Belediyesi'nin transfer istasyonuna oradan da nihayet bertaraf tesisine gidilmesini sağlarlar. Burada yetkin kavramın kapsamında belediyelerin kendi tesislerini kurma gibi bir yetkisi yok, sorumluluğu yok. Bizim mutfak çöplerimiz, evlerimizden, konuklarımızdan çıkan çöpler. Onun dışında işyerlerinden çıkan, imalathanelerden çıkan, mobilya sektöründen, küçük sanayi sitelerinden çıkan atıklar çevre kanununa tabidir. Bu kapsamda da lisanslı bertaraf firmalarına gönderilmesi gerekiyor. Bu sürecin de doğru işlemesi için ilgili tüm tarafların hem yönetimini hem planlamasını hem de denetlemesini gerçekleştirmesi gerekiyor. Belediye olarak, evsel çöplerle ilgili toplama çalışmalarımızı yapıyoruz. Konteynırlarımızın düzenli toplanması, bakımları, temizliği ile ilgili çalışmaları daha da iyileştirmeye çalışıyoruz. Ama sokakta bekleyen bir çöpümüz yok. Düzenli, her gün toplanıyor. Ama bertaraf tesisiyle ilgili bu sıkıntıyı yaşadığımız zaman aksamalar sokaktaki çöpün toplanma sürecine kadar da yansıyan bir zinciri tetiklemeye başlıyor.

KAÇAK DÖKÜM YAPILAN ALANLARI İZLİYORUZ

Karabağlar'da, kendi sınırlarımız içerisinde çöplerin toplanması ile ilgili çok büyük bir sorunumuz yok. Biz anlık müdahaleler yapıyoruz, düzenli olarak bir süreci yürütmeye çalışıyoruz. İyileştirmek için de çalışmalar yapıyoruz. Bu kadar büyük alanda bu çalışmaları yapmak zaman, personel, ekonomik anlamda da bazı destekler gerektiriyor. Lisanslı olmayan, denetim dışı, mevzuat dışı işlem yapan hurdacılar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın denetimine tabidir. Sanayi siteleri, mobilya sektöründen çıkan atıklarla ilgili de süreçlerin yürütülmesi gerekiyor. Sosyal medyada Karabağlar diye paylaşılan alanlarda özellikle mobilya ile ilgili Karabağlar sınırlarında olmadığını zaman zaman paylaşıyoruz. Ama algıyla birlikte farklı süreçlerde var. Biz ceza uygulamalarımızı yürütüyoruz, süreçleri yürütüyoruz, vatandaşın bilgilendirilmesi noktasında çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ama bu toplumsal bilinçle de olması gereken ve halkın da kendisine düşen görevi yapması gereken bir yer. Kamyonla gelip mobilya atığının ya da tekstil atığının ya da farklı atıkların döküldüğü, hurdacıların gelip işine yarayacak kısmı alıp diğer kısımlarını bıraktığı, o görüntülerin de paylaşıldığı bir noktada özellikle döküm yapılan yerleri tespit ettik. Bunları kameralarla izlemeye çalışıyoruz, kameralar yerleştirmeye çalışıyoruz. İlçe Emniyet Müdürlüğü, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi ile yazışmalar yapıyoruz. Burada da geldik, yine kendimiz, kendi yetki alanımızdaki çalışmaları iyileştirmeye çalışırken, bu denetim kontrol ve ceza noktasında da diğer kurumların aktif bir şekilde sürecin içerisinde olması lazım. Ama sokakta vatandaş belediyeyi gördüğü için tepkisini eleştirisini ona iletiyor.

