Takvimler, 1965 yılını gösteriyor...
O filmi...
20’li yaşlarda gözyaşları arasında izleyenler...
Bugün, 80’lı yaşların tadını çıkarıyorlar ve...
“Ölümsüz bir aşkın”...
Beyaz perdeye yansıyan filmi eminim hiç unutmadılar...
Filmin adı “Sürtük”tü...
Efsane güzel şarkıcıyı Türkan Şoray...
Acımasız gazino kralını Ekrem Bora ve...
Genç piyanisti ise Yeşilçam’ın yeni yüzü Cüneyt Arkın canlandırıyordu...
Şarkıcı ve piyanistin aşkları “Devlerin Aşkı”ndan farksızdı...
Ne var ki...
Taş kalpli gazino sahibi de güzel şarkıcıya çoktan vurgundu...
Durumu anlayınca...
“Yaşatmam sizi...” diye gözdağı verdi...
Şarkıcı ve piyanist birbirlerine deli gibi aşık olmuşlardı...
Rest çekmişlerdi...
Karşısında titredikleri gazino kralını kaderiyle baş başa bıraktılar...
Sokak lambalarının cılız ışığında...
El ele yeni bir dünya yaratmak için karanlığa karışırken...
Hıçkırarak (gerçekten) ağlayan...
Kalpsiz gazino sahibinin...
Gözyaşlarının üstüne “Son” kelimesi yerleşiyordu...
Gazinocular Kralı...
İlk kez ağlıyordu...
Hem de hıçkıra hıçkıra...
Nitekim...
O üstün oyunculuğu sergileyen Ekrem Bora...
“Sürtük” filmindeki o rolü ile...
“Üçüncü Uluslararası Antalya Film Festivali”nde...
“En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü havaya kaldırıyordu...
Ekrem Bora...
Öylesine üstün bir oyuncuydu...
***
Ömrü vefa etseydi…
Bugünlerde 93 yaşında olacaktı…
Geride bıraktığımız “1 Nisan”...
O büyük aktörün ölüm yıldönümüydü...
***
Durup, dinlenmeden çalıştı...
O kamerayı...
Kamera da O’nu seviyordu...
***
Dile kolay, dolu dolu tam 55 yıl…
Yeşilçam'ın temel direklerinden biri oldu…
Sarı saçları ve mavi gözleriyle…
Kadınların yüreğini hoplatan çok karizmatik bir aktördü…
Yeşilçam'ın “en sert” aynı zamanda “janti” adamıydı…
Sinemada “haklı bir şöhret”in sahibiydi...
Vefatına kadar kameradan uzak kalmadı…
Son yıllarında bile TV dizilerinde alkışlandı…
***
Delikanlılık dönemleri tartışmasız roman olur...
Gözlerini Ankara'da dünyaya açtı…
Ne acıdır ki…
Türkiye'nin ilk savaş pilotlarından olan babası…
Yüzbaşı Mazhar Uçak…
O daha 40 günlükken…
Eskişehir'de çakıldı; şehit düştü…
Kaderin garip cilvesine bakar mısınız?
Aradan yıllar geçmişti ki…
Halit Refiğ'in yönetmenliğini üstlendiği…
“Şafak Bekçileri” filminde…
Göksel Arsoy'la birlikte jet pilotunu canlandırıyordu…
Senaryo gereği, O'nun kullandığı uçak…
Aynen babasının yaşadığı gibi...
Eskişehir yakınlarında düşüyor; kendisi de şehit oluyordu…
O sahneleri, yüreği buruk…
Hiç tanımadığı babasını anarak zorlukla tamamladı…
***
Daha ortaokula giderken kafasına koymuştu…
Sinema oyuncusu olmayı…
Ailesinden saklayarak…
“Yıldız” dergisinin açtığı artist yarışmasına…
“Bora” soyadı ile katıldı; birinci oldu…
Hiç film çevirmeden askere gitti…
Vatan görevinden döndüğünde setler O'nu bekliyordu…
***
Yeşilçam'ın sert yüzüydü…
Sanki, yüreğinde “kötülük olmayan” bir kötü adamdı…
Yeşilçam Tarihi'ne geçen “Sürtük” filminde…
Yönetmen Ertem Eğilmez…
O'na, öylesine ilginç bir kötü adam rolü oynattı ki…
Seyirciye parmak ısırttı...
Üstlendikleri “kötü adam” rolleri ile…
Ahmet Tarık Tekçe'yi bıçaklamak isteyen…
Erol Taş'ın kafasında odun kırmaya kalkan…
Tecavüzcü Coşkun, daha mahalleden geçerken…
Kapılarını, pencerelerini kapatan kadın seyirciler…
Filmin finalinde O'nu ağlarken görünce…
Belki de kadın izleyiciler kez bir kötü adama aşık oluyorlardı…
***
200'den fazla film çevirdi…
Yeşilçam’ın “açık / saçık” filmleri furyasında aklını kullandı…
Fecri Ebcioğlu'ndan ders alarak sahneye çıktı…
Şarkıcılık bile o “kötü adam”a pek yakışmıştı…
O günlerin İzmir Fuarı'nda…
Kadınlar Matinesi'nin biletleri üç gün önceden tükeniyordu…
Şarkıcılık dönemi için bir itirafı var:
“Yıllarca sinemada kazanamadığım parayı beş yılda sahnelerde kazandım!”
***
60'lı yılların ortasına doğru…
Ayhan Işık ve Türkan Şoray'la başrolü paylaştığı…
“Acı Hayat” filmindeki performansıyla adeta patladı…
Şu sıralarda…
TV'lerin nostalji kuşaklarında…
Neredeyse her gece bir filmini izlemek mümkün…
“Ölümsüz Kadın”... “Ayrılık”... “Cehennemde Buluşalım”... “Dikkat Kan Aranıyor”...
Filmlerinde üstlendiği roller…
O'nu bir anda “unutulmazlar” arasına yerleştirdi…
***
55 yıl durmadan film çekti…
İki kez “En İyi Aktör” ödülüne uzandı…
Vefatından dört yıl önce de…
“Ömür boyu Onur Ödülü”nü kucakladı…
Yaşamının son yıllarına kadar…
“Gümüş”... “Marziye”... “Yeşilçam Denizi”... “Kumsaldaki İzler”... “Yadigar”... “Kardelen”...
TV dizilerinde oynadı, alkış topladı…
***
Çok sigara içiyordu…
Sekiz yıl önce sağlık sorunları başladı…
Önce kalp yetmezliği…
Ardından zatürre derken…
Doktorlar son olarak…
Akciğerde ödemi teşhisi koydular ama kurtaramadılar…
Bir vasiyeti vardı…
Geride bıraktığı sevdiklerine…
Daha hastaneye gitmeden…
Şöyle demişti:
“Bu dünyadan göç edersem beni asla morgda bekletmeyin...”
Büyük aktörün dileğini yerine getirdiler…
Son yolculuğuna uğurlanacağı ertesi güne kadar…
Kadıköy Belediyesi'nde bekletildi…
***
Farkında mısınız?
Hala Yeşilçam'da ve TV dizi dünyasında…
Oynadığı “kötü adam” rolüne karşın…
Ekrem Bora kadar…
Sevilen bir aktör daha gelmedi…
En az 15 filmde birlikte oynadığı Hülya Koçyiğit…
Ekrem Bora'ya…
Unutulmaz şu sözlerle veda etti:
“Hani, bazı büyük aktörler vardır; bilirsiniz…
Tanrı onları sanki sinema için yaratmış diye düşünürsünüz…
Yüzlerinin her kıvrımı bin bir ifade yüklü…
Dahası, karizmatik ve büyülü…
Öyle bir duygu yaratırlar ki seyircide...
Canlandırdıkları karakteri gerçek kılarlar...
Onların yerine başkasını koyamazsınız…
Öylesine inandırıcı, öylesine hakikidirler ki…
Hiç bir metoda, hiç bir ekole ihtiyaçları yoktur…
Çünkü onlar doğuştan şanslı, yetenekli insanlardır…
İşte alnında star ışığıyla doğan Ekrem Bora…
Bu özellikleriyle Türk Sineması'nın…
En güçlü aktörleri arasında yerini almıştır…”
***
Ekrem Bora, iki kez dünya evine girdi…
Üç kızı oldu…
İlk evliliğinden dünyaya gelen kızı Sevil…
İzmirliler’in...
Özellikle de Alsancaklılar’ın yakından tanıdığı...
Eski futbolcu ve ünlü teknik direktör Ümit Kayıhan'la hayatını birleştirmişti…
Gelin görün ki…
Çok sevilen futbol adamı da…
İki yıl önce…
Ünlü kayınpederi gibi “zatürre” teşhisiyle aramızdan ayrıldı…
Henüz 64 yaşındaydı…
...Ve hayat işte böyle bir şeydi…
Nokta…
Sonsöz: “Kaliteli insan işiyle, boş insan kişiyle uğraşır… / Hz. Mevlana…”