Kent gündeminin sıcak gündemi üzerinden 3 hafta geçmesine rağmen İZBETON operasyonu…

İddianame beklenenin aksine jet hızıyla çıkması operasyonun detaylarına, ne olup ne bittiğine dair az çok bir fikir sahibi olmamızı sağlamış da oldu.

Bu yazının altına birçok kişi yorum yazacaktır. Şimdiden söyleyeyim; iddianame ile ilgili düşüncelerimi isteyen beğenir ya da istemeyen beğenmez. Bizim de kendimizi birilerine beğendirmek, şirin gözükmek, birilerinin dikkatini çekmek, parti içi operasyonel işlere girmek gibi bir derdimiz de yok zaten. Eğer ki birilerinin dikkatini çekmek gibi bir derdimiz olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağında poz veren gazetecilerden biri ya da “muhalif” basında duyar kasarak sağa sola ateş eder olurduk. Birileri fotoğraf karesine girerek, duyar kasarak cebimizi doldurmaya, yolumuzu bulmaya çalışırdık. Belki de kendime 0 bir araba dahi alabilirdim. Klimasız, 93 model Serçe’m ile mutluyum.

Eksiklerimiz pek tabi ki olabilir. İşimizi düzgün yapmaya çalışırken eksiğimizi, göremediğimiz noktaları uyarmanız bizler için önemli.

Konuya girersek;

Daha 16 yaşında iken Mahir Çayan’ın Bütün Yazıları’nı okuduğum dönemlerde aklıma kalan “revizyonizmin keskin kokusu” ara başlığını iddianameye uyarlarsam eğer iddianamede keskin bir siyasi koku var.

İDDİANAMEYE ZORLA SIKIŞTIRILAN “EYLEM-3”

-Kooperatif iddianamesinin çatısı kamu eliyle dolandırıcılık ve dolandırıcılığa teşebbüs iddiası ve üç ayrı eylem üzerinden şekillendiriliyor. Dosyada mağdur sayısı 450, şikayetçi sayısı ise 7… Bu 7 kişi kooperatif mağduru… İZBETON’daki harcamalara ilişkin dosya iddianamenin sonuna “Eylem-3” olarak sıkıştırılmış. Bu harcamaların kooperatif konusu ile uzaktan yakından alakası ise bulunmuyor. Bu soruşturma belki de ayrı bir hatta yürütülmesi gerekirken iddianamenin içine kasıtlı biçimde atılmış gibi görünüyor.

Bu hareketin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni soruşturmanın içine çekmekle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Büyükşehir Belediyesi’nin soruşturma sürecinde şikayetçi taraf olduğu yönünde iddialar ortaya atılmış, iktidar medyası ve CHP’ye yakın görünen bazı parti içi operasyonel medya organları üzerinden bu konuda çalışmalar yürütülmüştü. Bu medya, yayın organlarının İzmir merkezli olmaması da dikkat çekiciydi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, belediyedeki iç denetimin sadece İZBETON’daki harcamalara ilişkin yürütüldüğünü ve Heval Savaş Kaya ile iki bürokrat ile ilgili yaptıkları tespitleri savcılığa aktardıklarını, şikayetçi olduklarını canlı yayında belirtti. Kooperatifler konusunda bir iç denetim çalışması yürütmediklerini, şikayetlerinin olmadığını, çalışmanın bakanlık müfettişleri tarafından yürütüldüğünü, kooperatif meselesine dahil olmadıklarını canlı yayında anlattı. İddianameye “Eylem-3” başlığı ile konulan ve Heval Savaş Kaya ile iki bürokratın İZBETON şirketine ilişkin harcamaların konu olan dosyanın iliştirilmesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dosya ile anılmasına yol açacak bir algı çalışmasından öte bir şey ifade etmiyor. Buradaki total harcamalardan bir ceza çıkacak ise de çok zorlama olur.

ASLANOĞLU DIŞINDA KOOPERATİF YÖNETİMLERİNDEN TUTUKLU OLMAMASI

-İddianamedeki keskin siyasi kokunun bir diğer ayağı ise İZBETON yönetiminin Tunç Soyer dahil tamamının sorguya alınmış olmasına ve bazılarının tutuklanmasına karşın para ve ihale işlerinin döndüğü kooperatif yönetimlerinden CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu hariç kimsenin tutuklanmaması, hatta bazı yöneticilerin hiç ifadesinin dahi alınmaması…

Organizasyon şemasında İZBETON A.Ş. inşaat yapma yetkisini kooperatiflere devrediyor. İZBETON burada garantör rol oynuyor. Kooperatif ise üyelerden topladığı paralar ile inşaat yapmak için bir firma ile anlaşıyor. O firma da inşaattaki elektrik dahil olmak üzere çok sayıda kalemde yapılacak işlerle ilgili alt taşeronlarla anlaşıyor.

İddianamede müştekilerin ifadelerine bakıldığında kooperatif yöneticileri hakkında çok ciddi ithamlar ve iddialar varken İZBETON garantörlük görevini yerine getirmediği için hedef alınıyor. Burada garantörlük görevini yapamadığı belirtilen Tunç Soyer ve Barış Karcı başta olmak üzere çok sayıda İZBETON yöneticisi F Tipi’ne gönderilirken bu işten yine sorumlu olan ve hakkında şikayetler bulunan kooperatif yöneticilerine dokunulmaması da iddianamenin siyasal bir muhteva taşıdığını gösteriyor. Kooperatif yöneticileri tutuklanmıyor ise İZBETON yöneticileri de tutuklanmamalı.

Bazı kooperatif yöneticilerinin ithamlara ve iddialara rağmen ifadelerinin dahi alınmaması, paraların toplanmasına rağmen inşaatların istenen düzeyde olmamasının nedenlerinin istenen ölçüde dosyanın içinde olmaması, dosyanın içerisine alınması gereken bazı kişilerin kasıtlı yada gözden kaçırılarak sokulmaması da iddianamenin zorlama bir iddianame olduğunu da bize gösteriyor.

*

İddianamenin detaylı incelemesinde ise yorumlamaya değer çokça konu bulunuyor. Bu konuları ve kamuoyunda yarattığı etkiler üzerine değerlendirme yapmak mümkün.

Mini bir özetleme yaparsak;

SOYER KOOPERATİFLERDE NE OLDUĞUNUN FARKINDA MIYDI?

-Tunç Soyer’in fikir babası olduğu kooperatif sistemi doğru uygulanabilseydi eğer kentin kentsel dönüşüm konusunda yaşadığı sıkıntıya belki de bir çözüm bulunabilecekti. İzmir, ülkeye rol model olabilirdi.

Bu sistemin yürümemesini üç temel noktası olduğu kanaatindeyim. Birincisi CHP’li yerel yönetimin kentsel dönüşüm konusunda yaptığı çalışmanın hukuki yada başka biçimlerle sekteye uğratılması ve başarı hikayesi yazılmasının engellenmesi… İkincisi, kooperatif yönetimleri ile inşaat ihalesi alan firmalardaki eş, dost, ahbap ilişkisine göz yumulması ve müdahale edilmemesi... Üçüncüsü, ekonomik kriz sebebiyle girdi maliyetlerin öngörülemez biçimde artması…

Hatta Şenol Aslanoğlu’nun ifadesinde şöyle bir ibare geçiyor: “Ablamın damadı olduğu söylenen kişi için de uzak hısımların için de iş yapmayı engelleyici yasal bir mevzuat yoktur” Mesele akrabalar ile iş yapmak değil işin liyakatli ve düzgün yapılmasıdır. Örneğin iddianamede Uzundere 3. Etap New Town Projesi inşaatının yapımı, İş Alemi Yeni Yaşam Konut Yapı Kooperatifi tarafından CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol’un oğlu sanık Fırat Erkol’un ortağı olan Ares isimli şirkete veriliyor. Ares şirketinin Erkol dışında iki ortağı bulunuyor ve bu iki ortağın Şenol Aslanoğlu’nun kayınbiraderi ile İZSİAD Başkanı Hüseyin Cengiz’in eniştesi olduğu iddia ediliyor. Ve firma kooperatiften 109 milyon TL avans alıyor, ekonomik sebeplerden dolayı firma batıyor. Kooperatifin başında ilk dönemlerde İZSİAD Başkanı Hüseyin Cengiz’in olması da apayrı bir konu…

İddianamede geçen kooperatiflerden sadece bir tanesi bu. Diğer kooperatiflerde de benzeri durumlar yaşandığını söylemek mümkün. Kooperatif yönetimlerindeki ve inşaat firmalarındaki ahbap-çavuş, akraba-hısım ilişkilerinden Tunç Soyer, Barış Karcı, Heval Savaş Kaya haberdar mıydı, değil miydi? Haberdarlar ise bu liyakatsizliğe niçin izin verildi?