SİGARA İZMARİTİ ATANA CEZA

Sigara izmaritini atana ceza kesiyoruz. Kameralarda kimliği belirlenen kişilere ceza yazıyoruz. Araçlarından atanları plakalarından belirleyip ceza yazıyoruz. Sürekli atılan, kontrolsüz atılan ve yasal sorumluluğumuz da olmayan bu atıklarına baktığınız zaman mobilya, hafriyat, inşaat atığının kendi özel mevzuatı ve kanunu var. Birileri bertaraf bedeni ödememek için bu atıkları bırakıyorlar ve biz belediye olarak topluyoruz. İnsanlarımız ekonomik koşullarda bu kadar çok mobilya değiştirmediklerine göre burada farklı farklı kötü niyetler de var. Bunun el birliğiyle çözülmesi gerekiyor. Ama bunu yönetirken de masanın her tarafında, tüm taraflarla beraber konuşmak zorundayız.

KENDİ ALANIMIZLA İLGİLİ SPEKÜLATİF KONULAR ORTAYA KONULDU

Karabağlar Belediyesi sınırları içerisinde çalışmalarımız yasaya, mevzuata, ilgili izinlere tabi olarak yürütülüyor. Uzundere bölgesinde mobilya atıklarımızı, mobilya derken evlerden çıkan, kullanılmış mobilyalar var. Biz belediyeler olarak bunları bedelsiz olarak alıyoruz. Ama onun dışında çıkarılan bir atık, konteynerin yanına bırakılan bir atık, başka alanlara bırakılan bir atıkla ilgili biriktirildiğinde ya da hurdacılar devreye geldiğinde kontrolsüz bırakıldığında bu sefer zaten sisteminiz aksamaya başlıyor. O bölgede çeşitli hurda tesisleri var, kontrolsüz yangınlar olmuş. Bizim defalarca yaptığımız yazışmalarımız var. Kontrol dışı tesislerin kapatılması, denetimlerin yapılması ile ilgili. Çünkü belediye yetkisinde değil, zabıta ya da belediye mevzuatına ait bir süreç değil. Biz kendi mevzuatımız kapsamında mühürleme ya da ceza işlemlerini yapıyoruz ama diğer kanunlara tabi olduğu için artık emniyet, güvenlik ve hukuk işlemlerinin ilgili kurumlar tarafından yürütülmesi gerekiyor.

O sıkıntılar devam ederken bizim kendi alanımızda kontrollü, planlı ve doğru yürüttüğümüz tesisle de ilgili önyargılar ya da çeşitli spekülasyonlar ortaya çıkıyor. Şu an orada atık getirme merkezimiz bir taneydi, şimdi ikincisini yaptık. Yasa ve yönetmenliğe uygun, onun öngördüğü şekilde içinde sadece mobilya, bahçe atığı ya da evlerden toplanan geri dönüşüm atıkları gibi atıkların, yani tehlikeyi yaratmayan, kontrollü, etrafı kapalı bir alanda, tam da mevzuata uygun yürütülecek bir tesis var. Yasal izin süreçleri tamamlandı, hepsini yürüttük. Bu tesisle ilgili bahsettiğimiz bazı iddialar oldu. Ne yazık doğruyu görmek istemeyen ya da yanlış bilgilerle spekülasyonu yaratmak isteyenlerin kurduğu cümleler de var. Ben niyetlere bağlıyorum.

İsteyen herkese de bilgisini, belgesini paylaşıyoruz. Orada bir yangın yaşanmıştı. Benim dönemim içerisinde. Hatta yangını çıkardığımıza dair iddialar oldu. Tam tersine, biz o yangınla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Çünkü hem tesisimizde, hem güvenilirliğimizde, kamusal olarak yaptığımız sürece olumsuz etki eden süreçler var. O yangında tehlike yaratmayacak şekilde sonlanması için her birimiz çok büyük bir gayret sarf ettik. Sorunlarla ilgili süreçleri başlattık, yazışmalarımızı yaptık, gereğini yaptık. Etraftaki kontrolsüz tesislerle ilgili gereğini yaptık. Sonuçlarını bekliyoruz.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden de bize ceza geldi. Bu cezaya da itirazlarımızı yaptık. Defalarca yapılmış yazışmalarımız, itirazlarımız, yapılması gerekenlerle ilgili süreçlerimiz, ihbarlarımız var. Bu kapsamda itiraz sürecimizi de yürüttük. Bu kapsamda hem hukuk, hem mevzuat, hem belediye ve bakanlık arasında yürütülen bir süreçken birilerinin bu ifadeleri var. O tesis daha da iyileştirilmiş, tam şartlarıyla beraber tehlikesiz olan, geçici olarak kullanılacağımız bir alan olarak da izinlerini, lisanslarını almış. Hatta belediyeler içerisindeki de tek tesis.

