Tören, hamaset, övgü veya örtülü yerginin iç içe geçtiği bir dev gösterinin üstüne yazmak beni gerçekten aşıyor. Gösteri toplumuna methiye benim harcım değil.

Gelin görün ki İzmirliyim ve düzenli olarak bu köşede yazıyorum. Üstelik, 9 Eylül’ün yüzüncü yılı…

Dünya ölçeğinde emperyal dönem sonlanırken çöken Osmanlı bakiyesinden zuhur eden Türkiye Cumhuriyeti…

Kapitalist sistemin sanayi devrimiyle geçtiği yeni aşamaya tekabül eden ulus devlet…

İzmir’in işgaliyle başlayan kurtuluşuyla sona eren milli mücadele…

Bir yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası sistemde yol haritasını belirleyen İzmir İktisat Kongresi…

Ve yüzyıldır, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiyle İzmir’in hiç kopmayan güçlü bağları…

Bu şehir, 8500 yıllık tarihinin 5 bin yılı boyunca kesintisiz ayakta kalmış. Bu zaman diliminde iki kere Yunan işgaline uğramış. İlki 3 bin yıl önce, 12 İyon şehri yıkılmış, 8 antik Yunan şehri kurulmuş.İkincisi ise 1919-1922 yılları arasında İzmir işgali. Her ikisinde de geldikleri gibi gittiler.

Hektor ile Anadolu’da kalanları yok sayan tarih yazımına dayalı kültür, Ege’nin her iki yakasında da husumet ekiyor kavga biçiyor.

Atatürk’ü ve mücadelesini tam olarak anladığımızda karşı komşuyla ilişkilerimiz de barış yoluna girecektir.

Kurtuluş Savaşı iki cephede verildi; Birincisi askeri cephe… İkincisi ise, İzmir İktisat Kongresiyle açılan iktisat cephesiydi.

İzmir, sahip olduğu derin tarih ve kültür mirasıyla, kurtuluş ve kuruluş mücadelesinin eşsiz sembolüdür.

Kurulmakta olan yeni Dünya düzeninde, hayatın yavaş akacağı yeni metropol kültüründe İzmir’in öncü rolü, ikinci yüzyıl hedefimiz olmalı.

Kurtuluşun yüzüncü yılı kutlu olsun.