Her şey değişiyor…

Ben de değişiyorum, siz de değişiyorsunuz, o da değişiyor…

Her şey, her varlık değişime mecbur.

Değişim kâinatın olmazsa olmazı.

İnsanların değişimi gibi müspet ilimler de değişiyor…

Dün kabul gören fizik, kimya ve biyoloji kanunlarının birçoğu bugün artık yok, kabul görmüyor ve yanlış olduğu savunuluyor.

Düşünsenize kaç matematik kanunu yerini yeni yasalara bıraktı?

Şaşmaz ve değişmez denilen kaç teori artık rağbet görmüyor.

Dün, dokuzuncu gezegeni bulduğunu açıkladı bir bilim adamı, hem de kim? Onlarca yıldır gezegen sandığımız Plüton’un gezegen olmadığını ispat eden astronom Mike Brown!

Nur topu gibi bir gezegenimiz daha oldu yani…

Tıpkı on yıl önce Plüton’un gezegen olmadığının ispatlanması ve ölmesi gibi bir gerçeklik bu…

***

Moda olamasa bile dünyadaki her şeyin bir süresi var, tıpkı dünya gibi değişime uğruyor her yaratılan…

Bir tek “Değişimi yaratanın ve O’nun temel kanunlarının” değişimi yok… Doğum, ölüm, yaratma ve O’na mahsus tüm isim ve sıfatların değişimi yok…

İslam dini her zaman etkin olan bu isim ve sıfatlara “Esma’ül Hüsna” diyor… Rabbimizin fiillerini tanıtan en güzel isimleri…

Kainatı değiştiren ve devamlı suretle yaratmasıyla geliştiriyor Ulu Tanrı...

Burada “tekâmül” diye bir kavram çıkıyor karşımıza; değişerek gelişme, olgunlaşma ve kemale ulaşma manasında…

Değişimin de en güzel tarafı bu; tekâmül!

Hayatta karşılaştığımız her şey keşke böyle iyi yönde bir değişime tabi olsa…

Düşünsenize insanlık olarak, millet olarak ve şahıs olarak beğenmediğimiz tarafların iyi yönde değiştiğini görmek ne kadar güzel olurdu, geliştiğimizi ve olgunlaştığımızı görmek… Zaaflarımızdan, eksiklik ve hatalarımızdan kurtulup kendi kendimizi bu tekamül sürecine dahil etmek ne kadar güzel olurdu.

Olmayacak bir şey değil elbet, hepimiz değiştiğimiz gibi hepimiz gelişebiliriz.