YALAN YANLIŞ BİLGİLERLE FIRTINA KOPARILDI

-Geçtiğimiz günlerde Aqua Park’ın mühürlenmesi konusunda bir gündem oldu. Neler yaşandığını anlatır mısınız? Olay sonrası alınan önlemlerden bahseder misiniz?

Bizim Aqua Yaşam Park'ımız göreve geldiğinde 16 aydır olduğu gibi, geçmişte de çalıştığı gibi zaten rutin denetimleriyle beraber yıllardır kullanılan, denetlenen bir tesis. Biz göreve başladığımız anda tesisleri iyileştirirken, bazı atıl durumda olan tesislerin de çalışmasını gerçekleştirdik. Sosyal belediyecilik anlamında da bizim için çok önemli bir tesis. Sağlık müdürlüğü tarafından rutin denetimleri yapılıyor. Bizim kendi anlaşmalı olduğumuz firmamız tarafından anlık olarak da belli periyotlarla denetimleri yapılıyor.

Tüm bu 16 aylık yapılan denetimler içerisinde, bir denetimde, bir analizde, anlık olarak çıkan bir sonuçla ilgili gereği yapılmışken, süreçler yürütülmüşken, tesisle ilgili çalışmalar yürütülmüşken, ortalıkta böyle bir, yalan yanlış bilgilerle bir fırtına kopuyor. Biz bununla ilgili zaten çalışmalarımızda, işlemlerimizde her türlü sürece paylaştık. Şu anda da tesisimiz çalışıyor. Çünkü aynı denetimler, aynı numuneler alınmaya devam ediyor. Hem kendi içimizde günlük alınan numunelerimiz var, belli periyotlarla yapılan denetimler var, Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı denetimler var. Yüzme havuzu gibi, günlük ortalama 300-400 kişinin girdiği bir yerde, bir numunede anlık çıkan bir değerle ilgili, gereğinin de yapıldığı belgeledik.10 gün kadar kapalı kalmasının sebebi de, analiz sonuçlarına yaptığımız itirazlardı. Bizim aldığımız analizlerle, Sağlık Müdürlüğümüzün aldığı analizlerdeki değerlendirme itirazlar, tekrar bakım, periyodik çalışmalarla beraber 10 gün kapalı kaldı. Bu süreci yüzme havuzu, sağlık tesisleri, bu tarz tesislerle ilgili, mevzuatın içerisinde olanlar, süreci bilenler, denetim sürecini bilenler, teknik işleyişleri bilenler aslında bu çalışmaların ne olduğunu, nasıl olduğunu çok daha iyi biliyorlar. Ama tüm bu değerlendirmelerin içerisinde kafalarda bir soru işareti yaratmak adına çalışıyorlar.

Bizler kamu kuruluşuyuz. Temel görevimiz halk sağlığı ve güvenliğini sağlamak. Belediye bununla ilgili aynı zamanda denetim yapan kuruluş. Burada işletmemizin, güvenirliğimizin, sözümüzün, itibarımızın negatife düşürülmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bununla ilgili yapılan yalan haberler yapılıyor. Tek taraflı olarak görüşümüze başvurulmadan, bizlerden bilgi alınmadan, konuyu öğrenmeden, tek taraflı birilerinin ağzında yapılan haberlerle ilgili olarak da yasal süreçleri başlattık. Bilgisiyle, belgesiyle açıklamalarımızı da yaptık. Tek taraflı, yalan ya da çok alıştık artık iftira atmak üzerine şahsiyetinize, çalışmalarınıza, gölge düşünmek üzerine yapılan uygulamalarla da karşı karşıyayız.

YANGININ SÖNDÜRÜLMESİ SONRASI ETKİNLİĞE GELMİŞTİK

-2 Temmuz gecesi İzmir’in bir çok noktasında yangın çıkmıştı. O tarihlerde sizin de içinde yer aldığınız bir fotoğraf karesi üzerinden hedef alındınız. Bu fotoğrafın hikayesini anlatır mısınız?

Ben bu konularla ilgili bir açıklama yapmaya gerek duymuyorum. Bizler her zaman işimizi yapıyoruz. Kim olduğumuz, ne olduğumuz, hayata nasıl baktığımız belli. Sözlerimizi hayata nasıl geçirdiğimiz noktasında da zaten çalışmalarımız, sokakta, meclis oturumlarımızda, faaliyet raporlarımızda, sohbetlerimizde, her yerde rakamlarla ortaya koyuyoruz.

Özellikle yangınlarla ilgili öyle hassas bir noktadayız ki, biz geçen yaz göreve başladığımızda yaz döneminde hemen yangınlarla karşı karşıya kaldık, hatırlarsınız. El birliğiyle, tüm ilçe belediyelerimizle elimizdeki tüm imkanlarla, arazözlerimiz, kamyonlarımız, ne varsa destek vermeye çalıştık. Burada yangınlarla ilgili temel sorumlu kuruluş Orman Genel Müdürlüğü, AFAD, onların koordinasyonuna, Valilik ilgili birimlerin koordinasyonudur. Bu dönem çok daha büyük yangınlarla, çok daha büyük acılarla karşı karşıya kaldık. Hepimiz yine aynı şekilde oralardaydık. Israrla şu cümleleri de söyledik. ‘Görevli olmayan, sorumlu olmayan konuda uzman olmayan kişilerin bu alanlara girmemesi gerekir.’ Çünkü çok depremde de aynı süreçleri paylaştık.

Her birimizin oturduğumuz, sohbet ettiğimiz, yemek yediğimiz süreçler var. Hepimiz insanız. 2 Temmuz günü Karabağlar'da biz de bir yangın yaşadık. Fotoğrafın çekildiği yer bizim sosyal tesisimiz. 2 Temmuz Madımak Katliamı ile ilgili anmayı gerçekleştirdiğimiz aynı alanda bir çalışmadan bahsediyoruz. Onun hemen öncesinde de yangınlarla ilgili süreçlerde tüm araçlarımız, ekiplerimizle birlikte alandayız. Ve o alanın bizim oturduğumuz alanda karşısında yine bir yangınla karşı karşıya kaldık. Yangın söndürüldükten sonra etkinliğimize geldik. Diğer yangınları takip ediyoruz, araçlarımız var. Etkinlik sonrasında da orada etkinlik alanında olan misafirlerimiz, meclis üyelerimizle beraber kendi tesisimizle bir yemek yedik. Konu bu kadar. Dolayısıyla bu sürecin içerisinde o yemek ve görüntülerle ilgili yorumlara baktığımızda cevap verecek bir konu yok. Dolayısıyla yanlış yapılan bir şey yok, eksik yapılan bir şey yok. Bu kadar çalışmanın içerisinde yangınlar, çalışmalar, mücadelelerin içerisinde bir karenin çıkarılarak farklı farklı anlamlar üzerinden getirilen operasyonlarla ilgili bu kişilerin niyetlerini, kim olduklarını sorgulamak gerekiyor. Biz yaptığımız işi de biliyoruz, kim olduğumuzu da biliyoruz.

Ama şunu söyledim o fotoğraftan sonra. Orman yangınları neden çıktı? Bu yangınlar neden bu kadar büyüdü? İklim bu kadar negatif etkiyle de gelirken, susuzluk bu kadar sorunken bunların konuşulması gerekiyor. Bir belediyenin görevi arazözlerle yangını söndürmek değil aslında. Bu anlamda bir eksiklik varsa konuşalım ama asıl sorunların uzağına gitme noktasında da farklı anlamlar olduğunu düşünüyorum. Tabii ki yemek yiyorum, tabii ki etkinliklerimiz var. Hepimiz insanız ama kimin ne anlam çıkarmak istediği kendi niyetiyle ilgili bir durum var.

