Malum, bir savcımız iki terörist tarafından görev başında katledildi. Savcı ' Berkin Elvan' delikanlı çocuğumuzun Taksim'de ki gösterilerde, muhtemelen gaz fişeğinin kafasına isabet etmesi sonucu komaya girmiş ve sonunda hayatını kaybetmişti.

Konuyu duygusal sömürüye çevirenler uzun uzun 'zavallı çocuk oraya ekmek almaya gitmişti, Polisin kasıtlı davranması sonucu hayatını kaybetti' mealinde yazılar yazdılar, senaryolar ürettiler. Elbette ki gösterilerde hiç kimsenin burnunun dahi kanaması istenmez. Ama bir toplum olayında her an bir kaza olabilir, her an bir yaralanma veya ölüm olabilir. Hele hele Orta Doğu toplumlarında bir gösteriden sonra sessizce dağılmak davranışı bizlerin lugatında yok gibidir.
Bu teröristler olayı araştıran savcıdan 'ne istiyordu' açıklandı. Bu çocuğumuzu 'öldüren polislerin adının açıklanması 'yani polise deniyordu ki o gün görevli polislerden bir iki kişiyi suçla. Böyle deniliyordu. Çünkü,
gaz fişeği ile nişan almak mümkün değil. Yani bir gaz fişeğini tabanca mermisi gibi kullanarak nişan almak mümkün değil. Mevcut keskin nişancıların hiç biri gaz fişeği ile gösterilecek bir hedefi vuramaz.

Gaz fişeği kapsülü tesadüfen birisinin kafasına gelirse 'sadme olayından' yararlanma veya ölüm hali oluşabilir. Burada bu oldu. Ama konuyu istismar etmek isteyenler türlü senaryolar ile duygu sömürüsü yapmayı sürdürdüler. Hiç kimse çocuk ekmek almaya çıktı ise, evinden bir saatlik uzaklıkta bulunan fırına gitti de tesadüfen olaylar içinde mi kaldı sorusunu sormuyor.
Bu gencimiz, kanı kaynayan bir delikanlı yürüyün olay var çağrısına uyarak oralara gitti ve hayatını kaybetti. Bir çoğumuz üzüldük.
Teröre yatkın terörist, istismar edilen bu olaydan kendine vazife çıkararak, adliyeyi basıp görevli savcımızı şehit etmiştir. Şimdi terörü besleyen kaynakların idarecileri çok memnundurlar, ellerini ovuşturuyorlardır. Kendilerine malzeme hazırlayanlara da medyunu şükran olarak, başka terör vakalarını planlamaya koyuluyorlardır. Savcıya Allah rahmet eylesin, bu kişi görev şehidi olarak ne ilk ne de son olacak.