ASLANOĞLU KONUSUNDA “GHOSTİNG” YAPAN ÖZEL

- CHP, bu işte oldukça prestij kaybetti. Parti içi çekişme cezaevi önlerinde de sürdü. CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, kooperatif inşaatların İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay tarafından kasten geciktirildiği ve bu sebeple tutuklamalardan Tugay da sorumlu olduğu noktasında açıklama yaptı. Tugay ise kooperatif soruşturmasına altlık oluşturmasını sağlayan bakanlık müfettişinin kendisini kooperatiflerde usulsüzlük bulduklarına ilişkin sözlü uyarı yaptığını, kooperatifleri devam ettirme durumunda operasyonun kendilerine sıçrama ihtimalinin olduğunu, durumu CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e aktardığını canlı yayında söyleyerek bir savunma yaptı.

Bu tabloya bakıldığında operasyon bağıra bağıra gelirken Özel’in İl Başkanı Aslanoğlu ile ilgili durum için “ghosting” yapmasını da kenara not etmek gerekiyor. Özel belki parti içi tartışmanın bir tarafı olarak görünmek istemedi. Ancak CHP’nin amiral gemisinin kaptanı dolandırıcılık iddiasıyla şu an cezaevinde… Mutlaka bir önlem alınabilirdi.

CHP’nin bu işten prestijini kurtarmasının tek yolu var. O da inşaatları bitirmek. İnşaatlar bittiği taktirde ortada bir mağdur yada şikayetçi kalmayacak ve iddianameye dayanak olan şikayetler düşecek. Küfe ise Cemil Tugay sırtında…

BELEDİYE ŞİRKETLERİNDEKİ LİYAKATSİZLİK SORUNUNUN AĞIR FATURASI

-İddianamede İZBETON yönetiminde yer alan isimler, ifadelerinde Genel Müdür Heval Savaş Kaya’ya ile Genel Sekreter Barış Karcı’ya işaret ediyor. Verdikleri ifadelerdeki ortak nokta ise neye imza attıklarını bilmemeleri… Belediye bağlı şirketlerde –buna AK Partili ve MHP’li belediyeler de dahildir- şirket yönetimleri üzerinden dağıtılan huzur hakkı adı altında verilen paralar var. Belediye başkanları, şirket müdürleri bu paradan birilerinin faydalanması için şirket yönetimlerine alakasız kişileri alabiliyor. Oyuncu ve yönetmen Yücel Erten, Eşrefpaşa Başhekim Yardımcısı Dr. Gaffar Karadoğan’ın ek gelir için İZBETON yönetimine alınması ve düştükleri sıkıntılı durum ortada… Kendisini savunmaktan aciz duruma düşmek bu olsa gerek…

Belediyelerin bu meselede şapkayı önüne koyması gerekiyor. Bu paralar vatandaşların ödediği su faturaları ve vergiler üzerinden bu kişilere ödeniyor. Sayın Erten’in, sayın Karadoğan’ın inşaatla ne alakası olabilir? Yada sosyalist camianın yakınen tanıdığı bir isim olan yazar İnönü Alpat’ın denizcilikle ne alakası olabilir ki İZDENİZ yönetiminde yer alır? Bunu en azından iktidarı “liyakatsız kadrolar”la ülkeyi yönetmekle suçlayan muhalefet partisinin yapmaması gerekiyor.

*

Artık gözler savunmada…

İzmir’i tarihi günler bekliyor.

Tutuklu bulunan il başkanı ve eski büyükşehir belediye başkanını sanık sandalyesinde savunmalarını yapacaklar. Yapılacak savunmalar uzun yıllar hafızalarda yer edinecek.

Davanın seyrini ise ne savunma sahipleri ne de mahkeme heyeti belirleyecek.

Davanın seyrini erken seçimden çıkacak sonuç belirleyecek.

Dava işte tam da bu yüzden siyasidir.