BELEDİYEMİZİN NASIL YÖNETİLDİĞİ ORTADA, EKİBİMİZ ORTADA

-Bazı basın yayın organları üzerinden Ugantaş ailesine olan yakınlığınız konusu konuşuluyor. Hatta bazı medya organları belediyenin Ugantaş ailesi tarafından yönetildiğine dair iddialar ortaya atıyor. Bu konu hakkında değerlendirmeniz nedir?

Burcu Ugantaş benim yol arkadaşımdır, meclis üyemizdir, başkan yardımcımızdır. Yaptığı çalışmalar, işi, birikimi, özgeçmişiyle beraber belediyede 22 meclis üyemiz gibi hizmet eden, aynı zamanda benimle beraber de bu süreçte tüm çalışmalara el veren bir çalışma arkadaşımdır. Bir kadın, bir meclis üyesi, bir siyasetçi. Benim de ekibimin bir parçasıdır. Herhangi bir aile ya da herhangi bir kişi ya da bir süreçle ilişkilendirme konusundaki kim ne değerlendirmesini yapıyorsa bunun cevabını onlar versinler. Belediyenin kimler tarafından yönetildiğiyle ilgili değerlendirmeler noktasında da zaten kimler tarafından yönetildiği nasıl yönetildiği ortadadır. Ekibimizde ortadadır.

HER GÜN KALKIP BUGÜN NE YAZMIŞLAR DİYE BAKMIYORUM

Peki Helil Kınay neden hedef alınıyor?

Ben her gün kalkıp ben neden hedef alınıyorum diye sormuyorum. Her gün kalkıp bugün ne yazmışlar diye bakmıyorum. Ben her gün kalkıp Karabağlar’da biz bugün ne yapabiliriz, bu çalışmalar nasıl gidiyor, ben bugün bu eksiği nasıl tamamlayabilirim diye bakıyorum. Onun dışında kimlerin ne söylediğiyle, ne yaptığıyla değil, bizim ne yaptığımızla ilgileniyorum. Söylenilen her cümlenin arkasında benim bir cevabım var mı, belgem, bilgim var mı ona bakıyorum. Karabağlar Belediyesi'nde, Helil Kınay Belediye Başkanı şunu eksik yapmıştır, şunu yanlış yapmıştır, şunu eleştiriyoruz derler. Ben de derim ki, ‘şurada bir eksiğimiz var, biz bunu düzeltelim, daha iyisini yapalım. Bunu düşünememişiz, bu masaya siz de gelin, daha iyisini yapalım’.

AMACIM KARABAĞLAR İÇİN EN İYİSİNİ YAPMAK

-Bir sonraki dönem için adaylık düşünür müsünüz?

Biz 5 yıldır bir çalışma dönemi için seçildik. Karabağlar Belediye Başkanı olarak hedefim bu 5 yıl içerisinde Karabağlar'da en iyisini yapabilmek, doğru izler bırakabilmek. Eksikleri, yanlışları düzelttik diyebilmek ve sokağa dokunabilmek tek hedefim. Onun dışındaki ülkenin gündemiyle partimiz, genel başkanımız o değerlendirmeleri yapıyorlar, o süreçleri yürütüyorlar. Tek sözüm, aldığım görevi en iyi şekilde yürütmek, kendi sözümü de kendi görevi de doğru şekilde aktarmak.

SOKAKTAYIM VE RAHATIM

Anket yaptırdınız mı?

Ben sokağın sesine inanıyorum. İki haftada bir “Başkan Mahalle’de” uygulamasıyla beraber mahallelerdeyim. Bunun dışında da gün içerisinde zaten hemen hemen günün yarısını dışarıda geçiriyorum ben. Etkinlikler, çalışmalar, toplantılar ya da mahalle ziyaretleriyle ilgili. Dolayısıyla kendim de sokağın içindeyim. Hep öyleydim, geçmişte de öyleydim, bugün de öyleyim, yarın da böyle olacağım. Orada zaten kendi anketlerimizi her gün güncelliyoruz. İki haftada bir o mahallelere gittiğimizde, vatandaş sıkıntısını söylediğinde, çöp dediğinde, ulaşım dediğinde, yoksulluğu söylediğinde, destek istediğinde zaten o anketleri de bir taraftan yapıyoruz. Tüm bunların sonuçlarını birleştiriyorum.

Sokaktan dönüşler nasıl?

Karabağlar'a belediye başkanı olarak adım attığım andan bu güne geldiğimizde ben çok büyük bir ailenin parçası oldum. Sokağın sıcaklığı, bir arada olmak, dayanışma duygusu, aile olmak, farklı düşüncelerde olsak da, farklı kültürlerde olsak da bir masanın etrafında oturabilmek önemli ve Karabağlar'da biz bunu yaşıyoruz. Ben de sokağa çıktığımda o sıcaklığı görüyorum, o heyecanı görüyorum. Ülkenin içinde olduğu durumda bu yorgunluklar, yılgınlıklar, ekonomik şiddet, toplumsal şiddet, eğitime yönelik şiddet, çocuklar, gençler, kadınlar, o kadar büyük bir şiddet sarmalının içindeyiz ki her alanda, biz aslında birbirimize de dertleşiyoruz. Ben sokaktayım, çok da rahatım.

KARABAĞLAR’IN EN BÜYÜK SORUNU GÜVENLİK

Mahallelilerden size ne tür talepler geliyor?

Her gün konuştuğunuz ve ‘eşimin işi yok, çocuğumu okula gönderemiyorum, süt alamıyorum, işe ihtiyacım var, yetişemiyorum, emekli maaşım yetmiyor, asgari ücretle geçinemiyorum’ binlerce kişiye her birine derman olamamanın hissi var. Karabağlar'da da yaptığımız tüm çalışmaların izlemelerini, kontrolünü, iyileştirme çalışmalarını, rakamsal olarak da verilerle beraber çalışıyoruz. Şu ana kadar on beş mahalle buluşması yaptık ve bu düzenli olarak devam edecek. Her birinde kaç kişi gelmiş, ana sorunlar nelermiş, bizim çalışmalarımız sokağa nasıl yansımış, kendimizi doğru anlatabilmiş miyiz, eksik bir şey var mı rakamsal olarak da dönüyor arkadaşlarımız.

Bizden belediye olarak neyi beklersiniz diye soruyoruz. Güvenlik sorunu var diyor. Çocuğumu rahatça sokağa gönderemiyorum. Çocuğumu, gençleri, kızımı, oğlumu otobüsten indiğinde bekliyorum diyor. okullarımız yok, sağlık ocağımız yok diyor. Temel beş tane konu var. Bağımlılık en önemli sorunlardan bir tanesi, tüm Türkiye'de böyle. İşsizlik çok fazla, iş istiyor, CV getirenler var. O yüzden bölgesel istihdam ofisini kurduk. Mayıs sonunda başlamıştık. Şu anda yaklaşık 1500 kişiyi işe yerleştirmişiz.

BÜYÜKŞEHİR İLE AYRILMAZ BİR PARÇAYIZ

İzmir Büyükşehir Belediyesi kurumsalı ile Başkan Cemil Tugay ile iletişiminiz, ilişkileriniz nasıl?

Cemil Tugay, Büyükşehir Belediye Başkanımız. Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları olarak biz kendi ilçelerimizin, kendi kentimizde siyaseten de bir ortaklık yürütüyoruz. O anlamda ne iletişimimizde, ne çalışmalarımızda herhangi bir sorunumuz yok. Olmadı, olamaz. Biz halk ekmekler açtık, kahveler açtık, çeşitli çalışmalar yaptık. Kent lokantasını Büyükşehir Belediyemiz açtı, onunla beraber yürütüyoruz. Gençlik Merkezimiz, Büyükşehir Belediyesi ile beraber İlçe Belediyesi'ni yürüttüğü çok güzel bir çalışmadır. O tesis işletmesini belediyeler olarak yapacağız, Büyükşehir Belediye'miz yürütecek. Zaten bu anlamda birbirinden ayrılmayan parçalarız biz.

KATI ATIK BEDELLERİNİN BİZE ÖDENMESİ NOKTASINDA AKSAMALAR VAR

Su faturaları üzerinden alınan katı atık bedellerinin ilçe belediyelerine aktarılması ile ilgili sorunlar olduğu yönünde iddialar bulunuyordu. Karabağlar Belediyesi, ödemelerin büyükşehirden alınması noktasında sorunlar yaşadı mı?

İlgili mevzuata göre tanımlanan süreçlerde su faturaları ile beraber alınan, yasada çevre bakanlığının yönetmenlikleri ile tanımlanan, su faturaları ile alınan süreç, zaten İZSU payı olarak da bize Büyükşehir Belediyesi tarafından gönderiliyor. Biz de bu vergilerle beraber gelirlerimizi zaten oradan sağlıyoruz. Onun içerisinde geri dönüşler noktasında aksamalar var. Büyükşehir'in bütçesine baktığımız zaman oradaki kesinti miktarları da çok daha fazla. Dolayısıyla kendi içimizde biz aslında birbiriyle bu süreçleri yöneten ve bütün aksaklıklara rağmen hasarı en aza indirecek şekilde ayakta kalan, kalacak olan belediyeleriz. Bu anlamda da gereği neyse hepimiz birbirimizin takibini yapıyoruz.

KAVACIK’A DAVET

Eylül ayı içerisinde Kavacık Üzüm Festivali gerçekleşecek. Nasıl bir hazırlık içindesiniz?

Şenlik bizim için önemli. Bu yıl da bunun hazırlıklarını yapıyoruz arkadaşlarımızla beraber… 13-14 Eylül şenliğimiz gerçekleşecek. Kavacık üzümünü anlatmak, ama sadece Kavacık üzümü değil, Karabağlar’ın o kültürel zenginliğini, aslında herkesin dezavantajlı olarak gördüğü Karabağlar’ın ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu anlatmak üzere, ne kadar büyük bir aile olduğunu anlatmak üzere bir sürecimiz var. Bu yıl biraz daha tecrübeliyiz.

Ana temamız sadece Kavacık ve üzüm değil aslında. Orada kadın emeği, tarımsal emeğin yanında, Kavacık’ın kadınların emeğinin yanında, aslında Karabağlar’ın kadınların emeğini de ortaya koymak istiyoruz. Hem Kavacık'ta köyümüzün ürünleri, orayı tanıtmak, hem Karabağlar'da yapılan kadınların emekleriyle beraber, orada herkesle buluşturmak üzere hazırlıklarımız var. Çok farklı etkinlikler var, sporla ilgili faaliyetler var, gençler var. Biz o iki güne dolu dolu geçireceğiz. Herkesi de bekliyoruz. Bir de kentin nefes alanında da aslında o kentle doğa ilişkisini, kent-kır ilişkisini doğru kullanmak anlamında da Karabağlar’ın göz bebeği olan bir Kavacık var. Biz ilerleyen zamanlarda bunu geliştirerek de devam edeceğiz. Kavacık kooperatifimiz bizim için değerli. Cumhuriyet Halk Partisi'nin zaten belediyecilik anlayışında da bu var. Kadınlar, gençler, emek, kooperatifçilik, kamulaştırma…

EN BÜYÜK PROJEM HEP YAŞAYAN VE YAŞATAN KARABAĞLAR

Yapmak istediğiniz çokça proje mutlaka var. Bunların içerisinde en önemsediğiniz proje hangisi?

