Buse AÇIKALIN/EGEDESONSÖZ- Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan "Kara Rapor 2024"te Türkiye'deki hava kalitesi ve hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerine dair veriler yayınlandı.

Rapora göre, hava kirliliğine yol açan partikül maddeler PM10 ve kanserojen PM2,5 İstanbul, Ankara ve İzmir'de düzenli ve yeterli ölçülmüyor.

İzmir'de 20 noktaya hayat kurtaran cihaz!
İzmir'de 20 noktaya hayat kurtaran cihaz!
İçeriği Görüntüle

Raporda yer verilen kısıtlı resmi verilere göre, İzmirliler ulusal mevzuatın koyduğu 40 µg/m3 (mikrogram bölü metreküp) limitin üstünde kirli hava soluyor, Ankara ve İstanbul ise sınırda bulunuyor.

Rapora göre hava kirliliğinin en yoğun olduğu bölgeler sanayi tesislerinin ve yoğun trafiğin bulunduğu alanlar olarak gözüküyor. Torbalı, Aliağa ve Kemalpaşa sanayi bölgelerinde yüksek değerler ölçülürken, Karşıyaka, Konak ve Alsancak çevresinde ise yoğun araç trafiği başlıca kirletici kaynak olarak öne çıkıyor.

İzmir’deki yoğun hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri ile ilgili Egedesonsöz’e değerlendirmelerde bulunan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Tuğrul Şahbaz, İzmir’deki hava kirliliğinin çoğunlukla Aliağa bölgesinden kaynaklandığını belirtti. Hava kirliliğine yol açan partikül maddelerin ise uzun vadede akciğer kanseri riskini artırdığını söyledi.

“İZMİR’DEKİ ASIL KİRLİLİĞİ ALİAĞA’DAKİ SANAYİ YARATIR”
İzmir’deki hava kirliliğinin çoğunlukla Aliağa bölgesinden kaynaklandığını belirten Şahbaz, “İzmir’in havası genel olarak kirli bir havadır. Özellikle Aliağa’daki demir-çelik endüstrisi bu mevsimde kuzeyden esen rüzgârlarla birlikte kirliliği İzmir üzerine taşır. İzmir’in kendi sanayisi de etkili olsa da asıl kirliliği Aliağa’daki sanayi yaratır. Ne yazık ki mevcut filtreler pek çalıştırılmadığı için sorun büyümektedir.

Denetime gelindiğinde filtreler çalıştırılır, ancak fabrikalar tüm üretim süresi boyunca bu filtreleri aktif tutmalıdır” şeklinde konuştu.

“ASTIM HASTALARINDA DURUM DAHA KRİTİKTİR”
Hava kirliliğinin astım, bronşit gibi hastalıkların yanı sıra uzun vadede akciğer kanserine de neden olabileceğini vurgulayan Şahbaz, “Astım ve bronşiti olan kişilerin kirli havada dışarı çıkmaları önerilmez. Kronik bronşiti olan kişilerde nefes darlığı artar. Astım hastalarında ise bir anda gelen maddeyle astım tetiklenirse solunum yolları hızla daralabilir. Bu daha kritik bir durumdur.

Hava kirliliği akut solunum yolu enfeksiyonlarını da artırır. Yani sadece kronik hastalıklar değil, solunum yollarında da rahatsızlıklara yol açar.

“İZMİR’İN HAVASINI BOZAN BİRÇOK ETKEN VARDIR”
İzmir’in havasının kirliliği sadece yanan kömürle ortaya çıkmaz. İzmir’in havasını bozan birçok etken vardır. En önemlisi, Dünya Sağlık Örgütü’nün de belirttiği gibi, havada asılı partikül maddelerdir. PM10 ve PM2,5 olarak adlandırılan bu partiküller mikron cinsinden tarif edilir. PM10, 10 mikron; PM2,5 ise 2,5 mikronluk havada asılı partikül maddelerdir.

“UZUN VADEDE AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIR”
Dünya Sağlık Örgütü bu maddeleri kanserojen olarak kabul eder. Çünkü bu maddeler uzun vadede akciğer kanseri riskini artırır. Ancak bu tür etkiler yıllara yayıldığı için fark edilmeyebilir. Bugün başlayan bir etki, on yıl sonra akciğer kanseri olarak karşımıza çıkabilir Dolayısıyla hava kirliliği sadece bir maddeyle sınırlı değildir” açıklamasında bulundu.

“ÇİĞLİ VE KARŞIYAKA DA YÜKSEK RİSK ALTINDA”

Hava kirliliğinin yoğun olduğu ilçeler ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Şahbaz, En kötüsü Aliağa’dır. Onun dışında Aliağa’nın rüzgârı altında kalan Çiğli ve Karşıyaka da yüksek risk altındadır. Bornova taraflarına baktığımızda durum o kadar kötü değil. Ancak Kemalpaşa üzerinden gelen rüzgârlarla kısmen etkilenebilir. Özellikle Altındağ civarındaki eski çimento fabrikalarının bulunduğu bölgeler risklidir. Batı Anadolu Çimento’nun çevresi en büyük risk altındadır. Onun dışında en çok Aliağa diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

“İSTASYONLAR ŞEHİRDEKİ KİRLİLİĞİ GÖSTERECEK ŞEKİLDE KURULMALIDIR”

Ölçüm istasyonlarının kurulduğu bölgeler ve sonuçlar ile ilgili de eleştirilerde bulunan Şahbaz şunları söyledi:

“Sağlık Bakanlığı’nın hava kirliliği ölçüm sonuçlarını düzenli olarak sisteme yüklemesi gerekir, ancak birçok yerde bu yapılmamaktadır. Ayrıca ölçüm istasyonlarının nerelere kurulduğu da önemlidir.

Eğer istasyonlar sanayiden gelen rüzgârın etkili olduğu bölgelere değil de farklı noktalara kurulmuşsa sonuçlar gerçeği yansıtmaz. Ölçüm istasyonlarının gerçekten şehirdeki kirliliği gösterecek şekilde dağıtılması gerekir.

İkincisi, ölçüm sonuçlarının kamuoyuna düzenli olarak açıklanması gerekir. Verilere ulaşamıyorsak ve istasyonlar doğru noktalara kurulmamışsa aldığımız sonuçlar gerçeği yansıtmaz”