Büşra ÇETİNKAYA/ EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin belediye şirketlerinden İZDOĞA, İZULAŞ ve İZBETON’da çalışan 1030 işçiyi işten çıkarma kararı alması ve sonrasında işten çıkarmalarının yaşanması sonrası Belediye-İş İzmir Şubeleri eylem kararı aldı.
Bugün ise İşçiler, Kapılar’da bulunan Belediye-İş İzmir Şubesi binası önünden bir araya gelerek işten çıkarmaları protesto etti. “Atılan işçiler geri alınsın” pankartı açan işçiler Egemenlik Binası önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Yürüyüş esnasında şehitler için saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.
Belediye İş İzmir 2 No'lu Şube Başkanı Savaş Atalay yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"16 ay önce toplu sözleşme imza altına alınmış karar var. Bugün bizden bunları geri istiyorlar. Ya tehditle ya boyun eğeceksin, işten atılacaksın ya da bu hakları vereceksiniz diyor. Sayın Cemil Tugay, bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz. Burada haksız işten atmalar var.
Bilmiyorum, kaç defa geldik görüştük, anlattık, ifade ettik. 6 ay sonra zaten toplu sözleşmemiz var. Oturup toplu sözleşme müzakeresinde tartışılır, konuşulur ama şu bir gerçek, 16 aylık toplu sözleşmeden geri adım atmamızı istiyorlar. Ayrıyeten şöyle bir şey var, Eylül’de 130 bin lira olacak diyorlar. Genel başkanımız açık ve net söyledi. Eylül'de 130 bin lira olmazsa kardeşim, gelin Eylül'deki enflasyonu vermeyin. 90 bin liraya bu iş bitsin."
ÇAKMAK: BU İNATTAN VAZGEÇMEZLERSE İZMİR'İ KAOSA SÜRÜKLERLER
Türk İş Ege Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak, "360 arkadaşımızı işten çıkardılar. Sebebi neydi? 16 ay önceki sözleşmeden geri gitmemizi istiyorlar. Biz sendikacılar bir ekmek daha fazla nasıl artar diye mücadele ederiz. Asla teslim olmayacağız. Ayın 12'sinde İZULAŞ'ta bir su tesisatçısı var Ünal Karadeniz. Taşeron alacağım diyorsun. Bu arkadaşlarımızı ihtiyaç var diye aldınız. Neden çıkarıyorsunuz? Kamuoyunu bordroları paylaşarak etkilemeyi başaramayacaksınız. Sağduyuya davet ediyorum. Mahkemeye gittiniz kaybettiniz. Daha devam edeceğinizi söylüyorsunuz. Buna dur diyoruz. Eğer devam ederseniz. Egemenlik Binası, İzmir'in kent meydanları mücadele alanına dönecek. Yanınızdaki iki hukukçudan görüş alın da bu davadan vazgeçin.
Geldiğiniz günden beri KESK ile DİSK ile uğraştınız şimdi bizimle uğraşıyorsunuz. Artık işçinin yakasından düşün. Biz bu kente hizmet ediyoruz. Yarın kapınızdan geçeceğiz. Ekmeğimize kan doğramayı bırakın. Görüşme talep ediyorum. Bu inattan vazgeçmezlerse İzmir'i kaosa sürüklerler" ifadelerini kullandı.
Yapılan basın açıklamasında ise şunlara yer verildi:
Geçtiğimiz hafta İzmir yangın yerine döndü. Orman yangınları ciğerlerimizi yaktı, İşten çıkarılan arkadaşlarımızla birlikte sahadaydık. Hem halkımızla hem de yangında görev alan emekçi kardeşlerimizle dayanışmada bulunduk. İzmir'imiz başta olmak üzere, ülkemizin dört bir yanında yangınlardan, afetlerden etkilenen tüm vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, kayıplarımıza da Allah'tan rahmet diliyoruz.
İzmir'de sadece ormanlarımız değil, haksız hukuksuz işten atılmalarla emekçilerin de içi yanıyor
Bugün 25 yıldır sosyal demokrat anlayışa sahip partiler tarafından yönetilen demokrasinin beşiği güzel İzmir'imizde ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK EMEKÇİ KIYIMINA karşı DUR DEMEK İçin meydanlardayız.
Ezici çoğunluğu sosyal demokrat anlayışa oy veren, hukukun, adaletin, eşitliğin, hakça bir düzenin ülkemize gelmesi için meydanlara çıkan emekçiler, bu kez kendilerini açlığa yoksulluğa mahkum edenlere karşı meydanlardayız.
