Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, gazeteciler Ender Aldanmaz ile Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı.

Röportajda, Özdağ, tutukluluk dönemi, “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan sürece ilişkin değerlendirmeler, yeni anayasa tartışmaları, erken seçim ve ittifaklar konusunu yorumladı. Röportajda ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bazı şirketlere yapılan kooperatif soruşturması sonrası Tunç Soyer’in tutuklanması ele alındı.

Görüşmede Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gündeme taşıdığı "Türk, Kürt, Arap ittifakı" konusu dikkat çekiciydi. Genel Başkan Ümit Özdağ, "Arap açılımı"ndan neyin kastedildiğini kamuoyuna anlatılması gerektiğini, ittifakın Suriye'den gelen sığınmacılar üzerinden mi kurgulandığını yada toprakların genişletilmesi düşüncesi ile mi bir sürecin işletildiğinin açıklığa kavuşturulmasını istedi.

DARBE DÖNEMLERİ DIŞINDA TUTUKLANAN TEK GENEL BAŞKANIM

- Sayın Genel Başkan, Silivri günleriniz nasıl geçti?

Düşman ceza hukukuyla muhalefetin tasfiye edilmeye, baskı altına alınmaya çalışıldığı bir yeri sembolize ediyor Silivri… Aslında iyi bir cezaevi ancak suçlular için hazırlanmış, siyasi rakipleri tasfiye etmekte kullanılmasından ötürü toplumda kötü bir algısı var. Başlangıçtan beri böyle... Önce Ergenekon kumpasına hizmet etti, sonra Balyoz kumpası yine Silivri’de oynandı. Şimdi de düşman ceza hukuku uygulamalarıyla bütün muhalifleri, özellikle Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarını baskı altına almak, böylece Cumhuriyet Halk Partisi’ni baskılamak için kullanılıyor. Keza Zafer Partisi’nin gelişmesinden de, PKK ile yapılan pazarlıkları deşifre etmesinden rahatsız oldukları için beni de 5 ay Silivri’de enterne ettiler. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; Cumhuriyet tarihi boyunca, darbe dönemleri hariç tutuklanan tek genel başkanım; ortada hiçbir gerekçe yokken, sahte evrak ve belgelerle… Bu dönemi Türk tarihi, Cumhuriyetin fetret devri diye yazacaktır, kara yıllar diye yazacaktır. Ama ak yıllar olmadığı kesindir.

İÇERİDE DAHA GÜVENDESİNİZ AMA…

Silivri’de 148 gün yattınız. İçerisi mi zor, dışarısı mı? Malum, ülke sorunlar yumağı haline geldi.

- İçerisi mi iyi, dışarısı mı iyi, bunu anlamak için isterseniz 5 gün hapse girmeyi deneyin. İnanın, o zaman bu soruyu sormazsınız. Çünkü içeride güvendesiniz! İkincisi; çok az para harcıyorsunuz! Üçüncüsü; sağlığınıza iyi bakılıyor ama özgür değilsiniz! Her gece, her sabah, hücreniz kilitleniyor, açılıyor. İçeride mi rahattınız, dışarıda mı rahatsınız sorusunun tek karşılığı var; özgürlüğünüzden yoksun bırakılmadan bunu anlayamazsınız. Tabii ki dışarıda çok ağır bir baskı ortamı olduğundan şüphe yok. Ağır baskı ortamına rağmen dışarıda olmak ve mücadele etmek gerekiyor. Mücadeleyi dışarıda daha etkin yapma şansınız var. İçeride mücadele alanınız kısıtlanıyor. Ben içeriden de mücadele ettim. Şimdi görüyorum, Fatih Altaylı, Ekrem İmamoğlu da içeriden mücadele ediyorlar ama içeriden yapılan mücadeleyle dışarıdan yapılan mücadeleyi kıyaslamamak lazım. İçeriden yapılan mücadele, sizi zorla içeriye koymaları sonucunda mahkum olduğunuz bir mücadele haline geliyor. Dışarıda daha etkili mücadele imkanı olduğu muhakkak.

