Emektar Atatürk Spor Salonu'ndayız. Yeni adıyla Atatürk Voleybol Kompleksi… Sadece adı değil içeriğiyle de işleviyle de gerçek bir kompleks.
Zaman su gibi akıp geçiyor. Elimiz top tuttuğundan bu yana 40 yıl geçmiş. Onca süredir pozisyon değiştirerek o gün bugündür emektarın içindeyiz.
Kah yeni yetme bir basketbolcu, ya da voleybolcu, kah kendi çapında teknik adam, kah yönetici, sonra gazeteci, maç spikeri…
Anılar gözümüzün önünden film şeridi gibi geçiyor. Kışın soğuktan donmamak için 'Gömleksiz Ahmet' in kalorifer odasına, dumandan zehirlenme pahasına sığındığımız anlar, mevsim yaza dönerken, maçlardan önce ısınmaya değil soğumaya çıktığımız bir azaba dönüşürdü. Maçın ardından sıcak su bulabilmek bile ayrı bir lükstü, o günlerde..
Gece yarılarına kadar süren maç maratonunda hakem olarak görev aldığımız günlerde eve dönmek için araç bulmakta güçlük çektiğimiz de olmuştu. Ama emektarı terk etmedik.
Onca güçlüğe, olumsuzluğa karşın, aynı emektar, ateşe uçan pervaneler misali bizi meşin yuvarlak yerine turuncu ve o zamanki rengiyle beyaz çubuklu küreye doğru çekti. Ne de çok çile çektirmişti emektar. Ama manyetik alan örneği bizi çekim alanına hapsederken, nice mucizevi günlere de tanıklık etmiş, neler yaşatmıştı.
Kışın kalemler soğuktan donar, fotoğraf makinaları bile çalışmazdı. Yazın da 3 bin kişinin nefesi ile salon 'The Long Hot Summer' ı (Cehennem Sıcağında) yı oynardı. Ama her şeye değerdi.
Anılar, anılar… Altınordu'nun ilk basketbol şampiyonluğu, Harlem'in ilk Türkiye gösterisi, Ulusal voleybol liglerinin ilk final maçları… Göztepe'nin şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırması, Karşıyaka - İraklıs maçında yaşanan depreme karşın kimsenin salonu terk etmemesi… Basketbolda Karşıyaka'ın önce Eczacı sonra Efes maçları. Emektarın taraftarın ilgisine yetmemesi ve kalabalıktan merdivenlerin çökmesiyle insanların bir huniden şişeye su boşaltırcasına dış merdivenlerden boşluğa dökülmesi ve mucize eseri kayıp yaşanmaması… 87'li mutlu günler Karşıyaka'nın ilk ve tek basketbol şampiyonluğu… Ve son dönemde Arkas'ın Avrupa zaferleri…
Neler görmüş neler geçirmişiz, tüm salonsever İzmirliler gibi… Neler yaşanmış, eskinin emektarı şimdinin modern, Avrupalı, voleybol mabedinde.
Gururla süzüyoruz 6 bin kişilik salonun yeni görünümünü, biraz da zamaneyi kıskanarak... Tavandan aşağıya kadar sarkan kalın bordo perdelerin, arasından yıllarca sadece görüntü veren kalorifer boruları yok olmuş, Yerine modern tribünler gelmiş. Bu boruların bir yerine ilişen skor 'tahtası' LED ekranlı modern bir skorborda dönüşmüş. Son denemeler yapılıyor açılış öncesi…
Salonda artık serçeler, güvercinler, kargalar uçmuyor.
Maç aralarında 'sosisli' kokularının karıştığı sis perdesinin arasında sigara içenlerin izmaritlerini aşağı sallandırdığı yerde şimdi modern bir kamp merkezi 'Voley Otel' in girişi duruyor.
Bir Federasyon Başkanı'ndan çok saygıdeğer bir ağabeyimiz olarak gördüğümüz Erol Ünal Karabıyık'a soruyoruz.
'Başkan nasıl başardınız?'
Başkan özetle yanıtlıyor:
'Aslında biraz geciktik. Tabi yeniden yıkıp yakmaktan daha zahmetli bir iş. 2001 Nisan'ın da son maçı Arkas oynamış. Haziran 2012'de yeniden hizmetteyiz. Bize tüm maliyeti eski parayla 8.5 trilyonu geçmez. Daha artmaz azalır. Kaynaklarımız reklam, sponsorluk, devletin katkısı, organizasyon, kira gelirleri…'
Başkan bu yıl GSGM'nin voleybol sporuna aktardığı kaynağı 2.6 milyon lira olarak açıklıyor. Federasyon'un bu parayla 4 bine yakın deplasmanlı lig maçı oynatıp 40 bin hakem, gözlemci görevlendirmesi yaptığını, zaman zaman 4 ayrı milli takımı aynı anda içerde dışarıda maç yaptırdığını 50 bin gece konaklama yaptıklarını ve aynı zaman 12 tesisi de temizlik, işletme bakım gibi yürüyen giderleriyle çalıştırdıklarını vurguluyor. Mülkü kendine ait tesisi olan sayılı federasyonlardan biri Türkiye Voleybol Federasyonu…
Haaaa, unutmadan söyleyeyim. Başkan Karabıyık, bütün uluslararası ölçütlere uygun, her türlü dış organizasyonun yapılabileceği modern tesisin büyük bir içtenlikle, sadece voleybolun değil tüm branşların da kullanımına açık olduğunu vurguluyor, 'Bu salon Türk milletinin ortak değeri. Gerektiği takdirde tüm branşlara hizmet verecek' diye konuşuyor. Başkan haklı bir gururla ekliyor:
'Eskiden biz İtalyanlar'ın tesislerini incelerdik. Şimdi onlar ellerinde kamera bizim tesislerin her odasını tek tek kaydediyorlar'
Voleybolun Alsancak'ı emektar salonu anılarıyla birlikte gelecek kuşaklara aktarmaya hazırlanıyor. Ana mimarisini bile bozmadan. Emektar şimdi 6 bin kişilik seyirci, 140 yatak kapasitesili oteliyle voleybol keyfini yaşatmaya hazır.
İşte bu voleybolun Alsancak'ı…
Bir de futbolun Alsancak'ı var. Allah'ın izniyle proje tamamlanırsa 81 milyon TL. nominal değer karşılığında anılarıyla birlikte yok edilecek ve yerine, kentin zaten zor trafiğini arapsaçına çevirecek AVM'ye dönüştürülecek. 81 Milyon yetmezse Gürsel Aksel de elden gidecek. Bunlara karşı çıkanlar ise 'istemezükçü' olarak niteleniyor, ya da işin içine siyaset sokmakla suçlanıyor.
Voleybol Federasyonu, Karabıyık yönetiminde 2006'da 2.6 milyon lira olan bütçesini sponsor sayısını 13'e çıkararak 40 milyon liraya çıkarmayı başardığından övgü ile söz ediyor ve tüm bu organizasyonların yanı sıra 12 tesisi yapıyor ve işletiyor. Karşılığında ne arazi, ne AVM istiyor.
Sıkı durun futbola ilişkin birkaç rakam veriyorum.
Nisan 2004'te futbolseverlerle buluşan İDDAA'dan Türkiye Futbol Federasyonu'na ilk 5 yılda düşen pay 177 milyon TL… Ayrıca Süper Lig'e 245, Lig A'ya 185, Lig B'ye 124 milyon TL kaynak ayrılmış.
Süper Lig'in havuz gelirleri ise 2011 itibarıyle 510.5 milyon TL. Yani yarım milyar, eski parayla katrilyon… Bu paranın % 45'i olan 229.5 milyon TL kulüplere dağıtılmış. Kalanı üç aşağı beş yukarı TFF'nin kasasında.
Voleybol Federasyonu elindeki bu parayla yıkmadan yerine yenisini modernini yapıyorsa, futbola yağan bunca paralara karşın Futbol Federasyonu kılını kıpırdatmıyorsa. Trabzon'a, Erzurum'a, Mersin'e, Rize'ye, yağdıran devletin spor teşkilatı ve maliyesi fakir edebiyatı yapıp karşılığı olmadan İzmir'e bir stat yapamıyorsa ne ala.
Başına Altay'ın adı eklenen Alsancak Stadı'nı modern bir görünüme kavuşturup gelecek kuşaklara aktarmak için böylesine kaynaklara sahip futbol illa bir bedel, istiyorsa söylenecek bir şey yok. Arif olan anlar.
Sadece biri voleybola, diğeri futbola ait iki tarihi tesisi, iki federasyonu örnek gösteriyorum ve diyorum ki;
'Biri voleybolun, diğeri futbolun… İşte iki Alsancak'