Biliyor musunuz...

Yeryüzünde tam 2 bin 600 farklı türde kurbağa yaşıyormuş.

İçlerinden en ilginci de sanırım Alaska’da yaşayan odun kurbağaları...

Özellikleri ne imiş bu arkadaşların derseniz;

Odun kurbağalarının en cazip becerileri...

Kış geldiğinde hava eksi 45 dereceyi bulmadan önce...

Henüz ilk buz kristalleri gözükmeye başladığında....

Hoop diye kendilerini dondurmaları.

***

Bu ele avuca sığmaz kurbağalar, derin dondurucuya atar gibi...

Kendilerini donduruyorlar, kısmen de değil tümüyle.

Hem de tam yedi ay boyunca.

Artık “Eyyy Alaska, one minute Alaska” diye dayılanarak mı...

“Seni yeneceğim Alaska” kafasıyla mı?

FED’e meydan okuyarak...

“Biz ne dolarlar gördük, aslında yoktular”

“Ne hazineler bıraktık, artık boştular” masalı anlatarak mı...

Onu bilmiyorum.

Ama bir anda buz keserek...

Kalplerini ve solunumlarını durdurabilen bu hergele odun kurbağaları...

Uzun zorlu kış aylarını, derin dondurucudaki içli köfte gibi lakayıt...

Rakıya atılmayı bekleyen buz gibi telaşsız...

Sofradaki muhabbete teşne kedi gibi geçiriyorlar.

***

Düşünsenize bir kere, ailecek mis gibi donmuşsunuz...

Yedi ay boyunca eve para getireceğim, çocukları doyuracağım derdin yok.

Doğalgaz faturası, elektrik zammı, TÜİK rakamları, enflasyon yok.

Benzin satın alırken, benzinin atması yok.

Karı koca dırdırı, çocukların masrafı, derdi, okulu masterı yok.

Faiz insin çıksın, haramdır değildir zırvası yok.

2022 öncesi çaktırmadan suya yüzde 30 zam yapan büyükşehir belediyesi yok.

Et gramla, mercimekte kilo 30 lira olmuş, yağmur altında ucuz ekmek kuyruğunda bekliyorum da yok.

Kovit yok, aşı yok, maske yok.

Kadın kurbağaları darp, eziyet, bıçaklama, öldürme yok.

Vıcık ittifak yok, mızmız muhalefet yok, seçim yok.

Koltuğa yapışık liderler yok, düşünebiliyor musunuz?

***

Bu uyanık odun kurbağaları, Alaska’da güneş yüzünü göstermeye başladığında...

Atadan, dededen gördükleri üzere hoop buzlarını çözüveriyorlar.

Vücutlarında kan akışı başlayıp, dirilerek canlandıkları gibi...

“Nerde kalmıştık” diye gerine gerine aynaya bakıp...

Ohh nasıl da genç kalmışım neşesiyle...

O dere senin, bu nehir benim fırt fırt geziyorlar.

Muhtemelen kendilerini öpecek güzel bir prenses arıyorlar.

İzmir gibi bir prenses...

***

Oysa malum bizim prenses İzmir hala uyuyor.

Yoksa bu hergele kurbağa ...

Hakikatli, delikanlı bir Alaska kurbağası çıkar da...

“Duydum ki, İzmir uyanamayan bir prensesmiş...

Bu kez de ben uyandırmak için,

Geldim Alaska’dan İzmir’e” der...

Öper de uyandırır mı derin uykusundan İzmir’i...

Alaskalı bir eniştemiz olur mu, tahmin etmek güç.

***

Velev ki o uyanık odun kurbağası İzmir’e gelse...

Elim boş gitmeyeyim bari İzmirli prensese diye yolu bir markete düşse...

İzmirli köklü firmanın raftaki tereyağının fiyatına baksa...

Geçen hafta fiyatı 88 lira olan 1 kilogramlık paket etiketinde...

145,95.- lira yazdığını görse...

“Ohhha, yok artık” mı der, diğer müşterilerle birlikte saydırmaya mı başlar...

Bilmiyorum.

***

Yine de kız evi naz evi diye düşünüp, bir buket kaparsa çiçekçiden...

Sonra da madem bu kadar masrafa girdik diye...

Bütün İzmir’i sıradan öpmeye kalkarsa, ne olur onu da bilmiyorum.

Bence Alaskalı hergele odun kurbağası İzmir’e gelsin.

Herkesi tek tek öpsün...

Sonra da büyük Türkiye turuna çıksın.