HABERLER>YEREL YÖNETİMLER
3 Şubat 2012 Cuma - 16:15

Avukat Noyan Özkan’dan çarpıcı iddianame analizi!

İzmir Barosu Eski Başkanları’ndan çevreci Avukat Noyan Özkan, Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonların ardından hazırlanan ve kabul edilen 324 sayfalık ‘çete/örgüt’ iddianamesini hukukçu gözüyle analiz etti.

Avukat Noyan Özkan’dan çarpıcı iddianame analizi!

EGEDESONSÖZ-Büyükşehir iddianamesini 8 önemli başlıkta analiz eden Özkan, 324 sayfalık iddianame için hazırladığı 9 sayfalık metinde sürece ışık tutacak hukuki bilgiler verdi. Özkan’a göre bu davanın özel yetkili mahkemelerde görülmesi hukuki açıdan sakıncalı…

Büyükşehir iddianamesinde bilirkişi skandalı

İŞTE NOYAN ÖZKAN’IN KALEMİNDEN İDDİANAME ANALİZİ…
İzmir Özel Görevli-yetkili Savcılığın talimatı ile 2 Mayıs 2011 ve 22 Kasım 2011’de düzenlenen yakalama-arama gözaltı polis operasyonlarında İBŞB üst düzey personeli gözaltına alınmış, bazıları hakkında tutuklama kararları verilmiş ve son olarak İzmir Özel Görevli-yetkili Savcılığının 130 şüpheli hakkında düzenlediği 4.01.2012 günlü iddianamesi kamuoyuna açıklanmıştır. İzmir 8.inci ÖGM tarafından 20.01.2012 günü iddianamenin kabulüne karar verilmiş olup davanın ilk duruşması 3 Nisan 2012 günü yapılacaktır.
Operasyonlar sürerken özellikle Hükümet’e yakın medyanın Ankara kaynaklı haberlerinde İBŞB başkan ve yetkililerini itibarsızlaştırmayı amaç edinen ve Belediye yönetimini , ‘’Organize Suç Örgütüne’’ benzeten haberlerin sızdırılması dikkat çekmiştir. Esas itibarıyla demokratik bir hukuk devletinin adalet sisteminde asla yer almaması gereken Özel Görevli Mahkemelerin, (ÖGM’ler) geçmişte çok insanın canını yakan DGM’lerin bir devamı olduğu hususunda Adalet ve Hukuk dünyasında genel bir kabul söz konusudur. Baroların ve akademi dünyasının bu konudaki açıklama ve ortak bildirileri kamuoyuna mal olmuştur. Son olarak Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg'in 27 - 29 Nisan 2011 tarihleri arasında Türkiye'yi ziyaretini müteakiben hazırladığı 10.01.2012 günlü RAPOR, ÖGM’lerin yapısı ve uygulamaları ve tutuklamalar hakkında çok ciddi eleştiriler getirmiştir.
Elbette yargı süreci devam edecek ve gerçekler ortaya çıkacaktır. Ancak, Kamuoyuna mal olan çok sanıklı davaların hazırlık soruşturması aşamalarının, ‘’doğrudan yargıyı etkilemek amacı dışında kalmak koşuluyla’’, genel hukuk prensipleri açsından hukuksal düzeyde tartışılmasında kamu yararı vardır. Özellikle Ceza Yargılaması Hukuku ve uygulamasında “soruşturma aşamasında” yapılan yanlış, hatalı ve keyfi uygulamalar nedeniyle, çok ciddi insan hakları ihlalleri meydana gelmekte ve yurttaşların adalet duygusu sarsılmakta ve sonuç olarak Yargı erki zarar görmektedir.
 
Son yıllarda Ergenekon, Balyoz, KCK, ÇYDD, Futbolda Şike, Oda TV gibi ÖGM-polis operasyonlarını ve iddianamelerini inceleyen ve özellikle İnsan hakları Hukuku ve Ceza Usul Hukuku açısından ağır hukuk ihlallerini tespit eden ve bu davalar karşısında çifte standartlı davranışlarını teamül haline getiren bazı meslektaşlarımı üzüntü ile gözlemleyen bir hukukçu sıfatıyla kamuoyuna mal olmuş bu iddianameyi de enine boyuna inceledim. Ve bir gün bu ülkede, ‘’önce yurttaş, sonra devlet felsefesine uygun bir ‘’demokratik hukuk devletinin’’ gerçekleşmesini isteyen duyarlı kişi ve kurumlarla paylaşmak istedim. Bu inceleme, hiç bir kişi ve kurumun telkin ve tavsiyesi olmadan ve şimdiye kadar sanık müdafilerinin yapmış oldukları savunmalar okunmadan, yalnızca 135 sayfalık iddianame ve basın haberleri dikkate alınarak yapılmıştır.
 
TESPİTLER:
 
1.                  SORUŞTURMA CMK.250-(1) MADDENİN (B) FIKRASINA AYKIRI OLARAK BAŞLATILMIŞTIR. İZMİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI ÖZEL YETKİLİ SAVCILARI VE İZMİR ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMESİ KENDİ GÖREV KAPSAMI DIŞINDA DOSYAYA BAKMAKTADIR
 
İlk operasyonun başlangıcından bu yana tüm ceza hukuk otoritelerinin, akademi dünyasının ve İzmir Barosunun ısrarla belirttiği gibi İBŞB Başkan ve yetkilileri ile bazı sendikacı ile sanatçı organizatörleri hakkında normal savcılar ve normal mahkemeler yerine özel görevli savcı ve mahkemelerin dosyaya bakması olgusu kesinlikle yasaya aykırıdır. Çünkü CMK 250.maddenin kapsamına giren suçlar yasada ayrıca ve özellikle sayılmak suretiyle belirtilmiştir. Bunlar, mafya tarzında organize suç örgütlerinin eylemleri ile devletin güvenliği ile anayasanın ihlali ve casusluk gibi suçlardır.
 
İddianamede İBŞB hakkında isnad edilen suç;
“Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak ve Yönetmek, Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olmak, Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım Etme, Örgütün Faaliyeti Kapsamında Çok Sayıda İhaleye Fesat Karıştırma, İhalelerde Baskı Cebir Tehdit Uygulama, Edimin İfasına Fesat Karıştırma, Haksız Menfaat Temin Etme, Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma, Görevi Kötüye Kullanma, Belgelerde Sahtecilik, Suçu ve Suçluları Gizleme”
Ceza Muhakemesi Kanununun “Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi” başlığı altında düzenlenen 250. Maddesi hiçbir tartışmaya ve yoruma yol açmayacak kadar açık ve seçiktir;
 
Madde 250 – (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) (Değişik: 26/6/2009 - 5918/7 md.) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,
 b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç), ( Burada devletin güvenliğine ve anayasaya karşı suçlar sayılmıştır)
İddianamede, İBŞB içinde üç örgüt yöneticisine    (Aziz Kocaoğlu, Pervin Şenel, Sait Ersu Hızır ) bağlı olarak “çıkar amaçlı bir organize suç örgütü” nün faaliyetleri anlatılmaktadır.
Ancak 135 sayfadan ibaret iddianamenin hiçbir yerinde iddia edilen örgütün faaliyeti çerçevesinde belirtilen suçların işlenmesinde cebir ve tehdit uygulandığına ilişkin tek bir somut kanıt yoktur.
Özel yetkili Savcılık, iddianamenin hemen başında (Bkz.sh. 5,6,7) soruşturmanın neden 250.madde kapsamında yürütüldüğünü kanıtlamak için
1)- İBB Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığınca yapılan 23.11.2010 tarihli park ve yeşil alanların bakımı, sulanması ile ilgili personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalesine cebir tehditle fesat karıştırma,
2)-Belediye hizmet binalarının temizlik ve diğer işlerinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımına dair 10.11.2010 tarihli ihaleye cebir tehditle fesat karıştırma eylemlerini, belirtmiştir.
Akdeniz Temizlik firması mensuplarının Belediyenin açtığı ihale sürecinde bazı sendika görevlileri tarafından tehdit edildiği iddiasıyla haklarında açılan ceza soruşturma dosyasının normal savcı tarafından özel görevli savcıya verildiği anlaşılmıştır. Oysa bunlar münferit adi suçlardır. Bu soruşturma dosyalarının Özel yetkili Savcılığa devri ve ‘’organize suç proje dosyası’’ şekline dönüştürülmesi tamamen zorlama ve keyfi bir icraattır. Üstelik, kendi aralarında ihale rekabeti yaşayan organizatörlerin yalnızca telefon tapelerinden ibaret karşılıklı tehdit içeren sözler kullanmasının bu soruşturmaya yapıştırılması ise fazlasıyla zorlamadır. İddianamede, üç ayrı grup örgüt liderine isnat edilen toplam 24 olayın hiç birinde İBŞB Başkan ve bürokratlarının doğrudan veya dolaylı olarak ‘’cebir ve tehdit uygulamalarına’’ ilişkin tek bir kanıt, bilgi, belge mevcut değildir.
 
 
2. İDDİANAMADE İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN ORGANİZE BİR SUÇ ÖRGÜTÜ OLARAK GÖSTERİLMESİ HAKSIZ VE YANLIŞ BİR DEĞERLENDİRMEDİR.
İddianamede ‘’haksız çıkar sağlamak amacını güden bir suç işleme örgütünden’’ bahsedilmektedir. Uygulamada, ‘’organize suç örgütleri’’ hakkında tüm uluslar arası ilgili kurumlar, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü-Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından kabul edilen ve web sitelerinde ilan edilen ‘’kriterler’’ bellidir.
Mafya tipi organize suçlara ilişkin olarak ortaya konan uluslararası kriterler de birbirleriyle örtüşmektedir. İster mafya, ister örgüt, ister çete, ister teşekkül, ister cemiyet, isterse de şirket olsun, hangi isimle anılırsa anılsın ABD dahil Avrupa ülkelerinde suç organizasyonundan söz edebilmek için genellikle sekiz kriter aranmaktadır.
Avrupa Organize Suçlarla Mücadele Çalışma Grubu'nun 28-31 Mart 1996 yılında Almanya'nın Leipzig kentinde yaptığı toplantılarda; organize suç örgütünün kriterleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir (Avrupa Konseyi 1999 Raporu).
 - Aralarında haksız kazanç elde etmek için fonksiyonel iş bölümü ve hiyerarşik bir yapı bulunması,
-Kazancın kural olarak suç ile sağlanması,
-Suç işlemenin süreklilik göstermesi,
-Suç organizasyonu içerisinde yaptırım sisteminin bulunması,
-Şiddet ve tehdit gibi yöntemlerin kullanılması,
-Kamu ve/ veya özel sektöre nüfuz edilmesi,
-Karapara aklanması yöntemlerine başvurulması,
-Paravan şirketlerin kurulması şeklinde tespit edilmiştir.
İzmir 250. Madde ile Görevli-Yetkili Özel Savcılık ve operasyonları yürüten İzmir Valiliği Emniyet Müdürlüğü KOM Müdürlüğü, görev-yetki ve sorumluluklarının kapsamını dışına çıkmışlar ve CMK 250-(1)-b maddesi ile birlikte Avrupa Konseyi1996-Leipzig kriterlerini de ihlal etmişlerdir.
Yargıtay’ın kökleşen kararlarına göre; ÖRGÜT KAVRAMI (Üye Sayısının En Az Üç Kişi olması, Üyeler Arasında Soyut Bir Birleşme Değil Gevşek de Olsa Hiyerarşik Bir İlişkinin Bulunması, Suç İşlenmese Bile Suç İşlemek Amacı Etrafında Fiili Bir Birleşmenin Olması, Niteliği İtibariyle Devamlılık Amacı Etrafında Fiili Bir Birleşmenin Olması ve Devamlılık Göstermesi Gereği ) olarak vurgulanmıştır. İddianamede, İBŞB Başkanı ile Belediyenin muhtelif kademelerinde çalışan üst düzey bürokratlarının ve personelin yasalarla belirlenmiş hiyerarşik görev dağılımı ve uygulamaları dışında ‘’belediye içinde örgütlenmiş özel bir hiyerarşi ile çalışan cebir ve tehditle haksız çıkar sağlayan çıkar amaçlı bir çetenin’’ faaliyetini kanıtlayan tek bir kanıt yoktur.
3.         İDDİANAMADE, İBŞB ÖRGÜTÜNÜN HAKSIZ ÇIKAR SAĞLAMA FAALİYETİNE İLİŞKİN HİÇ BİR KANIT BULUNMADIĞI GİBİ ÖRGÜT YÖNETİCİ VE ÜYELERİNİN MALVARLIĞINDA BİR ARTIŞ TESPİTİ YOKTUR.
İddianamenin başlıca konusunu teşkil eden ‘’ihalelere fesat karıştırma ve bu sayede haksız çıkar sağlama’’ iddiasının günümüz bilişim teknolojisinin sağladığı olanaklarla banka ve kredi kartı hesapları, tapu ve diğer kamu kurumlarından elde edilecek bilgilerle çok kısa zamanda Savcılık/Emniyet tarafından tespit edilmesi mümkündür. İhaleler sonucunda ‘’kamunun zarara uğratılması’’ kavramı ile ‘’ihalelerden haksız çıkar sağlama’’ kavramı tamamen farklı olgulardır.
 
 
3628 sayılı Mal Bildiriminde bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Edilmesi Hakkında   Kanunun amacı, ‘’rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele cümlesinden olarak; bu Kanunda sayılanların mal bildiriminde bulunmalarını, bildirimlerin yenilenmesini, mal edilmelerin denetimiyle, haksız mal edinme veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunma halinde uygulanacak hükümleri, bu Kanunda belirlenen suçlarla bazı suçlardan dolayı kamu görevlileri ve suç ortakları hakkında takip ve muhakeme usulünü düzenlemektir.’’ (Madde 1)
‘’Haksız mal edinme ‘’ kavramı yasanın 4.maddesinde tanımlanmıştır;                  ‘’Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar, bu Kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılır. ‘’
CMK Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir.
İzmir Özel Görevli-yetkili Savcılık, belediye başkanı Aziz Kocaoğlu ile diğer sanıkların 4 yıl önce göreve geldiklerinde vermiş oldukları mal bildiriminde kendilerine ve birinci derecede yakınlarına ait olan mal varlıklarının karşılaştırmasını yapma ve şüphelilerin haksız mal edinme durumlarını ve harcamalarını tespit etme imkanlarına sahiptir. Bu önemli tespitler neden yapılmamıştır? Ya da yapılmış ise iddianamede neden yer almamıştır? ‘’Haksız çıkar sağlama ve bu amaçla çete oluşturma gibi yöneticileri ve personeli son derece ağır bir iddia ile suçlarken, ‘’haksız çıkar sağlama’’ ve ‘’yolsuzlukla’’ ile ilgili olan rüşvet (TCK.252) , zimmet (TCK.247) , ,irtikap (TCK.250) , gibi memur eylemlerinin iddianamede yer almaması büyük bir çelişkidir.
 
4.         ÖZEL YETKİLİ SAVCILIK, CMK. 157. MADDE İLE DÜZENLENEN ‘’SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ İLKESİNİ’’ İHLAL ETMİŞTİR
Soruşturmanın hemen başında, 3.05.2011 günü aşağıdaki haber Hükümet’e yakın SABAH gazetesine servis edilmiş ve soruşturmanın dayandığı Sayıştay v.d. bilirkişi raporları ile ihalelerin ayrıntıları hakkında çok gizli bilgiler kamuoyuna sunulmuştur.
Soruşturma O'na kadar uzanacak
SABAH….03.05.2011
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/05/03/iste-baskan-kocaoglunu-koseye-sikistiran-rapor
‘’ İzmir'deki operasyonun perde arkasında 5 yıl süren Sayıştay incelemesi olduğu ortaya çıktı. Sayıştay incelemesi sonucunda 40 milyon liralık yolsuzluk saptandı
 
SABAH, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde 40 kişinin gözaltına alındığı operasyonun perde arkasında 5 yıl süren Sayıştay incelemesi olduğu bilgisine ulaştı. Sayıştay'ın belediyenin son 5 yılını mercek altına aldığı ve 40 milyon liralık yolsuzluk olduğu saptandı. Dosyanın savcılığa verilmesinden sonra polisin yaptığı incelemelerde bu rakamın 100 milyon lirayı bulduğu iddia edildi. Sayıştay Başkanlığınca düzenlenen inceleme raporlarında İzmir Belediyesinde 'ihaleye fesat karıştırmak, resmi belgede sahtecilik, görevi ihmal ve kamulaştırmasız el atma' suçlarının işlendiği öğrenildi. Raporlarda aralarında Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Sait E.H., Genel Sekreter Vekili Pervin Ş.G., 3 genel sekreter yardımcısı, 5 daire başkanı, 15 belediye şirketi müdürü ve yardımcısı, 10 şube müdürü olmak üzere toplam 205 kişinin suç işlediği tespit edildi. Sayıştay raporlarına göre; 205 şüphelinin 16 kez Örgütsel suç, 85 kez fesat karıştırma, 18 kez edimin ifasına fesat karıştırma, 17 kez nitelikli dolandırıcılık, 8 kez irtikâp, 38 kez görevi kötüye kullanma, 3 kez tehdit, 3 kez bilirkişilik görevini suiistimal, 63 kez de diğer suçlar kapsamına giren muhtelif suçlar işledikleri öğrenildi. Hazırlanan Sayıştay raporuna göre İzmir Büyükşehir belediyesinde 40 milyon 026 bin 792 tllik kamu zararı oluştu. Toplam kamu zararının ise iki ayrı inceleme sonrası 100 milyon TL'yi bulduğu belirtiliyor. İşte 400 yolsuz işlemden yalnızca bazıları şöyle tespit edildi: İzfaş ( İzmur Fuarcılık A.Ş.)'ın özel günler ve davetiyeler için çiçek alımı ihalelerini A.O.Ö'nün yetkilisi olduğu Çağlar Çiçekçilik Firmasına verdiği ve yapılmayan harcamaların yapılmış gibi gösterilerek sahtecilik ve dolandırıcılık suretiyle devletin zarara uğratıldığı öğrenildi. İzmir Büyükşehir Belediyesinin tanıtım, afiş, bilboard ve poster işlemlerinin ihale yapılmaksızın T.A'nın yetkilisi olduğu ajansa verildi. İzbeton Genel Müdürü A.İ. ile İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanı F.Ö' nün İzbeton da kullanılmayan malzemeleri kullanılmış gibi gösterdi. İddialara göre Lion Star'ın İzmir Sanatta yapmış olduğu Kokteyl masrafları ile yazarların imza gününde yapılan ikram İzmir Büyükşehir Belediyesinin Şirketi olan Grant Plaza Şirketine fatura edildi. 31 Aralık 2010'da İzmir Büyükşehir Belediyesine Bağlı Grand Plaza Genel Müdürü R.P. ile Grand Plaza Genel Müdürü Yardımcısı H.B. arasında yapılan görüşmede 50 ton mandalinayı nasıl almış gibi göstererek faturalandırdıkları ileri sürüldü. Şüpheli Hakan S.'nin yetkilisi olduğu Smyrna firmasının 2006'dan 2010'un 3. ayına kadar Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği toplam 31 ihaleden 24 ihaleyi 8 milyon 369 bin 270 TL bedelle aldığı iddia edildi. ‘’ ( Sabah Gazetesi…3.05.2011 )
Soruşturmanın gizliliği
CMK Madde 157 – (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
Özel Görevli-yetkili Savcılığın talimatıyla 2 Mayıs 2011 günü başlatılan operasyonun daha ilk 24 saati dolmadan, ve henüz arama ve zabıt işlemleri devam ederken,                 3 Mayıs 2011 günlü Sabah internet sayfasında SORUŞTURMA O’na KADAR UZANACAK başlığı altında yer alan haberi bir gazetecilik başarısı olarak nitelemek zordur. Bu haber, Özel Görevli-yetkili Savcılığın emri altında çalışan Polis veya Adliye memurları tarafından Hükümet’e yakın basına sızdırılmıştır. Böylece, İBŞB Başkanı manşette hedef gösterilmek suretiyle soruşturma siyasallaştırılmıştır. Şüpheliler ve müdafilerin, ‘’dosyada gizlilik kararı’’ nedeniyle erişemedikleri bilgi ve belgeler, tek taraflı ve abartılı olarak basında tartışılmaya başlanmış ve soruşturmanın başında şüpheliler aleyhinde bir kamuoyu oluşmuştur.
 
 
5.         ÖZEL GÖREVLİ - YETKİLİ SAVCILIK, CMK 160/2 MADDE İLE DÜZENLENEN ‘’ŞÜPHELİLERİN LEHİNDE VE ALEYHİNDE DELİL TOPLAMA GÖREVİNİ İHMAL ETMİŞTİR.
 Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
Madde 160 – (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.
Sayıştay raporları ve Maliye Bakanlığı memurlarının vermiş olduğu bilirkişi raporları ile bazı iletişim tutanaklarına dayalı olarak düzenlenen iddianamede, şüphelilerin ve müdafilerinin sorgulamalarında verdikleri savunmalar ve Savcılığa sundukları bilgi ve belgelerden birkaç istisna dışında hiç bahsedilmemesi ve bunların iddianameye konulmaması olgusu CMK. 160/2 yanı sıra Savcıların görev yetki-sorumluluklarını düzenleyen evrensel beyannamelere de aykırıdır.
Özel Görevli-yetkili Savcılık, savunma beyanlarına ve sunulan belgelere iddianamede yer vermemiş, şüphelilerin mal varlığında haksız bir zenginleşme olup olmadığını tespit etmemiş, geçmişteki memuriyet sicil ve liyakatlarını dikkate almamış, soruşturma aşamasında gizli kalması gereken bilgilerin basına sızdırılmasına engel olmamış ve böylece tarafsızlığını ve objektifliğini yitirmiştir.
Üstelik, soruşturmanın en kritik anında İzmir Cumhuriyet Başsavcısı son derece talihsiz bir demeçle HSYK’nın genelgesini ihlal etmiştir. İzmir Cumhuriyet başsavcısı Durdu Kavak, 23.11.2011 günü Anadolu Ajansına ve 24.11.2011 günü Haber Türk muhabiri Neşet Dişkaya’ya verdiği demeçlerde;
‘’   .Belediyede suç işlendiğine ilişkin deliller bulunduğu’’ ve ‘’Çünkü bu kişilerin tutuklama ve çok ceza alma ihtimalleri yüksek ‘’ beyanlarıyla şüphelilerin kamuıyu nezdinde peşinen suçlu görülmesine yol açan bir propaganda faaliyetinde bulunmuştur. Özellikle Hükümet’e yakın medyada Başsavcının bu demeci şüphelileri peşinen suçlu ilan edilen bir biçimde manşetlere taşınmıştır. Bu nedenle Başsavcı hakkında HSYK tarafından açılan soruşturmanın akibeti ise meçhul kalmıştır.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun 18.10.2011 gün ve 33 sayılı genelgesinde; ‘’Basın açıklamasının,   kamuoyunun kişinin suçlu olduğuna ilişkin kanaattını uyandıracak ya da hakim veya mahkemelerin olayları değerlendirmesinde önyargılı davranmalarına sebep olacak mahiyette olmaması’’ hususunda dikkat ve özen gösterilmesi Savcılara   duyurulmuştur. (Madde;5)
 http://www.hsyk.gov.tr/Mevzuat/Genelgeler/GENELGELER/33.pdf
Özel Görevli-yetkili Savcılığının, her yıl İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından tespit ve ilan edilen bağımsız bilirkişi listesini göz ardı etmek suretiyle Maliye Bakanlığı memurlarını bilirkişi olarak tayin etmesi de soruşturmanın objektifliğine ve tarafsızlığına gölge düşürmüştür.
Birleşmiş Milletler-Savcıların Rolü Konusunda Havana Beyannamesine göre; ‘’üye devletler, cezai işlemlerde savcıların adilliğini,tarafsızlığını ve etkinliğini geliştirme ve temin etme görevlerinde yardımcı olmayı ‘’, taahhüt etmişlerdir.
Söz konusu ilkelerin beşinci paragrafında belirtilen ve ikinci paragrafıyla da uyum
teşkil edecek şekilde yorumlaması gereken, “savcılar adaletin yönetiminde çok önemli bir role sahiptir, ve bu önemli sorumluklarının yerine getirilmesiyle ilgili kurallar “suçlara karşı vatandaşların etkili korunması ile adil ve eşit bir ceza adaletinin sağlanmasına katkıda bulunma” amaçlarına hizmet etmek üzere kanun önünde eşitlik, masumluk karinesi ile bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde adil bir duruşmaya maruz kalma hakkı ilkelerine savcıların, uygun hareket etmesini ve bu ilkelere saygı duymalarını geliştirici nitelikte olmalıdır” esaslarına uygun hareket edilmelidir.
 
Beyannamenin 12.maddesine göre; ‘’   Savcılar görevlerini hukuka uygun olarak, adil, sürekli ve süratli bir biçimde, insan onuruna saygı gösterip koruyarak, insan haklarının yanında yer alarak yürütürler ve bu suretle adil yargılamanın gerçekleştirilmesine ve ceza adaleti sisteminin düzgün işlemesine katkıda bulunurlar.
13. maddeye göre; Savcılar görevlerini yaparlarken:
a) İşlerini tarafsızlıkla ve her türlü siyasal, sosyal, dinsel, ırksal, kültürel, cinsel veya başka her hangi bir ayrımcılıktan kaçınarak yürütürler;
b) Kamu yararını korurlar, objektif bir biçimde hareket ederler, zanlının ve mağdurun durumunu gereği gibi dikkate alırlar, ve zanlının yararına veya zararına olup olmadığına bakmaksızın, ilgili her türlü duruma dikkat ederler;
23. Savcılar bu Yönergeye uygun davranırlar. Savcılar ayrıca, bu Yönergenin ihlalini önlemek ve ihlal edilmesine aktif bir biçimde karşı çıkmak için ellerinden geleni yaparlar.
İBŞB soruşturmasında ve iddianamenin hazırlanmasında görev alan savcılar
BM Savcıların Rolü Hakkında Havana Beyannamesini açıkça ve ağır biçimde ihlal etmişlerdir. Son tahlilde ise yargı erkinin nüfus ve itibarına zarar verilmiştir.
 
6.SORUŞTURMADA CMK VE EVRENSEL HUKUK İHLALLERİ NEDENİYLE ÇETE REİSİ, ÇETE ÜYELERİ VE ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ İDDİALARINA MUHATAP OLAN ŞÜPHELİLERİN   KİŞİLİK HAKLARI İHLAL EDİLMİŞTİR.
İddianamenin tümü incelendiğinde, Sayıştay raporları, Maliye Bakanlığı memurlarının bilirkişi raporları ve diğer kanıtlar dikkate alındığında İBŞB Başkanı ve üst düzey bürokratları ve memurları hakkında İhaleye fesat karıştırmak veya görevi ihmal ve kötüye kullanmak gibi münferit memur suçlarına dayalı olarak soruşturma yapılması ve iddianame düzenlenmesi gerekirken 250.madde kapsamında ‘’organize suç örgütü’’ değerlendirmesi , CMK’nın 250-(1) -b maddesine kesinlikle aykırıdır.
Cumhuriyet Savcıları, Ceza Usul Hukukunun temel ilkelerini düzenleyen CMK ve evrensel hukuk ilkelerine uymakla yükümlüdürler. Savcıların, yasanın açık ve kesin olan bir hükmünü keyfi olarak yorumlamak ve hukuka aykırı ve zorlama suç isnadı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ‘’organize suç çetesi ‘’, Başkan Aziz Kocaoğlu’nu da ‘’çete lideri’’ olarak nitelemek görev ve yetkisi yoktur.   
 
Bu durumda, yasanın açık hükmünün savcılar tarafından ihlali sonucunda bu iddianame ile kamuoyunda ‘’çete reisi’’, ‘’çete üyeleri’’ ve ‘’organize suç örgütü’’ olarak ilan edilen ve bu sıfatlarla tartışılan şüphelilerin kişilik hakları ihlal edilmiştir. Aileleri ve yakın çevreleri ve kamuoyu nezdinde ‘’çete üyesi’’ suçlaması ile küçük düşürülmüşler ve çok üzülmüşlerdir. Yalnızca ana muhalefet partisi değil iktidar partisi mensupları tarafından bile bu operasyonların haksız, yersiz ve zamansız olduğu yolunda bir izlenim oluşmuştur.
Böylece İBŞB Başkan ve üyelerinin ve birinci derecede yakınlarının , Adalet Bakanlığı nezdinde Türk Medeni Kanunu 25 ve Borçlar Kanunu 49. Maddesine dayalı olarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma hakları söz konusudur.
 
