Önyargı ve Ayrımcılık Çerçevesinde Azınlıkta Olmak

34 yaşında, bir kurumda, en üst konumda yöneticiydim. Gereklilikten bu konumda yöneticiydim, yani geçici olarak bu görevi kabul etmiştim ya da geçici olduğunu sanmıştım. Biri anaokulunda, biri ilkokulda iki çocuk annesiydim ve zorunluluktan üstlendiğim bu göreve aslında hazır veya istekli değildim, zamanım da yoktu ama hayır diyemediğim, eşime destek olmak istediğim için bu görevdeydim.

Görevin gereği yaşadığım kent İzmir’de, ayda bir perşembe günleri diğer benzer kurumlarla aylık yönetici toplantımız vardı. Her ay bir kuruma konuk olur, sabah 11:00 den öğleden sonra 15:00e kadar, o kurumda öğle yemeği de yiyerek yeni yönetmelikleri, ortak sorunları paylaşır, birlikte çözümler arardık.

Sözel Taciz: ilk Basamak

O ay toplantı biraz uzaktaki bir kurumdaydı. Yolu bilmediğim için yolu bilen bir kurumun yöneticisini de alıp aracımla konuk olduğumuz kuruma ulaştım. 1990lı yıllardı ve ben aralarındaki tek kadın yöneticiydim. Şimdi de sayımız azınlıkta olsa bile o yıllarda kadın yönetici sayısı iyice azdı. Sabah toplantımızı yaptıktan sonra kurumun yöneticileri bizi adet olduğu üzere kurum içinde bir yemekle ağırlamak yerine dışarı bir yere götürdüler.

Bu restoranda öğle yemeğinde ve hafta içi, mesai saatleri olmasına karşın yönetici arkadaşlar rakıları da söylediler, malum kurum içinde yemek yediğimiz zaman alkolsüz oluyordu, bu değişik bir durumdu. Hepimiz eğitimciydik ama yirmi, yirmi beş erkeğin arasında bir restoranda, bir rakı sofrasında, tek başıma olmak bana iyi hissettirmedi. Rakıları da içince iyice gevşeyen beylerden biri, benimle aynı araçta gelmiş olan müdüre alaycı bir ses tonuyla «Eee, iyisin, Berna hocayla geldin, maşallah» dedi, adeta uygunsuz bir şey yakalamış gibi…

Erkeklerin İş Dünyasında Kadın Olmak

Zaten 20-25 rakı içen erkeğin arasında tek başıma olmak, «civardan biri beni bu masada görse ne düşünür» kaygısı, bir de bu imalı, olmayan bir samimiyete işaret eden, dikkat çeken cümleyle birlikte başım dönmeye ve çarpıntı başladı. Bu sözel tacize yanıt veremedim, çok gençtim, deneyimsizdim ve bu bey bunun farkında olduğundan bana bir cinsel meta gibi baktığını gizlemiyordu. Bu kişi bir eğitimci olmasına karşın bu gölgeli kişiliğini uluorta ortaya koymaktan çekinmiyordu bile. Başım döndü, tansiyonum çıktı, bayılmak üzereydim.

Daha yemekler gelmeden, birlikte geldiğim saygın, beyefendi müdürle birlikte masadan kalktık, sağ olsun beni o halde yalnız bırakmadı. Beni evime götürüp eşime teslim etti, eşimle günümüzü hastanede bitirdik. Bu saygın müdür bey bir kadının aracında değil, bir erkeğin aracında gitmiş olsa acaba kimsenin dikkatini çeker miydi? Söz konusu olur muydu? Bu tür mobbingler, zorbalıklar kalbe, bilinçaltına yazılıyor, unutulmuyor. Azınlıkta olmak, tek olmak ve erkeklerin iş dünyasında kadın olmak ne zordu…

