Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Dilek Kaya, 2016 yılının Haziran ayında, Halkapınar semtinde kurulan bitpazarından 1970li yılların başında yazılan mektuplar, aynı kişiye ait not defteri ile öğrenci kimliğini 5 TL ödeyerek satın aldı.
Mektupların merkezinde ailesi İzmir'de yaşayan, 18- 19 yaşlarında, Ankara Fen Lisesi mezunu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi Kazım Küçükalp adlı müzik ve spor meraklısı, çok yönlü genç yer alıyordu. Bir mektupta gencin, arkadaşları tarafından Artvin Kaçkarlar Altıparmak Dağları’na yapılacak tırmanışa davet edildiğini okuyan Kaya, internette yaptığı araştırmada Kazım Küçükalpin o tırmanışta kaza geçirdiğini ve Türkiyenin dağ kazalarında ölen 3’üncü kişisi olduğunu öğrendi.
Kazım'ın hikayesinden çok etkilenen Kaya, Bu hayatın ona bir borcu var" diyerek, ağabeyine, dağ çıkışına katılan kişilere, mektupların hayattaki sahiplerine ulaştı ve çektiği ’Kazım’ belgeseliyle gencin hikayesini ölümsüzleştirdi.
27 KİŞİYLE GÖRÜŞME YAPTI
John Lennon'un ’Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir’ sözünü hatırlatan Doç. Dr. Kaya, "Bu, hepimiz gibi Kazım için de geçerli. Bu film, benim başıma gelen en güzel şeydi" diyerek, filmin ortaya çıkış sürecini şöyle anlattı.
"Bu, beni bulan bir hikaye. Her şey 2 yıl önce bitpazarında başladı. Kazım, mektuplarıyla, yaşadıklarıyla, hayatıyla beni anlamlı bir yolculuğa çıkardı. Kazım'ın yaşadığı eve gittim, mektuplarda yazan isimlerden o dönemki arkadaşlarına, ağabeyi Attila ve yeğeni Burak Kazım Küçükalpe ulaştım. Hepsi de bana çok yardımcı oldu. Yaklaşık iki yılda İzmir, Ankara, İstanbul ve Artvin'de çekimleri gerçekleştirdik. Artvin'de tırmanış öncesi Kazım'ı gören, kurtarma operasyonuna katılan köylülerle görüştük. Toplamda 27 kişi ile görüşme yapıldı. Bu yolda pek çok arkadaşım, öğrencim, kalpleriyle, bilgi ve becerileriyle bana eşlik etti. Pek çok yeni, güzel insan tanıdım. Onlarla birlikte bir yandan Kazım'ın hikayesini yeniden kurarken öte yandan 70'li yılların Türkiye'sine, gençlik kültürünün dışavurumlarına baktık, hatırlamaya çalıştık."
’ONU HİÇ TANIMASAM DA EN İYİ ARKADAŞIM’
Okuduğu mektuplar ve yaptığı görüşmelerle Kazım hakkında çok şey öğrendiğini belirten Kaya, bu çalışmada kendisinin de çok değiştiğini anlattı. Kaya, "Ben onun için bir şey yapmaya çalıştım. O güzel insanın hayatının 19 yaşında bir anda kesilmesine hiçbir anlam veremedim ve bu hayatın ona bir borcu var, bunu ben ödeyeceğim ödeyebildiğim kadar dedim ve yapabileceğim sadece buydu. Bir adam düşünün o kadar iyi ki herkes onu o yaşında Baba diye çağırıyor, 44 yıl önce yalnızca 5 dakika gören kişi bile onu unutmuyor. İki hiç tanışmayan insanız ama Kazım senin için ne? deseler, arkadaşım derim. Hiçbir şeyi birlikte yaşamadık ama onu en iyi arkadaşlarımdan biri diye hatırlayacağım" diye konuştu. (DHA)