CHP’li Kılıç'tan iktidara eleştiri: Oy verenler ‘keşke elim kırılsaydı’ diyor!

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç SonSözTV’ye konuk oldu. Gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtlayan Kılıç, “tam kapanma” ve koronavirüs sürecini değerlendirirken, İzmir gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Tam kapanma kararları çerçevesinde İzmir'de trafiğin biraz hareketli ama sokakların son derece sakin olduğunu, yollarda bakım onarım çalışmalarının yapıldığını belirten Kılıç, "İlginç bir İzmir sabahı. Sokağa çıktığımda hafta başı gibi hissetmedim" dedi. Aşılandığını, şu ana kadar koronaya yakalanmadığını anlatan Milletvekili Kılıç, "Koronayı hafif atlatanlar oldu, hayatını kaybedenler oldu. Umarım en az kayıpla atlatırız ama maalesef ülke böyle yönetilirken bu temennimiz pek mümkün değil. Birçok konuda olduğu gibi pandemi süreci de yönetilemedi. Ekonomik açıdan da en zor geçiren ülkeler arasındayız" diye konuştu.

PANDEMİDE İKTİDAR, SAĞLIK KONUSUNDA DA SINIFTA KALDI
Pandemi sürecini değerlendiren CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, şunları söyledi: "İlk başta Sağlık Bakanı’na destek açıklamalarında bulunuyorduk biz de. Siyasette muhalefet olabilirsiniz ama doğru işleri takdir de etmelisiniz. İlk dönem iyi bir süreç geçirildi ama sonra sürecin devamında şeffaf olmadığını fark ettik. Rakamlar farklı çıktı, vaka ayrı, hasta ayrı verildi. Aşıda da şu an kaos var. Aşıların kaybolması, geliş sürecinde sıkıntılar... Hem siyasetçilerde hem vatandaşlarda güven kaybı oldu. Tabip odaları sürecin dışına itildi. Bunlar da soru işaretlerini artırdı. Eğer eşgüdüm çalışılabilseydi başarılı olabilirdi. Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliğini, bizleri bir kenara koydu. Cumhurbaşkanı’yla çelişen ifadeler dile getirildi bakan tarafından. Aşı gönderildi başka ülkelere, ben de isterim herkes aşılansın ama öncelik kendi vatandaşımız aşı olmalıydı. Şimdi de süreler uzatıldı, bu konuda çok şikayet alıyoruz. Yeniden sisteme girenler aşı tarihlerinin değiştiğini gördü. Verilen saatlerle ilgili sorunlar oluştu. Aşı randevuları çok sık arayla verilmiş. Nereden bakarsanız, elde kalan bir süreç. Her konuda olduğu gibi pandemi konusunda da iktidar sağlıkta sınıfta kaldı."

PANDEMİ DEĞİL, KÖTÜ YÖNETİM İNSANLARIMIZI ÖLDÜRDÜ
"Vakalar inanılmaz boyutta. Pandemi sürecinde verilen kararlardan kaynaklı sıkıntılar var. Tam kapanmada işçi emekçi çalışıyor, kendisine çalışanlar çalışmıyor. Gerçek bir tam kapanma olsaydı, bu boyuta gelmezdik. Baştan beri süreç, o kadar kötü yönetildi ki, kafalar karışık. Cumhurbaşkanı her açıklama yaptığında insanlar bilmece çözer hale geldi. Haritalar ortaya çıktı, rengarenk Türkiye, sonra kıpkırmızı oldu. Bir çok insana ceza kestiler ama lebalep kongreler yaptılar. Size yasak, bize yasal, anlayışı devam ettirildi. Tutarsız bir şekilde pandemi yönetildi. Pandemi değil, sürecin kötü yönetilmesi öldürdü insanları."

TAM KAPANMA, HİZMET SEKTÖRÜNÜ ÇOK ETKİLEDİ
Pandemi nedeniyle alınan kapanma kararlarının en çok hizmet sektörünü etkilediğini belirten Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, "İki kahvehane işletmecisi intihar etti" dedi ve şunları söyledi:

"Bir günde 4 kişiyi kaybettik, 4 intihar oldu. Bir esnaf, oğlum beni affet, diye not bırakmış. Çok zor bir süreç insanlar için. Günlük yevmiyeyle çalışanlar için ayrı zorluğu var. Düğün sektörü inanılmaz etkilendi. Bir ara 50, bir ara 30 kişiye izin verdiler. Bu sektör çok geniş bir sektördü. Etkilenmeyen sektör yok. Pandemi ülkede nasıl geçti derseniz, ekonomik açıdan en büyük örnek, bu intiharlardır. İnsanlarına dayanma gücü kalmadı. 3 ay kapandılar, açıldıklarında büyük borç yükü, sonra yeniden kapanma, birçok kapanma süreci. Öngörülebilir bir süreç de değildi. Kiralar 5 bin lira. Eğer siz 750 lira yardım ettik, derseniz buna kargalar bile güler. Borçları yapılandırdılar ama iş yapamamış ki esnaf, nasıl ödeyecek ödeme vakti geldiğinde. Yapılandırma yapıldı, ödeyemedik, diyor esnaf. Kendi yandaş şirketlerini rahatlatırken sus payı veriyorlar. Öteki tarafta intihar boyutu var. Dükkanları kapattı esnaflar. Kısa çalışma ödeneği yeterli değil. Eskiden 100 lirayla gidilen pazar, bugün 200-250 lira. Turizm sektörü de battı. Açıklanan paketlere bakıyoruz, paketler birkaç şirkete yarıyor. Zincir marketler kazandı, küçük esnafa olan oluyor. Zincir marketler her şeyi satıyor. En son Kars’ta gittiğimiz her esnaf şikayet ediyor ‘Onlar da iş yapsın ama onların kazandıkları para Kars’a kalmıyor’ diyordu.  Zincir marketlerin parası şehirde dönmüyor. Küçücük mahallede 3 tane 3 harfli market var. İnsan evinin anahtarını küçük esnafa bırakırdı. Sosyal bir olguydu küçük esnaf. Devletin sosyal olarak yardım etmesi gerekirken, bu sosyal olgu da bozuldu. Bu alanda da devlet yalnız onları bıraktı. Artık alınacak gönül kalmadı sahada, 100 lirayla, 500 lirayla.""

Küçük belediyelerin, belli bir nüfusa orantılı olarak İller Bankası'ndan pay aldığını, nüfus belli bir sınırı geçtiğinde o payın arttığını hatırlatan Kılıç, "Kapanmadan bir gün önce Bodrum yolunda trafik tıkanmış. Çeşme, Seferihisar gibi yerler fazlasıyla dolmuş. Bu durumda aslında vatandaşa da kızamazsınız. Bunun planlanması gerekiyordu. Öngörmek gerekiyordu. Nüfusu iki, üç, hatta 10 katına çıkmış ilçelere ek destek sağlanmıyor, kendi yağınızla kavrulun, diyorlar" dedi.

AK PARTİ'YE BAĞLANMIŞ İNSANLAR, ARTIK YAKA SİLKİYOR
Kılıç, pandemiyle çöken ekonominin siyasete yansıması konusunda şu görüşlere yer verdi: "Ekonomi masası ayrı, esnaf masası ayrı geziyor. Tabiri caizse kapı kapı geziyoruz. Şehrin nabzını tutup genel başkanımıza iletiyoruz. Ben çok anket bazında siyaset yapan biri değilim. Bir vatandaşımız Kars’ta, ‘yıllarca su MHP’ye niye oy verdim, elim kırılaydı vermeseydim, bir kelime hakkımızı savunmadı’ dedi. Yıllarca büyük umutlarla AK Parti’ye bağlanmış insanlar ‘AK Parti'nin iç yüzünü bilmiyorduk, zor zamanlarımızda yanımızda görmüyoruz’ diyorlar. Kurucu üyeler bunları söylüyor. Şimdi ‘elim kırılaydı’ diyor. Yüzde 60-70 yaka silker duruma gelmiş. Gittiğim illerde, köylerde, genel bir siyaset yürüyor, ekonomik kriz devam ediyor ama vatandaş şimdi tamamen hissetmiş durumda. Bunun sorumlusu kim? 18-19 yıldır ülkeyi yöneten iktidar. Vatandaş bunun farkına varmış. İlk başta dertlerini anlatmıyorlar, biz de siyaset yapmıyoruz. Sohbet ilerlediğinde herkes derdini rahat rahat anlatmaya başlıyor."

DEPREMİ BİZ DE UNUTMADIK, YAŞAYANLAR DA UNUTMADI
CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, İzmir depremi sonrası gelişmeleri şöyle değerlendirdi: "Depremin olduğu günden bu güne kadar ana gündemimiz deprem. Sıcağı sıcağına bize ‘aslında en büyük sorunumuz unutmak’ denmişti. Deprem oluyor, 1-2 ay geçiyor sonra her şey normale dönüyor. İşte bu farkındalığı artırmak gerekiyor, bunu konuşmuştuk komisyonda. Sanki bir an İzmir genelinde unutuldu gibi görülebilir ama bunu yaşayan arkadaşlar unutmadı. Bizler de unutmadık. Evini kaybeden, yakınını kaybeden, ağır hasarlı olup çıkmak zorunda kalan, yapılan evlerle ilgili kredi sorunu yaşayan ve bu süreci yürütenler unutmadı. Biz de zaten unutmadık. Bildiğiniz gibi Kamil Hoca’yla (Sındır) ben İzmir’den deprem komisyonundayız, diğer 3 arkadaşımız daha var 5 milletvekiliyiz deprem komisyonunda. Yaklaşık 4 ay boyunca 70 küsur kamu kurumunu dinledik. Saatlerce çalışmalar yaptık. İzmir’de, Elazığ’da incelemelerde bulunduk. Şimdi bir taslak rapor çıkmak üzere. Bizlerinde görüşleri alındı bu çerçevede. 2-3 aylık süreci var raporun çıkmasının toplamda. Kapanma bittikten sonra çıkacağını ümit ediyoruz. Biz şu anda önerilerimizi yazdık. Önerilerimizden sonra da araştırma komisyonu önerilerimizi topluyor, gelecek olan taslak rapora bakıyoruz eğer hakikaten bizim sunduğumuz katkılar varsa şerh yazmayız. Ama baktık bizim koyduğumuz katkılar yok; işte imar barışı gibi yürütülürse süreç, bakış açısı öyle olursa o zaman tabii ki şerh koyuyoruz ve onunla ilgili çalışma yürütüyoruz. Daha sonra meclise iniyor, bu rapor okunuyor, üzerine tartışmalar geliyor. Mecliste hiç deprem unutturulmadı. Hemen hemen her hafta bir arkadaşımız depremle ilgili konuşmalar yaptı. Ya bir dakikalık konuştu, ya başka bir kanunun içeriğinde konuştu. Biz depremle ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Bu vatandaşlarında bir çoğu hem bana hem Kamil Hoca’ya sürekli ulaşıyor, takip ediyoruz. DASK ile ilgili bir sorunları vardı, o sürecin birçoğunu çözmeye çalıştık ve çözdük. Ve diğer sorunlara ilişkin de soru önergeleri düzenliyoruz, kanun teklifi yapıyoruz. Genel araştırma komisyonunun raporuna da sunduğumuz öneriler de vatandaştan aldığımız önerilerle, bilgilerle oldu. Çünkü yaşayan bilir, canı yanan bilir sorunları. Oturup Ankara’dan önerilerde bulunmak olmuyor. En iyi kanunları yapabilirsin, en iyi anayasayı yapabilirsiniz ama uygulanabilir olmadıktan sonra bir derde deva olmuyorsa hiçbir anlamı yok. O yüzden biz, süreci buradaki depremzedelerle birlikte yürüttük. Hep irtibat halindeydik. Bu başka alanlarda olan çarpık bakış açısı konu deprem bile olsa devam ediyor. Biz bunu ısrarla siyaset üstü götürmeye çalıştık. Hatta ilk toplantıda ‘Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak diye değil, Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili olarak buradayım. Deprem hepimizin canını yakabilir, hepimiz bir yakınımızı kaybedebiliriz. Malımızı, mülkümüzü kaybederiz, ha belki onlar telafi edilebiliyor ama insanlar 40 yıl çalışmış emekli olmuş, zar zor bir ev almış bir anda tuzla buz oluyor ortada kalıyor’  dedim. Tabii can önemli ama insanların birikimleri de önemli, yıllarca emek vermişler. Deprem çok ciddi bir konu ve çok sık gündeme getirmek gerekiyor. Belki zaman zaman kamu spotlarıyla, belki animasyonlarla. Çünkü bu deprem bilincinin çocukluktan başlanması gerekiyor. Belli bir yaştan sonra olması çok kolay değil. Belki okullarda bir deprem eğitimiyle, bu deprem eğitimi sadece ‘yaşam üçgeni oluşturdun, kafanı arkana koydun’ böyle de olmamalı. Deprem farkındalığı bir bakış açısı haline getirilmeli. Bu inşaatın yapım sürecinden biraz içine ahlak da giriyor. Şimdi gözaltılar var, o dosyayı da takip ediyoruz yakından. Deprem geneline baktığında farkındalık isteyen ve ciddiyetle bakılması gereken bir konu. Çünkü Türkiye deprem kuşağında. Bugün İzmir’de olur, yarın Hatay’da olur. En çok korkulan ve beklenen İstanbul depremi var. Tabii ki her yer çok kıymetli ama İstanbul’un çökmesi demek geri kalanda çöküş demek. Biz takip ediyoruz, zaman zaman da gündeme getiriyoruz. Ama yine de bize ulaşmak isteyen derdini dökmek isteyen olursa da her zaman açığız."

BAYRAKLI SÜRECİ BEKLENDİĞİ GİBİ KOLAY OLMAYACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Karabağlar ile ilgili söyledikleri ve İzmir'deki kentsel dönüşüm konusunda da görüş bildiren Kılıç, şunları söyledi:

"Karabağlar için neyi kast etti belli değil ama kentsel dönüşümle ilgili uzun yıllardır devam eden çalışmalar var. Hızlı yapmak dikkat çekici olabilir, bununla kentsel dönüşümü kıyaslamak doğru değil. Bayraklı süreci, beklendiği gibi kolay olmayacak. Onların hızlı gitmesiyle kentsel dönüşümü kıyaslamamak gerekiyor. Kentsel dönüşüm sürecinin uzun olması çok doğal, çünkü vatandaşla uzlaşma süreci gerekiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, vatandaşta Allah’tan güveni oluşturmuş, kentsel dönüşümde direkt araya giriyor. Kentsel dönüşüm, maalesef Türkiye’de AKP iktidarı döneminde mağduriyet dönemi olarak algılanmış. O yüzden süreci ince eleyip sık dokumak lazım ki kimse mağdur olmasın. İzmir’de yapılan Büyükşehir'in yönettiği süreçlerde kimse bugüne kadar mağdur edilmedi. Konak’ın projelerini incelemiştim, çok ciddi bir kentsel dönüşüm var. Narlıdere’de mağduriyeti engelleyen bir proje söz konusu, şu anda bakanlıkta."

MADEM ORTAK PAYDAMIZ İZMİR, OTURUP KONUŞALIM
AK Partili milletvekillerinin, İzmir'in Ankara'da bekleyen projesi olmadığını iddiasına Kılıç'tan şu yanıt geldi: "Daha önce de söylemiştim, İzmir farklı bir şehir. Bu yüzden bizim oturup, bekleyen projeleri, parti ayrımı olmaksızın bir masanın etrafında toplanıp konuşuyor olmamız gerekir.  Eğer gerçekten hepimizin gayesi, ortak paydası  İzmir ve İzmir halkının refahıysa, oturup konuşalım. Ben oturup konuşmak ve uzlaşmaktan yanayım. Hangi sorunlar var, konuşalım, biz buna sonuna kadar açığız. Böyle bir şey yapılabilirse, sadece İzmir halkı karlı çıkar."

BÖYLE OLMASA İYİYDİ AMA AH VAH DEMEYECEĞİZ
Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur'un vefatından sonra yaşanan seçim krizini değerlendirdi:

"Çok severdim İsmail Abi’yi. Keşke böyle bir şey yaşamasaydık. Hatta son ziyaretimizde sohbet ettik, güldük. Maalesef kaybettik. Yasa gereği bir seçim yaşandı, fireler oldu. Uzun bir müzakere süreci oldu. Hepsi çok kıymetli adaylar. Hiçbir ayrışma olmadan, ortak mutabakatla aday çıkarıldı. Artı bir DEVA Partisi'nden bir üye vardı, CHP'ye oy vereceklerini açıkladılar ama o oy alınamadı.  Vah vah tüh tüh'lerle düşünen biri değilim. CHP, 100 yıllık bir parti, birçok şeye çözüm bulunabilir. Bir arkadaşımız ayrıldı, AK Parti'ye geçti. DEVA'nın Meclis üyesi, eski yeri olan AK Parti'ye döndü. Çürük elmalar ayıklandı, daha temiz bir yol açıldı. Geçtiğimiz günlerde hayırlı olsun ziyaretine gittik. Resmen belediye başkanımız görevine başladı. Böyle olmasa tabii ki iyiydi ama ah vah demeyeceğiz. Meclis üyesi yazarken bütün partiler seçim kazanmak istiyor, belli bir düzenle yazılıyor üyeler. Bunları yazarken CHP olarak o ilçede yaşayan, görev yapmış, emek vermiş insanların olmasına ilişkin açıklama yapmıştım. Gün gösterdi ki, parti aidiyeti yüksek olursa, gözünüz hiçbir şey görmez. Kan kusarız kızılcık hoşafı içtik deriz biz. Önemli olan parti ve ülkedir."

AHDE VEFA DİYE BİR ŞEY VAR, ADAY ÇIKARMAMALIYDILAR
"Dava dilekçesini görmedim, hukuki bir açıklama yapamam şu anda. İsmail Başkan vefat etti. Torbalı halkının iradesiyle gelmiş bir başkandı. Bir kere buna saygı duyup, aday çıkarılmamaları gerekiyordu. Her şey siyaset değil, kazanmak değil. Ahde vefa olması gerekir. Bunlar küçük şeyler, öncelikle aday çıkarma saygısızlığını kabul etmiyorum. Oylama ile ilgili olarak bazı arkadaşlar oylarının fotoğrafını çekmiş ve Whatsapp'a atmış şeklinde basından gördüm. İnsanlar aday çıkarılmasına zaten üzülmüşlerdi. Karşısına da gerçekten aday çıkınca bunun verdiği bir coşkuyla belki de yeniden burada İsmail Başkan’ın anısını da devam ettirebilmek adına duygusal bir şey yaşayıp, yazıp fotoğrafını çekmiş olabilirler" dedi.

 'Bu durumun parti politikası ile alakası var mı?' sorusuna yanıt veren Kılıç, "Hayır. Biz oradaydık, parti politikası değil. Eğer öyle bir şey yaşanmış olsaydı, sistemli bir şey olsaydı biz duyardık. İnsanlar duygusal olarak çekmiş atmış olabilirler. Ben görmedim. Böyle bir şeyi parti politikasıdır demek olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi en özgürlüklerin yaşandığı herkesin rahatça konuştuğu; kongrelerde, kurultaylarda konuştuğu, sonrasında basına çıkıp konuşabildiği nadir partilerdendir. Nasıl kalkıp da kendi meclis arkadaşının oyuyla ilgili böyle bir ambargo koysun ya da demokrasi aykırı böyle bir anlayış olsun? Organize bir şey kesinlikle olmadı, belki duygusal davranarak bir iki fotoğraf çekip atmış olabilirler onları da dediğim gibi İsmail Başkan’ın anısına karşı yapılan duygusal bir refleks olarak yapmışlardır” dedi.

Sürecin mahkemeye taşınması ile ilgili olarak ise "Ben artık hukukçu kimliğimle bu süreç nasıl olur, sorusu sorulduğunda; ‘benim hukukçu kimliğim devam ediyor ama Türkiye’de hukuk kalmadı’ diyorum. Hukuki olarak bir karar verileceğini düşünmüyorum, yürütme durdurulma kararı alınırsa da bu siyasi bir karar olur. Kimse artık hukuka güvenmiyor. Ölene saygısızlık eden bir zihniyetin, buraya müdahale etmeyeceğini düşünebilir misiniz? 100 yıllık partiyiz, herkesin görevi gelip geçici, herkesin yeri doldurulabilir partide" dedi.

ÖNCE KENDİNİZE, SONRA CHP'YE GÜVENİN
CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, kapanma sürecinde vatandaşlara şöyle seslendi: "Zorlu bir süreç, bu kapanma süreci. Herkese kolaylık ve öncelikle sağlık diliyorum. Ruh sağlığı da çok önemli. Çocuklar, 65 yaş üstü vatandaşlarımız evde kaldı. Şimdi herkes evde. Hiç umudumuzu kaybetmeden, bu süreci kısa bir dinlenme süreci olarak görelim. Önce kendinize, sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne güvenin. Bana ulaşmak isteyen herkes ulaşabilir. Kapanma süreci boyunca ben de buradayım, İzmir'deyim."