Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – Kentte kangren haline gelen trafik sorunu, İzmirlilerin çözüm beklediği bir nokta...
Geçtiğimiz hafta kent gündeminde oldukça yer edinen trafik sorunu, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı arasında polemiğe dönüştü. Saygılı’nın Büyükşehir’e yönelttiği eleştirilere karşı yanıt veren Büyükşehir Belediyesi daha sonra Saygılı’dan gelen karşı cevap ve 4 soru ile baş başa bırakıldı.
Saygılı, “Akıllı trafik sistemi ile 180 günde trafik rahatlayacak’ dediniz. Akıllı sistem ortada yok, trafik akmıyor. Akıl devrede değil” ifadelerini kullanmıştı.
Büyükşehir cephesinden ise AK Parti hükümetinin İzmir’in ulaşımına ayırdığı 3 bin TL’lik bütçe hatırlatılarak yatırım konusunda eksik kalındığı vurgusu yapılmıştı.
Şehir Plancısı Ömer Selvi, İzmir trafiğine ve çözümlere dair görüşlerini Egedesonsöz’e aktardı.
KISA VADEDE RAHATLATIR
Şehir Plancısı Selvi, ikinci çevre yolunun İzmir trafiğine faydası olup olmayacağına dair şunları söyledi:
"TÜİK verilerine göre 2024 yılı itibari ile Türkiye’deki otomobil sahiplilik oranı bin kişide 189’dur. İzmir için bu oran yine bin kişide 226’dır. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde şehir içi trafikte otomobillerin doluluk oranı ortalama 1,1 - 1,3 civarındadır. Bu oranı otomobil sahiplilik oranı ile çarparsanız özel araçların İzmir şehir içi trafiğinde kentsel ulaşıma sağladığı toplam ‘fayda’yı hesaplayabilirsiniz. Bu da en iyi ihtimallerle yüzde 29’larda bir orandır.
TETİKLENEN TALEP ETKİSİ
İkinci çevre yolunun kısa vadede araç trafiğini rahatlatabileceği doğru, ancak bu türden özel araç kullanımını teşvik edici projelerin tek başına kalıcı bir çözüm sunmadığı dünyanın farklı kentlerinde tarihsel olarak kanıtlanmıştır. Yeni yollar inşa etmek, bir süre sonra daha fazla araç trafiğini teşvik ederek ‘tetiklenen talep’ etkisi yaratmaktadır. Kentin trafik sorununu çözme iddiası ile ortaya atılan bu tür projeler, uzun vadede sorunu çözmediği gibi otomobil kullanımına talebi arttırmakta ve sorunların katlanmasına neden olmaktadır. Kamuya maliyeti çok yüksek olan bu tür yatırımlar yerine toplu taşıma odaklı çözümler geliştirilmelidir.
Çevre yolları, lojistik ve transit trafik için önemli olsa da, ulaşım sorunu dediğimizde biz kullanıcıların aklına gelen kent iç trafikteki tıkanmalar ve düşük konforlu toplu taşım sistemleridir."
NEYİ TAŞIMAK İSTİYORUZ?
İzmir'de trafik sorununun çözümü için önerilerde bulunan Selvi, "‘Biz neyi taşımak istiyoruz? İnsanları mı ağırlığı bir ton ile iki ton arasında değişen ve sadece nüfusun yüzde 29’unu taşıyan metal yığınlarını mı?’ İzmir gibi büyük metropollerde gerçek çözüm, toplu taşıma ve yaya altyapısının sistematik olarak güçlendirilmesi ile mümkündür. Ancak bu, toplu taşımanın ‘cazip’ hale getirilmesi ve özel araç kullanımının kent merkezlerinde ‘konforsuz’ hale getirilmesi ile sağlanabilir. İzmir’in ulaşım sorunu, bütünleşik bir toplu taşım sistemi ile çözülebilir" dedi ve önerilerini şöyle sıraladı:
- Toplu taşıma yatırımları artırılmalı: Metro hatları nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgelere doğru yayılmalı. Mesela Bozyaka – Buca hattının yapılması olumlu bir gelişme, hatta geç kalmış bir proje çoktan yapılmış olmalıydı. Yeni tramvay hatları ve tahsisli otobüs yolları (İstanbul’daki popüler adı ile Metrobüs) tasarlanmalı. Ancak bu hatların verimli işleyişi için özel şerit ayrılmış, sinyal öncelikli ve kesintisiz ulaşım hakkına sahip olmaları gerekmektedir.
-Yaya ve bisiklet öncelikli yaklaşım: Literatürde ‘pedestrian highway’ olarak geçen ‘yüksek yaya yolları’ olarak Türkçe’ye girmesini istediğim bir yaklaşım var. Kilometrelerce uzayan, geniş ana yaya akslarına ihtiyacımız var. Tüm ilçelerin yaya yoğun bölgelerinde yaratmamız gerekiyor bu caddelerden. 100 metrelik ‘akşam gezintisi’ yollarından bahsetmiyorum! Bisiklet yollarının da bu caddelerde çözüldüğü, farklı iklim koşullarına göre yayanın yürüyüş konforunu arttıran tasarımlarla cazip hale getirilmiş, geniş ve uzun ana yaya aksları. Ayrıca kaldırımların yürünebilir hale getirilmesi gerektiğini söylemeye gerek yok herhalde. Bir yaya yolculuğa çıktığı bir noktadan başka bir noktaya rahatlıkla erişebilmeli.
-Kent merkezleri: Kent merkezlerinin otopark sorununu otoparkları azaltarak çözebilirsiniz. Bu sorunun çözümü, ancak etkin bir otopark yönetim sistemi kapsamında, cadde üzeri park alanlarının kısa süreli parklamaya izin veren düzenlemelere dönüştürülmesi gibi stratejik müdahalelerle mümkün olabilir. Başka bir çözümü olduğunu düşünmüyourm. Yeni otoparklar inşa etmek, sorunun katlanarak artmasına neden olmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.
-Düşük Emisyon Bölgesi Uygulaması: Dünya genelinde artık kent merkezlerine otomobille girişin bir bedeli var. Örneğin Londra, Stockholm ve Oslo kentlerinde düşük emisyon bölgesi uygulaması ile elektrikli ya da hibrit olmayan otomobillerden ücret alınıyor. New York, Singapur ve Valetta gibi kentlerde ise tüm otomobillerden ücret alınıyor. Bu tür kararların siyasi nedenlerle alınması zor olsa da dünyanın birçok kent merkezinde düşük emisyon bölgesi uygulanmaktadır. Bildiğim kadarıyla, Milano, Rotterdam, Madrid, Paris, Brüksel, Prag, Helsinki bu kentlerin hepsinde uygulanıyor. İzmir de bu konuda öncü bir kent olabilir. Zirve saat dediğimiz, trafiğin yoğun olduğu mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde rahatlıkla uygulanabileceğini düşünüyorum.
ELEKTRİK SAYESİNDE HAYATIMIZA GİREN TRAFİK LAMBALARINDAN FARKI YOK
Selvi, akıllı sistem ile ilgili, "Akıllı ulaşım sistemleri her alanda olduğu gibi teknolojinin gelişmesi sonucu bize sunduğu araçlardan biri. Yani aslında elektrik sayesinde hayatımıza giren trafik lambalarından farkı yok, onları da 100 yıldır kullanıyoruz.
POLİTİKACILAR KENTSEL ULAŞIM ANLAYIŞINI GÜNCELLEMELİ
Bir aracın fetişleştirilmesi de görmezden gelinmesi de yanlış, bu tür araçların tartışması uzmanlara bırakılsa daha iyi olur. Politikacıların ya da karar vericilerin bu sistemlerle ilgilenmek yerine önce Kentsel Ulaşım anlayışlarını güncellemeleri gerekiyor. Tekrar hatırlatmak isterim biz insanları mı ulaştırmak istiyoruz, otomobilleri mi? Akıllı ulaşım sistemlerin nasıl kullanılacağı ise tamamen verinin ne kadar sağlıklı toplandığı ve nasıl işlendiği gibi faktörlere bağlı olarak değişir" ifadelerini kullandı.
POLEMİK YERİNE UZMANLARLA İŞ BİRLİĞİ YAPILMALI
Akıllı sistemin trafikte başarılı olması için gerekli olanları sıralayan Selvi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"-Veri paylaşımı ve şeffaflık: Sistemin nasıl çalıştığı, hangi verilerle optimize edildiği kamuoyuyla paylaşılmalı.
-Entegrasyon: Akıllı sistemler yalnızca sinyal optimizasyonuyla sınırlı kalmamalı, toplu taşıma, bisiklet ve yaya hareketliliğiyle de uyumlu olmalı.
-Teknoloji odaklı değil, insan odaklı çözümler: Sistem, sadece lastik tekerlekli araç trafiğini hızlandırmaya yönelik değil, yaya güvenliği ve toplu taşıma önceliğine de odaklanmalı.
-Politik çatışma yerine teknik iş birliği: Büyükşehir ve merkezi hükümetin projeyi siyasi polemik konusu yapmak yerine uzmanlarla birlikte çalışması gerekiyor."
DAHA FAZLA YOL DEĞİL, TOPLU TAŞIMA ODAKLI POLİTİKA
Son olarak Selvi, trafiğin çözümü için en önemli v etkili yolun toplu taşımayı artırmak olduğunu belirtti. Selvi, "Otomobil sahiplilik oranı Avrupa ve Amerika (0,5 – 0,8 kişi/otomobil) ile karşılaştırıldığında oldukça düşük bir ülkede yaşıyoruz. Bu kentsel yaşam için olumlu bir olgudur. Bu durumu koruyucu politikaların geliştirilmesi esas alınmalıdır. Özellikle: raylı sistemlerin yaygınlaştırılması, otobüs öncelikli şeritler, sinyal öncelik sistemleri, kent merkezlerinde otomobili uzaklaştırıcı yöntemlerin arttırılması, yürümeyi ve bisikleti teşvik edici ana yaya akslarının tasarlanması, "15 Dakikalık Şehir" konsepti: Mahallelerde insanların ihtiyaçlarını yürüyerek veya bisikletle karşılayabileceği bir kentsel düzen hedeflenmeli. İzmir’in trafik sorunu, daha fazla yol ve otopark yaparak değil, yaya ve toplu taşım odaklı politikalar ile çözülebilir" diye konuştu.