Asırlar Boyu Cinsel Meta Olarak Görülen Kadın

Kadınlar için üst düzey yöneticilik «Dik Bir Yokuş»tu. Asırlar boyu cinsel bir meta olarak görülen ve horlanan kadın bir de erkek egemen olan bir kariyer alanına mı giriyordu? Girerse işte alacağı yanıt buydu, hem de bunu söyleyen bir eğitimciydi. Bir başka müdürle yolu bilmediği ve o yıllarda navigasyon da olmadığı için aynı araçta gitmek bile sözel taciz, hafif kadın muamelesi için yeterliydi…

Bana bu sözleri eden ve daha önce de giydiğim eteğimle, bacaklarımla ilgili “şaka”larda yapan bu beden eğitimi öğretmenliğinden gelen kişi bir okul müdürüydü, eğitimciydi. Acaba o gencecik, masum lise öğrencilerine beden eğitimi derslerinde ne gözle bakıyordu? Onları şortlarla gördüğünde içinden ne geçiyordu?Hangi rakı masalarında kadınlar ve genç kızlardan nasıl bir dille söz ediyordu?

Anneler Oğullarını Nasıl Yetiştiriyor?

Epstein’lerin, Prens Andrew’ların, Weinstein’ların ve bu tür beden eğitimi öğretmenlerinin, okul müdürlerinin var olduğu bir dünyada sözel ve fiziksel tacize yaşamının bir noktasında uğramamış bir kadın, bir genç kız yoktur. Bizler hem sözel hem fiziksel tacizlerle büyürüz, yaşarız, çalışırız, saygısızlıkları sineye çekeriz.

Tabii ki dünyanın tüm erkekleri böyle değildir. Saygın ve saygılı olanlar çoğunluktadır ama bir çürük elma tüm sepeti etkiler. O nedenle biz annelere, oğullarımızı yetiştirirken onlara kadına sevgi, saygıyı, kadının bir cinsel meta olmadığını öğretmemiz şarttır. Bugün İngiliz basını Kraliçe Elizabeth’in oğlunu iyi yetiştirmediğini, şımarttığını yazıyor…

Lee Miller: Kanserli Memeyi Yer Miydiniz?

Bu hafta köşe yazımda fotoğraf sanatçısı Lee Miller’ı yazdım. Güzel bir model, manken iken modellikten fotoğraf sanatçısı olmaya geçen ve İkinci Dünya Savaşı’nın en etkili, en vurucu fotoğraflarını çeken bu zeki, yaratıcı, cesursanatçının çektiği bir fotoğraf bu konuda çok anlamlı. Kendisi de sözel ve fiziksel tacize uğramış bir kadın bu…

Lee Miller 1929-1930 yıllarında kanserli bir memeyi çıkaran doktordan o memeyi rica ediyor, stüdyoya getirip bir tabağa koyuyor ve yanına da çatal bıçak koyup fotoğraflıyor. Yani erkeklere «Buyurun, bunu yiyin» mesajını veriyor bunu fotoğraflayarak. Tabii, fotoğraf sanatına meraklı ve daha uygar erkekler bu mesajı alıyor ama yeterli sayıda kişi aldı mı mesajı acaba?

Tarihte Lider ve Yöneticiler Hep Erkek

Hayat kadınlar için işte böyle zaten dik bir yokuşken bir de liderlik ve yöneticilik gibi erkek egemen alanlara girmek kadınlar için o yokuşu iyice dikleştiriyor. Tarihe baktığımızda lider ve yöneticiler hep erkek. Krallar, generaller, siyasetçiler, başbakanlar, milletvekilleri, film yapıcıları, üniversite rektörleri, fabrika veya okul müdürleri…

Kararları onlar veriyor, yasa veya müfredatları onlar yazıyor, onaylıyor. Yani dünyayı, yaşamı, sosyal alanı, hatta özgürlüklerin sınırını yöneten hep erkekler. Arada bir iki kadın olsa bile o ezici çoğunluk içinde kadınlaryaşamla ilgili pek yol haritası çizemiyor. Ara yönetici kadınlarmevcut. Üst yönetim, asıl karar vericiler, “kapı bekçileri”genelde erkek. Bankalarda şube müdürleri kadın olabilir. 10-15 kişiyi yönetirler ancak bankanın CEO’su, onların atamasını yapan genellikle erkektir.

En Üst Seviyede Yönetici Olan Kadın Sayısı Çok Az

En üst yönetici konumunda çalışan kadınların sayısı çok azdır. O dik yokuşu çoğu kadın çıkmak istemez, seçme şansı varsa yarı yolda vaz geçer. Çünkü uykusuz geceler çoktur. Çok yorucu, benlik algısını, özgüveni törpüleyici, bir dik yokuştur, yolculuktur. Cadbury’in kadın CEO’su bir gün bana dedi ki, “Eskiden hançerler ete batırılırdı, şimdi sözlerle görünmez bir hançerle kalbe batırılıyor”.

32 yaşımda geçici olarak üstlendiğim bu üst yöneticilik görevini 25 yıl bırakmak nasip olmadı. Öyle bir seçeneğim olamadı. Bıraktığımda 57 yaşımda, sağlığım hırpalanmış, çoğu gecem uykusuz geçmiş hem kadınlardan hem erkeklerden bitmek bilmeyen çeşitli sözel tacizlere, mobbinge uğramış ama çok güçlenmiştim. O dik yokuşu nefes nefese tırmanırken kendimi korumayı da öğrenmiştim…

Dik Yokuş Güçlendirir

O dik yokuş bana bir MBA ve doktora kazandırdı. Beni liderlik ve yöneticilik konusunda üniversite hocası yaptı. MBA tezimin konusu, bu dizide gelecek haftalarda yazacaklarım, “Kadınlar Neden Yönetici Olma Konusunda Azınlıktalar”dı. Bu MBA tezi, okuduğum literatür benim terapim oldu, beni iyileştirdi, bana güç verdi.

Tezi yazarken yaptığım literatür araştırmasında anladım ki benim yöneticilik deneyimlerim benimle, yaptığım işle, karakterimle ilgili değil, kadın olmamla, azınlıkta olmamla, önyargıyla ilgiliydi. ABD ve Avrupa’da da kadınlar, benim yaşadıklarımın aynısını yaşıyorlar, aynı zorbalıklarla karşılaşıyorlardı. O tezden distinction yani ayrıcalık mertebesi kazandım üniversitede.Çünkü teze kalbimidökmüştüm…

Üreterek, Çalışarak İyileşmek

Yine bu dik yokuşu çıkarken, araştırmalarımla liderliğin ana konuları olan Etik Değerler, Karakter Eğitimi, Duygusal Zekâ, Zorbalık, Mobbing, İletişim, Çatışma Çözümü, Beden Dili, Anlamlı Yaşamak, Kalite Yönetimi derken çok şey öğrendim, bu konularda 16 kitap yazdım, üretirken, kendimi üreterek iyileştirirken, öğrencilerimi, kitaplarımı okuyanları da iyileştirdim ve öğrendiklerimi burada sizlerle de haftalardır paylaşıyorum…

Umarım bu yazılar toplumumuz için faydalıdır. Kısacası, gençlere, hem kadın hem erkeklere dik yokuşlardan korkmamalarını, yorulmamalarını, o dik yokuşların bize çok güç kazandırdığını, geliştirdiğini vurgulamak istiyorum. Kariyer yolculuğumun başlarında kaygıdan bayılma noktasına geldiğim, saygısız bir adama bir bakışla bile yanıt veremediğim, kendimi koruyamadığım gencecik günlerimden geldiğim bu bilge günlere, tüm gençlere elimden geldiğince güç vermek, onları güçlendirmek istiyorum…

Haftaya bu konudaki istatistiklerle devam edeceğim…