BAHÇELİ’YE NE ANLATILDIYSA, DEHŞETE KAPILDIĞINI GÖRÜYORUZ

Uzun yıllar MHP içerisinde siyaset yaptınız. MHP lideri Devlet Bahçeli ile de yakın siyaset arkadaşlığınız oldu. Bahçeli, 22 Ekim’de yaptığı bir konuşmayla yeni bir süreç başlattı. Bu süreç içerisinde PKK, silah bırakma kararı aldı, sembolik olarak silahları yaktı. Bahçeli’nin hareketi, aslında ülkücü hareketin son 50 yıllık politikasının tam tersi olarak ortaya çıktı. Süreci anlamaya çalışıyoruz ama eksik kalan noktalar var. Bahçeli’nin böyle bir süreci başlatmasına ikna eden sebep nedir sizce?

- Onu bilemem. Sanırım çok az sayıda insan biliyordur, bu sürecin içine neden girdiğini… Fakat bu sürecin içine büyük bir endişeyle girdiğinden eminim. Çünkü bunu ifade etti. Önümüzdeki süreçte çok şey değişecek, inşallah Türkiye değişmez, diye ifadesi var. Bu süreç kendisine açıklandıktan hemen sonra yaptığı bir açıklamaydı muhtemelen… Kendisine ne anlatıldıysa, dehşete kapıldığını görüyoruz. Burada Bahçeli’ye düşen görev, dehşete kapıldıysa ve bu sürecin sonunda inşallah Türkiye kalır, diyerek bir endişesini ortaya koyuyorsa, bunun ne olduğunu Türk milletine mutlaka anlatmalıdır. Bahçeli bunu anlatmadığı gibi, şimdi, inşallah Türkiye kalır, dediği sürecin ana dinamiğini oluşturuyor. ‘Türkiye’nin yıkıma sürüklendiğini biliyor ve buna rağmen yapmaya devam ediyor’ demektir bu! Bahçeli’nin bunu Türk milletine anlatması, bir zorunluluktur, borcudur. Nasıl bir dönemden geçiriyor bizi? Biz bilmiyoruz, sadece tahmin etmeye çalışıyoruz ama Bahçeli biliyor. Bahçeli, inşallah Türkiye kalır, diyor. Bu çok ağır bir laf! İnşallah Türkiye değişmez, diyor. Nasıl değişeceğiz? Bahçeli, neyi söylemek istiyor? Bunu anlatması lazım.

BU SÜRECE KARŞI ÇIKMAK NAMUS BORCUDUR

- Siz bu sürece neden ikna değilsiniz?

Benim Türk milliyetçiliği, Atatürkçü çizgide siyaset yaptığımı biliyorsunuz. Her Atatürkçü ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete inanan vatandaşın namus borcudur, bu sürece karşı çıkmak! Bu süreç, PKK terör örgütüne teslimiyet demektir.Bu teslimiyeti asla kabul etmeyeceğiz. Hiçbir şey vermedik, PKK kendiliğinden silah bıraktı diyerek Türk halkını kandırmaya çalışıyorlar. Bunun kocaman bir yalan olduğunu Türk milletine anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz.

BU SÜREÇ TÜRKİYE’Yİ YUGOSLAVYALAŞTIRIR, LÜBNANLAŞTIRIR!

- İktidar, PKK’nın silah bırakmasının barış sürecine katkısından başka bir şey olmadığını söylüyor. Bu sürecin perde arkasında nelerin olduğunu düşünüyorsunuz?

