EGEDESONSÖZ - Kamuda yaklaşık 600 bin işçinin ücret artışının belirleneceği Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerinde işveren tarafını temsil eden Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS), ilk zam teklifini yaptı. 2025 yılının ilk altı aylık dönemi için ücret zammı teklifi yüzde 16, yılın ikinci altı ayı için yüzde 8 oldu. 2026'da ilk altı ay için yüzde 7, ikinci altı ay için ise yüzde 5 teklif edildi. Sözleşme görüşmeleri karayolları, demiryolları, askeri tesisiler, enerji santralleri, bakanlıklar, üniversiteler ve hastaneler gibi kamu kurumlarında çalışan on binlerce İzmirli işçiyi de yakından ilgilendiriyor.
Yüz binlerce işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde Türk-İş eylemlere başladı.
İzmir Alaybey Tersanesi'nde çalışan işçiler, mesai saatinin bitimiyle birlikte tersaneden Karşıyaka Çarşı'ya yürüdüler. Eylem yapan işçiler, işçi sınıfının tabut taşırken gıyabi cenaze namazı kıldılar.
Türk Harb-İş Sendikası tarafından yapılan basın açıklaması şöyle:
"Biz; 783 bin 562 kilometrekaresinin herbir zerresini kendi canı gibi seven, bu mübarek memleketin her şehrini vatan toprağı bilen türk harb-iş sendikasının üyeleriyiz.
Biz; ülkemizin geleceği için var gücüyle çalışan, geçmişte yumuşak güç olarak adlandırılan, ancak artık caydırıcı güç olarak ifade edilen ülkemizin savunma sanayisinde çalışan, akıttığı teri ekmeğine katık eden savunma sanayi işçileriyiz.
Biz; hem ana vatanda, hem gök vatanda, hem de mavi vatanda, ülkemizin güvenliğini sağlayan tankları, helikopterleri, uçakları, denizaltıları, milli gemileri yapan, akıllı mühimmatları, çelik yelekleri, miğferleri üreten, kıyafetleri diken savunma sanayi işçileriyiz.
Oldukça hayati bir işkolunda çalışan bizler, ürettiklerimizle ülkemize milyarlarca dolarlık katma değer üretirken, sınır ötesine kahraman ordumuzla giderek, çatışma ortamında arızalanan tankları, helikopterleri, gemileri canımız pahasına tamir edip, tekrar işlevsel hale getiriyoruz, ancak gelin görün ki ayın sonunu getiremiyoruz!
Yaklaşık iki yıldır sendika genel merkez yöneticilerimiz başta olmak üzere, şube başkanları ve il temsilcileri olarak bizler de, ülkemizi yönetenlere gidip sıkıntılarımızı anlattık, durumun ne kadar ciddi olduğunu en ince ayrıntısına kadar ifade ettik. Fakat sıkıntılarımızın giderilmesi noktasında bir türlü olumlu bir gelişme elde edemedik.
Bu ülkeye gönülden bağlı olan savunma sanayi işçileri de, bu büyük işleri yapan emekçilerin temsilcileri olan bizler de artık ne yapacağımızı, evimizi nasıl geçindireceğimizi, evlatlarımızı nasıl okutacağımızı, ev alışverişimizi nasıl yapacağımızı inanın bilemez haldeyiz.
Ev kirasını ödeyemez hale gelen, çocuğuna bırakın iyi bir gelecek kurmayı harçlık veremez duruma düşen, mutfak masraflarını daha ne kadar kısarım diye kafa yoran savunma sanayi işçisi bu durumu hak etmiyor!
Özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Malumunuz dünya yeni bir yöne doğru evriliyor. Ülkemizin kuzeyinde 2022 yılından bu yana rusya-ukrayna savaşı sürerken, hemen yanı başımızda cereyan eden ve 12 gün süren israil-iran savaşına tanıklık etmişken, yani çevremiz yangın yeri iken, savunma sanayimizin gelişmesi, yüzde yüz yerli ve milli olması için çalışan işçilerimizin geçim derdine düşmesi kabul edilebilir bir şey mi soruyorum?
Ülkemizi yönetenlerin haklı ve büyük bir gururla ifade ettikleri tankları, uçakları, denizaltıları, milli gemileri yapanlar nasıl olur da geçim derdine düşer?
Soruyorum! Ülkemize katma değer üreten, ülkemizin başka ülkelere savunma araçlarını ihraç etmesinde rol oynayan savunma sanayi işçileri nasıl olurda kirasını ödeyemez duruma gelir?
Her gün ülkemiz için ne denli önemli bir iş yaptığımızın bilinciyle tezgahlarımızın başına geçiyoruz. Ne kadar hayati bir iş yaptığımızı bilerek, bu anlayışla emek harcıyoruz. Fakat, ayın sonu geldiğinde elimize geçen ücretlerle de ne yapacağımızı bilmiyoruz. Aldığımız ücretlerle, bakın abartmıyoruz, bakın saptırmıyoruz, bakın asla manipüle etmiyoruz bırakın ay ortasını bir hafta dahi evimizi geçindiremiyoruz!
Biz sadece ama sadece hak ettiğimizi istiyoruz. Kimseye bizi el üstünde gezdirin demiyoruz, kimseye bizim büstümüzü yapın demiyoruz, kimseye bize madalyalar verin de demiyoruz. Biz sadece, hakkımızı verin diyoruz!
Büyük ve güçlü devletimiz, savunma sanayimizin yüzde yüz yerli ve milli olması hedefini önüne koymuş yolunda ilerlerken, ağır yaşam şartları altında ezilen milli savunma işçilerinin sesini acilen duymalıdır.
Bu ses cılız değildir, bu ses boş değildir, bu ses öylesine bir ses değildir! Milli savunma işçilerinden çıkan bu ses, geçinemeyişin sesidir. Milli savunma işçilerinden çıkan bu ses biraz kendisi içinse daha çok ülkesi içindir. Milli savunma işçilerinden çıkan bu ses canı gibi sevdiği ülkesinin geleceği içindir.
Düşünebiliyor musunuz? Bunca işi yapan milli savunma işçileri, açlık sınırının biraz üstünde ücret alıyor. Bakın bu ifadeleri kendimizi acındırmak için söylemiyoruz. Bunlar maalesef ki gerçeğin ta kendisi! Tank yapan, uçak yapan, helikopter üreten, denizaltı-gemi yapan, çelik yelek, miğfer üreten, kahraman askerimizi giydiren savunma sanayi işçileri, açlık sınırının biraz üstünde yoksulluk sınırının ise çok altında ücret alıyor.
Hep söyleneni, bir kez de biz söyleyelim, duymayan kulaklara inat! Eğer masada güçlü olmak istiyorsanız, sahada güçlü olmak zorundasınız! Eğer sahada güçlü olmak istiyorsanız da bunca işi yapan, göğüsleri kabartan savunma işçilerinin de hakkını vermelisiniz. Bakınız bu bir lutüf değil, bu bir haktır, hakkın verilmesi de mutlaktır!
Devletine bağlı, milletine sevdalı olan bizler, bunca zor zamanlardan geçerken dahi bir an bile işimizin hakkını vermemezlik yapmadık. Her ne kadar darda olsak da, her ne kadar zorda olsak da, milimetrik işleri yaparken göğsümüzdeki iman ve vatan sevdasını önümüze koyup, ana vatanımız için, mavi vatanımız için, gök vatanımız için var gücümüzle çalışıyoruz.
Çaresizliğimizi buradan sayın cumhurbaşkanımıza duyurmak istiyoruz, zira bizlere ses olacağından hiç şüphemiz yok!
Bizler ortalama 38-40 bin civarı maaşlarımızla; milyonluk elektronik kartları onarıyor, milyonlarca dolarlık gemi makinelerinin bakımlarını yapıyor, ortalama 38 bin maaşa günde 8 saat metal kaynağı yapıyor, torna tezgahlarında çalışıyor, milgemleri, milli denizaltıları gurur ve şevk ile ülkemizin envanterine kazandırıyoruz.
Bunları yapıyoruz ancak,bırakın ev sahibi olmayı kiralarımızı ödeyemez durumdayız. Özel sektörde aynı işi yapan arkadaşlarımızın üçte biri kadar gelirle geçim derdine düştük, bankaların faiz ve kredi bataklıklarında boğuşur olduk.
Sayın cumhurbaşkanımızın bize el uzatmasını istirham ediyoruz. Eğer bize sayın cumhurbaşkanımız sahip çıkmazsa, savunma sanayi işçileri kimsesiz kalacaktır.
Bizlerin sofrasında bizlerle iftar eden, her zaman bize gür bir seda ile sesimize ses olan cumhurbaşkanımız bize sahip çıksın istiyoruz.
***
Bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Biz, yani savunma sanayi işçileri bu zorlu süreçlerden geçerken, uzay vatana da imzamızı atmış durumdayız. Nasıl ki; tanklar, uçaklar, helikopterler, denizaltıları, gemiler yapıyorsak, akıllı mühimmat üretip, çelik yelekler, miğferler üretiyor, kahraman ordumuzun en üst rütbesindeki komutanlarımızın kıyafetlerini dikiyorsak, uzaya çıkan ilk türk astronotumuzun kıyafetini de biz dikdik.
Evet yanlış duymadınız! Uzaya çıkan ilk türk astronumuzun kıyafeti de savunma sanayi işçilerinin elinden çıktı, yani biz, savunma sanayimizin emekçileri uzay vatana da imzamızı attık.
Bizim nazarımızda her iş kutsaldır, her iş önemlidir. Ancak takdir edersiniz ki, anlattığımız bunca işi yapanlar geçim sıkıntısına düşmemeli. Ay sonunu getirebilmek için ek iş yapmamalı, eşine, çocuğuna mahcup olmamalı.
Bu yüzden anlamakta dahi zorlandığımız teklifleri önümüze getirenlere bir kez daha sesleniyoruz! Emeğin hakkını bilerek, yapılan işlerin neler olduğunu anlayarak masaya oturun. Burada kazananın sadece emekçi olmayacağını, ülkemizin de kazanacağını ve emekten tasarruf olmayacağını bilin!
Özetle, hep dediğimiz gibi bizim tek isteğimiz, tek derdimiz hakkımız olanı almak. Ve bilinsin ki, hakkımızı alana kadar da mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz."





