Dünya gündemi bir tarafa…


Son zamanlarda ülkemde olup bitenler, yitip gidenler üzerine ağıtların yakıldığı; cahilliğin boyutları, ahlaki sınırlar ve toplumun geleceği üzerine her zamankinden çok düşünülmesi gereken bu dönemde.…

Cumhuriyet neslinin yetiştirdiği bir entellektüel kişilik; akademisyen, yazar Celal Şengör’ün “Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor” sözünü kim bilir kaç kez hatırladım.

Kim bilir kaç kez gözümün önüne geldi; Damla Karakuş’un nehir söyleşi tarzında kaleme aldığı, keyifle okuduğum o kitabın kapağı…

Düşünen beyinleri hayrete düşüren sürmanşet haber başlıklarında; usul bilmez, erkan bilmez, kanun tanımaz, halden anlamaz hallere şaşıp kalırken…

Kim bilir kaç kez hayıflandım toplumsal cahilliğimiz adına…

Yaşadığımız her şaşırtıcı ve sarsıcı gündem başlığında… Kim bilir kaç kez döküldü dilimden “Senin cahilliğin benim yaşamımı etkiliyor” sözleri...

Türkiye’nin en açık sözlü bilim insanlarından birinin; bireylerin ve toplumların cehaletle nasıl yüzleşmesi gerektiğine dair bu güçlü manifestosunu uzun uzun düşündüm de…

Bu, çok anlamlı bir sitem içeren “Senin cahilliğin benim yaşamımı etkiliyor!” sözünü günlük hayatımın içinde, kişisel deneyimlerimde de kim bilir kaç kez mırıldanıp durdum.

***

Yazıma konu ettiğim… Celal Şengör’ün kişisel gözlemlerinden ve akademik birikiminden yola çıkarak, bireysel cehaletin toplumsal yaşamı nasıl etkilediğine dair izler bulduğumuz bu kitapta…

Cehaletin sadece bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir maliyet yarattığını da ibretle anladım her bir paragrafta…

Aslında bilimsel bir sorgulamayı değil; kültürel, sosyal ve ahlaki bir eleştiriyi gözlemledim...

“Düşünen insanın ıstırabı çok olurmuş” dedirten cinsten tuhaf bir acı ile burkuldu yüreğim...

Toplumlardaki eğitim sisteminin yetersizliği ve bireylerin kendilerini geliştirmeye duyduğu isteksizliğin; yalnızca bireyi değil, çevresindekileri de olumsuz etkilediğine dikkat çekilen satırlarda ülke gerçeği ile yüzleştim…

Cehaleti yalnızca bir bilgi eksikliği olarak değil, öğrenme ve sorgulama isteğinin eksikliği olarak tanımlamak gerektiğini gördüm…

Eleştiri ve Çözüm Önerileri kapsamında ise…

Türkiye’nin eğitim sistemini ve bilimsel düşünceye olan uzaklığını eleştiren bu az bulunur entellektüel kimlikten…

Toplumun ilerleyebilmesi için bilimsel düşüncenin günlük yaşamın bir parçası haline gelmesinin şart olduğu mesajını aldım.

Kültürel bir mesele olarak tanımladığı cehaletle savaşmak için…

Eleştirel düşünceyi geliştiren bir eğitim modelinin, nitelikli öğretmenler kadrosunun ve toplumun her kesiminde yaygınlaştırılmış “bilgiye saygı kültürünün” önemine yapılan vurguyu  her satırda hissettim…

***

Celal Şengör; eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi ve hayatın her alanında topluma ayna tuttuğu bu söyleşisinde…

Hususiyetle… Bireyleri cehaletleri yüzleşmeye ısrarla davet ederken…

Bolu Kartalkaya faciasını, ülkenin deprem gerçeğini, sokak hayvanlarını, yanan ormanları, kadın cinayetlerini, bebek ölümlerini, bir çıkar yol aranan ekonominin çıkmazlarını da hatırlara getirirken…

Adeta toplumun her bireyinin şu soruyu sormasını sağlıyordu… Bilmenin ve öğrenmenin sorumluluğunu hissetmeden cahillikle ele aldığın her durumun, kendi yaşantının ötesinde kolektifte nasıl bir zarar yarattığını hiç düşündün mü?

Ihsan Özduran'ın Yazısının Içine Foto.. Sonlara Doğru...

***

Velhasılı kelam…

Eğer… Yek diğerimize zarar vermeden yaşanacak hayatlarımızda, ülke geleceğine dair umutlarımız olsun istiyorsak…

Türkiye’nin bilimsel düşünceye ve eleştirel sorgulamaya olan ihtiyacını gözler önüne seren…

Okurlarını düşünmeye, sorgulamaya ve çözüm üretmeye davet eden bu kitabın içindeki mesajları anlamaktan, anlatmaktan ve de hayata geçirebilmekten başka çıkar yol yok…

Zira… Üstadın sözleri ile:

“Senin cahilliğin benim yaşamımı etkiliyor.” Vesselam!