Türkiye, 19 Mart günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile arkadaşlarının operasyonlar sonucu gözaltına alınarak tutuklanması ve sonrasında yaşanan artçı gündemlerin etkisinde…

CHP, yaşanan tutuklamalar reflekse olarak mitingler başta olmak üzere boykot dahil olmak üzere farklı metot ve biçimlerle yanıt vermeye devam ediyor.

AK Parti cephesi ise geri adım atmadığı evrede başta CHP’ye kayyum atanması tartışması olmak üzere yeni operasyonların sinyallerini de veriyor.

Siyaset zemini oldukça sert…

CHP ve AK Parti arasında yaşanan cepheleşme hali İzmir siyasetinde de etkisi sürüyor.

Tüm bu yaşananlar içinde AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’ya kent ve ülke gündemine ilişkin sorularımı sorma fırsatı buldum. Son derece sıcak bir atmosferde, içtenlikle sorularımıza yanıt verdi.

Başkan Saygılı, mülakatta, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yatırım ve kamulaştırma harcamaları için İller Bankası’na yaptığı 1 milyar TL’lik kredi başvurusuna onay geldiğini ve Bakan Murat Kurum'un teminat mektubu hazırladığını belirtti.

Saygılı CHP'li Büyükşehir Belediyesi'nin 1 yılını da değerlendirirken 19 Mart operasyonları sonrası Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, Türkiye'de meydana gelen toplumsal olaylar ve CHP'nin aldığı tavır konusunda da değerlendirmeler yaptı. CHP'nin İzmir'de İmamoğlu'nun tutuklanması ile ilgili yapacağı miting ile ilgili de eleştirilerde bulundu.

"TUTUKLAMA SİYASİDİR" DEMEK KONUYU ÇARPITMAKTIR

-Türkiye, 19 Mart itibariyle yeni bir sürece girmiş durumda… “Heybedeki turp” benzetmeleri, diploma krizi ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile devam eden bir süreç yaşandı. İmamoğlu’nun tutuklanması “siyasal” olarak yorumlandı. İmamoğlu’nun tutuklanmasını “siyasal” bir durum olarak değerlendirmek mümkün mü?

Türkiye bir hukuk devletidir. Kimse, siyasi pozisyonu, makamı ya da ismi ne olursa olsun, hukukun üstünde değildir. Bugün yargının önünde bir dosya vardır ve bu dosya üzerinden mahkemeler bir karar verecektir. Bunun adı adalettir. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama yargının işleyişine saygı göstermek herkesin görevidir.

Şimdi birileri çıkıp, konuyu çarpıtmak, meseleyi siyasallaştırmak ve kamuoyunu etkilemek için algı operasyonlarına girişiyor. Üzerini örtmeye çalışıyorlar. İnsanların neyle karşı karşıya olduklarını bilmemesi için algıyı başka yöne çeviriyorlar. “Tutuklama siyasidir” diyerek yargıya baskı kurmaya çalışıyorlar. Kusura bakmasınlar ama Türkiye eski Türkiye değil. Yargıya parmak sallayanların, kararları kendi lehlerine yönlendirmek isteyenlerin devri çoktan kapandı.

Sahte diplomalarla, suistimallerle, kuralsızlıklarla şekillenmiş bir anlayışın bu ülkenin geleceğinde yeri yok. Milletimiz kimin hizmet için, kimin şahsi ikbal için siyaset yaptığını çok iyi görüyor. Bu dava da yargının konusudur. Biz siyasiler olarak yargıya saygı duyarız. Nokta. Kimse, mahkeme kararlarını siyasi manevralarla gölgelemeye kalkmasın.

ÖZEL, BİR GENEL BAŞKANDAN ÇOK BİR MUHALİF AKTİVİST GİBİ DAVRANIYOR

-Süreç içinde sokak eylemleri düzenlendi. CHP’nin ve Genel Başkan Özgür Özel’in bu eylemlilik sürecindeki tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bu millet sandıkta karar verir, sokakta değil. CHP’nin özellikle son dönemde sergilediği bu sokak siyaseti anlayışı, ne demokrasiyle bağdaşır ne de millet iradesine saygıyla açıklanabilir. Sayın Özgür Özel, bir genel başkan olarak milleti sokağa çağırmakla, hukuku ayaklar altına almaya çalışmakla, aslında kendi çaresizliğini itiraf etmektedir.

Siyasi partiler sorunlarını sandıkta, Meclis'te, hukuk içinde çözer. Ama CHP ne zaman bir çıkmaza girse, ne zaman millete anlatacak bir vizyonu kalmasa, soluğu sokakta alıyor. Bu yeni değil, geçmişte de benzer refleksler verdiler. Ama unuttukları bir şey var: Bu millet artık eski oyunlara karnını doyurdu. Milletin terazisi şaşmaz.

Buradan açık söylüyorum: Milletin hukukuna, iradesine, huzuruna kasteden hiçbir eyleme sessiz kalmayız. Demokrasi sokakta değil, sandıktadır. CHP’ye tavsiyemiz; milletin sesine kulak versinler, sokakta değil, eser ve hizmet siyasetinde yarışsınlar.

Ama görüyoruz ki; Sayın Özgür Özel, bir genel başkandan çok bir muhalif aktivist gibi davranıyor. CHP’yi, devletle kavga eden, sokakla ittifak kuran, yabancı devletten medet uman bir çizgiye çekmek istiyor. Bu, ne kendisine ne partisine ne de ülkeye fayda getirir. Bu millet, kimin taş üstüne taş koyduğunu, kimin de sadece slogan attığını çok iyi bilir.

İZMİR SOKAKLARI PROVOKASYONLA DEĞİL, ÜRETİMLE, BİLİMLE, KÜLTÜRLE, SANATLA DOLMALIDIR

-İzmir’de de sokak eylemleri oldu. Parti binanız olayların merkezi oldu.

Öncelikle şunu net söyleyeyim: Hiç kimse, İzmir gibi kadim bir şehirde sokakları karıştırarak, milletin huzurunu bozamaz. AK Parti İzmir İl Başkanlığı, bu şehrin milli iradeye açılan kapısıdır. O kapıya yürümek, ona parmak sallamak, aslında milletin değerlerine saldırmaktır. Bu kabul edilemez.

Genç kardeşlerimize ise açık ve samimi bir çağrım var: Sizi sokaklara çeken zihniyetin derdi ne demokrasi ne hukuk ne de sizin geleceğinizdir. Onların tek derdi; siyasi rant, kaos ve kargaşadan beslenmek. Bu tuzağa düşmeyin.

Bakın, biz gençlerimizle kavga etmeyiz. Onlarla omuz omuza yürür, onların önünü açarız. Gençlik, bu ülkenin umududur, sokakta harcanacak bir değer değildir. Eğer bir derdiniz, bir talebiniz varsa, gelin konuşalım. Sözünüz varsa, dinleyelim. Ama taşla, sopayla, sloganla değil.

Buradan bir kez daha uyarıyorum: Milletin partisine yürümek, sokakta kalkışma havası estirmek kimseye bir şey kazandırmaz. Hukukun dışına çıkan her adımın karşısında devlet durur, biz dururuz. Ama bu memleket için derdi olan her gencin de yanında biz oluruz.

İzmir sokakları provokasyonla değil, üretimle, bilimle, kültürle, sanatla dolmalıdır. Gençliğimizi sokakta polise karşı taş atarken değil, üniversitede, kütüphanede, atölyede görmek istiyoruz. Çünkü bu milletin gençliği, kaos oluşturmak için sokağa çekilerek, sokakta kaybolacak kadar değersiz değil; bu milletin umudu olacak kadar kıymetlidir.

CHP’NİN MİTİNG TARİHİNİ 19 MAYIS OLARAK BELİRLEMESİ SAYGISIZLIKTIR

-CHP tarafından 19 Mayıs günü İzmir’de büyük bir miting yapılması planlanıyor. Anlamlı bir günde miting yapılması size ne hissettiriyor?

19 Mayıs, bu milletin bağımsızlık yürüyüşünün ilk adımıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla başlayan o kutlu mücadele, milletin yeniden ayağa kalkışının sembolüdür. Bu anlamlı günü, her yıl büyük bir onurla kutluyoruz. Ama böylesine bir günü siyasi şova çevirmek, istismara kalkışmak, en hafif tabirle saygısızlıktır.

CHP, yıllardır milli bayramlarımızı milletle buluşma fırsatı değil, siyasi gerilim üretme zemini olarak görüyor. Bu doğru değildir. Miting yaparsınız, fikirlerinizi anlatırsınız, buna kimsenin itirazı olmaz. Ama meseleyi 19 Mayıs’ın ruhundan koparıp, siyasi hesaplaşmanın zemini hâline getirirseniz, işte orada biz karşı çıkarız.

Siz kim, Atatürk’ün yolunda gitmek kim? 19 Mayıs’ı alet ediyorsunuz. Bir de kendilerini Atatürk’e benzetiyorlar. "Bana bakarsanız Atatürk’ü görürsünüz" diyorlar. Hadi oradan! Gazi’nin mirasıyla böylesine sorumsuzca oynanmaz. Bu millet bu dayatmalara boyun eğmez.

Bu ülkenin gençliği, 19 Mayıs’ın ne anlama geldiğini gayet iyi bilir. O gün sokakta bağırmakla değil; tarihini okuyarak, teknolojide ilerleyerek, bu millete katma değer sağlayarak kutlanır. Biz, gençlerin ellerine bayrak yakışsın isteriz, taş değil. Gelecek için fikir üretsinler, fitneye alet olmasınlar.

Dolayısıyla CHP’nin miting yapması değil, niyeti sorgulanmalıdır. Samimiyetle, bu millete hizmet iddiasıyla yapsınlar, başımızın üstünde yeri var. Ama kaos üretmek, milletin değerleri üzerinden siyaset yapmak niyetindelerse, bu millet buna prim vermez.

Biz 19 Mayıs’ı, gençliğimizle birlikte kutlamaya, milli iradenin izinde yürümeye devam edeceğiz. Bayramları ayrıştırma değil, birleştirme vesilesi olarak gören bir anlayışla hareket ediyoruz. Aradaki fark da zaten burada ortaya çıkıyor.

TUGAY’A NOTUM 10 ÜZERİNDEN 3!

-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın 1 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tugay’a 10 üzerinden bir puan verseniz kaç verirsiniz?

Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde göreve geleli bir yıl oldu. Ne yazık ki bu bir yıl, İzmirli hemşehrilerimizin umutlarının karşılık bulduğu bir dönem olmadı. Şunu açıkça ifade edeyim: Değişen sadece isim oldu, zihniyet aynı kaldı. Belediyecilik anlayışı, hizmet vizyonu, kurumsal beceri maalesef yerinde saymaya devam etti.

İzmir’in yıllardır çözüm bekleyen sorunları var: alt yapıdan trafik sorununa, körfezin kirliliğinden ulaşım krizine kadar onlarca temel mesele. Peki, bu bir yılda ne yapıldı? İzmirlinin hayatını kolaylaştıracak hangi somut adım atıldı? Hangi proje tamamlandı? Maalesef elle tutulur, gözle görülür bir hizmet ortada yok.

Biz lafla peynir gemisi yürümez diyoruz. Bu millet hizmet ister, çözüm ister. Belediyecilik, sosyal medya kampanyası yapmakla değil, sokaktaki vatandaşın derdine derman olmakla olur. Tugay yönetimi, daha ilk yılında İzmir’in yükünü omuzlamak yerine, topu taca atmayı tercih etti.

Gelelim puan meselesine… Kusura bakmasınlar ama biz puan verirken vicdanla, samimiyetle ve halkın beklentisine göre veririz. Cemil Tugay’ın performansını değerlendirdiğimizde, 10 üzerinden 3’ü geçmesi mümkün değil. O da iyi niyete, yeni başlamış olmasına verilecek bir kredidir. Ama bu kredi sonsuz değildir. İzmirli artık sabır değil, icraat bekliyor.

Önümüzdeki günlerde Sayın Tugay’ın 1 yıllık değerlendirmesini detaylı bir şekilde, kamuoyu ile paylaşacağız.

BAKANLIKTAN 1 MİLYAR TL TEMİNAT MEKTUBUNU ÇIKARDIK

-Başkan Tugay’ın sık sık “gerekli yatırımları almadığı ve İzmir’in üvey evlat gördüğü” yönünde çıkışları var. İktidarı hedef alan sözleri var. Bu durum özellikle ortak iş yapma yönünde sorunlara yol açıyor mu?

Sayın Tugay’ın bu “üvey evlat” söylemi artık kabak tadı verdi. Daha yeni, Ocak ayı Büyükşehir Meclisinde, yatırım ve kamu harcamaları için kredi talebi oy birliği ile geçtikten sonra, 2 gün önce İller Bankası’ndan, Bakanımız Sayın Murat Kurum tarafından onaylanarak 1 Milyar TL teminat mektubunu çıkardık. İzmir’in ulaşımından sosyal alana, süt kuzusundan yeşil alanlarına kadar projelerin önü açılsın diye. İzmir’in bekleyen sorunun çözümüne destek olmaya devam ediyoruz. Bu şehir yıllardır CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor. Aynı dili Aziz Kocaoğlu kullandı, Tunç Soyer kullandı, şimdi Cemil Tugay da aynı plağı çalıyor. Ama bu millet artık bu ezberi dinlemek istemiyor.

Vatandaş şunu soruyor: Madem merkezi hükümet yatırım yapmıyor, sen ne yaptın?

Gerçek şu ki, AK Parti hükümetleri İzmir’e her alanda devasa yatırımlar yaptı. İzmir'e son 22 yılda günümüz rakamlarıyla 1 trilyon 275 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. Adalette 16 milyar lira, eğitimde 69 milyar lira, gençlik ve sporda 11 milyar lira, sosyal yardımlarda 145 milyar lira, sağlıkta 45 milyar lira, çevre ve şehircilikte 186 milyar lira, ulaştırmada 245 milyar lira, tarım ve ormanda tarımsal hibe destekleri dâhil 121 milyar lira, sanayi ve teknolojide verdiğimiz teşviklerle birlikte 46 milyar lira, enerjide kamu ve özel toplam 326 milyar lira, kültür ve turizmde 7 milyar lira, çalışma ve sosyal güvenlikte teşviklerle birlikte toplam 58 milyar lira yatırımı hayata geçirdik. Hangi üvey evlattan söz ediyorsunuz?

Ama belediye elindeki yetkiyi kullanmaz, proje üretmez, kaynaklarını verimli kullanmaz, sonra da topu merkeze atarsa; buna da biz siyaset değil, beceriksizlik deriz. Bugün İzmir'de sorun varsa, bunun sebebi hizmet etmeyi bilmeyen, bahaneyi alışkanlık hâline getiren yerel yönetim anlayışıdır.

Bakın biz AK Parti olarak; kim belediye başkanı olursa olsun, milletin hayrına olan her projede iş birliğine hazırız. Yeter ki samimiyet olsun. Ama sürekli olarak merkezi hükümeti suçlayarak kendi eksiklerini örtmeye çalışan bir tutum varsa, bu sadece milletin zamanını çalmaktır.

Ortak iş yapmak istiyorlarsa; gelsinler, masa başı siyaset değil, proje üretsinler. Biz memleket için her zaman varız.

BÜYÜKŞEHİR İÇİNDE BİR YAPI VAR

-Geçmişte verdiğiniz bir mülakatta “İzmir’i belediye baronlarına bırakmayacağız” demiştiniz. CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir “yapı” yada “yapılar” mı var?

Bir yapı var mı birlikte muhakeme edelim. İzmir’e Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan dişe dokunur yatırımlar var mı? Yok. İzmir’i, İzmirliyi düşünen bir belediyecilik ya da ana muhalefet aklı var mı yok? İzmir’de alt yapı var mı? İzmir’de nitelikli üst yapı var mı? Bunlarda yok. Bunlar yoksa, İzmirli hizmetten, eserden ve projelerden bizzat Büyükşehir Belediyesi tarafından mahrum bırakılıyorsa demek ki belediye içinde bir yapı var.

Alt ve üst yapı hizmet ve eserlerinin hayata geçirilmediği yerlerde, bu kaynakları çar çur eden, İzmir’in yarınlarını karartan bir yapı elbette vardır. Biz bu kirli yapıya karşı, İzmir’de temiz siyasetin ve İzmir odaklı eser ve hizmet politikalarının çatısıyız.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE BİRLİKTE ÇALIŞMAYA HAZIRIZ

-Kent ile ilgili başta körfez temizliği olmak üzere ortak müşterek ile çözülmesi gereken konular bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde Başkan Cemil Tugay, Karabağlar’daki kentsel dönüşüm konusunda somut bir çağrıda bulundu. Bu çağrıya sizin cephenizden pozitif bir dönüş yapıldı. Körfez temizliği konusu oldukça kritik… Sizin somut olarak bu konuda sayın Tugay’a bir çağrınız var mı?

Körfez temizliği başta olmak üzere İzmir’in kronikleşmiş sorunlarının çözümü, günlük siyasi hesapların çok ötesinde bir mesele. Biz bu meseleye hep bu ciddiyetle yaklaştık, yaklaşıyoruz. AK Parti teşkilatları olarak Bakanımızdan Genel Başkan Yardımcımıza, milletvekillerimizden ilçe başkanlarımıza kadar herkes, İzmir’in yararına olan her çağrıyı ciddiyetle ele alır. Bu anlayışın bir sonucu olarak, Karabağlar’daki kentsel dönüşüm çağrısına da anında olumlu yanıt verildi. Bu konuda özellikle Milletvekilimiz Sayın Mahmut Atilla Kaya çok net bir duruş sergiledi. Çünkü biz meselelere siyasi değil, İzmirli hemşehrilerimizin faydası açısından bakıyoruz.

Körfez temizliği konusunda da aynı yaklaşımı gösterdik. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay’ın yaptığı çağrıya olumlu yaklaştık. Sayın Bakanımız Murat Kurum’un katılımıyla İzmir’de düzenlenen toplantıya, Sayın Tugay katılmamasına rağmen, biz yine de kendisini Ankara’ya götürdük. Pozitif bir hava oluşturduk. İzmir için uzlaşma zemini sunduk. Ama ne yazık ki ertesi gün, bu olumlu atmosferi ters yüz eden açıklamalar yaptı. Bunun kendi içlerindeki problemlerden mi, yoksa başka hesaplardan mı kaynaklandığını bilemiyoruz.

Ama biz yaşananlara rağmen, buradan çok net bir çağrıda bulunuyoruz: Gelin İzmir’in ve İzmirlinin yararına olan bu sese kulak verin. Birlikte çözüm üretelim. Yoksa bu iş yine sürüncemede kalacak. Sizin başkanlığınız dönemde de çözülemeyecek. Körfez temizliği sizden, destek bizden. Yeter ki samimi olun, yeter ki mesele İzmir olsun.

İZMİR’DE NORMALLEŞMEYİ BİTİREN CHP’DİR

-Yerel seçimlerinin hemen ardından İzmir siyasetinde bir “normalleşme” havası oluşmuştu. Bu evrede Cemil Bey ile Ankara ziyaretiniz de oldu. Kentin sorunları ve çözümü noktasında ortak adımlar atılacağı yönünden beklentiler oluşurken birden tablo terse döndü. Bu tablo niçin terse döndü?

Doğrudur, seçim sonrası sizin deyiminizle bir “normalleşme” havası oluştu. Biz bu süreci önemsedik. Sayın Cemil Tugay ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza bir ziyaret gerçekleştirdik. Çünkü biz siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakıp, İzmir için birlikte adım atılabileceğini göstermek istedik. Bu şehir için bir şey yapılacaksa, kimden geldiğine bakmadan destek oluruz dedik. Milletin menfaatine olan her işte biz varız dedik.

Ama sonrasında ne oldu? O birliktelik havası yerini klasik CHP reflekslerine bıraktı. Suçu başkasına atan, merkezi hükümeti hedef alan, her fırsatta “engelleniyoruz” nakaratına dönen bir dil yeniden sahne aldı. Samimiyet testinden geçemeyen bir siyaset tarzıyla karşı karşıya kaldık. Ve maalesef umut edilen o iş birliği ruhu, bir kez daha CHP’nin ideolojik takıntılarına kurban edildi.

Biz İzmir’de siyaset değil, hizmet konuşulsun istiyoruz. Ama onlar hâlâ eski ezberlerle, polemiklerle, kutuplaştırıcı bir dille devam ediyorlar. Oysa millet artık kimin laf üretip kimin iş ürettiğini görüyor.

Bize düşen, milletin hizmetkârı olmaktır. Biz yine çağrımızı yineliyoruz: Projeniz varsa getirin, ortak akılla çözelim. Ama samimiyet yoksa, sadece fotoğraf vermek için yürütülen göstermelik ziyaretlerin İzmir’e bir faydası olmaz. Millet bunu da, kimlerin bu fırsatı elinin tersiyle ittiğini de unutmaz.

TEŞKİLATLARIMIZDA ARTIK DAHA FAZLA İSTİŞARE VAR, DAHA ÇOK ORTAK AKIL VAR

-2 ay once kongre-kurultay sürecini tamamladınız. 2 yıldır da görevdesiniz. Parti içi mesajlarınızda sık sık “birlik” konusunu gündem ettiniz. Verdiğiniz “birlik” mesajlarının karşılığını alabildiğinizi düşündünüz mü?

Birlik bizim siyasi geleneğimizin mayasıdır. Bizim davamız, kişisel hırslarla değil; milletin yükünü omuzlama şuuruyla yürür. Bu yüzden göreve geldiğimiz ilk günden itibaren teşkilatlarımızda kardeşlik hukukunu önceleyen bir anlayış inşa etmeye çalıştık. Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki; başarı, güçlü liderlikle birlikte, inançlı ve birbirine kenetlenmiş kadrolarla gelir.

Kongre sürecimiz de bu anlayışla şekillendi. Sadece sandıkla değil, gönül birliğiyle bir kadro hareketini yeniden tahkim ettik. Elbette ki kolay değil; AK Parti gibi büyük bir davada, farklı görüşlerin, farklı karakterlerin olduğu bir yapıda birliği sağlamak sabır ister, emek ister. Ama hamdolsun bugün geldiğimiz noktada bu mesajlarımız büyük ölçüde karşılık buldu.

Teşkilatlarımızda artık daha fazla istişare var, daha çok ortak akıl var, daha çok omuz omuza çalışma ruhu var. Çünkü biz siyaseti şahsi kariyer için değil, bu millete hizmet için yapıyoruz.

2028-2029 HEDEFLERİMİZ BELLİ

-Yerel seçimde birçok elinizde olan bazı ilçeler el değiştirdi. Büyükşehir’de hatırı sayılır bir oy alındı. AK Parti olarak önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde hedefleriniz neler?

Biz AK Parti olarak seçimleri sadece bir sonuç değil, aynı zamanda bir muhasebe ve yeniden toparlanma fırsatı olarak görürüz. 31 Mart yerel seçimlerinde bazı ilçelerde arzu ettiğimiz sonuçları alamadık.

Ancak, İzmir’de 1 milyon oy aldık. Bu, milletimizin bize hâlâ güçlü bir inançla baktığının işaretidir. Yani mesele sadece kaybetmek değil, nasıl kaybettiğinizdir. Biz, sahada ter dökerek, alnımız açık şekilde milletimizin karşısına çıktık. Eksiklerimizi not ettik, teşkilatlarımızla güçlü bir değerlendirme sürecine girdik.

Şimdi önümüzde hem genel seçimler, hem de bir sonraki yerel seçim var. Hedefimiz çok net: İzmir’i 2028’de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde çok daha güçlü bir şekilde temsil etmek ve 2029 yerel seçimlerinde İzmir’de yeni bir sayfa açmak. Artık mesele, sadece belediyeleri kazanmak değil; bu şehri gerçek anlamda AK Parti hizmet belediyeciliğiyle tanıştırmaktır.

Bu hedef için tüm teşkilatlarımızla gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Sahadayız, milletin içindeyiz, millet ne diyor çok iyi biliyoruz. Ve Allah’ın izniyle 2028’den 2029’a uzanan süreç, AK Parti’nin İzmir’deki büyük yürüyüşünün dönüm noktası olacak. Milletin iradesiyle, yeniden güçlü bir şekilde geliyoruz.

KİŞİSEL HEDEFLERİMDEN ZİYADE…

-Uzun zamandır il başkanlığı görevindesiniz. Önemli seçim süreçleri yönettiniz. Kişisel ajandanız, hedefiniz neler? Gene siyaset yada yerel siyasette bizler Sayın Saygılı’ya nerelerde göreceğiz?

Siyaset, şahsi hedeflerden öte, millete hizmet etme gayretidir. Bu yolda, her birimizin sorumluluğu büyüktür. Benim için siyasi ajanda, partimize ve milletimize olan sorumluluğumdan başka bir şey değildir. AK Parti'nin İzmir'deki büyümesini, daha güçlü bir geleceğe taşınmasını sağlamak, başından beri hep önceliğim oldu ve olmaya devam edecek.

2 yıllık İl Başkanlığım süresinde, göreve başlar başlamaz Genel Seçimler, Cumhurbaşkanlığı 1. ve 2. tur seçimlerini, daha sonrasında Yerel Seçimler sürecini yürüttük. Ve geçtiğimiz aylarda da kongrelerimizi tamamladık. Bu sürede elde ettiğimiz başarılar ve aşmamız gereken engeller, partimizin daha da güçlenmesi adına bana çok değerli tecrübeler kazandırdı. Kişisel hedeflerimden ziyade, görev aldığım her alanda AK Parti’yi daha ileriye taşımak, İzmir’in hak ettiği hizmeti almasını sağlamak ve partimizin adaletli, güçlü, milletin yanında duran duruşunu daha da pekiştirmek önceliğimdir.

Siyasi kariyerimde, halkın sorunlarıyla ilgilenmeye, çözüm üretmeye devam edeceğim. İl Başkanlığı görevime, milletvekillerimizle, ekip arkadaşlarımızla birlikte çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. İzmir’in geleceği için, AK Parti'nin büyümesi ve halkımıza verdiği hizmet anlayışını her alanda yaymak, benim için büyük bir gurur kaynağı.

Milletimiz her zaman en doğru kararı verecek, biz de o doğrultuda onların hizmetkârı olacağız. Nerede ve nasıl görev verilirse, AK Parti’nin gücünü ve milletimizin iradesini en güçlü şekilde temsil etmeye devam edeceğim.

SON 2 YIL BİZE VAKTİ DAHA DEĞERLİ VE KALİTELİ GEÇİRMEYİ ÖĞRETTİ

-Kentte iş dünyasının önde gelen kurumlarında görevler yaptınız. 2 yıldır il başkanlığı görevini yürütüyorsunuz. İl başkanlığı nasıl yorucu mu, yıpratıcı mı? Keyifli mi? Ailenize vakit ayırabiliyor musunuz?

AK Parti İzmir İl Başkanlığı bambaşka bir sorumluluk. Bu görev, sadece bir siyasi pozisyon değil; milletimizin emaneti olan bir duruşun, bir davanın temsilidir. Elbette kolay değil. Yoğun, zaman zaman yıpratıcı… Ama inandığınız bir yolda yürüyorsanız, yorgunluk da size yük değil, motivasyon olur.

Aile konusu ise elbette en hassas noktalardan biri. Eşim ve çocuklarımla yemek masasını paylaşmak ayrı bir sevinç. Evde olduğumda salata ya da yemek yaparak eşime yardım ediyorum. Ayrıca eşimle yürüyüşe çıkıyor, film izliyoruz. Vakit ayırmak kolay olmuyor. Ancak burada da en büyük gücüm, ailemin anlayışı ve desteği. Onların duası, sabrı ve fedakârlığı olmasa bu görevi hakkıyla yapmak da mümkün olmazdı.  Son 2 yıl bize vakti daha değerli ve kaliteli geçirmeyi öğretti. Şunu net söyleyebilirim: Bu görev her şeye rağmen son derece onurlu ve keyifli. Çünkü biz milletimizin hizmetindeyiz. Her gün İzmir’e dair bir adım atmak, bir sorun çözmek, bir gönüle dokunmak, tarifsiz bir mutluluk.