- Öncelikle Anayasa’nın 101. Maddesini değiştirerek Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığının önünün açılmasın düşüncesi var. İkincisi; seçimlerde DEM’lilerin de oyunu alarak Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi var. Ayrıca bu sürecin arkasında özerk bölgelere geçiş planı da yatıyor. Anayasa’nın 66. Maddesi’nin çıkarılması, Türk ifadesinin kaldırılması veya etnik kimliklerin Anayasa’ya girmesi konusu var. Onun için Cumhurbaşkanı sürekli, Türk-Kürt-Arap diyor! Hem diyeceksiniz iç cephe güçlensin, hem de cepheyi üçe böleceksiniz! Bu nasıl güçlenme? Bu süreç Türkiye’yi Yugoslavyalaştırır, Lübnanlaştırır! Zaten Amerikan Büyükelçisi de demiyor mu, Osmanlı sistemi, diye… Bize sistem önermeyin kardeşim! Siz 250 senelik devletsiniz, biz 4 bin senelik devletiz! Hangi sistemi seçeceğimizi biz kendimiz biliriz. Amerikan Büyükelçisi’nin bize sistem önermesine ihtiyacımız yok.

ERDOĞAN HANGİ ARAPLARI KASTEDİYOR?

-Erdoğan “Türk-Kürt-Arap ittifakı”ndan söz etti. Türkiye’nin belirli bölgelerinde çok da yoğun olmayan bir Arap nüfusu var. Arap ittifakından kasıt bir yanıyla Suriyeli mülteciler üzerinden yapılan politikayla mı ilgili?

- Bir yönüyle evet. Suriyeli sığınmacıların geri dönmeyeceğine ve Türk milletine bunun kabul ettirilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir yandan da Türkiye dışında belirli bölgelerin Türkiye’ye entegre edilmesi projesi olabilir diye düşünüyorum. Birileri bize gelin şu bölgeleri de size katalım, diyor olabilir. Bu bir Batı projesidir, eğer varsa böyle bir proje… Bu proje Türk projesi değildir, Türkiye projesi değildir.

Bakın FETÖ, dünyanın çeşitli yerlerinde okullar açıyordu, Türk okulu diyorlardı. Hayır, FETÖ okulları, Türk okulları değildi kardeşim! FETÖ okulları, Türkçe konuşan Amerikan okullarıydı! Bu kadar! Çünkü bizim gücümüzle olan şeyler değildi bunlar! Bir Amerikan projesi çerçevesinde FETÖ dünyaya yayıldı. Musul, Kerküt, Misak-ı Milli içindedir ama bu bir Türk projesi olursa, misak-ı Milli içindedir. Eğer yabancı bir proje olarak önümüze gelirse, bunu ortaya koyanların niyetlerinin ne olduğunu Türkiye sorgulamak zorundadır. Dolayısıyla sorduğunuz soru çok önemli. Neden Türk-Kürt-Arap ittifakı? Türkiye’de Arap nüfusu, Milli Birliğe tamamen entegre olmuş Güneydoğu’daki Araplar’ın çoğu, Türk Milliyetçiliği politikalarını benimsemişlerdir. Türk milliyetçisi siyasi partilere oy verirken, Erdoğan’ın Araplar’dan kastı kimdir kardeşim? Bu Türkiye’de kalmaları planlanan Suriyeli Araplar mı, yoksa Türkiye dışındaki bölgelerde bulunan Araplar da mı kast edilmektedir?

SİLAHLARIN YAKILMASI DELİL KARARTMADIR

- PKK’nın silah bırakmayla ilgili törenden bahsetmek istiyorum. Silahların, palaskaların yakılmasıyla ilgili ne düşündünüz?

- Silah böyle bırakılmaz, devlete teslim edilir. Devlet, o silahların envanterini tutar. O silahlar, kriminal laboratuvarlarında incelenir, balistik raporları çıkarılır. Silahların yakılması, bir nevi delil karartma olur.

DAM İTTİFAKI’NI SARAY’IN YAYINLARINDAN ÇIKARDILAR

- Abdullah Öcalan için “Nobel Barış Ödülüne aday gösterilirse hiç şaşırmayın” şeklinde bir açıklamanız oldu. Öcalan’ın, o kadar öne çıkan bir aktör olacağına dair düşünceniz var sanırım. Öcalan, Yüce Meclis’e girer mi?

- Bundan hiç şüpheniz olmasın, amaç bu zaten. Türk milleti buna karşı direniyor. Bu nedenle Erdoğan, DAM ittifakını (DEM, AK Parti ve MHP) açıkladı. Ama o konuşmayı, Saray’ın yapmış olduğu yayınlardan çıkardılar. Çünkü Ak Parti tabanı da MHP tabanı da ‘yok’ dedi, ‘biz onlarla yol yürümek istemiyoruz.’

- Böyle bir üçlü kolerasyon ülkeye ne getirir?

- Türkiye’yi üniter milli devletten çok uluslu federasyona götürür.

ERKEN SEÇİMİN TARİHİNİ ERDOĞAN BELİRLER

- Erken seçim konusunda ne düşünüyorsunuz? Erken seçim olacak iddialarıyla ilgili görüşünüzü alabilir miyiz?

- O iddia değil, iddia olmaktan çıktı; seçim erken olacak. Mesele, ne kadar erken ya da ne kadar geç olacağı… Erken olacağı kesin. Ne zaman olacağını bilmiyorum, tahmin de etmek istemiyorum. Çünkü elimizde bir kriter yok, bunu söyleyebilmem için… Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olan bir şey. Onun iki dudağının arasından çıkacak tarihi bekliyoruz.

MİLLİYETÇİ BİR İTTİFAK MÜMKÜN

- İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun size çok yoğun destekleri oldu. Milliyetçi kesim, 4-5 partiye bölünmüş durumda. Milliyetçi cephe oluşması konusunda tabanda bir heyecan yaratma ihtimali konuşuluyor. Son seçimde İYİ Parti’ye ittifak önerisinde bulunmuştunuz ama olumlu yönde karşılanmamıştı. Erken seçim durumunda Zafer Partisi ve İYİ Parti ile diğer Milliyetçi partiler bir Milliyetçi Cephe oluşturur mu?

Buna Milliyetçi Cephe demeyelim. Cumhuriyet’in kuruluş esaslarına bağlı, Atatürk çizgisinde olan, Türk milliyetçisi olan siyasi partilerin bir seçim ittifakı yapması mümkündür.

ADAY OLURSA MANSUR BEY’İ DESTEKLERİM

- 2023 seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı adayı yapılmasıyla ilgili görüş bildirmiştiniz. Hala aynı noktada mısınız efendim?

Mansur Yavaş, hala anketlerde birinci çıkıyor. O zaman da birinci çıkıyordu, bugün de birinci çıkıyor. O zaman yapacak bir şey yok. Anketlerde birinci çıktığı için Mansur Bey’i desteklemiştim. Aday olursa, Mansur Bey’i desteklerim.

SOYER TUTUKSUZ YARGILANMALI, KENDİSİNİ ZİYARET EDECEĞİM

- İzmir Büyükşehir geçmiş dönem Belediye Başkanı Tunç Soyer ve çok sayıda bürokrat, kooperatif soruşturması kapsamında cezaevinde. Bu operasyonla ilgili neler söylemek istersiniz? Soyer’i cezaevinde ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?

- Tunç Soyer, kesinlikle tutuksuz yargılanmalı. Cezaevinde yatıyor olması haksızlıktır. Erdoğan da yargılandı, belediye başkanıyken çeşitli iddialarla… Ama o dönemde tutuksuz yargılandı. Tunç Soyer ya beraat ederse? O zaman aylarca içeride tutmuş olmanın hesabını nasıl vereceksiniz? Şu anda gündemimde Tunç Soyer’i ziyaret etme yok ama kendileri beni Silivri’de ziyaret etmişti. Önce avukat arkadaşı gelmişti, Ümit Bey, acaba benimle görüşür mü, diye sormuştu. Siyasi olarak çok farklı çizgide olmamıza, üstelik çor sert sözlerle eleştirmiş olmama rağmen bu görüşme talebini olumlu karşıladım. Geldi, görüştük. Uzun, içerikli, keyifli bir görüşme olmuştu. Şartlar oluşursa, pekala ben de ziyaret etmek isterim. Görüşmemek için bir sebebimiz yok.