Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması Ödül Töreni'nde katılımcılardan 'basın özgürlüğü' vurgusu

EGEDESONSÖZ / 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Konak Belediyesi işbirliği ile bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması Ödül Töreni, pandemi koşulları nedeniyle online olarak düzenlendi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, gazeteci Pınar Türeç, Uğur Dündar, Fatih Portakal, İsmail Saymaz, Müyesser Yıldız, Ercan Akyol, Ünsal Ünlü, Yaşar Aksoy, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan katıldı.

Yarışmayı hazırladığı karikatür ile Orhan Öztürk kazanırken, programa katılan isimlerden Gazeteciler Günü hakkında görüşlerini de belirtti.

BATUR: "ÜLKEDE ÇALIŞAN GERÇEK GAZETECİLER BIRAKILMADI"
4'ncü Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması Ödül Töreni'nin açılış konuşmasını gerçekleştiren Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, tutuklanan gazetecilere dikkat çekti. Batur, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde sizlerle online da olsa bağlantı kurarak bir arada olabildiğimiz için çok mutluyum. İBB Başkanımızın da yoğun programı vardı ancak bizi kırmadı, bu ödül töreninde yanımızda oldu. Bugün 10 Ocak siz gazeteci arkadaşlarımızın emeklerinin tanınma günü. Coşku ile kutlamak, bugünün önemine dair güzel söylemek gerekir aslında ancak doya doya kutlayamıyor ve söylemiyoruz.  Nasıl bulalım? Gün gazeteciler günü ancak ülkede çalışan gerçek gazeteciler bırakılmadı. Bugün ülkemizi yöneten iktidar yüzünde yüzlerce basın mensubu hapiste.  Ne yazık ki iktidar bu durumu kullanıyor, kendinden olanı destekliyor, eleştiren olduğu zaman basın ilan kurumunu cezalandırıcı bir alan gibi kullanıp her türlü olanağı kullanıyor. Gerçek gazetecilik yapma koşulları ülkemizde çok ama çok ağır. Aslında 10 Ocak Gazeteciler gününüz kutlu olsun demek isterdim ancak diyemiyorum. Bir gün siz çalışan arkadaşlara çalışan gazeteciler gününüz kutlu olsun demek isterdim. Sizlerle yan yana olmak isterdik ancak pandemi nedeniyle yaşam şekillerimiz değişti. Bugün önemli bir çalışmaya imza atıyoruz. Bugün 4'ncüsünü düzenlediğimiz Eflatun Nuri uluslararası karikatür yarışmasının da pandemi dönemi konu seçildi. Bende yarışmamıza katılacak eserleri merakla bekliyordum ve sonuç bizi yanıltmadı. Yapılan eserler günümüze ışık tuttu. Birincilik ödülünü alan karikatüristimiz maskesi yüzüne dikilen bir sağlıkçıyı çizmiş. Gerçekten sağlıkçılarımıza teşekkür ederiz, kendi hayatları pahasına sahada görev yaptılar. Hep birlikte daha fazla kayıp vermeden büyük bir umutla bu dönemi geride bırakmayı bekliyoruz. Türkiye'de hemen her dönem en ağır darbeleri alan kesimde gazeteciler. Sizlerin özgür basın mücadelesinde her zaman yanınızda olduğumuzu söylemek isterim. 2021 yılının tüm ulusumuza sağlık olmak üzere, mutluluk ve başarı getirmesini temenni ederim. Bu yıl hak ve adaletin öne çıktığı, özgürlükler yılı olur" dedi.

DİKMEN: "GÖNÜL RAHATLIĞI İLE KUTLAYAMAMANIN HUZURSUZLUĞU İÇERİSİNDEYİZ"
Ödül töreninde konuşmasını gerçekleştiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ise bugünü artık 'Çalışamayan gazeteciler günü' olarak ifade ettiklerini söyledi. Dikmen, "Biz çok uzun zamandır çalışamayan kavramını kullanıyoruz. 4'ncüsünü düzenlediğimiz yarışmada her yıl 10 Ocakta gerçekleştirerek böyle bir geleneği sürdürüyorduk ancak pandemi koşullarında bu buluşmayı gerçekleştirmeye getirdi. Bizde çalışamayan gazeteciler gününde, o mücadelenin simgesi haline gelmiş çok önemli gazeteciler ile de bir arada olalım. Basın ve ifade özgürlüğünden karikatüristlerinde nasibini aldığımız düşünerek kazanan isimlere ödüllerini o gazeteciler versin istedik. 1961 yılında Türkiye'de basın emekçilerinin sosyal ve ekonomik haklarını konula alan 212 sayılı Basın Yasası'nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak günü 10 yıl kadar gazeteciler günü olarak kutlandı. 12 Mart sonrasında çalışan gazeteciler günü odu. Gazeteciler için her zaman çok önem arz eden gündü. Bu günlere baktığımızda basının ifadenin bu ülkede gördüğü baskı ve zulüm  bizi çalışamayan günü olarak anmaya getirdi. Türkiye'de gazetecilerin yüzde 25'i işsiz. Ekonomik ve siyasi baskıların arttığı gazete ve TV'lerin kapanmak zorunda kaldığı dönemde mesleğimizin onur gününü ne yazık ki gönül rahatlığı ile kutlayamamanın huzursuzluğu içerisindeyiz. Yaşadığımız dönemde tutsak edilen sadece gazetecilerin kalemi değil, halkın ifade ve haber alma özgürlüğüdür. Kutlama günlerinin geleceğine inanıyoruz. Basın özgürlüğü cephesinde değişen bir şey yok, hava her geçen gün kararıyor. Ancak basın kalemle, yazıyla direniyor" dedi.

SOYER: "BUNUN DEĞİŞECEĞİ YÖNÜNDEKİ UMUDU HEP KORUDUK"
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, mevcut üzücü ve kırıcı tablonun değişeceği yönünde umudunu koruduklarını belirtti. Başkan Soyer, "Haber alma hürriyetin insanın temel haklarından biri. O sekteye uğradığı zaman çok ağır bir tahribat ortaya çıkıyor. Baskı ve korkuyla, tehditle haber almanın önü kesildiğinde, iftira ve yalanlarla halkın beslenmesi gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Bu son derece üzücü ve kırıcı bir tablo haline geliyor. Bunun değişeceği yönündeki umudu hep koruduk. Pandemiye rağmen bu buluşmayı bu yarışma, hayatın akacak bir damar odluğunu gösteriyor. Diliyorum ki önümüzdeki yıl, 2021 yılı ve sonrasında haber alma hürriyetinin önünün açıldığı, gazetecilerin gerçekten özgür olduğu ve emeklerinin karşılığını aldığı bir hayat mümkün olur. Karikatür evrensel bir dil ve evrensel zekanın buluşma alanı. Son derece değerli ve ilham verici bir sanat. O nedenle Seferihisar Belediyesi'nden başlattığımız bir uygulama vardı, karikatür evleri açmak… Buna Konak ve İzmir'in çeşitli yerlerinde fırsat bulabileceğimizi düşünüyorum. Buna hazır olduğumuzu söylemek isterim. Ben bugün yarışmaya katılan ödül alan tüm yarışmacıları kutluyorum. Enseyi karartmayacağız, daha aydınlık Türkiye'yi kurmak için elbirliği ile çalışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

SERTEL: "YEREL YÖNETİMLER TARAFINDAN DESTEKLENMESİNİN YOLU ARANMALIDIR"
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili ve TGF ve İGC Onursal Başkanı Atila Sertel, yerel yönetimlerin, yerel basına sahip çıkması gerektiğini vurguladı. Sertel, "Bugün 10 Ocak gazeteciler günü. Aslında 10 Ocak 1961 ile 1971 arasında bayram olarak kutladığımız, 4 Ocak 1961'de gazetecilere güvenceler getiren yasanın kutlama getiren gelenek bu günlere geldi. Burada bulunan gazeteciler de biliyor ki geçmişteki gazetecilik ile bu günü değerlendirmek mümkün değil. Özgürlüklerin ve kalemin özgür olduğu dönemlerde toplumunda, gazeteleri okuyan insanların daha mutlu olduğu ve kendi ifade edebilen günlerdi. Araştırmacı gazetecilik vardı ve insanlar gazetecilerin soru sorabildiğine şahit oluyordu. Biz okurken, Uğur Mumcu ve Uğur Dündar'ı örnek alırdı. Hepimiz onlar gibi dürüst ve onurlu gazetecilik yapmak isterdik. Süleyman Demirelleri, Turgut Özalları beğenmediğimiz dönemlerde karikatürleri beğenmediğimiz dönemlerde rahmetli Özal'ın o karikatürlerden kendi ofisinde sergi açtığına tanık olan bir kuşağız. Ancak bu dönem ise karikatürün yargılandığı ve karikatürü paylaşan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte hakkında fezleke hazırlanan milletvekillerinden biriyim. Bugün elbette ağlama dünü değil. Bugün mücadele günü. Biz en kötü koşullarda, zindanların gazeteciler ile doldurulmuş olduğu dönemde özgürlükleri almış insanlarız. Bizim önümüzde bir hedef var, bu hedefte Türkiye'de demokrasiyi sağlamak. Burada herkesin üstüne düşen görevler var. Gazeteciler elbette korkusuz olacak. Misket Dikmen'in söylediği rakamlara göre yüzde 25'i issiz olan gazeteciler için mecraların açılmasına yönelik olağan üstü bir destek sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yerel yönetimlerde bizim belediye başkanlarımızın bu konudaki mücadeleci tavrını arttırması gerektiğini düşünüyorum. 3-5 televizyon, 3-5 yaygın gazete ve yaygın yerel gazetelerin mutlaka yerel yönetimler tarafından desteklenmesinin yolu aranmalıdır. Bugün yapılan ödül törenin de diğer belediyelere örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Ben bir gazeteci olarak bunları söylemek isterim. Basın kartı ile ilgili CİB dürüst namuslu insanların katına ipotek koyması ve  basın yıpranma hakkının basın kartına bağlanmasını anlatmakla mükellefiz. Emeklilikteki yıpranma payını bile kendi yandaşlarına vermek isteyen iktidarın artık gitme vaktidir. Önümüzdeki ilk seçimlerde onu ve partisini mutlaka siyasi partiler mezarlığına gömeceğiz. Sonrasında da inşallah ifade özgürlüğü için gerekli çalışmaları yapacağız" ifadelerini kullandı.

DURMUŞ: "GAZETECİLİK YAPANLARIN YÜZDE 40'I BASIN KARTINA SAHİP"
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş ise, gazetecilerin sıkça dile getirdiği 'Basın Kartı' sorununa dikkat çekti. Durmuş, "Bugün 10 Ocak basın bayramı. Gazeteciler için bayramın 60'ncı yıl dönümü. Bugün hala birçok tartışmanın odağında olan Gazeteci kime hizmet eder tartışmasının en önemli cevabı 1961 yılında çıkartılan Basın Gazetesi'nin manşeti şuydu 'Daima halka hizmet ederiz'. Çünkü gazetecinin görevi budur. Bugüne geldiğimizde ve sonrasında gazetecilerin sendikalı çalışma yılları refah açısından daha üst düzeyde geçen yıllar. Medya patronlarının biraz yapısının değişmesi, iktidarların değişmesi sürecine kadar. 10 Ocak gazeteciler gününü meslek odaları kutlamıyoruz diyorlar, bizde kutlamıyoruz, çünkü kutlanacak bir tablo yok. Gazetecilik okullarından meslek olanların büyük çoğunluğunu dahil etmeyerek, kayıp dışı çalışmalar ile mesleğimizdeki işsizlik oranı yüzde 30 civarında. Bu yine TÜİK'in verdiği rakamlar. Kaç kişi çalışıyor diye hep sorulur bizde, sektörümüzde sigortalı olarak çalışan gazeteci sayısı 22 bin 574. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının verilerine göre ise 17 bin 500 kişi. Bunlar tabi Türkiye'de gazeteciliğin gelindiği noktalar açısından söyle önemli bir nokta, sürekli küçülen bir sektör var. İnternet medyasına yönelen bir durum var ancak oradakilerin de gazeteci olarak kabul edilmediği bir dönem var. Bu günün bayram olmasını sağlayan şey o günkü gazetecilerin gücüydü. Biliyorsunuz ki Basın Enformasyon kapatılıp Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığına çevrildiğinden beri şu an basın kartları komisyonların da meslek örgütleri ve temsilcileri yok. İletişim başkanın tercih ettiği kişiler yer alıyor. Türkiye'de şu an çalışan sadece 9 bin gazetecinin basın kartı var. Aktif olarak gazetecilik yapanların yüzde 40'ı basın kartına sahip. Sadece Türkiye'de aktif olarak çalışan 22 bin gazeteciden sadece 9 bini yıpranıyor ve sadece onların erken emeklilik hakkı var. Böyle bir kara tablo var" diye konuştu.

SAYMAZ: "SİZİN DE TERCİH ETTİĞİNİZ İSİMLERSE NİYE BUNLAR YAPILIYOR BU İSİMLERE"
Konuşma yapan gazeteci İsmail Saymaz, programa katılan gazeteciler üzerinden hükümete yüklendi. Saymaz, "Aslına sizin kendimi dışarıda bırakarak, sizin burada karikatüristleri davet ettiğiniz gazeteci topluluğu bile Türkiye'de mesleğimizin hangi aşamada olduğunun kanıtını sunuyor. Burada bulunanlar sadece muhalif olduğu için değil, mesleğini en üst seviyede yaptıkları için belirli yaptırımlara maruz kaldılar. Şu an bu gazeteci topluluğu ne kötü gazeteci oldukları için, ne yetersizlikleri için bugün geçmişte oldukları yerde değiller. Bugün bile bu isimler Türkiye'nin en güvenilir gazeteciler içerisinde sayılıyorlar. Beni de bu saygın isimlerin yanına yazdığınız için teşekkür ederiz. Geçen yerel seçimde İmamoğlu ve Yıldırım tartışmasını kim sorsun dediler ve akla gelen isimlere bakın… İnsan düşünüyor, bütün kamu kuruluşları, devletin bütün olanakları sizin satılmadığı için bayide tuttuğunuz basına akarken, neden size destek verdiğini açıkça beyan eden isimler arasından birini seçmediniz de niye Dündar, Portakal ve Küçükkaya'ya başvurdunuz? Madem bunlar sizin de tercih ettiğiniz isimler ise niye bunlar yapılıyor bu isimlere. Bu bile iktidarın aslında işsiz bıraktığı, işsizlik tehdidi ile kenarda bıraktığı gazetecilerin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor" dedi.

PORTAKAL: "SIRTINI GÜÇLÜYE DAYAMIŞ İNSANLARIN BU GÜNÜ KUTLAMASINI İSTEMİYORUM"
Yakın bir zamanda mesleği bıraktığını duyuran gazeteci Fatih Portakal ise, sırtını güçlüye yaslayanların bu gün hakkında bir şey söylememesi gerektiğini ifade etti. Portakal, "Ben İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim, mesleğe de İzmir'de başlamıştım. O yüzden bu isimler ile aynı karede olmak benim için çok büyük mutluluk. Zor bir ülkede yaşıyoruz ancak zorluklara göğüs germekte gerekiyor. Ben bırakırken korktu kaçtı diye ifadeler kullandılar ancak benimki sadece bir tercihti. Ben hala dijital ortamda insanların sesini duyurmaya çalışıyorum. Bu dijital ortamın bizler gibi gazeteciler için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. İnsanların sorgulatmaya yöneltiyorum sosyal medyada sadece. Sorular sorarak veya insanların kafaları kurcalayarak yaptığım bu. Yeter ki insanlar sorgulasın. Ben bugün çalışan çalışmayan, çalıştırılmayan onların bu günü ben kutlamıyorum. Çünkü onlar bunu hak etmiyorlar. Onursuz olanların da bugün ile ilgili yazmaya, mesaj atmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Sırtını güçlüye dayamış insanların bu günü kutlamasını istemiyorum. Yaşamak tabii ki önemli ancak bıraktığımızda nasıl anıldığımız da çok çok önemli. Bizler iktidarda bu parti olduğu için değil, benim mücadelem iktidarda olan partinin yaptığı adaletsizlikleri için. İleride bu iktidar gittiğinde gelen parti de aynısını yaparsa ben aynı şekilde yine karşılarında olacağım" diye konuştu.

ÜNLÜ: "YAPMAMIZ GEREKEN MESLEĞİN EVRENSEL İLKELERİNE SAHİP ÇIKMAK"
Ünsal Ünlü ise "Gazeteciliğe bakış çok değişti. İlk haber müdürüm bana muhabir taş gibidir her yere fırlatırsın demişti ben şaşırmıştım. Şimdi işimi burada 12 metrekarelik odada mesleğimi yapıyorum. Bunun bu iktidar ile bir alakası yok. Türkiye'de medyanın hep kirli bir yönü vardı, bu iktidar çok başka bir sistem oluşturarak kendi medyasını oluşturdu. Farkı bu. Yarın bu iktidar değiştiğinde yarında ihtiyaç olacak bize. Medyanın dönüşümünde dijitalleşme olacak. Ben üzerinden 30 yıl geçtikten sonra Uğur abiye yine aynı şeyi diyeceğim. Bizim yapmamız gereken mesleğin evrensel ilkelerine sahip çıkmak" dedi.

AĞIREL: "EĞİLMEDEN BÜKÜLMEDEN YAZAN BÜTÜN GAZETECİLERİN GÜNÜNÜ KUTLUYORUM"
Gazeteci Murat Ağırel ise eğilmeden, bükülmeden yazan bütün gazetecilerin gazeteciler gününü kutladığını söyledi. Ağırel, "Ne yazık ki bizler gazetecilik yaparken başımıza gelecekleri de öncesinden tecrübe ediyoruz. Daha öncesinde de yazarken başıma gelecekleri biliyordum ve tutuklandım. Bununla da tutuklanacağımı ya da dava açılacağını tahmin ediyoruz. Yazmak bu ülkede terörle eş değer hale getirildi. Ben mesleğimi icra ederken uğurların ışığı var diyorum. Birisi abim büyüğüm Uğur Dündar, diğer ise Uğur Mumcu'ydu. Eğilmeden bükülmeden yazan bütün gazetecilerin bu gününü kutluyorum" dedi.

PEHLİVAN: "UMUT AŞILAMAMIZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
3'üncülük ödülünü veren Barış Pehlivan ise, "Biz bu gerçekleri yazmaya devam etmemiz gerekiyor. Bununla birlikte bizim umut aşılamamız gerektiğini düşünüyorum. Gazeteciler olarak bizim dayanışmaya dair bir sorumluluğumuz olduğunu düşünmüyorum. Gazetecilerin bence dayanışmada iyi bir sınav verdiğin düşünüyorum. Gerçeği yazmakta daha fazla inat etmeliyiz. Bugün Çalışan Gazeteciler günü, Oda TV 311 gündür kapalı. Nedenini bilmiyorum. Oda TV'nin kapalı olduğu 311 günde 42 milyondan fazla telefon ve bilgisayardan girildiğini görüyoruz" diye konuştu.

YILDIZ: "YÜREĞİMİZ OLDUĞU SÜRECE BİZ BU GÜNLERİ AŞACAĞIZ"
İkincilik ödülünü veren Müyesser Yıldız ise; "Bugün meslek büyüklerimin değerlendirdiği gibi dünyada 154'ncü sıraya gerilemişiz. 2002'de 99'uncu sıradaymışız. Bunu başarı say arsak evet iktidar basın özgürlüğünde başarılı olmuş. Bende merak ettim 10 Ocak ile ilgili ne mesaj paylaşacaklar diye. Bir profesör mesaj attı gününüzü kutlayacağız ama yüzüm yok diye. En örgütlü yine bizleriz, hala ayaktayız. Birçok meslektaşlarımız teslim olsa da bizler ayaktayız. Yüreğimiz olduğu sürece biz bu günleri aşacağız diye tahmin ediyorum" dedi.

DÜNDAR: "İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ATMOSFERİ DAHA İYİ ANLATACAK BİR ŞEY YOK"
Yarışmanın birincilik ödülünü veren gazeteci Uğur Dündar, Olay TV üzerinden medyanın durumunu örnek gösterdi. Dündar, "Gerçekten çok heyecan verici bir organizasyon. Başından beri tüm konuşmaları izledim. Tarihe not düşmek amacıyla "Kahramanları olmayan ulusların gelecekleri de olamaz, şu anda karşımda mesleğimizin ve ülkemizin kahramanlarını görüyorum" dedi. Fatih Portakal, Dündar ailesini mahsur bırakıp gitti. Ben eşim ve çocuğum Portakalın sosyal medya tabiri ile fanlarıydık. Bazen adını koyamazsınız onun, içinde bulunduğunuz ortamın sizde yarattığı duygular, hiç hak etmediğiniz saldırılar, zaman zaman bu mesleği niçin yapıyoruz dedirtecek melankoliye sürükler insanı. Fatih'in kararına saygı duyuyorum ancak gün gelir aynı duyguyu yaşayan gazeteciler ben bu mesleği iyi ki yapıyorum diyerek yollarına devam ederler. O çok az kişiye nasip olan ekran başarısı ile bu karanlık dönemde, görevini hakkıyla yapan meslektaşlarımızdan biri olarak tarihteki yerini aldı. Bana göre mesleğimiz açısından en hüzün veren karikatürü Olay TV'nin 1 ay içerisinde açılıp kapanmasıdır. İçinde bulunduğumuz atmosferi daha iyi anlatacak bir şey yok gibi. Cemiyetimizin onursal üyesi Atila Sertel'e de programı başından itibaren takip ettiği için çok teşekkür ediyorum" diye konuştu.