Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - Türkiye’de hava sıcaklıklarının normalin üstünde seyretmesi sonrası özellikle büyük kentlerde su krizi yaşanmaya başlanmış durumda.

Özellikle yaz aylarında en fazla turist alan iller arasındaki İzmir’de kenti besleyen bir çok barajın doluluk oranı kritik seviyenin altına inerken ‘su kesintisi’ de kentin ana gündemi haline geldi.

Çeşme’de ilçeyi besleyen Kutlu Aktaş Barajı’nın kuruması ile kısıtlı su verileceğini açıklanması sonrası gözler merkez ilçelere çevrilirken kentte yaşanan su krizi ile ilgili Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar Egedesonsöz’e konuştu.

DİBİ GÖRECEĞİZ
Yaşanacak krizi 5 yıldır uyardıklarını belirten Doğan Yaşar, “Kuraklık artık kapıda değil kapıdan içeri girdi. Kapıdan içeri gireli 5 yıl oldu. Ben 2020 yılında dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile görüşmek istedim. Randevu alamayınca kendisine bir mektup yazdım. ‘Kuraklık geliyor, su konusunda B ve C planlarını yapın’ dedim. Bunu fal bakarak söylemedik, biz bunun eğitimini aldık. Bütün dünya konuyla ilgili gerekli tedbirleri almaya başladı. İklimlerde rastgelelelik yoktur. Ne yapacağını baştan söyler. Kalleş değildir iklim, arkadan vurmaz. Ancak biz maalesef su yönetiminde bu konuda eğitim alanları yönetimlerde göremiyoruz. Özellikle İZSU’da bunu göremiyoruz. Yönetimde bu insanların olması ve karar vermesi lazım. Suyla ilgili bilim insanlarının bu görevlerde olması lazım. Bu kişiler görevde olmadığı için maalesef bu güne geldik. Şu anda Tahtalı Barajı yüzde 10’un altına düşmüş durumda. Bu şu demek; Eylül sonu Ekim başı gibi Tahtalı dibini kesin göreceğiz” diye konuştu.

SULAMA YASAKLANMALI
Acil olarak alınacak önlemleri sıralayan Yaşar, “Dışarıda araba yıkamak, balkon yıkamak, bahçe sulamak yasaklanmalı. Benim de 100 metrekare bahçem var ancak 3 yıldan beri su görmedi. Çünkü su yok. Her gün balkon yıkanıyor… Yıkamayın! Yurt dışında çok ağır cezaları var. Oralarda otokontrol vardır. Komşun görünce hemen arar yetkilileri. Çünkü herkesin hakkı var o suda. İzmir’de açılan bir kuyuda Van’daki vatandaşın da hakkı vardır. Yeraltı suların dünyanın en önemli doğal kaynağıdır” ifadelerini kullandı.

YERALTI SULARI SONSUZ KAYNAK DEĞİL

Yaşar sunları söyledi:

“Mayıs ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi ‘yer altından 32 milyon küp su çekeceğiz’ dedi… Yok ya! O kadar kolay mı? Etrafınızdaki bilim insanlarına hiç sordunuz mu 32 milyon metreküp var mı altımızda diye? Her kuyu denemelerinde suyun fışkıracağını ve hiç sorun yaşamayacaklarını düşünüyorlar. Bu yeraltı suları sonsuz kaynak değil. Çek çek çek… Bunun da bir sonu var. İzmir suyunun yüzde 25-30 arasındaki oranını Manisa’dan çeker. Ne oldu Manisa’da? Gölmarmara kurudu, obruklar başladı. Sular çok derinlere indi. Bundan sonra ağır metal sorunları başlayacak. Türkiye’deki en pahalı suyu kullanmamızın nedeni enerji zaten. Siz derinlere indikçe enerji harcıyorsunuz.

KRİZİN ANA SEBEBİ YANLIŞ KADROLAŞMA
İZSU’da su bilimcisi yok. Jeoloji bilimcisi ile Hidrojeolog yönetimde yok. Çalışanlar var, ancak onların da etkileri yetkileri yok. 2023 yılında ‘bela geliyor’ dedim. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki yanlış kadrolaşma su krizinin ana sebebini oluşturdu. Eğer gerçek anlamda kadro olsaydı geçtiğimiz yıldan itibaren su kesintileri başlardı.

2019-2020 arasında müthiş yağışlar aldık. Barajlarımız doluyken suyun yüzde 55’ini yer altından çektik. Barajdan kullan suyu, baraj kuruyunca da kuyudan çek. Kuyudan çekerken de bol bol her gün su verme. Günde sınırlı su ver. Çünkü dünyada su varsa devlet var. Suyun bittiği gün devlet biter. İspanya’da 2023 yılında kaçak kuyu açıldı 256 tane… Hepsi cezaevine girdi. Ancak şu an Türkiye’de herkes artezyen açıyor. Neye göre açıyorlar bunu? Bu konuda kanunların yeniden elden geçmesi lazım. Bu kuyuları açan şirketlerin bile ceza alması lazım"

MAALESEF ANLATAMIYORUZ!
Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan suya dikkat çeken Yaşar, “Çiğli Arıtma ’dan her gün 600 bin metreküp su çıkıyor. Biz yer altından her gün kente 350 bin metreküp su veriyoruz. Bu suyu tarıma versenize! Tüm dünya bu suyu tarım alanlarına veriyor. O kadar değerli bir su bu. Verin Menemen Ovası’na Gediz’e… Söylüyoruz ancak bizi dinleyen yok. ABD’nin neredeyse tüm eyaletinde bu gri su dediğimiz sular tarıma verilir. Bu sudan daha değerli bir şey var mı? Ancak maalesef anlatamıyoruz bunu” diye konuştu.

KENDİSİ İLE BİLİMİ DE TOPRAĞA GÖMDÜK
İzmir’in efsane belediye başkanlarından merhum Ahmet Piriştina dönemine atıf yapan Prof. Dr. Yaşar, “İzmir’de su anlamında 2 dönem var. Biri Piriştina öncesi diğeri Piriştina sonrası… Piriştina döneminde müthiş bir bilimsel yönetim vardı. Her hafta bir görüşme yapılırdı belediye başkanı ve yönetimi ile. Çok da güzel sonuçlar alınmıştı. Ancak maalesef kaybettik kendisini. Kendisi ile birlikte maalesef bilimi de toprağa gömdük. Aziz Kocaoğlu geldi… Sonrasında Tunç Soyer ve Cemil Tugay… Bunlardan randevu bile alamıyorsunuz. Rahmetli Ahmet Piriştina olsaydı bugün bu sorunlar yaşanmazdı. Kuraklık elbette olurdu ancak yeraltı suları rezerv olarak tutulur ve önlemler alınırdı. 7/24 su akıtmak başarı değildir. Rezervlerin duruyorsa başarı vardır. Ancak maalesef ki İzBB’de çok büyük bilimsel yanlışlar var. Kuraklık dönemini çok rahat geçirebilirdik… 2026’dan sonra biraz rahatlayacaktır yağışlarla birlikte ama bir sonraki dönemi çıkaramayabiliriz. 2035’lerde nüfusumuz çok artacak ve kişi bası düşen su potansiyelimiz çok düşecek. Su isteyen fabrikalar da doğuya, suyun olduğu yere gönderilmeli. Buradan yeraltından su çeken fabrikalar var. Su bizim hayatımız. 85 milyonun ortak malı su. Buna göre hesap yapılmalı” diye konuştu.