Hem ayıran… Hem bağlayan iki boğaz var ki,
Onlar da İstanbul ve Çanakkale Boğazları…
Çanakkale Boğazı Avrupa ve Asya kıtalarını ayırıyor, 1915 Çanakkale köprüsüyle de birleştiriyor. Boğazı ile de Marmara Denizini Ege Denizine bağlıyor…
İstanbul Boğazı da, Avrupa ve Asya Kıt’alarını birbirinden ayırıyor. Ama, o da ; 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüleriyle de, o kıtaları birbirine bağlıyor…
Avrupa tarafına “Avrupa Yakası”, Asya tarafına “Anadolu Yakası” deniyor. Boğaz her iki yakayı birbirinden bölüyor. Her iki yakaya yayılan yerleşim yerleri “Boğaziçi”ni oluşturuyor!
Karadeniz’le Marmara Denizini de birbirine bağlıyor. Böylece de 40 km uzunluğunda, 3,6 km genişliğinde Uluslararası bir su yolu oluyor…
***
Lozan anlaşması ile birlikte imzalanan
Boğazlar Sözleşmesi bazı sakıncaları içeriyordu. Silahsızlanmanın gevşemesiyle birlikte… Ülkemizin de endişeleri artıyordu.
Bunun için, sözleşmenin taraflarından değişiklik yapılmasını istendi de, kabul edildi. İsviçre’nin Montrö kentinde 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile, sakıncalar giderildi ve Boğaz tamamen Ülkemizin denetim ve egemenliğine geçti.
İstanbul ve simgesi Boğaziçi dünyanın en büyük metropollarından biri. İstanbul’un Tarihi de çok derin ; Roma İmparatorluğuna, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna, Latin İmparatorluğuna, Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmış bir kent İstanbul.
***
Boğaz doğal bir oluşum olabilir mi?
Genel olarak İstanbul ve boğazı, 4.Jeolojik zamanda oluşmuş. Ancak bu yönde dünyada genel kabul görmüş kesin bir görüş de yok… Bilimsel çalışmalar sonucu varılan kanı ; çökmüş bir fay hattının deniz suyuyla doluşu!
Tabii mitolojik oluşumu da yok değildir ki,
Nuh Tufanıyla bile ilgi kurulabilmekte… MÖ 20.000-18.000 yılları arasında buzul çağının sona ermesi ile birlikte, eriyen buzul sularının Akdeniz’den Marmarayı basarak ve aşarak Karadeniz gölünü 150 metre yükseltmesiyle Nuh Tufanının oluşması… tezi gibi!
Bir oluşumu da, Zülfü Livaneli’nin “Engereğin Gözü” adlı kitabındaki efsane gibi…
O da eklerimizle ve yaklaşığıyla şöyle ;
İstanbul şehri Yanko bin Madyan tarafından kurulmuş… Evliya Çelebi Seyahatnamesinde adı geçen ve kısraktan doğan bir Kral bu!
Boğaziçi ise, İskender-i Zülkarneyn’in, Karadeniz sularını Akdeniz’e akıtmasıyla ortaya çıkmış…
İskender, eski İstanbul’un ve İzmir’in sahibi, Kaydefe’yi alt etmek istiyor ama, bir türlü baş edemiyor. Hızır Peygamber bunun yolunu göstermiş ve : Karadeniz’den bir yol açıp sularını Akdeniz’e akıtmasını önermiş… Böylece Kaydefe’nin bütün ülkesi sular altında kalıp helak olur demiş…
Bu öneri İskender’in hoşuna gidince… Güçlü kuvvetli 700 bin adam toplayıp Karadeniz’den bir yol kazmaya başlamışlar… Geceli gündüzlü üç yıl çalışarak kanalı bitirmişler…
Karadeniz’in suyuna yol verince, sular eski istanbulu istila etmiş ve sular altında kalarak İstanbul helak olmuş… İskender muradına ermiş, çünkü Kaydefe alt edilmiş…
Bu yüzden de… İstanbul şehrinin ortasından, Karadeniz’den Akdeniz’e Boğaz suyu akar dururmuş…
***
Kıskançlığın zararları var : en azından insanı huzursuz eder… O yüzden de derler ki, örneğin ‘kimi kadınlar kıskanç erkekleri sevmezler, ama kıskanılmayı da severler’! Tabii ki, kıskanılmayı seviyorlarsa eğer, ‘bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ atasözü de hemen devreye girer!
Şu da varki, efsane bir gerçekliğe dayanıyorsa eğer, demek ki kıskançlığın faydası da oluyor ve de çok da büyük olmuş ki, Boğaziçi ;
İskender’in kıskançlığının içi, kazananı da, İstanbul’un içi… Boğaziçi !
İyi Pazarlar…