Tayfun MARO
Şarlatanların baharı
19 Şubat 2015 Perşembe

Türkiye, seksenli yıllarda başlayan o netameli değişim ve dönüşüm projesinin son virajına girdi.
Bu virajı alır mı, orası şimdilik belli değil. Haziran’da göreceğiz…
Şimdilik görünen; ülke o melun değişimin son virajına giriyor ve ortalık toz duman.
Bilindiği gibi, uluslararası sistem Türkiye’den Ortadoğu’da yeni yapılanmaya uyum sağlamasını istiyor. Cumhuriyet rejimi bu isteği yadsıdığından, arzulanan değişim ve dönüşümün önünü açacak süreç, 80 darbesiyle başlatılmıştı.
Fakat otuz beş yıl sonra gelinen noktada, Batı, tam da Türkiye kendisine biçilen rolün gereğini yerine getirirken, ‘kendi yoluna gitmek isteyen’ Erdoğan ile beklenmedik bir yol ayrımına geldi.
 
“Yeni dünya düzeninde Türkiye’ye biçilen rolün gereğini yerine getirmesi halinde Erdoğan’a önce teşekkür edecekler, sonra da günah keçisi ilan edecekler.” Erdoğan bunu biliyor, onun için de uluslararası sistemle köprüleri atıp kendi yoluna gitmek istiyor.
Kendi yolu” dediğimi, Osmanlı bakiyesi olan Sünni toplum üstüne inşa edilen “kutsal dava” ve “Türk usulü başkanlık” olarak anlamak mümkündür.
 
İşte tam bu yol ayrımında, kendi yoluna gitmek için hareketlenen Erdoğangilleri kimse tutamıyor. Danışmanları, köşe yazarları, vekilleri, bilumum yandaşları ve kutu kutu paraları ortalığa döküldü. Arapça alfabenin geri gelmesini istiyorlar, Osmanlıca sözcükler kullanıyorlar ve namevcut bir dilde kendilerini ifade etmenin matah bir şey olduğunu zannediyorlar, Hilafet’in geri gelmesini istiyorlar, Türkiye’nin emperyal güç olduğuna inanıyorlar, tarihselliğin “aç parantez/kapa parantez” bir süreç olduğunu zannediyorlar; destek buldukları %50’nin cehaletini döne döne kullanıyorlar.
Kısacası, körler ve sağırlar birbirini ağırlıyor.
 
Şarlatanların baharını yaşıyoruz…
İmparatorluk yeniden doğuyor… İslam dünyası bu muhteşem geri dönüşü alkışlıyor… Hilafet geri geliyor… Mazlum müslüman milletlere yardım elimizi uzatıyoruz… Oralara merhametimiz ve şefkatimizle gidiyoruz… Borç alan değil, borç veren ülke olduk… Emperyal gücümüz dostlara güç, düşmanlara korku veriyor…
Bunları söylemek için ‘ne içiyorlar’ insan gerçekten merak ediyor…
 
Bölgenin emperyal gücüyüz ama az gelişmiş ülke ekonomilerinde olduğu gibi ekonomi inşaat sektörünün sırtında gidiyor.
İhracat rakamları yüksek olmakla birlikte, ihracat kalemlerinde ithal yarı mamul ürünlerin, ithal ara mallarının payı çok yüksek. Dış ticaret açık veriyor.
Ülkede ileri demokrasi var ama insan hakları ihlal ediliyor, özgürlükler çiğneniyor, basın susturuluyor.
Güçlü devletiz ama Kürt kimliğini tanımak için PKK ile gizli görüşmeler yapma gereği duyan bir bürokrasi var.
Halkın kendisine verdiği iktidarı bir cemaat ile paylaşan fakat yıllarca bunun farkına varamayan bir hükümet var. Yönetememekle malul bir iktidar…
 
Başka ülke halklarının savunduğu özgürlüklerin savunuculuğuna soyunurken, özgürlükleri kendi toplumuna çok gören bu iktidar, islamcı ve otoriter bir yönetim biçimini getirmek için her yolu mubah sayıyor. Gerek kamusal gerek özel yaşam en geniş anlamıyla baskı altında.
Sırf kendilerine sürgit iktidar yolunu açmak için ülkenin geleceğine zar atan yeni muktedirler, yetersizliklerinin yarattığı boşluğu şiddete başvurarak doldurmaya çalışıyorlar.
 
Toplumu itaatkâr kılmak için başvurulan şiddet ve baskı, uzun soluklu iktidarı ve islamcı otoriteyi tesis etmeye muhtemelen yetmeyecektir ama ülkede iç savaşın koşullarını hazırlamaya yetecektir.
Türkiye ateşe düşmüşken, kutsal davanın şarlatanları her gün gazete köşelerinden, ekranlardan seslenerek; “işler yolunda, ülke iyi yolda, Erdoğan dünya lideri, Türkiye emperyal güç vs..” mesajları verseler de, biliyoruz ki başımıza gelecekler var.
 
Ateşe yürüyoruz; şiddet hayatımızı kuşatmaya başladı, toplum öfkeli ve sabırsız, tolerans fikri çöktü. Ülkeyi tekinsiz bir geleceğe doğru sürükleyen iktidar düşkünlerinin, Züccaciye dükkânına girmiş filden farkı yok;
Meclis’in hali ortada… Saraydaki almış başını gidiyor… İktidar partisi, iktidaryetkisini Saraya kaptırdığından, iktidarı gitmiş partisi kalmış… Muhalefet partileri meşru zeminlerde siyaset yapamıyor; muhalefet zemini sokağa kaydı…
Halkın sağduyusu Haziran seçimlerinde bu gidişin önünü almaya yetmez ise, söyleyecek fazla bir şey kalmıyor; “Tanrı yardımcımız olsun!” demekten gayrı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
taylan özgür 21 Şubat 2015 Cumartesi 00:14

her zaman her ahval de Türk ulusu bir çıkar yol bulur.İktidardakiler gaflet ve delalet içinde olsalar bile...son çare seçim olmalı olamaz ise bazı vatan severlerde daha öncekiler ne yaptılarsa onu yaparlar.Kaybedecek Cumhuriyet yok bizde

Yorumu oyla      13      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Köy Enstitülü olmak…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Geleceğe ‘miras’ altın ses!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’in sosyal demokratları
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva