Genç demokrasimizde olmazsa olmaz sayılan, dokunulması tabu sayılan bazı kurallar vardır. Bunları değiştirmeyi gündeme dahi getiremezsiniz. Böyle bir konuyu gündeme getirdiğinizde en hafifinden faşist olmakla suçlanırsınız.

Halbuki bu kuralların demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çoğunun var edilişi antidemokratiktir. Ama bu kurallar öylesine yerleşmiştir ki, halkımız bunları demokrasinin temel taşları zannetmekte ve hiç tartışmaya açmamaktadır.
Bu gün bu büyük demokrasi yalanlarından birkaç tanesine değineceğim.

1)SİYASİ PARTİLER İTTİFAK YAPAMAZ KURALI!
1957 seçimlerinden önce Türk siyasi tarihinde ilk defa, muhalefet partileri güç birliği oluşturmaya çalıştılar. İşte ’“İttifak yapılamaz’” kuralı 1957 seçimlerinden önce icat edildi.
Sonuç ne mi oldu?
1957 seçimlerine katılım % 76.6 oldu.
DP oyların % 47.3 ünü alarak 419 Milletvekili çıkardı,
CHP ’“ % 40.6 sını alarak 173 ’“ ’“
CMP ’“ % 7.05 ini alarak 4 ’“ ’“
HP ’“ % 3.78 ini alarak 4 ’“ ’“.
Geniş bölge çoğunluk sistemi böyle bir sistemdi. 1950 seçimlerinden önce DP, Nispi sisteme geçişi talep etmiş fakat CHP reddetmişti. 1950 yılından sonra CHP, Nispi sisteme geçilmesini istedi bu kez iktidarı ele geçirdiği için DP reddetti.
CHP, sonunda siyasi partiler ittifakı ile bu seçim sisteminin yarattığı eksik temsili aşmaya çalıştığında da DP derhal bir yasayla, ’“Siyasi Partiler İttifak Yapamaz’” kuralını hukuk sistemimize soktu.
54 yıldır da devam ediyor. Ne kadar demokratik bir kural değil mi!...

2)ÖNCE HER İLE BİR MİLLETVEKİLİ VERİLMESİ KURALI!
12 Eylül 1980’’e kadar milletvekili sayısı nüfusa göre belirlenirdi. Yani, milletvekili sayısı 550 mi, evet.
Ülke nüfusu, 550’’ye bölünür ve her il sahip olduğu nüfus sayısına göre milletvekili çıkarırdı.
12 Eylül askeri darbesinden sonra ’“Kurucu Meclis’” oluşturuldu. Bu gün demokratlığı kimselere bırakmayan bir çok ’“sahte demokrat’”, darbecilere müracaat edip esas duruş gösterdiler ve bağlılıklarını arz ettikten sonra darbeci paşaların seçtiği ’“Paşavekili’” olarak çalıştılar. Bunlardan biri de bu günün hızlı demokratı Kamer Genç idi.
Kamer Genç’’in çalışmaları sayesinde kurucu meclis, dünyada hiçbir ülkede benzeri olmayan, ’“önce her ile bir milletvekili’” kuralını siyasi sistemimize soktu.
Bu sisteme göre, 550 milletvekilinden öncelikle 81 tanesi her ile birer tane dağıtılıyor, kalan 469 milletvekili de nüfusa göre dağıtılıyor.

Böylece ancak bir milletvekili çıkaracak nüfusa sahip Güneydoğu ve bazı Doğu illerimiz 2 milletvekili çıkartıyor.

Büyük illerde 100- 120 bin oyla bir milletvekili seçilirken, küçük illerde örneğin Şırnak’’ta 12-15 bin oyla bir milletvekili seçilmektedir. Daha da vahimi haksız bir şekilde elde edilen bu milletvekillerinden bazıları açıkça terör örgütünün temsilciliğini yapmaktadırlar.
Bu günkü sistem yanlıştır, bu anayasamızın temsilde adalet ilkesine aykırıdır.
Niçin 120 bin kişinin oyu, 12 bin kişinin oyu ile eşit olmaktadır?Bu sahtekarlığı demokratik rejimin neresine sığdıracağız?

Bu nedenle bu demokrasi yalanından da vazgeçip, 550 milletvekilinin doğrudan nüfusa göre dağıtılması esasına geçmeliyiz. Hatta ideal olanı ’“Dar Bölge’” sistemini benimsemek olacaktır’…

3)ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OYLAMASI GİZLİ OY’’LA YAPILIR!
Turgut Özal, iktidarının en parlak döneminde sürekli olarak gündemde olan, darbe yönetiminin koyduğu ’“siyasi yasaklar’” meselesini kökünden halletmek istedi. Siyasi yasakların kaldırılması ile ilgili anayasa değişiklikleri ile birlikte, anayasa değişikliklerinde gizli oy kuralını getirtti. Zira, hür dünyanın gözü önünde darbenin koyduğu yasağa ’“evet’” demek demokrasiye uygun düşmeyecekti ve gerek ANAP’’ta gerekse SHP’’de eski kadrolarla yakın bağları olan siyasetçiler vardı. Bunlar da açıkça ’“evet’” diyemezlerdi.
Bu yeni düzenleme mantıksızlıklarla dolu 1982 anayasasına yeni bir mantıksızlık ekledi.
Milletvekilleri Cumhurbaşkanını ve TBMM Başkanını seçerken ’“Gizli OY’” kullanırlar. Bunun mantığı bu kişilerin seçildikten sonra kendisine oy vermeyen milletvekillerine tavır almamaları içindir ve doğrudur. Fakat Anayasa değişikliği gibi hayati konuda seçmen, vekilinin nasıl oy kullandığını bilmek hakkına sahiptir. Ayrıca ne 1924 anayasasında ne de 1961 anayasasında, anayasa değişikliklerinde ’“gizli oy’” kuralı yoktur’…

TÜRKİYE’’DE SEÇİM SONUÇLARINDA HİLE OLMAZ!
AKP Hükümeti önce seçmen kütüklerinin yazılmasını, Yargı denetiminin dışına çıkardı.
Sonra dışarıdan müdahaleye açık, başka ülkelerde hatalı bulunup kovalanan bir programı, ’“Seçsis’” adı verilen bir sistemi kabul etti.
Her seçimde, her referandumda seçmen sayıları ve nüfus artışları tartışmalı oldu ve insanlarımızın çoğu her sonucu şüphe ile karşıladılar.
AKP tüm bu değişiklikleri parlamentoda yaptı. Muhalefet Partilerinin bu çirkin oyunu nasıl fark etmediklerini bilemiyorum!...

Şimdi yapılması gereken şudur;
Tüm muhalefet Partileri bir araya gelmelidirler ve aldıkları şu kararların AKP tarafından kabul edilip, beraberce yasalaştırılmadığı takdirde, önümüzdeki ilk genel seçimi tüm muhalefet partilerinin,
’“BOYKOT’” edeceklerini imza altına almalıdırlar. Burada da öncülük görevi CHP’’ye düşmektedir.
*Seçim Barajı, AB standardına çekilmelidir.
*Seçmen kütüklerinin denetimi yeniden Yüksek Seçim Kuruluna verilmelidir.
*Dünyaca denenmiş, dıştan müdahaleye kapalı ve her siyasi partinin denetleyebileceği ve Türk Milletinin gönlünü rahatlatacak bir yazılım programına derhal geçilmelidir.
*Yüksek Seçim Kurulu, seçim sonuçları ile birlikte, tek tek sandık sonuçlarını da açıklamalıdır. Bunun için gereken altyapı derhal yerine getirilmelidir’…
Gördüğünüz gibi, demokrasinin vazgeçilmez kuralları sayılan bir çok kural aslında fevkalade antidemokratik ve art niyetli amaçlarla siyasi hayatımıza girmişlerdir.
İşin en acı tarafı, siyasetçilerimizin çoğunun bunları bilmiyor ve ilgilenmiyor olması!...