RÖPORTAJLAR
27 Haziran 2020 Cumartesi

Başımızın koronası...

Hanzade Ünuz, Enerji Tıbbı Uygulamaları Derneği Başkanı Op. Dr. Mustafa Erşin ile korona virüsünü ve enerji tıbbı uygulamalarını konuştu.

Başımızın koronası...

Koronalı hayata alışmak zorunda kalarak, yeni normale adım attığımız günlerde...

Sağlığın, doğanın dengesinin, çevre şartlarının önemini zorunlu olarak hatırladık.

Yeni normalde, birçoğumuz yeni sözler verdik kendimize.

Doğaya dönmeyi, doğalı talep etmeyi hedef aldık bu kez.

Bizler kalabalık sokaklardaki günlük koşuşturmalarımızda doğalı nasıl ıskalıyorsak...

Vücudumuz da bize ayak uydurarak doğal ritmini kaybediyor ve sağlığımız bozuluyor.

Vücuda doğal ritmini kazandırmak üzerine geliştirilen farklı uygulamalardan biri de...

Enerji Tıbbı ve Frekans Terapileri adlı çalışmalar...

En kısa anlatımıyla vücudumuza, hücrelerimize aslında olması gereken doğal frekansını – ritmini hatırlatmayı amaçlayan bir yaklaşım.

İzmir merkezli Enerji Tıbbı Uygulamaları Derneği Başkanı Op. Dr. Mustafa Erşin...

Modern tıp bilgisi ile geleneksel uygulamaları bünyesinde buluşturan bu çalışmalarda “Hastalık yoktur, hasta vardır” bakış açısının hakim olduğunu söylüyor.

Enerji tıbbı ve frekans terapileri nedir diye sorduğumuzda en kısa yanıtı...

“Vücuttaki enerji akışını dengelemek, optimal dengeye getirmek” oluyor.

Op. Dr. Mustafa Erşin ile 27 – 28 Haziran tarihleri arasında düzenlenen...

İlim ve bilimi, geçmiş ve geleceğin tıbbını buluşturan 3. Uluslararası Enerji Tıbbı ve Frekans Terapileri e- Kongresi’ni...

Sağlığın ritmini ve  Korona virüsünü konuştuk...

Farklı bir gözle bakmaya çalışarak...

“Başımızın Koronası” nın insanla olan derdini anlamaya çalıştık.
3. kez düzenlenen Enerji Tıbbı ve Frekans Terapileri Kongresi’nin önemi nedir?

-Enerji Tıbbı Uygulamaları Derneği olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında bu kez Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyoruz, internet üzerinden e kongre yapıyoruz. Uluslararası katılımlı Enerji Tıbbı ve Frekans Terapileri e – Kongresi’nde Türkiye’den ve dünyadan çok önemli konuşmacılar bilgi ve deneyimlerini paylaşıyor. Şu ana kadar bu alanda internet üzerinden bir kongre yapılmamıştı.

Biz dernek olarak 2005 yılında kurulduktan sonra bu çalışmaları insanlara duyurmayı ve ehil uygulayıcıların biraraya gelmesini amaçladık. Kuruluş aşamasında bu işe gönül veren uygulayıcı sayısı azdı,  7 kişi zor biraraya gelmiştik. Şimdi öğrendikleri uzmanlık dallarının yanında uzun zamandır tamamlayıcı tıp yöntemleri uygulayan hekim ve sağlık meslek mensupları bilgi ve birikimlerini paylaşacakları, 300’ü aşkın katılımcılı geniş kapsamlı bir e kongre düzenliyoruz. Hemşirelerin, psikologların, fizyoterapistlerin yaptığı çalışmalara da yer verdiğimiz kongrede bilgi paylaşımı ve doğru sesin topluca yükselmesini amaçlıyoruz.

GEÇMİŞ VE GELECEĞİN TIBBI BULUŞUYOR

Enerji tıbbı dendiğinde ne anlamalıyız?

-Enerji tıbbı kavramı aslında geleneksel ve tamamlayıcı tıp kavramlarının tamamını kapsıyor. Enerji tıbbı ne demek diye başlarsak, ne diyoruz “Geleceğin Tıbbı” diyoruz. Kadim bilgilerden gelen uygulamaların tamamında vücudumuzun tarif edilen bir enerji sistemine dayalı tedaviler söz konusu. Başta akupunktur olmak üzere sisteme baktığınızda, temeli o sistemin enerji sirkülasyonunu sağlamak üzere kurulmuş yöntemlerdir. Amaç vücuda sağlıklı düzeni tekrar hatırlatmaktır. Vücuda sağlığı hatırlatmak... Aynı zamanda sağlığın unsurları olan zihin, duygu ve ruhsal alana da sağlığı hatırlatmak. Yani enerji tıbbı sadece fizik bedenle  ilgili bir kavram değil, sağlığı her yönüyle destekleyen ve sağlıklı kalmayı hedefleyen bir uygulamadan bahsediyoruz. Hastalandıktan sonra ise bu sistemleri destekleyerek hastalığı iyileştiren yöntemlerin tamamına enerji tıbbı diyoruz. Bu anlamda bugün başlayan Enerji Tıbbı ve Frekans Terapileri e – Kongresi de ilim ile bilimi, geçmiş ile geleceğin tıbbını buluşturan bir kongre olarak düzenleniyor.HASTALIK YOKTUR, HASTA VARDIR

Enerji tıbbında iyileşme nasıl sağlanıyor?

-Biz öncelikle “Hastalık yoktur, hasta vardır” prensibinden yola çıkıyoruz. Hastayı destekleyerek, sağlık unsurlarının normalleşmesini sağlayarak iyileştirme çalışması yapıyoruz. Hücrenin fizyolojik enerji üretim merkezlerinde üretilen enerjisinin vücuttaki dağılımından başlarsak... Bunların bir dağıtım ağı var. Önemli olan vücuttaki bozulmuş olan enerji akışını dengelemek, optimal dengeyi yakalamak. Biz buna “Sağlığın Ritmi” diyoruz. O denge sağlandığı anda vücutta sistemler sağlıklı çalışmaya devam ediyor. Bu dengeyi bozan çevresel faktörler bakteriler, virüsler, mikroplar ya da toksik maddeler o dengeyi bozarak bizim hastalanmamıza sebep oluyorlar.

Hastanelerde teşhis konamayan hastaya semptomatik ilaçlar verilerek üç ay sonra gel kontrol edelim deniyor. O belirtinin söylediği problemin ne olduğunu bulmak modern tıbbın görevleri arasında yok. Modern tıbbın hedefi o semptomların biraraya gelmesinden oluşan hastalığı bulmak, o hastalığa bir etiket yapıştırarak ona uygun tedavi reçetelerini uygulamak. Hekimliğin temelinde öncelikle hastayı anlamak, dinlemek vardır. Hastaya “Nasılsın” dediği andan itibaren tedavinin parçası başlar. Günümüz şartlarında doktorların hastayı dinleme, ilgilenme şansları hiç kalmadı. Hastaya dokunma şartları da kalmadı, sadece bazı tetkikler ve görüntüleme yöntemlerine yönlendirip o bilgileri alma çalışmaları yapılıyor.

KORONANIN AMACI ÖLDÜRMEK DEĞİL...

Dünyayı sarsan Korona virüsüne ne diyorsunuz peki?

-Ben başımızın koronası diyorum... Bu virüs yeni değil, 80 yıl önce tespit edilmiş ama milyonlarca yıl geçmişi olan virüs ailesinden bir fert korona. Tarihsel birikimi içinde varolanın değişik bir versiyonu. Ama dünyamızda gelecekte de olacak, hem bu korona olacak hem başka adlı virüsler de olacak. Biz onlarla yaşamayı öğrenmeliyiz. Onlardan kurtulmayı değil, birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Korona aslında bize saldırmıyor, kendi yaşam alanını korumaya çalıyor. Aslında hayvanlarda yaşarken insan hücresine geldiğinde probleme dönüşen bir virüs. Halbuki amacı öldürmek değil, yaşayacağı bir yer bulmak istiyor.

Anlamadım, o zaman ne yapacağız. Koronayı eğitecek miyiz bizi öldürmesin diye...

-Biz şu anda zaten onunla birlikte yaşıyoruz, vücudumuzda binlerce bakteri ve virüsle birlikte yaşıyoruz. Onlardan sadece bir tanesi ilave oldu diye virüsle savaşmaya başlarsak biz bu savaşı kazanamayız. Böyle bir ihtimal yok. Bizim amacımız onların da bizim ailemizden bir parça olarak yaşamasına izin vermek. Bunu nasıl yapacağız? Öncelikle sistemimizi sağlamlaştıracağız, o takdirde virüsün bizi hasta etme ihtimali yok. Bunu çok net görüyoruz çünkü şu anda en büyük salgın dönemimde bile hastaların yüzde 80’i asemptomatik, yani belirti vermeyen kendiliğinden iyileşen grup. Bugün testi pozitif çıkanların hepsi hasta değil ki, 1500 pozitif test sonucu var demek gerekiyor. Belirti olanlar kimler, bağışıklık sistemi düşük olanlar, belirli tedavileri görmekte olan kişiler. Zaten zeminde hasta olan kişilerde virüs belirtileri gelişiyor, şikayetler başlıyor.

ANTİVİRÜS PROGRAMIMIZI ÇALIŞTIRMALIYIZ

O kadar küçük, aslında canlı bile olmadığı belirtilen korona virüsü nasıl bu kadar sistematik hareket ediyor, akıllı davranıyor?

-Ben koronayı ve benzer virüsleri için bilgisayar virüsünü örnek veriyorum. Bizim bilgisayarımıza giren virüsten hiçbir farkı yok, bilgisayara giren virüs dediğimiz yazılımın canı var mı yok. Aklını içindeki bilgiden alıyor, üzerindeki programı uygulamakla görevli bir bilgi. Bilgisayara girdiği andan itibaren yazılımızı çökertiyor. Virüs dediğimiz şey sadece bir bilgi. RNA dediğimiz veya DNA kodlarında bir bilgi var. O bilgi yerleştiği hücre içinde kendisini çoğaltmaya programlanmış. Ortamını bulduğunda yumurtanın içinden civciv çıkması gibi, orada bir bilgi var. Ortamı uygun olduğunda virüsteki bilgi de harekete geçiyor ve aynı bilgisayar virüsünde olduğu gibi kendini çoğaltıyor. Bizim virüs yazılımımız zaten var, bağışıklık sistemimizi güncellemek mümkün. Frekans terapileri o yazılımı, sağlıklı frekansı, mevcut yazılımı hatırlatan çalışmalar. Antivürüs programını çalıştırmak gibi düşünebilir, virüs girdiğinde yakalayıp çöpe atıyor.

-Ama bilgisayar virüsünün bir yazanı, hazırlayanı var...

Demek ki bunun da bir yazanı var. Sen inanırsın, inanmazsın herkesin belli bir inancı vardır ya da yoktur. Herkesin bir yaratanı, ortaya çıkaranı veya Tanrı’nın yarattığı yaratıklardan biri diye düşünebilirsin.

Virüs neden var dünyada o zaman, o bilginin işlevi nedir?

-O bilgi bizim hücrelerimizde varolan DNA ve RNA’larımızın kendi hücresel fonksiyonlarımızda yapmak üzere programlandığı bilgilerden oluşuyor. Burada virüs örneğinde ise patolojik dediğimiz ya da olmaması gereken bir bilginin tek başına hareket etmesi söz konusu. Bunun neden var olduğu konusuna girersek o konudan çıkamayız, böyle bir şey var ve felsefi bir konu.

VİRÜSLERİN DE BİR GÖREVİ VAR

Çevresel faktörler, doğanın kirlenmesi etken mi virüs konusunda...

-Hayvanlardan üreyen şeklinin insanlara bulaşması ve neden hastalık yaptığı konusunda binlerce çalışma yapılmıştır. Neden bize bulaşıyor, neden hastalığa dönüşüyor? Buna akıl diyemeyiz bir bilgi aktarımı gibi, evrensel enerjinin uzantısı gibi düşünebiliriz. Bu bakteriler, virüsler doğada neden var diye sorduğunda doğadaki dengenin tamamı onlara bağlı, bakteri ve virüsler olmasaydı yaşam olmazdı. Onların doğadaki dengeyi korumak üzerine bir görevleri var.

Korona virüs için enerji tıbbı tedavisi deneniyor mu?

-Şu anda dünyada korona ile ilgili yapılan tedavilerde başta Çin olmak üzere birçok ülkede Hindistan’da, İtalya’da bu yöntemlerin bazılarının uygulandığı ve sonuç alındığı yönünde çalışmalar var. Homeopati konusunda Hindistan’da bakanlık düzeyinde çalışılıyor, korona değil korona belirtilerine yönelik tedavi önerileri var. Vücudun yaşam enerjisine o virüsle baş etmesini sağlayacak destekler diyelim.Korona ile mücade ederken...

-Korona ise savaşmayacağız, aynen kanserle savaşmadığımız gibi... Kanserin veya koronanın bize verdiği mesaj veya hastalık belirtilerinin vücudumuz tarafından temizlenmesi için vereceğimiz destekler denebilir. Başta temiz hava, iyi nefes, temiz çevre, sağlıklı beslenme. Ayurveda örneği başlı başına bir tedavi sistemidir, temeli sadece yediği içtiği gıdaları düzenlemektir. Homeopatik uygulamalarla doğadaki bazı maddeleri şifa niyetine vermektir. Yoga, meditasyon, nefes çalışmaları da dahildir, sağlığı pozitif etkileyen bir paket gibi düşün. Eyvah ben korona virüsü mü kaptım diye gece uykusu kaçan birinin yaşadığı stresi temizlemek, virüsü kapmış olsa bile hasta olmasını engellemek demektir. Tedavinin birinci amacı o endişeden kurtarmaktır. Ayurvedanın bir mottosu vardır, “Hastalık zihnin hatasıdır” der. Bu onbin sene önce söylenmiş kilidi açan bir söz.

En basit olarak sağlığı korumak için yapılabilecek olan şeyler nelerdir?

-Öncelikle endişe ve kaygılarımızdan, adına stres dediğimiz duygularımızdan arınmamız lazım. Kendi içinde yaşadığımız kaygıların bağışıklık sistemimiz üzerindeki baskısının kalkması gerekli. Bunu yaptığımızda bağışıklık sistemi doğalına dönüyor, bunu kendi kendinize meditasyonla, dua ile, yoga ile yapabilirsiniz. Kaygının belirli bir dozun üzerinde olması halinde bize vereceği zarardan korunmak, arınmak diyebiliriz.

Kongrede anlatılacak olan enerji tıbbı yöntemlerinden destek almak da mümkün. Sağlığımız aslında çok güçlü bir mekanizma ama biz çok yoğun bombardıman altında bırakıyoruz. Aslında korona da doğanın bir parçası, biz o virüsle birlikte yaşamaya programlı canlılarız. Biz doğayı tahrip ederek onun alanına girdiğimizde, o da kendini korumak için ‘bir dakika’ diyerek bizim alanımıza girdi.

Koronayı yok etmek diye bir şey mümkün değil o zaman...

-Mümkün değil. O yüzden koronaya başımızın tacı, başımızın  koronası diyorum. Ben o gözle bakıyorum, beraber yaşamayı öğrendiğimizde bizi hasta edecek bir sebep yok. Hücreden başlayarak tüm vücudumuzu kapsayan dengeye unsuru ve sağlıklı frekanslar var. Üzerine yapışmış olumsuz frekansları teknolojik cihazlarla atılmasını sağlayan yöntemler var. Bize vereceği hasara karşı kendimizi koruma yöntemleri var, sağlıklı su, sağlıklı çevre,  temizlik, sağlıklı gıda gibi. Halihazırda yedi milyar insanın dünyaya yaptıklarının ceremesini hepbirlikte yaşıyoruz.

 
‘Ciddi önlemler aldık, üretime devam ettik’
 
‘En kıymetlimiz, sayfaları yırtılmış 900 yıllık Kur’an’
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘Ciddi önlemler aldık, üretime devam ettik’
Ege Sanayicileri ve İş insanları Derneği Başkanı Fadıl Sivri, gazeteci ...
'İzmir’e Şehir Hastanesi değil, butik hastaneler lazım'
Demokratik Sağlık Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol koronavirüs günlerinde ...
'Hükümetten hak etttiğimiz yatırım paylarını alamıyoruz'
Yazarımız Muhittin Akbel, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ...
 
Korona günlerinde Ege ihracatı
Yazarımız Muhittin Akbel, Ege İhracatçılar Birliği Koordinatör Başkanı ...
Atatürk: Zaferde akılcı ve dengeli bir lider
Yazarımız Dr. Berna Bridge, Bard Üniversitesi hocası, Prof. Dr. Sean McMeekin ...
'Esas sorun üretim değil, pazarlama'
Yazarımız Muhittin Akbel, İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli ...
 
Koronavirüs deniz ticaretini nasıl etkiledi?
Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, koronavirüs günlerinde ...
Ege ekonomisi S.O.S. veriyor!
Yazarımız Muhittin Akbel, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ile pandemi günlerinde ...
Koronayı birlikte aşacağız
Hanzade Ünuz, İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan ile Korona virüsünü ...
 
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Memleketin birinde insan manzaraları(!)
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Tükeniş!
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Kara kaplı defter!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Nereden nereye?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çanakkale artık barışın merkezidir!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Daha önceleri nerelerdeydiniz?
Kemal ARI
Kemal ARI
'Cehennem savaşı'nda ne yediler ne içtiler?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bölgecilik, mezhepçilik ve inşaatçılık...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Unutulmazlar...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Boşanan aileler ve çocuklar
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva