Harun ÖZDEMİR
Türkiye’de kadın olmak
5 Aralık 2013 Perşembe

Türkiye muhafazakarlığı, tarihsel ve toplumsal gerçeklikle sıkı sıkıya bağlıdır. Muhafazakar gündemde yer alabilecek her yeniliğin, tarihle az da olsa bir bağı kurulabilmelidir. Ayrıca yenilik yapılacak konuda toplumsal talebin de yüksel olması gerekir. Bu iki temel kural, Türkiye muhafazakarlığının olmazsa olmazıdır.
Tanzimat’la başlayan, I. Meşrutiyetle çiçek açan ve II. Meşrutiyette olgunlaşan “kadın hakları” mücadelesi, her konuda öncelikle İslamî kaynaklarla, sonra da tarihsel ve toplumsal gerçeklerle 
temellendirmeye çalıştı.

Buna rağmen birçok engelle karşılaştı.

Savunular Kitab’a uygun olsa da, geleneklere aykırıydı. Çünkü savunuların tarihle bağlantısı uzun zaman önce kopmuştu.

Dünyanın koşulları kadın haklarına doğru bir gelişme içindeydi ama Osmanlı toplumsal gerçekleri açısından bakıldığında, tezler çok da ikna edici bulunmuyordu, erkek egemenler tarafından.
II. Meşrutiyetle başlayan ve Cumhuriyetle devam eden süreç, çok sancılıydı. Yenilik talepleriyle tutuculuk, çoğu kez birlikte ve kol kolaydı. Paradoksu ve çelişkisi olmayan, hemen hemen hiç kimse yoktu.

Bu dönemde kadın hakları, yeniden Kitap’la ve tarihle irtibatlandırılmaya çalışılıyordu. Dünyadaki gelişmelerin Osmanlı toplumunu hangi mecburiyetlere zorlayacağına değiniliyordu, geri kalmışlıktan kurtulma mücadelesinde kadına düşen görevlere vurgular yapılıyordu, eğitimde, sağlıkta, çalışma hayatında, siyasette görevler isteniyordu….

Sadece İstanbul’da kadınlar tarafından kurulan 40 dernek vardı. Bu dernekler çevresinde yayın yapan onlarca dergide, erkekler tarafından yorumlanmış İslami anlayışlar, meri hukuk ve gelenekler eleştiriliyor ve karşı yeni tezler ileri sürülüyordu.
***
Cumhuriyet ilan edilmeden aylar önce, 16 Haziran 1923 yılında iyi eğitim almış, eli kalem tutan, doğu batı dillerinden çeviri yapabilen, kadın hakları mücadelesinin öcüsü bir grup kadın, İstanbul’da bir araya gelerek Cumhuriyetin ilk partisini kurma kararı alırlar ve dilekçelerini İstanbul valiliğine teslim ederler. 

Nezihe Muhittin
 başkanlığında kurulan Kadınlar Halk Fırkası, Türkiye’nin ilk partisidir. Partinin kuruluş dilekçesi basında geniş yankı bulur. Uzun süre tartışılan, bazılarınca çok önemli bulunan, bazılarınca da, örneğin Cumhuriyet Gazetesi ve Akbaba mizah dergisince de alaya alınan bu parti, 8 ay geçtikten sonra “…kadınların seçme ve seçilme hakları olmadığından…” gibi gerekçelerle kurulmasına izni verilmez.

Nezihe Muhittin ve arkadaşları kendilerini Mustafa Kemal Paşa’ya kabul ettiremezler.
Mücadeleden yılmayan Kadılar Halk Fırkası girişimcileri bu kez Türk Kadınlar Birliğini kurarlar. Aynı kadro genişleyerek bu kez dernek çatısı altında mücadeleye devam ederler. Çıkardıkları dergiler, yazdıkları romanlar ve makalelerle kendilerini ifade etmeye çalışırlar. İstanbul’da Dünya 
Feministler Kongresi
’ne ev sahipliği yaparlar.

Her konuda devrimci olanlar konu kadına gelince tuta bildikleri kadar tutucu olurlar.
Başta Nezihe Muhittin, maddi ve manevi işkencelere uğrar. 1927 yılında dernek binası polis tarafından basılır, yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla hakkında davalar açılır, dernek kapatılır ve 1929’daki aftan yararlanarak kurtulur.

Bundan sonraki yıllar, Nezihe Muhittin için çok zor geçer. Susması ve otur oturduğun yerde, öğüdünü dinlemesi istenir… Açılan davalar ve yapılan karalayıcı yayınlar Nezihe Muhittin’e başka bir seçenek bırakmaz.

1898’de doğan, oldukça tempolu ve trajik olaylarla dolu yaşamı 10 Şubat 1958’de akıl hastanesinde son buldu
. Geride 20 roman, 300 öykü, senaryo, deneme, tiyatro eseri bırakır. Cenazesine Türk Kadınlar Birliği’nden kimse katılmaz.

Öyle olur ki, Nezihe Muhittin’i kimse hatırlamaz.

Beden önce bir başkasının düşünmesine veya yapmasına tahammül edemem” kıskançlığı veya hastalığı, kim bilir, bu ülkede nice Nezihe Muhittinleri soldurdu.

Tımarhanede biten bir yaşam karşısında insanın irkilmemesi, tüylerinin diken diken olmaması, sarsılmaması, insanlığından utanmaması mümkün müdür?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
caner solgun 6 Aralık 2013 Cuma 11:31

"Nezihe Muhittin ve arkadaşları kendilerini Mustafa Kemal Paşa’ya kabul ettiremezler." ilginç. Mutlaka yazdığınız doğrudur ve belgelidir. Gerçekten şaşırdım yazınızı okuyunca

Yorumu oyla      14      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Pâyidar… Son Balo…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kardiçalı'yı kurtarmak çok mu zor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İnsanlık durumu; vasat altı
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Hilafet Çalıştayı ve İslamcılık parantezi
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Toptan ve perakende anılar…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bir portre Recai Acar...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bir başkadır Göztepe sevgisi
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Şampiyon Göztepe!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Erdoğan yalnız değil; Özgür Özel de istiyor!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva