Geçen hafta sonu Kaş, Fethiye, Muğla ve Ayvalık’ı kapsayan uzun bir yolculuk haftası idi… Yaşadıklarımı, gördüklerimi, tecrübelerimi paylaşacağım elbette… İlki Muğla Yeryüzü Pazarı’na da tanıklık ettiğimiz “Muğla Zeytiniyle Yaşasın” etkinliği idi…

Geçen Cuma günü Muğla'nın tarih kokan merkez Menteşe ilçesinde, sadece geçmişin değil, geleceğin de yeşerdiği anlamlı bir güne ev sahipliği yaptı. Cumartesi de devamı geldi, onu da yazacağım. Anadolu'nun binlerce yıllık mirası olan zeytin ağacının, iklim değişikliği karşısında nasıl ayakta kalabileceğini tartışmak ve bu uğurda üreticileri bilinçlendirmek üzere düzenlenen “İklim Dirençli, Doğa Dostu Zeytin ve Zeytinyağı Eğitimleri”, Konakaltı Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Sınırlı katılımla ve titizlikle planlanan bu özel buluşma, yalnızca bilgi paylaşımı değil; aynı zamanda bir dayanışma ve umut çağrısıydı.

Biz de uzaktan izledik ama heyecanlandık elbette…

Bir Projeden Fazlası: Anatolivar’ın Kalbi

Proje Evi Kooperatifi’nin yürütücülüğünde, Avrupa Birliği'nin desteğiyle hayat bulan Anatolivar Projesi; Türkiye’den Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) ile Slow Food ortaklığında şekillenen üç yıllık bir emek yolculuğu. Projenin hedefi açık: Anadolu’da geleneksel zeytinlikleri koruyarak üretici toplulukları güçlendirmek ve iklim krizine karşı bu kadim ağacın direncini artırmak.Slow Food Ölmez Ağaç liderimiz Allen Mevlat’ı kutlamak istiyorum öncelikle…

Tam adı Avrupa Yeşil Mutabakatı Hedeflerine Ulaşılması Yolunda Türkiye’de Zeytin Üreticisi Toplulukların Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesiolan ve AB Delegasyonu tarafından desteklenen ANATOLiVAR projesinin genel amacı, sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması, Yeşil Mutabakat hedeflerine ilişkin sürdürülebilir politikaların teşvik edilmesi ve bağlantılı STK'ların bu konularda farkındalığının artırılması yoluyla zeytin ve zeytinyağı üretimi ve tüketimiyle ilgili sivil aktörlerin kapasitesinin güçlendirilmesidir.

İlk yılında Türkiye’de zeytin sektörünün iklim değişikliğine karşı mevcut durumunu tespit eden bir araştırma ile başlayan proje, ikinci yılında bu bulgular ışığında eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerine yöneldi. Bu çalışmaların Muğla’daki ayağı, zeytinin geleceğine dair umutları pekiştiren anlamlı bir buluşmaya dönüştü.

Toprağın ve Bilginin Buluştuğu Gün

Sabah saat 10:00’da başlayan eğitim programı iki oturum şeklinde gerçekleştirildi. Katılımcılar, yalnızca teoriyle değil; uygulamalı atölye çalışmalarıyla da zeytinin, toprağın ve doğanın diline biraz daha yaklaşma fırsatı buldu.

Birinci Oturumda, Proje Evi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Ceren Üzel’in açılış konuşmasının ardından, projenin ortaklarından Itri Levent Erkol, “İklim Değişikliği ve Zeytin Mirası” başlıklı sunumuyla, bu ağacın ne denli köklü bir direniş simgesi olduğunu anlattı. Ardından, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Selçuk Aktürk, zeytin ağaçlarının küresel iklim krizindeki potansiyel rolüne ışık tuttu. Öğle öncesinin son konuşmasında ise Özyeğin Üniversitesi’nden Orkun Doğan, projenin mevcut durum analizini ve iklim değişikliğinin Türkiye’de zeytincilik üzerindeki etkilerini paylaştı.

Etkinliğe katılan Slow Food liderleri…

İkinci Oturumda, zeytinciliğin temel taşı olan toprak sağlığı ön plana çıktı. Onarıcı tarım uzmanı Edwin Clarke, yağış düzenekleriyle yapılan uygulamalı atölye çalışmasında katılımcılara farklı toprak yönetim biçimlerinin suyla olan ilişkisini gösterdi. Günün sonunda yapılan etkileşimli oturum ise, katılımcıların hem bilgilerini pekiştirdiği hem de kendi tecrübelerini paylaşabildiği verimli bir buluşma alanı sundu.

Menteşe Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleşen bu etkinlik, yalnızca bir eğitim değil; zeytincilerin iklim krizine karşı birlikte direnme iradesini ortaya koyduğu bir platform oldu. Her katılımcı, öğrendiklerini kendi tarlasına, ağacına ve ürününe taşıyarak bu ortak geleceğe katkıda bulunacak.

Umudun Adı: Zeytin

Anatolivar Projesi, iklim krizinin gölgesinde üretmeye devam eden çiftçiler için yalnızca bir bilgi kaynağı değil; aynı zamanda bir umut ışığı. Çeşitli bölgelerden sonra Muğla’daki bu eğitimle de atılan adımlar, Anadolu’nun dört bir yanına yayılarak daha geniş bir farkındalık dalgasına dönüşecek.

Bu ve benzeri projeleri önemsiyorum. Neden mi? Çünkü zeytin ağacı sadece bir ürün değil; barışın, sabrın ve direncin simgesidir. Ve biz, ona sahip çıkarsak, o da bizi geleceğe taşıyacaktır.

Zeytin ağacı, yalnızca bir tarım ürünü ya da ekonomik bir değer değildir; aynı zamanda derin bir kültürel, tarihi ve manevi mirasın taşıyıcısıdır. Kökleri toprağa sıkı sıkıya bağlı, dalları gökyüzüne uzanan bu kadim ağaç, barışın evrensel simgesidir; çünkü o, farklı medeniyetlerde, savaşların sona erdiği, dostluğun ve uzlaşının filizlendiği anların sessiz tanığı olmuştur. Sabrın timsalidir; zira zeytin ağacı, yıllar boyu emek, özen ve bekleyişle büyür, meyve verir ve nesiller boyu varlığını sürdürür. Direncin sembolüdür; çünkü kuraklığa, zorlu topraklara ve zamanın yıpratıcı etkisine meydan okuyarak dimdik ayakta kalır. Bizler, bu değerli ağaca sahip çıkar, onun toprağını bereketlendirir, dallarını korursak, o da bize sadece zeytinyağı, meyve ya da gölge değil, aynı zamanda bir miras, bir umut ve sürdürülebilir bir gelecek sunacaktır. Zeytin ağacı, bizimle konuşur; bize geçmişin bilgeliğini, doğanın cömertliğini ve geleceğin sorumluluğunu hatırlatır. Ona iyi bakarsak, o da bizi torunlarımıza, barış dolu, bereketli bir geleceğe taşıyacaktır.