Benim en büyük projem yaşayan ve yaşatan Karabağlar. Kentsel dönüşümüyle, yapısal dönüşümüyle. Ama o yapısal içerisinde yaşamsal dönüşümü de sağlamak zorundayız. Bizim bu ülkedeki en büyük eksikliğimiz ve sorunumuz o. Gençler, çocuklar diye, o kadar çok kadınlar diye vurgulamamızın sebebi bu. O kendi yapısal, yaşamsal dönüşümüzü sağlayamazsak, çok daha büyük bir karanlığa doğru gidiyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında biz bambaşka konuları konuşuyoruz şu an. Kentsel dönüşüm herkesin de beklentisi. Bütün Türkiye'nin temel problemi zaten. Ama bunu yaparken, temel barınma hakkını öncelikle yerinde, vatandaşın tüm hakları sağlayan ve vatandaştan yana olan bir kentsel dönüşümden bahsediyoruz.

Karabağlar'da da bu anlamda, kendi çalışma dönemimiz içerisinde bunun başlangıç adımlarını doğru ve sağlam bir şekilde yapabilmek istiyoruz. Geldiğimizde ilk hedefimiz oydu. Bir kentsel dönüşüm müdürlüğü kurup sadece bu işle ilgili çalışan. Bu çalışma kapsamında da 16 ay boyunca bunun bazı yapısal hazırlıklarını yaptılar. O süreçten hiç eksiltmeden, aksatmadan. Şimdi önümüzdeki günlere itibariyle bazı çalışmalarımız var. Bunun artık sokağa yansıdığı ve paylaşımlarının yapıldığı bir süreci göreceksiniz. Burada imar planları kentin tamamında tamamlanmış bir Karabağlar’dan bahsediyoruz. Aslında belediye sorumluluğu anlamında, ilçe belediyesi anlamında imar planlarının tamamlandığı, parselasyonların büyük ölçüde tamamlandığı bir süreç var. Ama kentsel dönüşümün tamamen gerçekleşebilmesi için artık vatandaşla inşaat yapan firma arasında doğru bir ilişkinin ve onun ekonomik sürecini yönetmemesi gerekiyor. Biz kentsel dönüşüm müdürlüğüyle vatandaştan yana olan, onun aklına takılan bir şey varsa vatandaşı müteahhitle baş başa bırakmayan, destek alacağı, bilgi almak istediği noktada doğru bilgiyi vermeye çalışan bir ayak oluşturduk. Bu süreçlerle ilgili kendi bölgemizde Çevre Şehircilik Bakanlığı ile 540 hektarlık alanımız, Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın yetkisinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yetkisinde olan alanımız var. İmarlı alanlarımız var, imarları tamamlanmış, artık yapım ustalarıyla beraber inşaat faaliyetleri devam eden, daha da hızlanacak olan alanlarımız var. Burada o masanın her tarafında bir arada ortak çalışmak zorundayız. Biz kentsel dönüşümle ilgili somut adımlar atmayana devam edeceğiz. Dediğim gibi bütün bu adımları hem masada ilgili kurumlarla, hem bu masadaki çalışmaların hayata geçmesi noktasında yürütmemiz gerekiyor.

Benim en büyük projem Karabağlar’ın dönüşümü. Bunu başlatabilmek. 5 yılda bunu bitirmek mümkün değil. Ama doğru örneklerle başlatmak, sağlam adımlarla başlatmak ve onun ilerlemesini sağlamak noktasında üzerimize düşen en iyisini yapacağız. Masanın hiçbir tarafını göz ardı etmeden, herkesle beraber, o masadan kalkmadan, o masada bir arada olarak. Çünkü bizler kamuyuz öncelikle. Kamuyla beraberiz. Burada meslek odaları var, vatandaş var, dernekler var. Kim varsa çatışmadan ama konuşarak, çözüm üreterek bir anlayış götürmek zorundayız. Ülke bundan uzaklaştığı için ya da Karabağlar yıllarca bunun sıkıntılarını yaşadığı için kronik sorunlarla baş başa zaten. Sorun yaratan değil, çözüm üreten olmak istiyoruz.