EGEDESONSÖZ – İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt’un yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle ayrılması sonucu o göreve getirilen Dr. Fahri Yüce Ayhan, Sonsöz TV’ye konuk oldu. Gazeteci Muhittin Akbel’in sağlıkla ve sağlık sistemiyle ilgili sorularına yanıt veren Dr. Ayhan, sağlıkta şiddet ve hekimlerin özlük hakları başta olmak üzere bugüne kadar verilen tüm mücadeleleri, kaldıkları yerden devam ettireceklerini söyledi. “Başka bir sağlık sistemi mümkün” mottosuyla çalıştıklarını belirten Başkan Ayhan, “İzmir Tabip Odası olarak, Türk Tabipler Birliği’nin bu yöndeki mücadelesinin bir parçası olmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

YAPAY ZEKA, 7 ANA BAŞLIKTA 30’A YAKIN SORU SORDU!
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun Hemşireler Günü’nde söylediği “Dünyaya örnek bir sağlık hizmeti veriyor” şeklindeki iddialı sözlerini değerlendiren Başkan Dr. Ayhan, 5 dakikada bir hasta muayenesi yapılamayacağının altını çizdi:

“Ben 5 dakikada hasta bakılmaz diyorum ama yayına gelmeden önce yapay zekaya sordum. Dedim ki yapay zekaya, ‘Sen bir hekim olsan, ben hastan olsam, beni muayene etmeden önce hangi soruları sorardın?’ 7 ana başlık üzerinden 30’a yakın soru sordu yapay zeka. Bu soruları bir hekim olarak ben hastama sorsam, 1,5 dakika geçiyor. Hastanın cevap verme süresi de en iyimser bir şekilde 1,5 dakika sürüyor. 3 dakika sorularla geçiyor. Hastanın şikayetine gelmeden 3 dakika geçiyor. Yapay zekaya, ‘karın ağrım var’ desem diye sordum. 30 soru daha çıkardı. Yapay zeka bile bu işin nasıl yapılması gerektiğini öğrenmiş ama bizim sağlık bürokratlarımızın bunu öğrendiklerini zannetmiyorum. Kusura bakmasınlar, 5 dakikada hasta muayenesi olmaz. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği süre en az 20 dakikadır. Daha eski hekimlere muayene olan hastalar, şöyle geri bildirimler veriyor: Hocam, bana ilk defa bir hekim dokundu! Genç meslektaşlarım 5 dakikada bir hasta bakmak üzere programlanmış durumdalar, baskı altındalar. Bazen o 5 dakikaya iki randevu sıkıştırılıyor; biri gelmezse, diğeri yararlansın, diye… Hekim arkadaş, o sorular ve cevaplar tamamlandığında hangi tetkikleri istiyorsa, onları yazıyor ki, çoğu yerde hekimlerin sekreteri yok. Kodlamayı da kendisi yapacak ve 5 dakika içinde hastaya teşhis koyacak! Böyle bir şey mümkün mü? Vatandaşa, 5 dakikada muayene olmak ister misiniz, diye sormak gerekiyor. Sağlıklı bir toplum sağlıklı bireylerin yaşayabilmesi için sağlık sisteminin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Başka bir sağlık sistemi mümkün, biz bunun nasıl gerçekleşeceğinin formülünü tartışıyoruz. Başka bir sağlık sistemi mümkün talebini, vatandaşlarımızın da talep etmesini istiyoruz.”

NÜFUSUMUZUN 2 KATI, ACİL SERVİSE BAŞVURUYOR
Sağlık sisteminin kötü olması, hastaların randevu alamaması nedeniyle acil servislere akın ettiğini belirten İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Yüce Ayhan, “MHRS sisteminde hekime ulaşamayan, randevu alamayan hasta, bu sefer acile yöneliyor. Avrupa’da bir ülkenin nüfusunun üçte biri kadar acil servis başvurusu varken, ülkemizde nüfusumuzun 1,5 katını aşmış, 2 katına yaklaşmış durumda. Acil için kışkırtılmış bir talep var. Aynı şikayet için birden fazla sağlık kuruluşuna gidiyor hastalar. Hasta, istediği yere gidebilme hakkına sahip olduğu için istediği sağlık hizmetini aldığını düşünüyor. Sorunu çözülüyor mu? Tabii ki çözülmüyor. Vatandaş da bu konuda memnuniyet varmış gibi algı yarattılar” dedi.

BU, HASTAYLA HEKİMİN İŞİNE BURNUNU SOKMAK GİBİ GELİYOR BANA
Bakan Memişoğlu’nun “Doğal olan normal doğum” ve “Çocuk yoksa aile değilsiniz” sözlerini de değerlendiren Başkan Ayhan, “Aile olayı, bir sosyolojik vakadır. Bir hekim olarak benim sosyolojik olarak aile konusunda tarif vermem mümkün değil. Buna cesaret bile edemem. Doğum meselesi, farklı bir yere gidiyor. Normal doğum denen şey nedir? Kendiliğinden vajinal doğum olabilir ya da sezaryenle… Belli durumlarda sezaryenle doğum da normal doğumdur. Bir hekim, hastada endikasyon yoksa sezaryen önermemelidir, denebilir. Bu kabul edilebilir. Fakat siz illa da normal doğum derseniz, bu iş olmaz. Hekim hastasını değerlendiriyor, hastasıyla birlikte karar veriyor. Bu biraz, hastayla hekimin işine burnunu sokmak gibi geliyor bana. Normal doğum da bir prosedür, sezaryen de bir normal prosedürdür” diye konuştu.

BAKANLIĞIN FELSEFESİ, ÖNCELİKLE TOPLUMUN SAĞLIĞINI KORUMAK OLMALIDIR
Kilolu insanlarımızın vücut kitle indeksinin alınmasıyla zayıflamalarına yönelik bir yerlere yönlendirilmesi konusundaki iddiaları da değerlendiren Başkan Dr. Yüce Ayhan, net konuştu:

“Toplumun sağlıklı olmasını hepimiz istiyoruz. Ama siz kamu okullarına giden çocuklara bir öğün yemek veremiyorsunuz. Yoksulluk sınırı içinde beslenemeyen insanlarımız var. Sağlıksız beslenen insanlarımız o kadar çok ki. Çocuk, ne bulacak da yiyecek? Beslenmek, karın doyurmak demek değildir, tok olmak değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kazanımlarından biri şeker fabrikalarıydı. Onları sattık ve pancar şekerini ortadan kaldırdık. Hazır gıdalarda endüstriyel şeker kullanılıyor artık. Bunlar obeziteyi artıran gıdalar. Hükümetin bir gıda politikası olur, tarım politikası olur. Bu politikalar, yurttaşın beslenme olanaklarını düzenler. Toplum için sağlıklı beslenme ortamı yaratmıyorsunuz ve siz sağlıksız beslenme nedeniyle vücut kitle indeksi yoldan çıkmış vatandaşa sağlıklı, fit bir vücuda sahip olması için yol göstereceksiniz! Vücut kitle indeksi yaptırıp onları yönlendirmek yerine o insanların sağlıklı beslenmesinin ortamını sağlamanız gerekir. Beyhude bir çabaymış gibi görünüyor. Biz hekimler ve hekim örgütleri olarak sağlık hizmetinden anladığımız, toplumun sağlığının korunmasıdır. Eskiden çocuk hastaneleri, çocuk sağlığı ve hastalıkları hastanesi adını taşıyordu. Bu iktidar döneminde çocuk hastalıkları ve cerrahisi hastanesi olarak adlandırılıyor. Yani bir çocuk hastanesinin işlevi bile çocuk sağlığını korumaktı. Yurttaş aşıya ücretsiz erişim sağlayabilmeli. Uygun gıdaya erişebilmeli. Okula aç giden çocuk, ekmek ya da makarna yediğinde, verdiği enerji gücü yüksek fruktoz şurubuyla beslendiğinde, tokluğunu giderir ama o çocuk sağlıklı bir beslenme söz konusu olmaz. Dolayısıyla sadece vücut kitle indeksini ölçerek insanları zayıflatmaya çalışmak, kalıcı bir çözüm olmayacaktır. Sağlık bakanlığının felsefesinde de öncelik toplumun sağlığını korumak olmalıdır. Sağlık Bakanlığımız, tedavi sektörünün finansını yönetmeye çalışan bir taşeron kurum haline gelmeye başladı. Hastaneleri özelleştiriyoruz ve bütçe onlara aktarılıyor. Şehir hastanelerine çok ciddi para aktarılıyor. O bütçeyi, toplumun sağlığını korumaya yönelik harcasanız, zaten tedavi edeceğiniz hasta sayısı azalacaktır, buna paralel de tedavi giderleri düşecektir. Özetleyecek olursak, Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmetine bakışında bir değişikliğe ihtiyacı var.”

MAALESEF RAHATSIZ EDİCİ UNSURLAR OLARAK GÖRÜLÜYORUZ
Sağlık Bakanlığı’nın çeşitli yönetmelik ve dayatmalarına karşı eylemler yaptıklarını hatırlatan İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Yüce Ayhan, “kısmen de olsa sonuç aldık. Bazı konularda bakanlık geri adım attı” dedi ve ekledi:

“Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılındaki ilk atamaları yapıldı. 1648 boş kadro ilan edildi ama 630 hekim ataması yapılabildi. 69 uzmanlık branşının 16’sına hiç kimse başvuru yapmadı. 10 vilayete hiçbir hekim ataması yapılamadı. Böyle bir durumdayız. Yeni hekimlerimiz, kadro açıldığı halde başvurmuyor, gitmiyor. İzmir’de 22 kadro açıldı, 22’si de doldu. Bazı illerde yarı yarıya doldu boş kadrolar. Bir yönetim zafiyeti var ki hekimler belli yerlere gitmek istemiyor. Sadece hekimin değil, ekibin de gitmesi önemli. Eskiden sağlık ocaklarında doktor, hemşire, ebe ve sağlık memuru vardı. Bugün aile sağlığı merkezlerinde hekime çok büyük sorumluluklar yüklenmiş durumda. Yaptığımız eylemlerden kısmen de olsa sonuç aldık. Bazı konularda geri adımlar atıldı. Özellikle aile hekimlerine yönelik… İktidarın, sağlık çalışanlarını pek muhatap olarak görmesi söz konusu değil bu dönemde. Rahatsız edici unsurlar olarak görülüyoruz. Sorun çıkarmayan kuruluşlarla bir arada olmayı tercih ediyorlar haliyle. “

AİLE HEKİMİNİN 171. HASTASI OLMAK İSTER MİSİNİZ?
Aile hekimlerinin de yoğun baskı altında olduğunu, istifa edenlerin arttığı yönünde duyumlar aldıklarını belirten Başkan Ayhan, “Bir aile hekimi günde 170 hasta bakabiliyor. Vatandaşa, aile hekiminin 171. Hastası olmak ister misiniz diye sormak lazım” dedi ve aile sağlığı merkezi uygulamasını değerlendirdi:

17 yaşındaki gencin feci ölümü
17 yaşındaki gencin feci ölümü
İçeriği Görüntüle

“Aile sağlığı merkezleri uygulamasında kurguda bir sorun var. Birinci basamak dediğimiz sistem mutlaka olmalı. Hasta, şu anda olduğu gibi bir üniversite hastanesine, bir şehir hastanesine, üst düzey bir eğitim araştırma hastanesine gidememeli. Birinci basamakta aile hekimi bakmalı önce. Sorunu birinci basamakta çözülebilecek hastaların sorunu orada halledilmeli. Halledilemiyorsa, üniversite hastanesine, şehir hastanesine gönderilmeli. Aile sağlığı merkeziyle ilgili olarak bugün mesela İzmir’de yaşadığınız halde İstanbul’da bir aile hekiminiz olabilir. İstanbul’da bir aile hekimi, sizi İzmir’de takip edebilir mi? Yurtdışındaki aile hekimliği sisteminde, aile hekimine gitmeden bir hastaneye gidemezsiniz. Sizi ancak aile hekimi üst hastaneye gönderebilir. Bizde nasıl? Size kayıtlı hasta, limitlerin üzerinde bir sayıda üniversite hastanesine, şehir hastanesine gittiyse, maaşınızdan kesinti yapılıyor.”

ŞEHİR İÇİNDEKİ HASTANELERİN İÇİ BOŞALTILIYOR
İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Yüce Ayhan, Bayraklı Şehir Hastanesi’yle ilgili övgü ve yergileri de değerlendirdi:

“İzmir Tabip Odası’nın geçmiş dönem Başkanı Süleyman Kaynak hocamla bir test yapmıştık. Alsancak’tan aracımıza bindik, normal şehir trafiğinde 30 dakikada hastaneye ulaştık. Menderes’ten, Narlıdere’den, Üçkuyular’dan gitmeye kalksanız, bu süre daha uzun elbette. Bir de bunun akşam saatlerini düşünün. Yani yer seçimiyle ilgili bir sıkıntı var. Şehir hastanesini güçlendirme isteği, tercihi var yöneticilerin. Kadroların büyük bölümünü o hastaneye taşıdılar. Yönetim, bir şekilde insanları da oraya gitmeleri için zorluyor. Ambulans sevkleri, artık şehir hastanesine yapılarak yönlendirmeye ağırlık veriliyor. Ambulansların, öncelikle Şehir Hastanesi’nin kotasını dolduracak şekilde çalışmaları isteniyor. Resmi bir şey yok ama adı konmamış bir istektir bu durum. Özetleyecek olursak, Şehir Hastanesi destekleniyor. Şehir merkezindeki hastanelerin bakımsız bırakılması, ödeneklerinin verilmemesi, şehir hastanesine ilginin mecburen de olsa artmasına sebep oldu. İl Sağlık Müdürlüğü, hangi hastaneler depreme dayanıksız, resmi ölçüm tutanakları var mıdır, bu konuda bize bilgi vermiyor. Şehir içindeki hastanelerimizin içi boşaltılıyor, etkisizleştiriliyor. Özetleyecek olursak, gidebilecek bir sistemmiş gibi gelmiyor bana. İzmir’in çok güzel kamu hastaneleri var, Ödemiş, Tire hastaneleri gibi. Bunlar yeni yapılan hastaneler. Ödemiş Devlet Hastanesi yapıldığında orasının maliyeti, bugün bakanlığın şehir hastanelerini işletenlere verdiği paranın yarısı kadardı. Yani şehir hastanelerine verilen bir yıllık parayla, iki kamu hastanesi yapabiliyorsunuz. Oraya harcanan büyük parayla, tüm kamu hastaneleri güçlendirilebilir, hatta yenisi bile yapılabilirdi. Sağlık hizmetini, bir sermaye aktarımı olarak görmekten kaynaklanan bir sakat bakış açısıyla karşı karşıyayız. Şehir Hastanesi de bunun zirvesi.