Mehmet KARABEL
Bayram ayakkabısı 'acıtırsa' ne olur?
12 Nisan 2024 Cuma

Sapsarışındı...

Haylazdı ama çok zeki bir çocuktu...

Selanik’te doğdu...

İlk öğrenimini...

İstanbul Göztepe Taş Mektebi’nde tamamladı...

İşte, tam da o yıllarda...

Devlet memuru bir baba...

Şair bir anne ve...

Vali emeklisi bir dedenin himayesindeydi...

Tam da bugünler gibi...

“Ramazan Bayramı” gelip, çatmıştı...

Aslında...

Sarışın, kartal bakışlı o çocuğa ayakkabı dayanmıyordu!

Öyle de olsa...

Evin büyükleri...

Acar oğlana gıcır gıcır bir ayakkabı almaya karar verdiler...

O tarihlerde...

Bugünlerde olduğu gibi...

Hazır ayakkabı satan mağazalar yoktu...

Lafı dümdüz söylemek gerekirse...

“Ayakkabı ustaları / sanatçıları” vardı...

Vali emeklisi dede ile babacığı...

Sarışın oğlanı...

Tanınmış ustalardan birine götürürler...

Ayakkabıcı...

Çocuğun ayağını bir kartonun üzerine koyar ve...

İyice basmasını söyler...

Ardından kurşun bir kalemle ayağının etrafını çizer...

O karton artık...

Ufaklığın günlerce hayalini kurduğu ayakkabının numarası(!) olacaktır...

Babası ustaya veda ederken...

“Siyah ve bağcıklı olacak; unutmayın!”

Demeyi de ihmal etmedi...

***

Ve...

Bu öykünün kahramanı...

Kartal bakışlı, sarışın oğlanın...

Gerçekten de...

Ayakkabıları bayramdan bir gün önce gelir...

O gün onları giymez ama...

Gelgelelim uyku da tutmaz...

Ayakkabılarını yatağının altına koyar...

Sabah olur...

Annesi ile babası...

Sevimli oğullarını...

Ayakkabı kutusu kucağında...

Sandalyede otururken bulurlar...

***

Gıcır ayakkabıların sevinciyle...

Sabaha kadar uyumayan o sarışın çocuk...

“Mavi Gözlü Dev”...

Ya da...

“Güzel Yüzlü Şair”...

Diye anılan...

Türkiye’de en az dört neslin...

Eserlerini ezbere bildiği...

Dünya şairimiz Nazım Hikmet’ten başkası değildir...

***

Dönüyoruz o bayram sabahına...

O sırada...

Sekiz yaşını geride bırakmaya hazırlanan Nazım Hikmet...

Gıcır gıcır ayakkabıları ile uyandığı sabahı...

Yıllar sonra...

Bakın nasıl anlatıyor?

“Ayakkabılarımı babam giydirdi ama...

Olmamıştı ayaklarıma...

İkisi de dardı ve canımı yakıyordu ama babama söylemedim...

O, “Sıkıyor mu?” diye sordukça...

Ben de “Hayır” diyordum...

“Bunlar dar, ayağımı acıtıyor” desem...

Geri gidecekti ayakkabılarım ve doğal olarak...

Ustanın hemen yeni ayakkabı yapması imkansızdı...

O bayram sabahı...

Canım yana yana yürüdüm...

Bi’saat geçti; geçmedi acı dayanılmaz hale geldi...

Dişimi sıkmam çare(!) olmadı...

Yürürken artık topallıyordum...

Soranlara ise...

(Dizimi vurdum...) dedim ama...

Ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim...”

***

Aradan yıllar geçti...

Türkiye’nin ölümsüz şairi...

O minicik yaşta...

Ayağını sıkan bayram ayakkabısını hiç unutmadı...

Türkiye’nin o yıllardaki...

Sosyal hayatına...

Minicikken yaşadığı “bayram ayakkabısı” acısını(!)...

Türkiye’nin sosyal hayatına uyarladı ve...

Aşağıdaki emsalsiz “hayat yorumu” ortaya çıktı...

Söz bi’kez daha...

“Mavi Gözlü Dev” şairimizde:

“Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir...

Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...

Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre...

Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir…

Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler...

Bir dar ayakkabıya dönüşür...

Bazen de zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez...

Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık…

Canınız yanar...

Topallaya topallaya gidersiniz...

Ve...

Sonradan öğrendim; yaşamın, dar ayakkabıyla yürüyebilme sanatı olduğunu...”

***

Bitiriyoruz...

Nazım Hikmet...

1963 yılında...

61 yaşında bu dünyadan göçtü gitti...

Şiirleri 50’den fazla dile çevrildi...

Bu güzel ülkede...

“Serbest nazım”ın(*) ilk uygulayıcısı ve...

Çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden biri olarak anılıyor...

Uluslararası bir şöhrete sahipti...

Komünist düşünceleri(!) nedeniyle defalarca tutuklandı...

Kısacık hayatının neredeyse üçte birini...

Ya cezaevinde...

Ya da sürgünde geçirdi...

Dayanamadı...

1951 yılında memleketten ayrılınca...

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı...

1963 yılında Moskova'da kalp krizi sonucu bu dünyaya veda etti...

Ölümünden 46 yıl sonra...

O karar “5 Ocak 2009” tarihinde iptal edildi...

Mezarı hâlen Moskova'da...

Nokta...

(*) Nazım: Hece ve durak yönünden denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, ölçülü uyaklı söz biçimi...

Hamiş: Niçin öldün Nâzım? / Ne yaparız şimdi biz şarkılarından yoksun? / Nerde buluruz başka bir pınar ki / onda bizi karşıladığın gülümseme olsun? / Seninki gibi ateşle su karışık acıyla sevinç dolu, gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım? / Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle, / zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten, / zulmün izlerini görmüştüm ellerinde, / kinin oklarını aramıştım gözlerinde, / ama parlak bir yüreğin vardı, / yara ve ışık dolu bir yürek. / Ne yapayım ben şimdi? / Tasarlanabilir mi dünya her yana ektiğin çiçekler olmadan? / Nasıl yaşamalı seni örnek almadan, / senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan? / Böyle olduğun için teşekkürler, / teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için... (Şilili şair Pablo Neruda / Güz Çiçeklerinden Nâzım'a Çelenk / Çeviren: Çeviren: Ataol Behramoğlu...)

Sonsöz: “Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin? / Nazım Hikmet Ran...”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
ezege 12 Nisan 2024 Cuma 10:38

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür.ve bir orman gibi kardeşcesine. işte bu hasret bizim........... gün gelecek, devran dönecek bu güzel ülke hem kardeşliği hemde özgürlüğü tadacak veee hiç bırakmayacak..anısı önünde sonsuz saygıyla...........

Yorumu oyla      2      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu vapur bir milletin kaderini nasıl taşıdı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’in sosyal demokratları
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Pâyidar… Son Balo…
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Toptan ve perakende anılar…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bir portre Recai Acar...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bir başkadır Göztepe sevgisi
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva