Sendika başkanları, kamu gücünü kullanan ve hesap verme yükümlülüğü bulunan bir makamın; disiplin hukukunun ve idari soruşturma süreçlerinin konusu olabilecek iddia ve isnatları, henüz herhangi bir hukuki süreç tamamlanmadan canlı yayınlarda ayrıntılı biçimde kamuoyuna taşımasının kabul edilemez olduğunu ifade etti. Bu tutumun; masumiyet karinesini, kişilik haklarını ve iyi yönetim ilkelerini açıkça ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan binlerce kamu görevlisi ve emekçinin Anayasa, mevzuat ve etik ilkeler çerçevesinde İzmir halkına nitelikli ve kesintisiz hizmet sunduğu hatırlatılarak, münferit olduğu iddia edilen durumlar üzerinden tüm personeli kapsayan ithamların kurumsal itibarı zedelediği vurgulandı.

“Kamu yönetiminin temel ilkeleri nettir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Disiplin gerektiren bir fiil varsa bunun yolu kamuoyuna yönelik teşhir edici açıklamalar değil, hukukun öngördüğü idari ve disiplin süreçlerinin eksiksiz ve tarafsız biçimde işletilmesidir. Suç ve sorumluluk bireyseldir. Tüm çalışanları zan altında bırakan ifadeler, masumiyet karinesine ve kişilik haklarına açıkça aykırıdır.”

Sendika yöneticileri, söz konusu açıklamaların belediye çalışanlarının mesleki itibarını zedelediğini, çalışma barışını ve kurumsal güveni olumsuz etkilediğini de dile getirdi.

Sendika başkanları ayrıca, belediye çalışanlarını hedef alan bu tür genelleyici ve teşhir edici açıklamalar karşısında kurumda örgütlü ve yetkili diğer sendikaların sessiz kalmasını da kaygı verici bulduklarını ifade etti. Kamu emekçilerinin onuru ve mesleki itibarı söz konusu iken sergilenen bu suskunluğun, sendikal sorumlulukla ve temsil iddiasıyla bağdaşmadığı vurgulandı. Sendikacılığın, konjonktürel hesaplarla ya da yönetimlerle kurulan yakın ilişkilerle değil; çalışanların haklarını, hukukunu ve saygınlığını her koşulda savunmakla anlam kazandığı belirtildi. Bu nedenle, tüm sendikaların kişisel ve kurumsal kaygıları bir kenara bırakarak, kamu emekçilerini zan altında bırakan söylemlere karşı açık ve net bir tutum alması gerektiği ifade edildi.
Kamu yönetiminde asıl sorumluluğun polemik yaratmak değil, hukuka uygun, ölçülü ve hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla sorunları çözmek olduğu vurgulandı.

Son dönemde üst yönetim ve bürokratların “açık ofis” uygulamasına geçmesini olumlu bulduklarını belirten Kollar ve Cengizler, şeffaflığın yalnızca fiziki düzenlemelerle değil; yönetim dili, karar alma süreçleri ve kamuoyuna yapılan açıklamalarla da hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Çalışanları ima yoluyla suçlayan söylemlerin şeffaflıkla bağdaşmadığı ifade edildi.

Açıklamanın sonunda şu talepler sıralandı:

Belediye çalışanlarının tamamını zan altında bırakan ifadelerden vazgeçilmesi,

Kamuoyuna yansıyan söylemlerin düzeltilmesi,

Sakarya'da zincirleme kaza: 12 yaralı
Sakarya'da zincirleme kaza: 12 yaralı
İçeriği Görüntüle

Disiplin ve idari süreçlerin hukuka ve insan onuruna uygun biçimde yürütülmesi,

Çalışanları hedef alan söylemler yerine hesap verebilir ve kapsayıcı bir yönetim anlayışının benimsenmesi.

Tüm Yerel Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Kollar ve Tüm Yerel Sen İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Ufuk Cengizler, İzmir Büyükşehir Belediyesi personelinin kamu yararı bilinciyle görevini sürdürmeye devam edeceğini belirterek, çalışanların onurunu ve kurumsal itibarı koruyan bir yönetim dilinin zorunlu olduğunu ifade etti.