Türkiye 1 haftadır kongre ile yatıp kalktı. PKK kendisini feshettiğini yaptığı kongre ile duyurdu.
Silahların bırakılması, örgüt üyelerinin ikinci-üçüncü ülkelere gönderilmesi dahil olmak üzere çok sayıda konu kamuoyunda tartışma konusu…
Beni ise asıl merak ettiren iki konu var; İlki Amerikan şemsiyesi altında Suriye’de kendisini artık Rojava Federasyonu olarak işlevlendiren yeni yapı ile Türkiye’nin ABD-İsrail’in operasyon için açık sinyal verdiği İran ile ilgili alacağı pozisyon…
Diğeri ise iç siyasette kendi varlığını siyasi kutuplaşma üzerine kuran Cumhur İttifakı’nın kendisine yaratacağı yeni düşman…
*
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin baş düşmanı olan, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi tabanını konsolide etme noktasında elverişli bir zemin yaratan PKK’nın varlığını ortadan kaldırması siyaseten de önemli bir boşluk yaratacağı aşikar…
Yıllardır karşıtlık ve düşman yaratma üzerine kurulan siyasal stratejinin uzun süredir CHP üzerinden kurulmaya çalışılmasına karşın seçim sonuçları ortada…
CHP ile PKK’yı yan yana tutan, oldukça sert sözlerin kullanıldığı seçim, Erdoğan tarafından, evet, kazanıldı. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu gibi seçimi kazanma durumu zayıf olan bir isim dahi yüzde 48 oy aldı.
Tu kaka edilen, Cumhur İttifakı tabiriyle “CHPKK”, 1 yıl sonraki yerel seçimde birinci parti oldu.
PKK ile barış görüşmeleri başlarken CHP'ye adeta savaş açıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hapsedilmesiyle sonuçlanan sürecin ekonomik olarak faturası da oldukça ağır oldu. CHP’ye yönelik operasyonlara kamuoyu ikna edilemedi, CHP güçten düşmediği gibi gücünü de arttırdı.
İktidara yakın anket kuruluşlarında dahi Cumhur İttifakı için işlerin iyiye gitmediği görülüyor.
Kısacası Cumhur İttifakı'nın işi hiç kolay olmayacak.
*
Özetlersek;
-12 Mayıs, artık silahların sustuğu, akan kanın durduğu, babaların evlatlarını toprağa gömmediği bir gün olarak tarihteki yerini alacak.
-Türk siyasetinde kartların yeniden karılacağını söyleyebiliriz. Cumhur İttifakı’nın CHP’yi baş düşman yapma dışında bir alternatif gözükmemektedir. Ekonomiye daha fazla zarar vermeme adına Erdoğan, belki operasyonel süreçlerden “istemese de” uzak durmak zorunda kalabilir. Seçime kadar gidecek süreçte Cumhur İttifakı ile CHP arasında sert rüzgarların esmeye devam edeceğini söyleyebiliriz.
-PKK fesih bildirgesinde Türkiye’de daha solda bir muhalefet çizgisi izleyeceğinin ipuçlarını veriyor. Dem Parti’nin açıklamalarına da bakıldığında Cumhur İttifakı’na katılmak gibi olasılığın oldukça zayıf olduğu görünüyor. Ancak birinci çözüm sürecinde yapılan 2011 Referandumu’nda DEM çizgisinin aldığı “boykot” pozisyonu ile yüzde 57 oy alan Erdoğan’a yaptıkları asisti de unutmamak gerek.
-Son 3 seçimde DEM tabanından özellikle batı illerinde CHP’ye bir oy kayışı olduğu görülmekteydi. CHP’nin yeni çözüm sürecini destekleyen bir tutum alması da batı illerinde CHP’ye oy veren Kürt seçmenin kaçışını engellediği gibi DEM Parti’nin CHP’ye karşı bir tutum almasını da engelliyor. Bu durum DEM’in Cumhur İttifakı’na iteklenmesinin de önüne geçtiğini söyleyebiliriz.