HABERLER>GÜNCEL
30 Ekim 2021 Cumartesi - 11:13

Odalardan İzmir Depremi değerlendirmesi

İzmir Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle Egedesonsöz’e konuşan TMMOB’e bağlı odaların şube başkanları emsal artışı kararlarının sonuçlarını, yıkımlardaki asbest tehlikesini değerlendirdi

Odalardan İzmir Depremi değerlendirmesi

Metehan UD/EGEDESONSÖZ - İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim 2020'de meydana gelen ve 117 kişinin hayatını kaybettiği 6,6 büyüklüğündeki depreminin yıl dönümü nedeniyle konuştuğumuz TMMOB’ye bağlı İnşaat, Jeoloji ve Çevre Mühendisleri Odalarının  İzmir Şube Başkanları bir yıllık süreçte yaşananları ela aldı ve alınması gereken çözüm önerilerini hatırlattı.

Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Bora Sonuvar, bir yıllık sürecin zorlu geçtiğini ifade ederek “Bu süreç esnasında çok şükür bir deprem olmadı. Bu süreç ciddi bir bürokratik süreçte de yarattı. Büyükşehir Belediyesi mevzuatı zorlayarak süreci kısaltmak adına plan notlarını devreye aldı, özellikle deprem bölgelerinde. Mevcudu korumak ön plana çıktı. Bu tür işlere daha hızlı müdahale edebiliyor olmamız gerekiyor. Sisam Depremi sonrasında hala deprem yaratma riski olan faylarımızda bir kırılma yaşamadığımız için risklerimiz artmış olarak devam ediyor. Hasarlı bina stoğumuz ile beraber eski bina stoğumuz olunca riskimiz artmış oluyor. Bayraklı 70 km ötedeki uzak odaklı bir depremde etkilenen bir yer. Ancak bu bölgenin yakınımızdaki olağan şüpheli fayların yarattığı depremde nasıl bir tepki vereceği ile ilgili kafamızda net bir bilgi yok.” dedi.

‘EMSAL ARTIŞI İLE SORUNLARI GELECEĞE TAŞIYACAĞIZ’
Bu koşullar altında bir emsal artışına gitmenin geri dönüşü daha zor sürece sebebiyet verebileceğini dile getiren Sonuvar “Yeni binaları şu andaki mevzuatlara uygun yapsak dahi zemin ile ilgili bazı olumsuzlukları kaçıyoruz olabiliriz. Büyükşehir çok kapsamlı bir mikro bölgeleme çalışması yapıyor, mevcut riskleri hesap etmek için. Bu çalışma sonlanmadan emsal artışı gibi bir konunun hayata geçirilmesi çok riskli. Şunun da farkındayım ülke olarak zor dönemlerden geçiriyoruz. Dolaysıyla orta ve az hasarlı binalarda yaşayan vatandaşlarımızın çözülmesi gereken sorunları var. Bu bir trajediye dönüştü. Bu süreci geçici bir çözüm ile çözmeye çalıştığımızda bugünkü sorunu geleceğe taşıyor olacağız. O yüzden oda olarak en fazla esneyebileceğimiz şey plan notları idi emsal artışı ile bulandırıldı. Dolayısı ile emsal artışına siyasilerin dillendirdiği şekilde evet dememiz zor.  Şu anda gerçekten mağdur olan vatandaşlarımızın yaşadığı trajediden yola çıkarak emsal artışı savunulması depremzede vatandaşlarımıza çözüm diye daha kötüyü pazarlamak olur. o insanlara karşı yapılmış bir haksızlık olur” diye konuştu.

‘YERLEŞİME UYGUN OLMAYAN ALANLAR BOŞALTILMALIDIR’
İzmir’in fayların üzerine kurulduğunu hatırlatan Sonuvar şunları söyledi “Biz şu anda hareket eden bir aracın üstünde motor arızasını gidermeye çalışıyoruz. Bu kaotik bir durumdur. Çözüm için elimizdeki araçlar sınırlıdır. Bizim yapabileceğimiz en iyi çözüm en kısa zamanda kent merkezlerindeki riskleri net belirlemek, bir afet durumunda o planlara bağlı olarak neler yapabileceğimizi öğrenmektir. Diğer bir önlemse yerleşime uygun olmayan ama yerleştiğimiz mahalleleri, alanları boşaltılmalıdır. Örneğin heyelan bölgesi olan Kadifekale’nin 2007 yılında boşaltılması ve burada yaşayan vatandaşların Uzundere bölgesine taşınması buna örnek verebilir. Yeri geldiğinde bu tür önlemeleri göze almamız gerekiyor. Gayrimenkul üzerinden gelir elde etme anlayışımızdan uzaklaşmamız güvenli, dirençli ve doğa ile uyumlu kentleri oluşturmamıza yardımcı olacaktır.”.

‘EMSAL ARTIŞININ SONU YOK’
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulaş Ayatar da emsal artış kararlarının siyaseten alındığını belirterek “Bir siyasi parti liderinin yapmış olduğu açıklama üzerine emsal tartışması daha farklı bir noktaya taşınmış oldu. Siyaseten söylenen bu sözü de anlıyorum. Niye bir mağduriyetler var. Vatandaşın önüne çıkan maliyet bir engeline karşı böyle bir çözüm üretilmiş olunabilir. Sonuçta teknik eleman değiller. Bir meslek odası olarak bugün olayı o yapıyı yıkıp yerine başka bir yapı yapmak olarak görürsek ve maliyet açısından bakarsak bir çözüm olur mu, olur. Ama neticede o alanlar dışında çıkacak riskli yapılar var. Bu bir eşitsizlik de getirir. İkincisi yaymak da lazım ve sonu yok bunun. Çünkü yapı stoğuna güvenmiyoruz. İlçelerin belirlediği alanlarla sınırlı kalmayacak. Dolayısıyla emsal artışlarının getirdiği yoğunluk alt yapıya da yansıyacak. Bugün çözüm olarak gözüken bu karar yarın yeni sorunlar yaratacaktır” dedi.

‘KAMU GÜCÜ İLE ÇÖZÜLMELİDİR’
Çözüm önerisi olarak güçlendirme formülünü öneren Ayatar “Ama onun dışında güçlendirmenin imar hakkını da koruyacak bir yöntem olduğunu vatandaşların bilmelerini isteriz. Bir de ifade ettiğimiz konu da kamu gücü. Bu sorunların kamu gücü ile çözülmesidir. Bu konuda deprem vergileri öncesinde önlem alınsın diye verildi, yol yapılsın diye verilmedi. Kamunun da bu görevi üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Buradaki sosyal devlet anlayışını ifade ettiğimizde sanki bir hayaldan bahsediyormuş gibi geliyor. O yöne dönmek lazım. Güvenli yapılarda, sağlıklı bir çevrede yaşamamız bizim barınma hakkımızı aslında ortaya koyarak ifade etmemiz gerekir. Devletin bu hakkı tanıması ve vatandaşlar için hayata geçirmesi gerekir.”.

‘İZMİR VERGİLERDEN FAYDALANMADI’
Depremde yaşamını yitirenlerin, yıkılanların evlerin sorumluluğunun sosyal devlet ilkesi ile devlette olduğunu belirten Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman “Ölen 117 canımızı geri getiremeyiz ancak onların yakınlarından hepimizin özür borcu var. Devlet, nerede hata yapıldığını ortaya koymalı, bunun tekrar yaşanmaması için çözüm üretmeli, hayatını kaybeden insanlarımızın anısını yaşatacak bir yaklaşım sergilemelidir. Ancak bunu hangi kaynak ile yapacaktır? Bilindiği gibi 1999 depreminin ardından halk arasında deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisi toplanmaya başlandı. İzmir’de deprem oldu ancak depremden sonra toplanmaya başlanan bu vergilerden faydalanmak mümkün olmadı.  Deprem ile ilgili 6306 – 6A maddesinin işletilmesinden, sel baskınını önlemek için orman alanı ilan edilip ağaçlandırılan alanın rezerv alan ilan edilmesine kadar pek çok sorun yaşandı. En önemli soruna ise yanıt bulunamadı. Bu deprem neden bu kadar can aldı, sistemde hata neredeydi, neden bazı evler yıkılırken bazıları ayakta kaldı, bizlerin oturduğu evlerin bir sonraki depremde sağlam çıkacağının garantisi var mı? Neye dayanarak gelecek hayallerimizi ve umutlarımızı yeşerteceğiz.” dedi.

Emsal artışı kararlarına da değinen İlker şunları söyledi “ Bir bölgedeki plana esas nüfus yoğunluğu üzerinden okul, hastane, polis teşkilatı ve itfaiyeye ilişkin kararlar, su – kanalizasyon hatlarına ilişkin kararlar alınır ve netleştirilir. Plan yapılırken sosyal donatı ve yeşil alan miktarları da nüfus yoğunluğuna göre oluşturulur.  Nüfus öngörüleri elbette projeksiyonlar ile belirlenir.  Bu kararları atlayarak ben yaptım oldu ile nüfus yoğunluğunu arttırıcı kararlar verilemez. Eğer bu mümkün ise hepimizin oturduğu binalar kat sayısı kadar kat hakkını tüm binalara verip kimsenin cebinden para çıkmadan düzenli aralıklar ile şehri yeniden inşa etmek mümkün olurdu.”.

‘NEDEN ZIT KARARLAR ALINDI’
Yüzde 30’luk emsal artışı yaklaşmının gerçekçi olmadığını ifade eden Kahraman “Bildiğiniz gibi oluşturulan 7 proje alanında, yapı nizamı korunarak hazırlanan imar planı değişikliği ile; meri uygulama imar planında 8 kat olan yapı yükseklikleri zemin + 5 kat  olarak düzenlendi. Yani devlet kat sayısını azaltıp evleri küçülterek yoğunluğu düşürdü oysa bu alanlar haricindeki alanlarda büyükşehir belediyesi ada bazında %30 emsal artışı getirdi. Kamu yararına çalışan kurumlar aynı bölgede aynı soruna çare ararken neden birbirinin zıddı kararlar aldı. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Planlama işini şehir plancılarımıza bırakmalıyız. Yapılan çalışmalar askıya çıktığında tartışılır. Ancak %30 emsal arttırıyoruz gibi bir yaklaşım gerçekçi değildir. Bir defalık bile görmezden gelinemez.  Çözüm olarak sosyal devlet anlayışı ile ağır hasarlı binaların yeniden yapılması gerekir. İfadelerini kullandı.

Deprem için toplanan vergilerin bu kapsamda kullanılması gerektiğini hatırlatan Kahraman “Eğer ücretsiz yapılamıyor ise düşük faizli yirmi yıldan az ödeme planına sahip olmayan krediler kullandırılmalıydı. Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen, 1999 dan beri 22 yıldır toplanan ve her yıl zamlanan özel iletişim vergisi   ağır ve orta hasar alan binaların yapımında kullandırılabilirdi. Halen geç değildir. Tüm katılımcıların bir araya getirilerek problem nesnel olarak tartışılmalıdır. Çünkü henüz yanıtlanmamış sorular vardır. Deprem bir ülke gerçeğidir ve Türkiye bu konularla baş edebilecek mühendis ve mimarlar sahiptir. Beklentimiz bilimin ışığında konuya eğinilmesi ve gerekli düzenlemelerin kamuoyu önünde tartışılmasıdır. Bu yapıldıktan sonra bir sonra bizlerde bir sonraki depreme dirençli bir kent olarak karşı koyabiliriz.” dedi.

‘ASBESTLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMEDİ’
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay  da halk sağlığı riskine dikkat çekerek “ Geçen 1 yıllık sürede; depremin en çok etkilediği Bornova ve Bayraklı başta olmak üzere; 680 ağır,800 orta hasarlı binanın yıkımı ile birlikte yapım faaliyetlerinin bir arada yürütüldüğü bir şantiye alanında bu faaliyetlerin yarattığı çevresel etki ve riskler ile bölgede yaşamak zorunda olan yurttaşlarımız var. İzmir’i aylarca sürecek yıkım çalışmaları ve bununla birlikte yıllarca devam edecek kentsel dönüşüm süreci beklemektedir. Şehir içinde bina yıkımlarının yoğun bir şekilde devam ediyor olması ve özellikle doğru yıkım metodunun uygulanmaması, yıkımların kontrolsüzce ve önlem alınmadan yapılmakta olması, tozu dumana katarak yıkım yapılması, yıkım alanı çevresinde yaşayanların sağlığını ve uzun vadede şehrimizi çevresel boyutta olumsuz etkileyecektir. Yıkım süreçlerinde yaşanan toz, toz ile birlikte oluşan sağlık risklerinin yanı sıra özellikle asbest ve diğer tehlikeli atıklar ile ilgili çalışmalar ne yazık ki yürütülmedi. Bu sürecin içerisinde yaşamak zorunda olan vatandaşlarımızın maruz kaldığı toz,olası asbest ve gürültünün yarattığı, uzun vadede yaratacağı sağlık riskleri depremin uzun süreli etkileri olarak karşımıza çıkacak.” dedi.

‘YIKIMLAR YÖNETMELİĞE UYGUN DEĞİL’
Binaların kontrolsüz ve plansız yıkımı ile ortaya çıkacak asbest maruziyetinin öncelikle belediyelerin daha sonra da ilgili bakanlıkların ortak sorumluluğunda olduğunu belirten Kınay şunları söyledi “İzmir’de Belediyeler tarafından denetlenmeden ve hafriyat firmaları tarafından mevcut yönetmeliklere uygun olmadan yapılan bina yıkımları gözlemlenmektedir. Bu yıkımlar kentimizde asbest maruziyetine yol açmaktadır. 13 Ekim 2021 Tarihinde Binaların Yıkılmasına İlişkin Yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmelik kapsamında Bina Yıkım faaliyetleri sürecinde Atık Yönetimi, Asbest ve diğer tehlikeli atıkların yönetimine ilişkin Planların hazırlanması ve uygulama sürecinde denetimi ifadeleri  yönetmelikte yer alıyor. Yıkım faaliyetinin yarattığı çevresel etkilere ilişkin tespit, yöntem ve uygulama sürecinin tanımlandığı yönetmelik bir gelişme olarak görülse de ilgili mevzuatlara rağmen uygulama ve denetim sürecinde yaşadığımız eksiklikler var.”.

Kınay “Ancak yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihi 01.07.2022 olarak tanımlanmış. Yönetmelik kapsamında bakıldığında ise; kapsam dışı tutulan faaliyetler de değerlendirildiğinde ise söylem ve eylemler arasındaki farklılıkları da görüyoruz. Yaşadığımız depremden bugüne toplanma alanlarının yetersizliği, kentlerde yeşil alanlar ve yapılaşma sıkıntıları ile ilgili ortaya çıkan sorunlarda ise bir gelişme olmadığı ortada. Özellikle plan kararlarında yapılan değişiklikler ile deprem gerçeği ile yaşadığımız kentimizde , plansız kentleşme ve bunun getireceği sorunlar da büyüyerek devam ediyor. Sonuç olarak; geçen 1 yıllık zamanda acılarımız ,kayıplarımızın yeri doldurulamaz.. Ancak kayıplarımıza neden olan sorunların çözümü ve afetin etkileri kapsamında yıkım süreçlerinde yaşanan eksiklikler, yetersizlikleri ve olası depremlerde yaşanacakları da ortaya koyuyor.” ifadelerini kullandı.

 
Türkiye'nin Oscar adayı filmi belli oldu
 
Menemen'de görkemli açılış!
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
TC misafir 30 Ekim 2021 Cumartesi 14:37

Size kulak vereceklerine sizleri mağdur vatandaşlara hedef gösteriyorlar ama insanların bir ancak bölümü bunun farkında. Vatandaşlar sadece bu durumdan kimlerin çıkar sağlayacağını düşünmesi her şeyi açıkça ortaya koyacaktır. Odaların bilim insanlarının kötü görünmek pahasına yaptığı uyarılarla ne gibi çıkarları olabilir? Bir de işin içine müteahhitleri sokma gayretinde bulunanların ve tek çözümün bu olduğunu ifade edenlerin gerek siyasi gerekse maddi olarak herhangi bir çıkarı olabilir mi bir de bunlara bakmak lazım. Olan vatandaşa oluyor sorumlu sorumsuzlar ise suçu başkalarında arıyor.

Yorumu oyla      3      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
8 bin 585 yabancı terörist sınır dışı edildi
İçişleri Bakanlığı, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana ...
Sahil Güvenlik ekipleri her koşula hazır!
Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın özel dalış timleri, sel, deniz kazaları, ...
'İzindeyiz Atam' hayran bıraktı
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ...
 
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, yüzde 30 emsale karşı çıktı: Yıkılmış yere yeni bina olmaz
30 Ekim depreminin İzmir’de değil, Sisam adasında olduğunu hatırlatan ...
Oktay GÜÇTEKİN sordu, İZDEDA Başkanı Haydar Özkan yanıtladı... Depremin kalbinde 1 yıl
Oktay GÜÇTEKİN sordu, İZDEDA Başkanı Haydar Özkan yanıtladı... Depremin kalbinde 1 yıl
Ayda ÖZEREN yazdı... Atatürk ile röportaj: Benim en büyük eserim!
Ayda ÖZEREN yazdı... Atatürk ile röportaj: Benim en büyük eserim!
 
Ozan EKİZ sordu, Depremzede Gülçin Aykut Soydan yanıtladı... Oğlunun hayaliyle hayata tutundu!
Ozan EKİZ sordu, Depremzede Gülçin Aykut Soydan yanıtladı... Oğlunun hayaliyle hayata tutundu!
Uzman çavuş otel odasında ölü bulundu!
Bitlis Tatvan'da görev yaptığı öğrenilen Jandarma Uzman Çavuş Göktürk ...
İşçilerinin kaldığı konteyner cayır cayır yandı!
Kağıthane'de inşaat işçilerinin kaldığı konteynerler, çıkan yangında küle ...
 
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva