Hayat ve gidişat...
Gençlerimizi “çıkmaz” sokaklara yönlendiriyor!
Hepsi pırıl pırıl...
Azıcık imkan bulsalar...
Yarınları...
Bu günlerden “daha parlak” olacak; kesin!
***
Neden böyle bir giriş yaptık?
Çünkü...
An itibarıyla “en sıkıntılı” dönemi yaşayanlar...
“Orta direk aileler”in evlatları(!)...
***
Kısa adı “TÜİK”olan...
Türkiye İstatistik Kurumu...
Üç, beş gün önce...
Canımız – ciğerimiz gençlerimizi işaret ederek...
Belki de...
Son yılların “en acıklı gerçeği”ni masanın üstüne koydu...
Ana – babaların kalbini acıttı...
Başımızdaki yeni “baba sıkıntı”...
Şu soruda düğümleniyor!
“N’oluyor gençlerimize?”
Şunlar oluyor sessiz sedasız!
15-29 yaş arası kayıtlı...
Yaklaşık “18 milyon” civarında gencimiz var...
Ancak...
Onların arasından yaklaşık “5 milyon”u...
“Ev genci” olarak anılıyor...
Aslan parçalarının durumu şu soruyla tartışılıyor:
“N’olacak bu (ev gençleri)nin akıbeti?”
“Ev genci” dediğin...
Kızlar da dahil...
Bütün gün evdeler...
Ne eğitimlerine devam ediyorlar!
Ne de...
Ekmek parasını çıkarmak için çalışabiliyorlar!
Çoğu içine kapanık...
“İş ararken” o kadar çok ekmek kapısı çalmışlar ki...
Artık...
İş bulmak için gayret bile sarf etmek istemiyorlar...
Çünkü...
Kalplerinde “umudun kırıntısı” bile kalmamış...
Dahası ürkütücü...
“Ev gençlerinin sayısı”...
5 milyondan bile fazla aslında!
Yazık değil mi hem bu gençlere hem de...
Eli ekmek tutamayan o gençlerin kahrolan ana-babalarına?
***
Oysa...
Üniversiteyi bitirdiklerinde ne kadar da heyecanlıydılar?
Eksikli kalmayalım ve...
Bir hışımla hayatımıza çöreklenen “ekonomik krizi” unutmayalım...
Evi geçindirmek için...
Eğitimi rafa kaldıranların sayısı da az değil!
Hacettepe Üniversitesi’nin...
“Gençlik raporu”na bakarsanız...
Lisedeki gençlerin yüzde 31’i...
Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için...
Okulu bırakmak zorunda kaldı...
Üniversite ise O’nlar için artık hayalden bile öte!
Bundan daha büyük “aile sıkıntısı” olabilir mi?
***
Ürkütücü slogan şu:
“Ne okulda ne işte; beş milyon genç evde!”
***
Rüyaları kabusa çeviren gerçek ise şu:
“Nüfus artış hızı düşüyor ama gençlerin ortadan kaybolması da aynı tehlikenin (ikizi) olarak değerlendiriliyor!”
Oysa...
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan...
En büyük tehlike olarak...
Doğumların “azalması”nı gösteriyor...
Üstelik...
Bunu ilk kez yapmıyor...
Mesela...
Takvimler “10 Ekim 2009”u gösterirken…
Onur konuğu olduğu bir düğünde…
Şöyle demişti:
“İş işten geçmeden her ailede en az üç çocuk olmalı… Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun…”
Bu “tavsiye”nin ardından ne kadar geçmiş?
16 yıl!
Şimdi...
Bu güzel vatanda doğum sayısı müthiş bir hızla azalıyor!
N’olacak bundan sonra?
İşini kaybederse o gencecik baba...
Eve nasıl ekmek getirecek?
***
Tehlike çanları çalıyor...
İşverene gelince...
Şu sıralarda...
Enflasyonun uçtuğu, TL.’nin satın alma gücünü yitirdiği...
Pazara / çarşıya gidenlerin sayısının azaldığı bir süreçte...
Ne yapsın?
Hatırlayın!
Esnaf, 2025’e neden can çekişerek başladı?
Çünkü...
Bu yılın ilk dört ayında...
Güzel ülkemde 31 bin esnaf kepenk indirdi...
Bu sayı...
Her gün ortalama 250'den fazla işyerinin...
Faaliyetlerini sonlandırdığına işaret ediyor...
***
Bitiriyoruz...
Arada sırada semt pazarları güneş batarken...
Esnafın
Çürük – bozuk sebze ve meyvesini çöpe atarken...
Elinde torbayla bekleyenler(!)
Evlatlarının...
Eğitim masrafını nasıl çözecek?
Cevabını bildiğimiz soruları bırakalım...
***
Ve...
Atatürk’ün...
Yıllardır unutulmayan gençler için seslendirdiği bir öğüdü var...
Ve...
Aynen şöyle:
“Bütün ümidim gençliktedir...”
Neden böyle demişti?
Çünkü...
Haksızlıklar karşısında susmayan...
(*) Muassır medeniyetlere ulaşma yolunda...
Bilimde dünya ile yarışan...
Yeni nesilleri vurgulamıştı...
Çünkü...
İzinde yürüyenlerin...
Ülkenin geleceğinin garantisi olacağını biliyordu...
Belki de...
Bugünlerle ilgili şu ayrıntı hiç aklına gelmemişti:
“Her üç gençten biri yurt dışına yerleşmeyi planlıyor; en tercih edilen ülke ise Almanya...”
Tabii; vize alabilirse!
(*) Muassır: “Çağdaş”...
Nokta...
Hamiş 1: “Sizce Atatürk, neden her ziyaret ettiği kentte mutlaka liselere konuk olup derslere girip gençlere soru sorardı dersiniz?”
Hamiş 2: Rivayet odur ki; döneminin beyaz sakallı bilge adamı Aristo’ya gelip, yana yakıla “Ne olacak bu gençlerin hali?” diye sormuşlar... Aristo da onlara dönüp, “Sizlerin babaları da gelip hepiniz için aynı soruyu sormuşlardı...” demiş...
Sonsöz: “Eğitimli genç işsizlerin elinden tutmak, O’nların, mutlu ve mesut olmalarını sağlamak; Devlet Baba’nın en önemli görevlerinin başında gelir... Toplumsal kırgınlık yaşayan, iş bulmaktan da umudunu kesen evlatlarımızın gözlerinin içine bakınca ekmek kavgasını görüyoruz... / Anonim...”