Futbolda yeni sezon hazırlıkları başladı...

Takımlar ekonomik zorluklar içerisinde gelecekte neler yaşayacaklarını, nelerle karşılaşacaklarını "flu" görseler de yenilikler peşinde...

Görüldüğü kadarıyla yenileme zorluk çerçevesinde ağır-aksak yürüyor!

İzmir'in ağır kayıplar verdiği bir sezonun ardından ayağa kalkabilmesi ve toparlanabilmesi çok güç!

Hangi koşulda olursa olsun kulüpler çok güç koşullarda oynadıkları bir sezonun ardından ancak ekonomilerini de güçlendirebilirlerse ayağa kalkabilirler...

AŞ konumundaki Göztepe borçsuz olmasına karşın, yanlış yönlendirmelerle ligden düştü. Bugün Mehmet Sepil Danimarkalı bir ortakla anlaştığı söyleniyor olsa da kayıp büyük! Artık TFF 1. Lig'de oynayacak!

Altay, büyük borç batağında, oyuncuların yerliler hariç hemen tümü gitti! O da 1.Lig'de...

Menemenspor 2.Lig yolcusu oldu!

***

Tek kurtulan ve 1.Lig'de kalan Altınordu oldu! Ve şaşkınlıkla izledik ki, sanki şampiyon olmuş gibi sevindiler; teknik adamlarını "Anıt adam" diye adlandırıp gönderdiler!

Şaşılacak görüntüler ve söylemler ortaya çıktı!

İletişim olanaklarını iyi kullanan, yerel medya ve internet haber sitelerine kopyala-yapıştır haber servisleriyle sosyal medyadan desteklenen Altınordu AŞ yapısı yaşadıklarını hiç sorgulamadan, sıkıntıları dillendirmeden her şeyi geride bırakıp, hiç bir şey olmamış gibi bir tavır aldı!

Kolay mı?

Eleştirel aklı işletmeden doğruyu bulup görmek olası mı?

Bir de bu gözle bakınız Altınordu'ya...

***

Büyük sıkıntılar yaşayıp amatörden 3.Lig'e dönen bir takımın borç sarmalından da kendisini kurtaracak olan AŞ oluşumuna yönelmesi kuşkusuz kazançtı...

Bu uğurda karar alan yönetimleri, yöneticileri ve genel kurulu kutlamak da bir ödevdi...

Cumhuriyet döneminin ilk spor kulübü Altınordu, futbolun yanısıra basketbolda, hentbolda, atletizmde başarılarla dolu evreler yaşamış, derin izler bırakmış olarak her zaman güçlü yapısıyla öne çıkmalıydı. Ve yeni oluşum kuşkusuz alkışlarla olduğu kadar düşünce olarak da desteklendi...

M.Seyit Özkan, Buca'dan koparıp getirdiği altyapı ekibi ve genç sporcularıyla, akademik bir yapı çalışmasına girişerek, futbolun altyapı hamlesini de gerçekleştiriyordu...

Altınordu profesyonel futbol takımı da bu hamleden payını alarak kazanılan bir ivme ile iki lig birden atlayarak 8 yıl önce TFF 1.Lig'e geldi...

Büyük başarıydı!

Hem altyapı hem profesyonel takım güçlenerek yoluna devam ediyordu. Daha ne olsun?

***

Hele Bucaspor'dan beri AŞ Başkanı Özkan ile birlikte olan Cengiz Ünder ve Çağlar Süyoncu gibi gençler parlayıp önce Süper Lig'e ardından Avrupa'ya uçunca, Altınordu camiası da uçtu!

Ya sonra?

***

İşte her şey bu sorunun araştırılmasında, çözülmesinde yatıyor!

Tribünlerde "aksaçlılar", "her zaman her yerde armanın peşinde" diye övünüp takımını Süper Lig'de görmek isterken...

Başkan, "ben süper lig istemiyorum, ben ne dersem o olur" diyerek set çekti!

Televizyonlarda, gazetelerde yayımlanan röportajlarında açık açık şampiyonluk istemediğini "yetiştirici takım" olarak işlevlerini yerine getireceklerini söyledi!

Altyapıya yaptığı çalışmaların ekonomik girdi gerektirdiğini, sponsor arayışında olduklarını bile söyledi!

Kısacası "tek adam" yönetimini net olarak ortaya koydu!

İstediği altyapı antrenörleriyle çalıştı, istemediklerini gönderdi! Aynı biçimde  CEO'ları da gönderdi. Buna kendi yeğeni de dahil!

Her şeye kulaklarını tıkadı!

Profesyonel takım için "11'ini kendi içinden çıkardıktan sonra, güçlü bir takım oluşturursak şampiyonluğa oynarız" diyerek kapıyı kapattı! Eleştiri kabul etmedi!

Bir bilen varsa, o da kendisiydi!

***

Ve Hüseyin Eroğlu...

Takımın 10 yıllık teknik direktörü...

Başkanın sözünden çıkmayan...

Takıma gelen giden kim olursa sesini çıkarmayan; eleştirmeyen, transferlerde konuşmayan...

8 yıl oynadıkları 1. Lig'de bir kez olsun "hedef" ortaya koymayan...

"Yetiştirici ve yarışmacı" derken, 28 yaş ortalamasıyla oynayan bir takım olmaktan öteye geçmeyen...

8 yıl oynadığı 1.Lig'de 2 kez düşme potası yaşayan ve bir kez şampiyonluğun kıyısına gelmişken, her nedense (!) önemsemeyen Hüseyin Eroğlu...

Sezon biter bitmez "anıt adam" ve bir "simge" olarak nitelenerek gönderildi kulüpten!

Yine de konuşmadı!

Kendisine yapılanı doğru bulmuş olmalı!

Yine Altınordu AŞ iletişiminden servis edilen bir haberle "çok mutlu ayrıldığını" söyledi iyi mi!

Şaşılacak şeydi!

***

Eleştirel bakış derken...

İşte bu yaşananların yanısıra...

Altınordu Spor Kulübü Derneği ile Futbol AŞ oluşumu arasındaki işleyiş merak edilen konular arasındadır...

"Yetiştirici-yarışmacı" derken, Cengiz-Çağlar ikilisi dışında somut bir sonuca ulaşılamaması; "transfer edilenlerden Türkiye'de ve Avrupa'da hiçbirinin gittikleri takımlarda oynuyor konumda görünmemesi; gelir-gider dengesinin nasıl kurgulandığı, büyük transfer bedelleri girdisi sağlandığı söylenirken, bunun kulübe yansımasının ne olduğu, taraftar kitlesi içinde sorgulanıyor ve merak ediliyor!

Çünki onlar için "Şeytanlar" dedikleri Altınordu önemlidir! Ve o Altınordu'nun geleceği daha önemlidir!

En büyük korkuları Kulüp ile AŞ arasında bir bölünme olmamasıdır!

***

Bu bağlamda Altınordu Kulübü Başkanı Sinan Bezircilioğlu ve yönetimine büyük iş düşüyor!

Amatör dallarda okul sporları ve sponsorlar eşliğinde şirket takımlarını Altınordu bünyesine taşıyıp  basketbol, voleybol, yüzmede takım ve bireysel olarak öne çıkacak bir oluşumu yaratmak...

Bu uğurda başlayan çalışmaları hızlandırmak...

Altınordu'nun ekonomik çıkarlarını gözeterek hareket etmek...

Camianın beklentisine, söylemlerine kulak vermekte yarar var!