Tayfun MARO
Bir arada yaşamak güzel…
16 Kasım 2017 Perşembe

Bu topraklarda kimin ne kadar müslüman, ne kadar laik, ne kadar Türk, ne kadar Kürt olduğunu sorgulama ihtiyacı, postmodernitenin başımıza açtığı işlerdendir.

Kimlik siyasetiyle ete kemiğe büründürülen ayrışmanın toplumsal barışı ortadan kaldırması sonucu değişen kimlikler ve aidiyet meselesinin ele alınış biçimi, cemaatleşmeyi teşvik etti.

Cemaatleşmeyle birlikte inanç ve etnisite gruplarında kışkırtılmış bir özgürlük talebinin ortaya çıkması, yönetimlere, bölerek yönetmenin bütün avantajlarını sundu.

Gündelik hayatta işleri çığırından çıkaran bir diğer sorunlu tutum da, ekonomideki fazlanın paylaşımı ve devlet imkânlarıyla kendi sermaye gruplarını yaratma arzusundan kaynaklanıyor. Bu arzuya siyasetin finansmanı da dâhildir.

Devlet hazinesini kendi cebi gibi görenlerin devri aslında kapanmış olmalıydı; Modern Dünya bu ikisini birbirinden ayırmıştı. Ne ki şimdilerde bitpazarına nur yağıyor…

1789 Fransız İhtilali sonrasında halk kavramı siyaset biliminde yerini aldıktan sonra, halkları yok sayan yönetimler gözden düşmüş, özgürlüğü, eşitliği, adaleti savunan yönetim biçimleri öne çıkmıştı. Devlet ile Kendi arasında fark görmeyen muktedirlerin devri batıda son bulmuştu. Krallar, imparatorlar, padişahlar tarihe gömülmüştü. Sadece en geri toplumlarda karşılık bulabilen eski tip efendiler, modern toplumda ancak sembolik bir yer tutabiliyorlardı.

Ne var ki Dünya sistemi kapitalizmin içinden geçtiği büyük bunalım, “Sistemin sonu mu geliyor?” sorusunu akıllara düşürünce, “kendi yoluna gitmek” fikri kimi liderlere çok cazip gelmeye başladı. Batıda ırkçı, doğuda dinci hareketler bu yüzden giderek güçleniyor.

Bu liderlerden biri de Erdoğan’dır. Kendi yoluna gitmek için, bilinen en geçerli yolu deniyor; Mutlak otorite kurup kendi yoluna gitmek… Bu uğurda neredeyse Dünya’ya meydan okuyor.

Erdoğan önce postmodern toplum projesini destekledi; şimdi de modernitenin Türkiyesi’ne geri dönüş yapıyor… “Atatürk” falan diyor… Davası uğrunda nelere katlanıyor, yarabbi!

Öte yanda, seküler toplum da İslamcıların kurmaya çalıştığı yeni rejimin yazboz uygulamalarına katlanmaya çalışıyor...

Bu katlanma ilişkisi çok netameli… Gruplar birbirine katlanamadıklarında ne olacak?

Sorun şu ki sistemi islamlaştırma sürecinde doğan otorite boşluğu, ayrışan toplumu bir arada tutacak iradenin oluşmasına imkân tanımayabilir. Yani ülke bölünebilir.

Cumhuriyet devriminin Osmanlı bakiyesinden ortaya çıkardığı modern devletin üniter yapısı bu şekilde çökerken, yerine ne geleceğini o kadar da bilmeyen islamcıların, laik devlete son vermek için Atatürk’e sarılacak kadar oportünist olması, tehlikenin ne kadar büyük olduğu konusunda bir fikir veriyor olmalı.

Bir yanda, din ve etnisite gruplarının özgürlük talepleri; diğer yanda, ekonomideki fazlanın paylaşım kavgaları… Her iki alan da çok sorunlu…

Yeni sosyoloji ve servetin yeni sahipleri ülkeyi değişmeye zorluyor; Ancak, iktidar grubu, toplumu ve sistemi, bu yeni duruma göre yapılandırma ve örgütleme konusunda başarılı görünmüyor.

Yanı sıra, bilişim devrimine uzak kalmak ve bilgi toplumunu ıskalamak gibi olumsuzluklar, giderek büyüyecek sıkıntıların habercisi...

Dert çok, derman nerede belli değil. Ortalık toz duman. Göz gözü görmüyor. Ne iktidarında ne muhalefetinde umut var. Sorunları çözecek, yeni toplumsal mutabakatın koşullarını oluşturacak yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç var.

“Bir arada yaşadığımız günler çok güzeldi!” diye hayıflanacağımız günler umarım hiç gelmez.

 

 

 

 

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
ferudun demirel 17 Kasım 2017 Cuma 22:26

çok güzel bir durum saptaması yapmışsınız.Tesekkürler.Umarım en son cümledeki hayıflanmamız hiç olmaz

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İzmirli o üniversite bulutların üstünde!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bir Mayıs, çok renk…
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yeşil Yıkama ve İtibar Yönetimi
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva