Her Türk’ün tarihini bilmesi kadar doğal bi’şi olamaz…
Toz kondurmadan…
Saklamadan, gizlemeden…
Tarihi hakikatları bileceğiz; bu hepimizin hakkı…
Hatta ödevi…
***
Türkler’in kurduğu 16 Devlet hepimizin gururu…
Büyük Hun İmparatorluğu’ndan…
Taa Osmanlı İmparatorluğu’na kadar…
Amma velakin…
94’üncü yaşını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ni de pas geçmeyeceğiz…
Kurtuluş Savaşı nasıl başladı? Mondoros’ta neler oldu? Sevr Antlaşması’nı niçin imzaladık? Lozan nasıl milad oldu?
Atatürk ve silah arkadaşları son Türk Devleti’ni nasıl kurdu?
Cumhuriyet’e neden sıkı sıkıya sarılmalıyız?
***
Biz ve dahi yarının fidanları…
Özellikle de…
“Devrim Tarihi”mizi en küçük ayrıntıya kadar bilmemiz gerekirken…
“Osmanlı”ya derin bir hayranlığın içinde kulaç atmaya başladık…
Azimle ve ısrarla…
Eşine ender rastlanan bir “geriye bakış” heyecanı içindeyiz…
Bu heyecan, kendini en çok televizyonda gösteriyor…
Neden?
Çünkü…
Türk Milleti, günde ortalama 330 dakikasını televizyon karşısında geçiriyor… Yani, dolu dolu beş saat… Bu rakam atmasyon değil; TÜİK’in verilerindan… Avrupalı maksimum 2.5 saat ile yetiniyor… Çünkü, yapacak başka işi var… Geri kalmış ülkelerde bile bu süre günde üç saati geçmiyor… Türkiye ise “TV İzleme Dünya Şampiyonu”… Ne koyarsan ışıklı cam’a izliyor… Belgesellerdeki böceklerin sevişmesi bile buna dahil… Demek ki, bu millete bi’şi öğreteceksen, TV en iyi araç…
***
Televizyon yayınları bu ülkede 1964’te yayına başladı…
Elimizde malzeme yoktu…
“Köle İzaura”dan tutun, “Kaçak”a…
“Küçük Ev”den tutun, “Avukat Petroçelli”ye kadar ne varsa naftalinli Batı artığı, sürdüler bu ışıklı pencereye… Biz de hayran hayran izledik…
***
Kimi zaman kendimizi romantik aşık yerine koyduk, kimi zaman da “Dr. Kimbıl”ın yerine…
Yeri geldi…
Hayatında memleketinde mahkeme salonu görmeyen Ahmet Efendi, Amerikan filmlerinde o kadar çok mahkeme sahnesi izledi ki, kendini jüri üyesi yerine koymaya başladı…
***
“Osmanlı Tarihi’ni bi’hakkın öğrenelim” diye didinen TRT, 1988’de “Osmancık” ile işe başladı… “Kuruluş” dizisinin büyük faydası oldu… Tam 623 yıl hakimiyetini sürdüren…
Viyana kapılarından Yemen Çölleri’ne kadar genişleyen atalarımızın bu topraklara kazandırdığı zaferleri öğrendik; mest olduk…
Altı yıl sonra…
Aynı TRT “Kurtuluş” dizisi yaptı…
O dizi Kurtuluş Savaşı’nı anlatıyordu…
“Devrim Tarihi”nin “T”sinden habersizler başta olmak üzere…
Cansız manken kesildik, siyah-beyaz ekranın önünde…
Duygulandık, alkışladık…
Ne güzel, her şey dengeliydi…
***
Zaman geçti, 2000’li yıllara giderken…
Tarihimizi unuttuk, daha bir “sosyalleştik”…
Artık, ekrana gelen dizilerde, kendimizi görür olduk…
Yaşantımız, üzüntülerimiz, sevinçlerimiz, aşklarımız, kavgalarımız… Hepsi, ama hepsi ekrandaydı…
“Bizimkiler”… “Kaynanalar”… “Perihan Abla”… “Kartallar Yüksek Uçar”… “Asmalı Konak”… “İkinci Bahar”… “Aşk-ı Memnu”… “Çocuklar Duymasın”… “Çemberimde Gül Oya”… “Leyla İli Mecnun”… “Ihlamurlar Altında”… “Ekmek Teknesi”… “Baba Evi”… “Süper Baba”… “Çiçek Taksi”… “Bir İstanbul Masalı”… “Mahallenin Muhtarları”… “Tatlı Hayat”… “Yaprak Dökümü” ve “Avrupa Yakası”… Unutulacak diziler mi?
***
Sonra n’oldu?
“Zengin çocuk, fakir kız” hikayesinin modern hali ekranlara geldi…
Cep telefonu senaryo yazanların işini kolaylaştırdı…
Son model jeepler ortaya çıktı…
Vicdansız toprak ağaları sevgilileri parasıyla ayırmaya çalıştı…
Kah ağladık, kah beddua ettik…
Tam bunlara alışırken…
Bi’de ne görelim?
“Osmanlı” içerikli diziler birer-ikişer arz-ı endam etmeye başladı…
Sanki…
Bir gizli düğmeye basılmış gibi, arka arkaya geldiler…
***
Gözümüzü “Muhteşem Yüzyıl” ile açtık…
Harem neymiş, hangi entrikalar dönüyormuş? Kaftanlar… Cicili bicili 400 yıl öncenin giysileri… Filan derken… Arkası pamuk ipliği gibi geldi…
***
“Muhteşem Yüzyıl” yetmezmiş gibi, “Muhteşem Yüzyıl / Kösem”… Bir Osmanlı polisiyesi “Filinta”… “Diriliş Ertuğrul”… “Bir Zamanlar Osmanlı”… “Osmanlı Tokadı”… “Dördüncü Murat”… “Osmanlı Derin Devlet”… “Fatih”… “Çırağan Baskını” ve son bomba “Payitaht / Abdülhamit”…
***
Bi’de…
Taaa eskilerden Balkanlar’daki mezailimi anlatan…
“Son Yaz” ve tüm göçmen vatandaşları ağlatan “Elveda Rumeli”…
***
Bitmedi… Bitecek gibi de değil…
Yeni bir çalışma daha var…
Sınırları genişlettik “Osmanlı” dizilerinde…
Belki duymamışsınızdır…
Hollywood da kolları sıvadı bir Osmanlı Televizyon Dizisi yapmak için…
Ünlü İngiliz yazar Jason Goodwin’in “Yeniçeri Ağacı” adlı romanı beyazcam’a uyarlanıyor… Hadım dedektif Yaşim’in maceralarını anlatan dizi İstanbul’da çekilecek… Yazarın bu kitabının 40 dile çevrildiğini hatırlatmakta da yarar var…
***
Peki, nereye kadar bu Osmanlı’nın içini – dışını anlatan diziler?
Neden son dört yıldır “tavan” yaptı?
Bakar mısınız?
Klasik aşk, hıyanet ve entrika dolu yeni diziler, dört beş hafta içinde “zorunlu final” yapıp havlu atıyor?
***
Lezzet mi alamıyoruz yoksa eskiye özlemle mi yanıp tutuşuyoruz?
Milletçe atalarımızın ne yaptığını öğrenelim de…
Sanki…
Biraz ipin ucu kaçmadı mı?
Bi’de başka bir gerçek var…
Mesela sizce…
“Vatanım Sensin” dizisinin ikinci sezonu…
Neden bu kadar iştaha ile bekleniyor?
Sonsöz: “Herkesin elinde kumanda cihazı var; dilediğini seyreder dilediğini seyretmez…” demekle bitmiyor işte…