Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, 1 Ağustos’ta başlayacak 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşmesi sürecine ilişkin Alsancak Gar önünde “TİS Masası” kurdu.
KESK, Eğitim Sen, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, TÜM BEL-SEN, Büro Emekçileri Sendikası, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası, Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası, Haber-Sen, Kültür Sanat Sen, Tarım Ormancılık Hizmet Kolu, Yapı Yol Sen, Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası gar önünde bildiri dağıttı.

Kamu emekçileri, sefalet, güvencesizlik ve angarya çalışma koşulları ile karşı karşıya kaldığının belirtildiği bildiride, grev hakkının önündeki engellerin kaldırıldığı gerçek bir toplu pazarlık sistemi, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli gelecek talepleriyle çağrıda bulundu.

“GÖMLEĞİN İLK DÜĞMESİ YANLIŞ İLİKLENDİ”
Bildiride şu ifadeler yer aldı:
“2012 yılından bugüne iki yılda bir, 7 kez yapılan “toplu sözleşmelerde” hangi sendikanın üyesi olursak olalım kaybeden taraf hep bizler olduk. Çünkü, Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yok sayıldı. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasa ihlal edildi.
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse arkası da geldi.

Gerçek bir toplu sözleşme masasında biri işvereni diğeri çalışanları temsil eden iki taraf olur. Ama bizde masa da hakem kurulu da iktidar kurulu.
Masaya oturulan her sözleşme görüşmesinde biçimsel bir süreç yaşandı (eylül–ekim) yürütülmesinde mutabakat sağlanmıştı. Buna göre sözleşme süreci ekim ayında başta kamu emekçileri olmak üzere emeklilerin yoksulun izlenirliğini sağlayacaktı. Ama bu olmadı.

“MASADA İKTİDARI İŞVEREN HEYETİ TEMSİL ETTİ”
Masada iktidarı işveren heyeti temsil etti. Bunun karşısına ise “iktidarın memur kolları” gibi çalıştığı herkesin malumu olan yapının yöneticileri oturtuldu. Milyonlarca kamu emekçisi ve emekli adına tüm yetki sadece bu yapıya verildi.

İşveren, beğenmediği her talebi “masanın konusu değil” diyerek ret etti. Hiç kimseye itiraz hakkı bile tanınmadı.

“TALEPLERİMİZ GÖRMEZDEN GELİNDİ”
Böylece tüm yetkisini kullanan işveren-iktidar önümüze her seferinde TÜİK sahte enflasyon rakamlarını koydu. Güvenceli–kadrolu çalışma, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, eşit işe eşit ücret, gelir vergisi dilimi ve ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi gibi hepimizin ortak talebi olan onlarca talep görmezden gelindi.

“DANIŞIKLI DÖVÜŞ OYNADILAR”
Her seferinde “danışıklı dövüş” oyunları oynadılar. Bazen iktidarın sunduğu teklifi daha masaya gelmeden öğrendik. Bazen teklifin içeriğini “her iki tarafın” sözcüsü aynı anda aynı sözlerle kamuoyuna açıkladı. Bazen de kameralar masaya girmeden konuşulması hazırlanan teklifler masa başına çıkmadan girip görüşmelerde devam ettiler.

“ORTALAMA MEMUR EMEKLİSİ MAAŞI 24 BİN TL”
Bugün geldiğimiz noktada; başta derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, angarya çalışma, vergi yükü, kamuya girme ve görevde yükselmede mülakat, torpil ve ayrımcılık gibi yüzlerce sorun ile karşı karşıyayız. Ortalama maaşımız; eş ve çocuk yardımı, ilave seyyanen ödenek dâhil yoksulluk sınırının yarısına kadar inmiştir. Ortalama memur emeklisi maaşı 24 bin TL ile açlık sınırının altında kalmıştır.

Sadece 16 bin TL’lik ilave seyyanen ödenek değil, maaşlarımızın önemli bir kısmı taban aylığa yansıtılmamakta, emeklilik hesabına katılmamaktadır.
Dolayısıyla emekliliğimiz olduğunda hepimizi sefalet aylıkları beklemektedir. Özellikle 2008 sonrası göreve başlayanlarımız emekli olduklarında emekli aylıkları çalışırken aldıkları maaşın dörtte birine kadar düşecektir.

Sağlık alanı başta olmak üzere pek çok alanda az personelle çok iş yapma politikasına geçilmiş, angarya çalışma artmıştır.
Kamuda kadrolu personel alımı tamamen durmuştur. Artık kamuda sadece sözleşmeli istihdam vardır. MEB’de on binlerce öğretmen açığı varken ücretli öğretmen olarak çalıştırılmaktadır.

“MÜLAKAT SİSTEMİ KALDIRILMADI”
KHK’ler ile kadro hakkı sürekli sözde bir güvenceyle engellenen, ihraç edilen KESK’li kitlesi görevlere döndürülmemiştir.
2023 seçimleri öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından söz verilmesine rağmen mülakat sistemi kaldırılmamış ve ne acıdır ki sürdürülmesi sözde tutulmuştur.

Kadın kamu emekçileri artan şiddet, mobbing baskılarından nasibini almış, Aile içi birliğin kaldırılması, güvencesizlikle kadınlar yalnızlaştırılmıştır.
Gelir vergisi dilimi sistematik bir hızla sürmekte, maaşlarımız daha cebimize girmeden gelir vergisinden kesilmektedir. Sadece Gelir Vergisi değil KDV’den ÖTV’ye her adımda toplanan dolaylı vergiler yoksulluk ile bizlerin sırtına yüklenmiştir.

“KAMU EMEKÇİLERİ OLARAK ARTIK YETER”
Çalışanı, emeklisi ile 7 milyonluk bir kitle olarak bizleri; en önemli hakkımız olan grev hakkımızı yok sayarak İktidar-Hakem-Yandaş yapısından oluşan Bermuda Şeytan Üçgeninin içine hapsetmeye çalışan garabet “toplu sözleşme” düzenine yeter demenin vakti çoktan gelmiştir!
Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı gerçek bir toplu pazarlık sistemi, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam–güvenceli gelecek, demokratik–adil bir çalışma yaşamı, halktan yana bir kamu hizmeti için omuz omuza vermeye çağırıyoruz.”