Çok güzel deyimlerimiz var; az kelimeyle, çok şey anlatan…

Contayı yakmak, gibi…

Ne demek contayı yakmak?

İnsanın aklını yitirmesi anlamına geliyor.

Bir bilene, yani Google’a sorduğumuzda, şu yanıtı alıyoruz:

Parçanın işlevini yitirdiğini ve deformasyona uğradığını ifade eder.

Bir de açıklama getiriyor bir bilen:

Bu olay basit bir sorun gibi görünse de, conta yanması meydana geldiği anlaşıldığında araç kenara çekilmelidir!

***

Bu kadar bilgilendirmeden sonra sadede gelelim.

İzmir’in yarım asırlık bir firması var; Temel Conta…

Dünyanın sayılı otomobil markaları için conta üretiyor.

Aynı firmanın bir başka fabrikası daha var.

İki fabrikada iki sendika örgütlü…

Pınarbaşı’ndaki fabrikada Petrol İş Sendikası’na bağlı işçiler, 10 Aralık 2024’te greve gittiler.

O gün, bugündür grev yapıyorlar.

172 gün olmuş.

6 ayı tamamlamalarına birkaç gün kaldı.

İş barışı sağlanmazsa…

Bir bayramı daha grev yerinde aç sefil geçirecek onca insan…

Yazıktır, günahtır.

***

Neden bu kadar uzadı bu iş?

Sendikacısı, işçisi, vatandaş herkes aynı soruyu soruyor.

Uzaması için ortada bir anlaşmazlık, pazarlık falan yok.

Sözü uzatmadan söyleyeyim, işin neden bu kadar uzadığını…

Patron Tamer Kip, iddiaya göre, toplu sözleşme masasına gelmiyor da ondan!

Kendisi gelmediği gibi, genel müdürünü de göndermiyor.

Galiba “sendika” denince tüyleri diken diken olan bir patron, Tamer Bey…

Bazıları onun için “Sendika düşmanı” diyor.

Neden böyle diyorlar?

Sadece Petrol İş Sendikası’nı değil, diğer fabrikasında örgütlü Metal İş Sendikası’nı da hiç ciddiye almıyor, çünkü…

Metal İş, defalarca görüşmeye çağırmış, gelen olmayınca grev yapmak yerine Yüksek Hakem Kurulu’na götürmüş konuyu…

Yüksek Hakem Kurulu da belli bir oranda zam öngörmüş, izin parası ve ikramiye vermiş!

Gelin görün ki, patron, Yüksek Hakem Kurulu’nun kararını da uygulamıyor.

***

Petrol İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı Hasan Toptan’ı dinliyorum.

Diyor ki Hasan Başkan:

“16 arkadaşımız 172 gündür grev yapıyor, Temel Conta’da… Bunlardan 12’si kadın… Arkadaşlarımız o kadar dirençli, o kadar inançlı ki, geri adım atmayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Fakat patronun umurunda bile değil bu kararlılık!”

“Acaba” diyorum, “Çok yüksek maaş istiyorlar da, patron ondan mı TİS masasına oturmuyor?”

Hasan Bey, bu sorunun da yanıtını veriyor:

“Arkadaşlarımız asgari ücretle çalışıyorlardı. İşe başlarken zaten bir ya da iki ikramiye vardır. Biz bir ikramiye istedik, ayrıca yüzde 40 zam talebimiz oldu. 22 bin liranın yüzde 40’ı 8 bin lira eder. Toplayın, 30 bin liralık maaş için çırpınıyoruz, grev yapıyoruz. Grev başladığında asgari ücret 17 bin liraydı. 35 yıldır orada çalışan Cemal ağabeyimiz 19 bin lira maaş alıyordu. Hak mı bu, adalet mi bu Allahaşkına?”

***

Evlerde tencere kaynamıyor.

Çocuklar, yataklarına aç giriyor.

Okula giderken çocuğunun cebine harçlık koyamıyor anneler babalar…

Mağduriyet öyle büyük ki…

Temel Conta’nın patronunun gözünde çalışanların hiçbir değeri yok anlaşılan…

Umurunda olsa, toplu iş sözleşmesi masasına gider oturur, iyi niyetini gösterirdi.

Dünyaya conta üreten bir sanayi kuruluşunun sahibi nasıl olur da işçilerin bu küçük talebini görmezden gelir?

İnanın, akıl alacak gibi değil.

Hele hele işçilere yapılan fiziksel saldırıda azmettirici olduğu iddiaları var ya…

Bir açıklama yapma gereğini bile duymadı.

Kendini savunma ihtiyacını dahi hissetmedi.

***

Her neyse…

Konumuza dönelim.

“Koca İzmir’de sesimiz olacak birisi yok mu?” diye soruyor, mağdur işçiler…

Milletvekilleri, mülki amirler, belediye başkanları?

Sanayicilerin çatı örgütünün başkanı Ender Yorgancılar?

Ender Yorgancılar’ın adı telaffuz edilince, şu cümleyi kurup umut bağlıyor grevdeki işçiler:

“Ender Bey, kendi fabrikasında çalışan binlerce insana patronluktan öte babalık yapıyor. Bizim patronun da başkanı olarak, devreye girse, o taş kalbini biraz yumuşatacağına inanıyoruz. Masaya oturalım, konuşalım, tartışalım; ortada anlaşma sağlanamayacak bir talep yok ortada.”

Ender Yorgancılar’dan arabuluculuk yapması isteniyor açıkça!

Ender Başkan’ın bugüne kadar böyle bir görev üstlendiğini görmedim ama…

Bu sefer çağrıya kulak verir mi, bilemiyorum.

Ancak bildiğim bir şey var; bu sorunun bir an önce çözülmesi gerektiği…

İş işten geçmeden…

Conta’yı yakmadan!