 7. YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI VE CEZA HUKUKU AKADEMİSYENLERİNİN MÜŞTEREK GÖRÜŞÜ UYARINCA 8.AĞIR CEZA MAHKEMESİ GÖREVSİZLİK KARARI VERMELİDİR.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.02.2011 gün ve Esas No:2009-8-111
Karar No:2010–38 kararına göre; ‘’Bu olanak özel görevli mahkemenin elinden alınırsa, özel görevli mahkemenin görev alanı yasa koyucunun rızası hilafına, Cumhuriyet savcısının takdirine terk edilmiş olur ki, bu anlayışı yasal ve teorik yönden gerekçelendirmek mümkün değildir. Yine yasa koyucu aynı amaçla, CMK m.252/1-g düzenlemesini getirerek, genel yetkili mahkemeler iddianamenin kabulünden sonra CMK m.6 (değişik madde: 06.12.2006-5560 s.K. 16. md) ile görevsizlik kararı veremezken, özel görevli mahkemelere bu olanağı tanımıştır. (..). Ancak, sabit kabul edilen eylemler, örgütsel suç kapsamında değerlendirilmeyip somut olayda olduğu gibi bağımsız suçlar olarak değerlendirildiği takdirde, Özel Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama yönteminin kendine özgü ve belli suçlarla sınırlı olması gerçeği karşısında, yapılması gereken işlemin, 5271 sayılı CYY’nın 252/1-g bendi hükmü de nazara alınmak suretiyle, görevsizlik kararı verilerek, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi olacağı esası kabul edilmiştir.
 
Bu konu, öğretide de ele alınmış olup; Prof. Dr. Yener Ünver ve Prof. Dr. Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku adlı eserlerinde, “CYY 252/1-g hükmüne göre, CYY’nın 6. maddesi hükmü, CYY’nın 250 nci maddesi kapsamına giren suçlara bakan ağır ceza mahkemeleri hakkında uygulanmaz. Bunun sonucu olarak, bu ağır ceza mahkemeleri, yargılamanın her aşamasında alt dereceli bir mahkemenin görev alanında olsa dahi, davaya bakmayacak, görevsizlik kararı vererek, dosyayı merciine gönderecektir” şeklinde (sh. 151);
 Prof. Dr. Nur Centel ve Doç. Dr. Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku adlı eserlerinde, “Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri veya daireleri, iddianamenin kabulünden sonra, yargılamanın genel yetkili ağır ceza mahkemelerinin veya dairelerinin görevine girdiği gerekçesiyle, her zaman görevsizlik kararı verebilirler” şeklinde (6. Bası, sh. 782-783);
 
Doç. Dr. Veli Özer Özbek ise, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun Anlamı adlı eserinde, “Özel Ağır Ceza Mahkemeleri sadece CMK m. 250 kapsamında yer alan suçlara bakmakla görevli ve yetkilidirler. Başka davalara bakamazlar. Dolayısıyla alt dereceli bir mahkemenin yetkisine giren bir dava yanlışlıkla özel görevli ağır ceza mahkemesinde açılmış ve hatta iddianame kabul edilmiş olsa bile, artık CMK m. 6 hükmü uygulanmayacak ve özel ağır ceza mahkemesi görevsizlik kararı verecektir. CMK 252/1 g bendinin açık hükmü gereği mahkemenin bu hususta takdir yetkisi yoktur. Görevsizlik kararı vererek bu davadan el çekmek mecburiyetindedir” (sh. 989-990) şeklindeki açıklamaları ile uygulamaya koşut görüş belirtmişlerdir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanıklar hakkında, suç işlemek için örgüt kurma suçundan açılan kamu davasında, yüklenen suçun sabit olmadığı kabul edilerek, bu suçtan beraat kararı verilmiştir. Araç suç niteliğinde olan ve irtibat nedeniyle Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesine düzenlenen iddianamede yer alan hürriyetten yoksun kılma ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçları yönünden ise, Yerel Mahkemece, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmediklerinin kabul edilmiş olması karşısında, 5271 sayılı CYY’nın 252/1-g maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, duruşmaya devamla bu suçlardan sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsiz ve yasaya aykırıdır.
İddianamenin dayandığı şüpheli eylemleri ve kanıtlar , somut görevi ihmal, ihaleye fesat karıştırma gibi münferit memur suçları veya tehdit gibi münferit adi suç iddialarıdır. Neresinden bakılırsa bakılsın, İBŞB başkan ve bürokratları ile diğer şüpheliler arsında ‘’örgüt faaliyeti çerçevesinde’’ işlenen suçlar yoktur. Bu bakımdan 250.madde suçlarına bakan Özel Görevli 8.Ağır Ceza Mahkemesinin en kısa zamanda CMK 252/1-g maddesi uyarınca ‘’görevsizlik kararı vermesi ve dosyayı normal Ceza Mahkemesine göndermesi’’ gerekmektedir.
 
8. ADRESİ, YAŞAM BİÇİMİ , TOPLUMSAL STATÜSÜ BELLİ OLAN İBŞB BÜROKRATLARININ ve PERSONELİNİN KAÇMA ŞÜPHESİ VE DELİLLERİ KARARTMA İMKANI YOKTUR. BU NEDENLE TUTUKLANMALARI ve TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMI OLGUSU CMK’ya ve EVRENSEL CEZA HUKUKU İLKELERİNE AYKIRIDIR
İiddianamede şüphelilere isnad edilen suçların hemen hepsi, Sayıştay raporlarına, Maliye Bakanlığı mensubu bilirkişi raporlarına ve iletişim ve gözleme tutanaklarına dayalıdır. Günümüzün gelişen bilişim teknolojisi sayesinde, ‘’sanıktan delile’’ gitme yöntemi terk edilmiş ve artık ‘’delilden sanığa gitme’’ yöntemi yaygınlaşmıştır.Yaklaşık 1 yıl süren iletişim tespitleri ve arama-gözaltı uygulamaları ile Savcılığın tüm delilleri muhafaza edilmiş olmakla, bu delillerin her hangi bir usulle karartılması ve yok edilmesi imkansızdır. Ayrıca, İBŞB bürokratlarının hepsinin ikametgah ve işyeri adresleri bellidir. Kaldı ki ilk operasyon sırasında gözaltına alınan ve ancak Savcılık kararıyla salıverilen ve sonra ikinci operasyonda tutuklanan şüphelilerden hemen hepsi serbest kaldıkları 7 ay içinde kaçmamıştır. Bu durumda adresi belli olan ve isnag edilen suçların 250.madde kapsamı dışında kaldığı anlaşılan bazı İBŞB personelinin tutukluluk hallerinin devamı olgusu, AİHM kararlarına aykırıdır.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun, 18.10.2011 gün ve 10 no lu soruşturma usul ve esasları hakkında genelgesinde; ulusal mevzuata paralel olarak BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri ile önemli evrensel beyannameleri ve AİHS ve AİHM’in bakış açısı ile AİHM kararlarının somut örneklerle üzerinde durulması isabetli bir yaklaşımdır. 
 
Elçi/Türkiye (2003) davasında, AİHM, tutuklamadaki tutarsızlıklar, belirsizlikler, karışıklıklar nedeniyle tutuklamanın yasal olmadığına, Sözleşme’nin 5 maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Gerek CMK gerek AİHS tutuklama için güçlü ya da makul bir kuşkunun varlığını aramaktadır. AİHM’nin makul kuşku ölçütü “nesnel bir gözlemciyi, kişinin suçu işlediğine ikna edecek olguların ya da bilginin bulunması”.dır. Burada önemli olan, bu olguların somut verilere dayandırılmasıdır. . Fox, Campbell ve Hartley/İngiltere (1990) ya da Berktay/Türkiye (2001) kararlarında AİHM, tutuklamaya esas olan olguların, makul bir kuşku için yeterli ölçüde somut olmaması nedeniyle Sözleşme’nin 5. maddesinin ihlaline karar vermiştir.
Cahit Demirel/Türkiye (2009) kararında, AİHM, Türkiye’de yargılama sisteminden ve yasadan kaynaklanan “yaygın ve sistematik” bir sorun bulunduğunu belirtmiştir. Sorunun, mahkemelerin tutukluluğun devamına karar verirken “sucun niteliği, kanıtların durumu, dosyanın içeriği” şeklinde soyut, klişe bir gerekçe kullanmalarından; teminatla salıverme, yurtdışına çıkma yasağı gibi başka koruma önlemlerini dikkate almamalarından; tutukluluğun hukuka uygunluğunu incelerken çekişmeli bir duruşma yapmamalarından kaynaklandığını belirtmiştir.
AİHM, mevcut başvurudakine benzer meselelerle önüne gelen davalarda AİHS’nin 5/3 maddesinin ihlal edildiğini sıklıkla tespit etmiştir (örneğin bkz. Atıcı - Türkiye, 19735/02; Solmaz; Dereci - Türkiye, 77845/01; Taciroğlu - Türkiye, 25324/02). ( Bkz; AİHM ; KÖKLÜ/Türkiye*   Başvuru No. 10262/04 Strazburg 14 Ekim 2008 )
 
Anayasa 90 Ek B maddesi uyarınca, hakim ve Cumhuriyet Savcılarının , CMK da düzenlenen katalog suçların    çok uzun süreli tutuklamaya imkan veren maddeleri ile farklı hükümler içeren AİHS ve AİHM kararları arasındaki açık ve somut uyuşmazlığı dikkate almak suretiyle CMK yerine temel hak ve özgürlüklere ilişkin AİHS, AİHM kararları, BM ve Avrupa Konseyi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarını uygulamaları gerekmektedir.  
 
Kaldı ki, iddianamenin hiçbir yerinde ‘’cebir ve şiddet kullanma’’ yolu ile ‘’haksız ekonomik çıkar sağlama’’ olaylarına ve delillerine yer verilmemiştir. Olayların ve isnad edilen suçların , CMK.250.maddesinin kapsamı dışında olduğu hususu gayet açıktır.
 
 SONUÇ : 
Ceza Hukuku ve kanunları, ceza adaletini sağlama temelinde, kamu güvenliğini tesis etme ve suç işlenmesinin önlenmesi yanında, temel insan hak ve özgürlüklerini tanıyıp sağlama ve geliştirme yolunda hak ihlallerini önleyici kuralları oluşturma ve hakkın kullanımı için yeterli güvencelerin sağlanmasını amaçlar.
İzmir 250.madde ile Özel Görevli-yetkili Savcılığı tarafından Ceza Muhakemesi Kanununa  ve evrensel ceza hukuku ilkelerine aykırı olarak yürütülen İBB operasyon projesi ve bunun ürünü olan iddianamesinde şüphelilerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan ve böylece toplumda adalete duyulan güven ve inancın sarsılmasına yol açan haksız ve yanlış bir yol izlenmiştir. İnsan hakları evrensel beyannameleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları ve Bilimsel Doktrin ışığı altında doğru yol bulunacaktır. Umutluyum.
 
Bilgi ve değerlendirmenize sunulur. Saygılarımla, Av.Noyan Özkan,     31.01.2012,İzmir.
 
Yararlanılan kaynaklar;
 
•          Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun ,’’soruşturmanın gizliliği ve basının bilgilendirilmesi’’ hakkında 18.10.2011 gün ve 33 sayılı genelgesi;
              http://www.hsyk.gov.tr/Mevzuat/Genelgeler/GENELGELER/33.pdf
 
•          HSYK’nın, Adalet teşkilatına gönderdiği tüm genelgeler
              http://www.hsyk.gov.tr/Mevzuat/Genelgeler/genelgeler.html
 
•          Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliğinin 2012 Türkiye   ‘’Hammarberg’’ raporu
(Özel Görevli Mahkemeler ve haksız ve uzun tutuklamalar hakkında tespit ve eleştiriler)
              Tıkla;   Read the report in Turkish
 https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=2006446&SecMode=1&DocId=1842440&Usage=2
 
•          Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi tarafından hazırlanan 10.08.2010 günlü TUTUKLAMA RAPORU ;   http://eski.barobirlik.org.tr/yayinlar/kitaplar/Tutuklama_Raporu.pdf
 
•          Barolar ve Akademisyenler, 24.04.2009 gününde "Hukuk devleti için kamuoyuna duyuru" başlıklı 50 maddelik bir duyuru yayınladılar. Duyuru 54 baro başkanı ve 13 akademisyenin imzasını taşıyor.  
           http://www.istanbulbarosu.org.tr/detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=4098
 
•          17 Nisan 2011 tarihinde 57 baro ve TBB   tarafından imzalanan İZMİR bildirisi .
           http://www.kazete.com.tr/57-baro-baskanindan-ozel-mahkeme-uyarisi_13791.htm
 
•          7 Mayıs 2011 günü Adana’da yapılan T.B.B ^nin 31. Genel Kurulu’nda yayınlanan sonuç bildirgesi;
              http://www.hukukihaber.net/gundem/ozel-yetkili-agir-ceza-mahkemeleri-kapatilmalidir.htm
•          Sabah gazetesinde 1.nci operasyonun başlangıçında yayınlanan haber;          http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/05/03/iste-baskan-kocaoglunu-koseye-sikistiran-rapor

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
Toplam 9 yorum var, 9 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ali Sabuktay 5 Şubat 2012 Pazar 15:36

skandal bilirkişi raporun edeniyle halen İzenerji genel müdürü Ali Sabuktay Buc a cerzaevinde

Yorumu oyla      12      5  
İnanılmaz Bir Hesap-2 5 Şubat 2012 Pazar 10:50

İşte iddianame bu bilirkişi raporlarına dayanıyor. Bu şekilde açılan dava ilerde hukukun gerektirdiği şekle döner mi? Umudum ve isteğim bu.

Yorumu oyla      12      5  
İnanılmaz Bir Hesap-1 5 Şubat 2012 Pazar 10:45

Bilirkişi İzban tanıtım filmi için rasgele 5 firmadan fiyat almış, 5'e bölüp filmin değerini 400.000,-TL olarak belirlemiş, üstü kamu zararı demiş. Bir fikir ve sanat eseri için fiyat verenler, kendi üretmedikleri bir eserin yaratıcılık kısmını nasıl hesaplamışlar? Hesabın hiçbir yasal dayanağının olmamasını bir yana bırakalım, kendi içinde bile saçma. Neden ortalama aldın? Madem böyle keyfi bir hesap yapcaktın, neden en düşük fiyat olan 77.000,-TL'yi baz almadın?

Yorumu oyla      12      5  
sorumlulk 4 Şubat 2012 Cumartesi 13:31

Taraflı bilirkişi raporu yazanlar 1,5-3 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılır hükmü var ceza kanunun da

Yorumu oyla      14      5  
bilirkiş 4 Şubat 2012 Cumartesi 13:30

Ege de son söz de İddianamede bilirkişi skandalı diye bir haber okuduk ve şaşırmadık.. Bilirkişiler bağısız olmalıdır.. Taini, terfisi, yükselmesi, ve ataması Maliye bakanlığına bağlı olan denetçilerden bilirkişi seçilirse daha çok skandallar çıkar..Bu raporlara istinaden dava açılan 130 kişi ayrı ayrı bu bilirkişilere maddi ve manevi tazminat davası açmalıdır.

Yorumu oyla      15      5  
aziz 4 Şubat 2012 Cumartesi 13:15

bu belediyeyi savunmayı bırakın artık..izmir bu belediyeden çok çekti..hizmet ve proje anlayışı yok..izmirin geçen yıllarına yazık oldu

Yorumu oyla      12      11  
Özgür. 3 Şubat 2012 Cuma 20:59

Zagor... Kardeşim, arkadaşım içimden o kadar güzel yorum yaı yazmak geliyor ki kelimeler birbirine karışıyor. Ağzına sağlık en kibar dille en ağır lafları etmişsin, süpersin kardeşim :)... İzmir'lisin Anlayana laf anlamayana padişahları anlatır yakında medyaları kanalıyla

Yorumu oyla      13      5  
ŞEHMUS KAYAPINAR 3 Şubat 2012 Cuma 20:08

MÜKEMMEL BİR ANALİZ.MESLEKDAŞIMI KUTLUYORUM.

Yorumu oyla      15      6  
Zagor 3 Şubat 2012 Cuma 19:17

Bu habere yorum yazilmamis. Nasil yazilsinki? 1. Yalakalar okumayi sevmez. 2. Okusalarda anlamazlar.3. Onlar Seyhleri ne derse ona inanirlar.4. Adalet duygusu ve vicdan sahibi olmadiklarindan gercegi kabullenemezler.5. Allahtan korkacaklarindan Padisahlarindan korktuklarindan fikir sahibi olamazlar.6. Ar damarlari catlaktir.

Yorumu oyla      20      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Belediye tertemiz bir Selçuk için seferber oldu
Selçuk Belediyesi büyük önem verdiği temizlik çalışmalarına yeni bir boyut kazandırıyor.
Ege’nin Uludağ’ı sağlık ocağına kavuştu
Bozdağ Beldesi'nde, aile sağlığı merkezi uygulamasına geçildikten sonra ...
Savcı cezaevinde yeniden başkan seçildi
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonda gözaltına alındıktan ...
 
Karabağlar​'da dijital devrim
Karabağlar Belediyesi, hızla gelişen bilgi işlem teknolojisine yaptığı ...
''Beni Unutma'' hem güldürecek hem ağlatacak
Usta oyuncu Ali Poyrazoğlu’nun yazıp yönettiği ‘BENİ UNUTMA’ adlı tiyatro ...
AK Parti ve Büyükşehir avukatları karşı karşıya!
Sivil toplum örgütlerini ve siyasi bir araya getiren Küçük Millet Meclisi’nde, ...
 
İki kıyı şarkılarda buluştu
Bayraklı Belediyesinin hazırladığı etkinlik programı çerçevesinde Midilli ...
İzmirli gibi İzmir de şaştı bu işe...
İzmir’de 10 yıllık aradan sonra yağan kar İzmirlileri sevince boğarken, ...
Taçsız Kral’ın 76. yaşı kutlandı
Türk Futbolu’nun efsane ismi Metin Oktay Türkiye’de ilk kez doğum gününde ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Acil çözüm şart!’
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Beyaz tren...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva