İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ;

‘Hakların… güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının… yapılmadığı bir toplum, bir anayasaya da sahip değildir.’

Yani, anayasal demokratik devletin

temeli… kuvvetler ayrılığıdır, diyor.

Kuvvetler ayrılığı da 3 işlevlidir :

*Yasa yapmak,

*Uygulamak,

*Yorumlamak.

Bunların her birininde ayrı bir organı bulunur :

*Yasama erki - Meclis’tir.

*Yürütme erki - Hükumettir.

*Yargı erki - Mahkemelerdir.

***

Otoriter devletlerde, yasama ve yargı organı olsa da… göstermeliktir ki.

Sonuçta tüm yetkiler… fiilen tek organ olarak, yürütme erkinde toplanır !

Liyakat değil, kimin kimi tanıdığı… önem kazanır. Konuşan davullar ! muteber kişiler olur… İktidarın merkezileşmesi, problemin merkezi olur. Çünkü insanlar özerk olmak isterler. Ve bu doğal istek de, insan yüreğinin… en duyarlı yerine dokunur.

İnsan özerkliğine aykırı rejimler.. süremez.

Sovyetlerin, başta özgürlüklerden de başlamayarak… sonuçta dağılması gibi.

Modern devlette insanlar, ulus elbisesi giyer… Diğerlerine bu elbise uymaz.

Ve hiç kimse de, ulusal kimlik ve özerkliğinden feragat edip, sadakatçi olmak istemez.

Sadakatçilik… ilkel bir duygudur da !

Sonunda bu rejimler… halk tarafından demokratik yollarla uzaklaştırılır.

Laikliği referans almayan rejimlerin de

sonu… er ya da geç böyle olur !

***

Kendisini kuramcıymış gören kimisinin,

Doğruya… arka dolanlı sözleri olsa da,

‘Yalan gerçek gibi kabul edilince, gerçek de yalan olur…’ diyen bir Çin sözünü doğruymuş gibi algılayanlar olabilse de,

Yalanı… doğrudan daha güçlü söyleyenler

bulunabilse de,

Doğru… yalana karşı her zaman zafer kazanmıştır !

Hep denir ya… Gerçeğin, er ya da geç ortaya çıkmak gibi, bir huyu vardır da !

***

İmmanuel Kant… bir yerde demiş ki ;

“Sadece yeterli zekaya sahipse eğer, şeytanlardan oluşan bir çete bile, bir devlet kurabilir…”

Kant, 250 yıl kadar önceden bugünkü Taliban’lı fiili yönetimi… tarif etmiş gibi !

Geçmişteki yönetimin, bir üst düzey Taliban yetkilisi… Stockholm’deki Uluslararası bir Mahkemede tanık olarak, şöyle diyordu :

Ruslar bizim namusumuzu… kirlettiler.

Hakim sordu… nasıl ?

Kızlarımıza… okuma yazma öğrettiler !

Kimi ünvanlılar, başlangıç heyecanıyla Taliban için… övgüler düzmüş olsalar da,

geçen sürede değişen bir şey yok ki,

Kafa yine… aynı kafa !

Kavrayıcı bir yönetim yok. Kamusal ve sosyal hayatın içinde… Kadın yok !

Peki Perinçek… şimdi ne diyecek ?

Birinin bir sözünü, söyleyelim biz :

‘Kuyuya ne kadar daldırırsanız daldırın, elekle kuyudan… su çekemezsiniz’ !

***

Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme dönüşü… gerçekleştirebilmek için,

Millet İttifakı bileşenleri ve olasıları,

gece gündüz çalışıyorlar da…

Paulo Coelho,

Olimpiyat Şampiyonumuz Mete Gazoz’a adayıp imzaladığı “Okçu’nun Yolu” öğreti kitabında… diyor ki,

Hedefi vurmak için okçunun ; okuyla, yayıyla ve hedefiyle… bütünleşmesi gerek.

Bir de efsaneden söz ediyor…

Bir okçunun köyünün… istilacıları varmış. Okçu, istilacıların gemilerindeki en zayıf tahtayı… biliyormuş. Onu hedef almış,

okuyla delmiş… Gemi sessizce su alarak batmış. Köyünü tehdit eden istilacılar, Okçuya… yenik düşmüş.

Coelho’ya göre…

Başarmak için birlikte iki şey ;

Bütünleşmek,

Rakibin en zayıf yanını da iyi bilmek,

Gerekmiş !

İyi Pazarlar…