Bugün ekmeğimize, onurumuza, geleceğimize sahip çıkmak için meydanlardayız.
İZDOĞA, IZBETON ve İZULAŞ şirketlerinde çalışan sendikamız Üyesi 400'e yakın emekçi, Cemil Başkan tarafından "işçi fazlalığı" bahaneleriyle işten atıldı.
Tugay Başkan, kendi bilgisi, işveren sendikasının onayıyla imzalanan toplu sözleşmenin ücret zammından vazgeçilmesini dayatıyor. Aksi taktirde, toplamda 1030 emekçiyi, açlığa yoksulluğa terk edeceğim diyor. Dile kolay bini aşkın emekçi. Her biri bir yaşam. Her bir emekçinin hikayesi var. Çocuğu okuyan, ev kredisi ödeyen, hasta annesine, babasına bakan, Bir aile hayali kuran, hamile, engelli arkadaşlarımız, kadın sığınma evinden çıkıp ailesine yeni bir gelecek kurmak için alınteri döken emekçiler var.
Yılların emeği, alınteri bir telefonla bitiyor. Açıklama yok. Nedeni niçini yok. Sadece
İnsanların emeklerini yok saymak. Umutlarını yok etmek bu kadar kolay mı? İşten çıkarılan emekçiler ne yaptı? Yüz kızartıcı bir suç mu işledi?
Belediyeyi emekçiler yönetmiyor.
Yüzlerce emekçiyi işten çıkarıp yerel seçim sonrası belediyeye 2.500 işçi alanda da, emekçiler değil.
Açık konuşalım.
BU YAPILANIN ADI, EMEKÇİLERE ŞANTAJDIR.
Bu yapılanın adı, emekçilere "ya kırk katır, ya kırk satır" demektir.
Bu yapılanın adı, ya işinizden ya aşınızdan vazgeçin demektir.
Bu yapılanın adı, "bana boyun eğmezseniz, sizi yoksulluğa mahkûm ederim", demektir.
En büyük emekçi kıyımını ben yaparım demektir.
YILMAYACAĞIZ..
ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ...
Cemil Başkan emekçilere diz çöktürmek HER GÜN 50-100 emekçiyi atarak, emekçileri rehin almak istiyor. Emekçiler onun kulu kölesi olsun istiyor.
İşçi çıkarmalarla taşeronlaşmanın önünü açmak istiyor.
Cemil Başkan, emekçilerle halkı karşı karşıya getirmek için 132 bin liralık asılsız bordroları paylaşıyor.
Sendikamızın "bu rakamlar işçinin eline geçiyor diye iddia ediyorsanız 132 bini, 90 bine indirelim, Eylül'de yapılacak o çok yüksek zammı da almayalım" teklifi karşısında belediyenin sesi çıkmıyor. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor.
Yalanlarla, algı oyunlarıyla işçiye baskı yaparak, halkı sendikaya karşı kışkırtmaya devam ediyorlar. Ama yanılıyor. İzmir halkı emekçidir. İzmir halkı emekten yanadır.
Aylardır Tugay Başkan'ın dayatmalan karşısında işyerimiz, belediyemiz yıpranmasın diye "kan kustuk, kızılcık şerbeti içtik" dedik. Aşağıdan yukarıya belediye yönetiminin gittiği yolun yol olmadığını anlattık. Aileleriyle birlikte binlerce emekçi mağdur edilemez. Bu yanlıştan dönülür diye sabırla bekledik Sokağa, eyleme çıkmadık. Belediyemiz, işyerimiz evimize zarar gelmesin diye çaba harcadık.
Artık sabır taşı çatladı.
ARTIK YETER BIÇAK KEMİĞE DAYANDI.
İşten atılan arkadaşlarımızın çocukları bizim çocuklarımız.
Onların gözyaşları, partilerden, siyasetçilerin siyasi çekişmelerinden, iktidar hırslarında daha değerli.
Ülke yoksulluk, girdabındayken bizi ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışanlara boyun eğmeyeceğiz, işsize, aşsıza ölümden öte köy yok.
İşte onun için bugün meydanlardayız.
Tugay Başkan'a soruyoruz.
Karşıyaka Belediye başkanlığınız döneminde aynı şartlarla sözleşme imzaladınız. Karşıyaka'da doğru olan, Büyükşehir'de neden eğri? Usulüne göre imzalanan toplu sözleşmeye mahkemenin bile müdahale etme yetkisi yokken Tugay Başkan bu yetkiyi kendinde nasıl görüyor? Bu yetkiyi kendinde gören Tugay Başkan, belediyeden iş alan taşerona, müteahhitlere karşı bu yetkiyi neden kullanmıyor? Onlara, "bütçem uygun değil, iktidar baskı yapıyor, gelirim azaldı, yüzde 10 indirim yapın diyebiliyor mu?
HAYIRRRRR!!! HAYIRRRRR!!!
Neden taşeronlardan, müteahhitlerden, esnaftan istenmeyen fedakarlık, hep emekçiden isteniyor? Siyasi kavgaların, ekonomik sıkıntıların, iktidarın baskılarının faturasını emekçilere kesmeyin. Tugay Başkan, halka hizmet eden, kanalizasyonların bakımını yapan, onları temizleyen yazın sıcakta kışın soğukta direksiyon sallayan, kentin altyapısı için her koşulda üretim yapan emekçiye bunu yapmayın. Aksine emekçiyi yanınıza alın haksızlıklara hukuksuzluklara, adaletsizliklere yağma ve talana beşli, onlu çetelere karşı onlarla mücadele edin.
İktidarın baskılarının, belediye gelirlerinin azalmasının, işsizliğin, yoksulluğun, yanlış yönetimin sorumlusu emekçiler değil.
TUGAY BAŞKAN, GÜCÜNÜN BELEDİYE EMEKÇİSİNE YETECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORSA YANILIYOR...
EMEKLE, EMEKÇİ HALKLA KAVGALI OLAN HİÇBİR YÖNETİCİ BAŞARILI OLAMAZ
Tugay Başkan, sendikayı suçluyor. Eğer ortada bir suç varsa, o suç bu yoksullukta, bu hayat pahalılığında, yerel seçim öncesi Cemil Tugay'ın bilgisi dahilinde, işveren sendikasının onayıyla TÜİK'in çakma enflasyonu oranında toplu sözleşme imzalamaktır.
Eğer ortada bir suç varsa, sendikanın tek suçu belediye emekçilerinin hak ve menfaatlerini korumaktır. Cemil Başkan'a göre sendika, işçinin hakkını, hukukunu koruduğu için suçlu…
Bu anlayış demokrasiye de, akla da, mantığa da, bilime de aykırıdır. Üstelik bu iddianın sahibi, sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir belediye başkanı.
Tugay Başkan, devlette devamlılık nasıl esastır. Tıpkı belediye yönetiminde olduğu gibi. Biz sendika olarak attığımız imzaya sahip çıkıyoruz. Tugay Başkan, belediye başkanı olarak sizden beklentimiz de temsil ettiğiniz kurumun imzasına sahip çıkmanızdı.
ANCAK BUNU YAPMADINIZ.
Onun yerine taşeronlaşmanın önünü açmak için, belediye emekçisini yalan yanlış açıklamalarla halkın, önüne atmayı tercih ettiniz.
İçinden geçtiğimiz bu ağır siyasi baskı döneminde, hukukun adaletin olmadığı bir ortamda birlik beraberlik yerine bölünmeyi, halkla, emekçileri karşı karşıya getirmeyi tercih ettiniz.
Ama buradan açıkça ilan ediyoruz
Her bir arkadaşımız geri alınana kadar, bu meydanları terk etmeyeceğiz!
Ne ekmeğimizden, ne onurumuzdan, ne de emekçi kardeşlerimizden vazgeçeriz!
İşten haksızca atılan arkadaşlarımız işe geri alınana kadar, bu alanları terk etmeyeceğiz!
Bugün buradayız, yarın yine burada olacağız.
İşten atılan arkadaşlarımız, işe dönene kadar bu mikrofonlar, bu pankartlar inmeyecek, bu meydanlar susmayacak, bu direniş bitmeyecek.
Susmayacağız. Unutturmayacağız. Vazgeçmeyeceğiz
Emeğe uzanan eller kırılsın!
İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Birleşe birleşe kazanacağız!
NE OLMUŞTU?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay sendikaya, 31 Mart 2024 seçimlerine kısa bir süre kala imzalanan sözleşmedeki eylül ayında yapılacak ek iyileştirme, ‘işe devam primi’ ve ‘özendirme primi’ ödenmesi maddelerinden vazgeçme çağrısında bulunmuştu.
Sendika cephesi ise kazanılmış haklarından vazgeçmeyeceklerini belirtirken, Tugay bu şartlarda işten çıkartmaların devam edeceğinin altını çizmişti.





