Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Odası (İZTO) Nisan ayı olağan meclis toplantısı İZTO Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde yapıldı.

Toplantıya, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmur Özgener ve İZTO meclis üyeleri iştirak etti.

“YENİ GÜMRÜK VERGİLERİ DÜNYA TİCARET DÜZENİNDE DALGALANMALARA YOL AÇTI”
Özgener mecliste yaptığı konuşmada dünyada yaşan gelişmelerden bahsederek söze başladı.

Özgener, “IMF’in geçtiğimiz hafta açıkladığı Dünya Ekonomik Görünümü raporu, ülkemiz ekonomisi için hassas noktalara işaret ediyor ve dünya ekonomisindeki belirsizliklerin boyutunu anlamamızı sağlıyor. Rapor; her ülke için farklılık gösterse de, dünya ekonomik büyümesinde Ocak ayına göre ortaya çıkan aşağı yönlü revizyon söz konusu. Nisan ayında yapılan 2025 yılı küresel büyüme tahmini, Ocak ayına göre yüzde 0.8 azaltılarak yüzde 2.4’e düşürülmüş durumda. Amerika Birleşik Devletleri’nin uygulamaya aldığı yeni gümrük vergilerinin dünya ticaret düzeninde dalgalanmalara yol açtığı bir dönemden geçiyoruz. Başkan Donald Trump, 2 Nisan tarihindeki açıklama ile çok sayıda ülkeye yönelik ilave gümrük vergilerini devreye aldı. Tüm ülkelere uygulanacak asgari ilave gümrük vergisi oranı yüzde 10 olarak belirlendi.

Başkan Trump, 9 Nisan tarihinde yaptığı ikinci açıklamada ise Çin'e yönelik tarifelerin yüzde 125'e çıkarıldığını, ayrıca kendileriyle iletişime geçen ve misilleme kararı almayan 75’ten fazla ülke için ilave tarifelerin 90 gün süreyle askıya alındığını belirtti. Öte yandan, akıllı telefon ve bilgisayarlar, yeni gümrük vergilerinin dışında tutulacak. Muafiyetin Çin'den ithal edilen ürünlere uygulanan yüzde 145'lik gümrük vergisi için de geçerli olduğu ve yarı iletkenler, güneş pilleri ve hafıza kartları dahil olmak üzere diğer elektronik cihaz ve bileşenleri de kapsadığı belirtildi.

“ÜRETİM VE İSTİHDAM MALİYETLERİNİN YÜKSEK OLMASI REKABETÇİLİĞİMİZİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”
Bununla birlikte; Amerika Birleşik Devletleri’nin, diğer ülkelere yönelik açıkladığı yeni gümrük tarifelerinin küresel pazara etkilerinin doğru şekilde analiz edilmesinin; pazar özelinde ortaya konulacak özgün stratejiler ile hareket edilmesinin ülkemizi öne çıkaracağını düşünüyoruz. Her ne kadar ülkemizi de kapsayan ek gümrük tarifesi yüzde 10 ile sınırlı kalsa da; mevcut ekonomik koşullarda üretim ve istihdam maliyetlerinin yüksek olduğunu ve bunun rekabetçiliğimizi olumsuz etkilediğini göz ardı etmemeliyiz” ifadelerini kullandı.

“MÜŞTERİ VE YEREL PAZARIN İHTİYAÇLARINI ANALİZ ETMEK ZORUNDAYIZ”
Başkan Özgener, pazarlarda güçlü yönlere odaklanmak gerektiğini belirterek “Önümüzdeki süreçte, bugüne kadar etkin olmadığımız pazarlarda oyunu değiştirmek; tasarım, Ar-Ge, teknoloji, inovasyon, e-ticaret ve lojistik gibi güçlü yönlerimize odaklanmak ve müşteri ve yerel pazarın ihtiyaçlarını analiz etmek zorundayız. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, tedarik güvenliğinin artırılması ve bölgesel ticaret ağlarında etkinliğin güçlendirilmesi gibi stratejilerin ülkemizi küresel ticaretin yeni dinamiklerinde ön plana çıkaracak kritik unsurlar arasında yer aldığını düşünüyoruz. Ülkemizin, Orta Vadeli Program rehberliğinde sağladığı istikrarın güçlendirilmesi ve korunabilmesi açısından da dış pazarlardaki performansımızın önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

“MB’NİN FAİZ ARTIRIMI, DEZENFLASYONİST PROGRAMIN MALİYETLERİNİ ARTIRDI”
Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ocak ve Şubat aylarında enflasyonda ve gecelik faizlerde 2. çeyrek itibariyle ivmelenen bir düşüş bekliyorduk; fakat Türk Lirası varlıklarda Mart ortasından itibaren artan oynaklık sebebiyle, Merkez Bankası 13 ay sonra politika faizini arttırdı. Yüzde 42,5 olan faizin yüzde 46’ya çıkmasıyla birlikte dezenflasyonist programın maliyetlerinin reel sektör açısından arttığını söyleyebiliriz.

“ÜLKE EKONOMİSİ, BİR ÖNCEKİ ÇEYREĞE GÖRE YAVAŞLAYACAK”
2025 yılı 2. çeyrekte ise, ülkemiz ekonomisinin bir önceki çeyreğe göre yavaşlaması bekleniyor; fakat bu şartlar altında ekonominin yavaşlamasının enflasyonun gerilemesini destekleyici bir güçte olup olmayacağı sorusu önem taşıyor. Mayıs ayı sonunda açıklanacak ülkemiz 2025 yılı birinci çeyrek büyümesinin 2024 yılı dördüncü çeyrek ile eş değer olacağını öncü veriler bize gösteriyor. Ekonomik büyüme halen yurt içi tüketimden kaynaklanırken, üretim ve ihracattan yeterince destek alınamıyor.

2025 yılı birinci çeyrekte enflasyon düşüş ivmesinde ve beklentilerinde beklenen iyileşmenin olmadığını değerlendiriyoruz. Özellikle tüketim tarafında kredi büyümesi olduğunu ve maliye politikaları ile koordinasyonun, hala sıkı para politikasını istenilen seviyede destekleyici bir durumda olmadığını söyleyebiliriz. Güven endekslerinin aşağı gelmesi de bu durumu teyit ediyor. Nisan 2025 itibarıyla ülkemizde hizmet (yüzde 4.3), perakende(yüzde 2.5) ve inşaat(yüzde 4.2) sektörlerinin güven endekslerinin azaldığını görüyoruz.

“ELEKTRİK ZAMMI DOLAR VE EURO’YU NASIL ETKİLEYECEK?”
Devreye giren elektrik zammıyla birlikte Türk Lirası’nın Dolar ve daha kuvvetli bir biçimde Euro karşısında değer kaybının, enflasyon görünümüne nasıl etki edeceği sorusu önem taşıyor. Bu program uygulanmaya başladığında, en önemli avantajımız, programın önünde uzun süreli bir istikrar ortamı olmasıydı. Bununla birlikte son dönemde hem yurt içinde hem de yurtdışında belirsizlikler arttı ve programın alt yapısını oluşturan parametrelerde değişimler yaşandı. Zira, ekonomik programı yürütmenin maliyeti reel sektör ve hane halkları açısından artmış durumda. Bu durumda, faiz sıkılaşmasının yanı sıra yatırımcı ve hane haklı güvenini kazanmak ve ekonomik maliyeti azaltmak için neler yapılacağı sorusuna yönelik atılması zaruri adımların belirlenmesinin önem taşıdığını düşünüyoruz.”

“TÜRKİYE, DİĞER ÜLKELERİN GERİSİNDE KALDI”
OECD'nin, ülke bazlı ekonomik incelemeleri kapsamında hazırladığı son "Türkiye İnceleme Raporu" başlıklı raporunu değerlendiren Özgener, “Ülkemizin iş gücü becerileri, diğer OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Bu da ülkemizin yüksek beceri gerektiren imalat ve hizmet sektörlerinde verimlilik ve rekabet gücünün sınırlı kalmasına neden oluyor. Bu noktada; daha esnek iş gücü piyasaları ve iş kaybına karşı genişletilmiş sosyal politikalar ile birlikte istihdam teşvik politikalarının, stratejik büyüme hedeflerini desteklemesi gerektiğine inanıyoruz. OECD’nin bu raporu, aslında bize güçlü ve kapsayıcı bir ekonomi için sadece mali değil, sosyal, çevresel, eğitim, işgücü ve yönetişimsel boyutları içeren bütüncül bir reform ajandasının önemini gösteriyor. İçinde bulunduğumuz şartlar da kronik enflasyon ve verimlilik problemlerimizi halletmek için reform ajandasını zorunlu hale getiriyor. İzmir iş dünyası olarak, ekonomik verimliliğimizi artıracak reform ajandasının gerek yerel düzeyde gerek ulusal ölçekte uygulanmasını desteklemeye devam edeceğimizi buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

“KREDİYE ERİŞİMİN KOLAYLAŞTIRILMASI İÇİN ENFLASYOHNLA MÜCADELEYE DEVAM EDİLMELİ”
İzmir’de bulunan Oda ve Borsaların katılımıyla düzenlenen “Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı” hakkında bilgi veren Özgener, “Bu toplantılarda üyelerimizin en büyük sorunlarının başında finansmana erişim konusunun geldiğini gördük. Uzun bir zamandır kredi, üretim ve iş gücü maliyetleri gibi ek masraflara katlanarak işlerini sürdürmeye ve geliştirmeye çalışan üyelerimizin fedakarlıklarının karşılığını alabilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Ekonomik Programın başladığı tarih olan Temmuz 2023’den bugüne azalan şirket karlılıkları söz konusu. Bu nedenle, enflasyonun düşmesi için gerekli olan ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlamanın reel sektörümüzün katlanacağı sıkıntılara eşdeğer bir enflasyon düşüşü yaratması, programın başladığı zamana göre daha kritik bir hale geldi. 2025 yılı itibarıyla sürdürülebilir bir ekonomik iyileşme sağlanabilmesi ve krediye erişimin kolaylaştırılması için, öncelikle enflasyonla mücadeleye devam edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

“PROTESTOLU SENETLER GEÇEN SENEYE GÖRE YÜZDE 30 ARTIŞ GÖSTERİYOR”
Bu vesileyle, iç ticaretten gelen sinyalleri de dikkate almamız gerekiyor. Ticari TL kredi faizlerinde Mart ortasına göre 600-800 puan arası artış söz konusu. Protestolu senetler Şubat ayı itibarıyla geçen seneye göre yüzde 30 artış gösteriyor. Bu oranın, pandemiden beri en yüksek oran olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

“ZİRAİ DON NEDENİYLE REKOLTENİN AZ OLACAĞINI ÖNGÖRÜYORUZ”
Özgener, zirai ürünlerde yaşanan don olayına değinerek “Ülkemizin farklı kesimlerinde yaşanan zirai don felaketinin, tarımsal üretimde ciddi hasara yol açtığını görüyoruz. Bu durumun özellikle yaz meyve ve sebzelerinde hasat kaybına yol açtığını ve rekoltenin az olmasına yol açacağı nedeniyle fiyat artışı olarak yansıyacağını öngörüyoruz. Yaşanan don olayları karşısında üretimin devamlılığı için üreticilerimizin desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ziraat Bankası başta olmak üzere bankalarımızdan tarımsal üreticilerimizin borçlarının faizsiz ertelenmesini, kredi imkanı sağlanmasını ve yaşanan kayıp nedeniyle sigorta konusunda kolaylık sağlanmasını bekliyoruz” dedi.

“VERGİ KAYIPLARININ ÖNLENEBİLMESİ İÇİN KDV ORANLARININ İNDİRİLMESİ GEREK”
Özgener, Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Strateji Eylem Planına (2026-2028) yön vermesi için 17 Meslek Komitesinden gelen önerileri 3 Nisan 2025’de TOBB’a ilettiklerini söyleyerek “Kayıtdışı ticaretin önemli bir kısmının, vergiden kaçınarak kar marjlarının artırılması amacıyla gerçekleştirildiği, vergi kayıplarının önlenebilmesi için KDV oranlarının indirilmesi gerektiği, merdiven altı ürünlerinin halk sağlığı açısından tehlike yarattığı, bu şekilde üretilen ürünlerin takip edilemediği ve vergilendirilemediği, bu nedenle saha denetimlerinin arttırılması ve yaptırımların caydırıcılığının artırılması gibi daha bir çok makro ekonomik ve sektörel konuları bildirdik. Yeni Eylem Planında taleplerimizin yer almasını umuyoruz” dedi.

BU KAMPÜSÜN BİZLER AÇISINDAN AYRI BİR YERİ VAR
Eğitimin önemine vurgu yapan Başkan Özgener, "Kampüs inşaatını ben de gezmenizi çok arzu ederim. Bittiğinde çok daha etkileyici olacak ama şunu unutmayalım. Biz sadece kampüs yapıyoruz, mühim olan oradaki verilecek eğitimin gelişmesi, daha iyi eğitim verilmesi, gençlerimize daha iyi imkan sağlanması, ülkemize hizmet verilmesini sağlamak. Biz bunların altyapısını sağlıyoruz. Odaya ilk aday olduğumda şuna üzülmüştüm. Hemen de müdahale etmiştik. Odamızın kurduğu ama sahip olmadığı bir üniversiteydi. İlk meclis toplantımda da Ticaret Bakanlığımızdan yazıyı da okumuştum. Ekonomi Üniversitemiz ve vakıf artık İZTO’nundur. Bu gün benim görev sürem bittiğinde üniversitemizin kalitesi açısından da kafamda hiçbir soru işareti kalmayacak. Üniversite bizden sonra da İZTO bakış açısıyla eğitim vermeye devam edecek. Meclisimizi önümüzdeki ay veya Haziran ayında üniversite kampüsümüzde yapabiliriz, gezebiliriz. Bundan da büyük mutluluk duyarım. İzmir’in ticari hayatının gelişmesine katkı sağlayacak projelerimiz var. Ulusalda ses getirecek projelerimiz var. Eğitime yaptığımız yatırım, bizler için geleceğe yapılan en büyük yatırımdır. Bu kampüsün bizler açısından ayrı bir yeri var" açıklamasını yaptı.