HABERLER>POLİTİKA
18 Aralık 2015 Cuma - 09:52

Sancar’dan İzmir’de özyönetim çıkışı!

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından Tahir Elçi anısına düzenlenen panelde, ‘Barış İçinde Yaşam Hakkı’ konusu tartışıldı. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendiren HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, 7 Haziran ve sonrasında yaşanan süreçle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunarak tüm Türkiye için özyönetim vurgusu yaptı.

Sancar’dan İzmir’de özyönetim çıkışı!

Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ - Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Tahir Elçi anısına ‘Barış İçinde Yaşam Hakkı’ adlı bir panel düzenledi.

Mimarlar Odası’ndaki panelde HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nilgün Toker ve Tanıl Bora konuşmacı olarak katıldı. Tahir Elçi’nin öldrülmeden önce yaptığı son konuşmasıyla başlayan panelin, moderatörlüğünü TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Üsterci yaptı.
 
Barış ve yaşam hakkı konularının tartışıldığı ve ülkenin içinde bulunduğu durumun değerlendirildiği panele İzmirlilerin ilgisi yoğundu.
 
HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, 7 Haziran ve sonrasında yaşanan süreçle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’de yaşananların Yogoslavya iç savaşına benzediğini söyleyen Sancar, müzakerelerin yeniden başlaması gerektiğini vurgulayarak tüm Türkiye için özyönetimi savunduklarını ifade etti.


 
PLANI SURİYE’DE KÜRTLER, TÜRKİYE’DE HDP BOZDU!
Konuşmasına Tahir Elçi ile son anısını anlatarak başlayan Sancar, ‘Ne oldu da şimdi bu noktadayız?’ sorusuna anlamlı ve ikna edici cevap bulma çabasının, bıkkınlığı kıracağını söyledi. HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararıyla, Cumhurbaşkanı’nın Barış Süreci’nden kendisinin beklediği çıkarları ve avantajları elde edemeyeceğini daha net gördüğünü söyleyen Sancar, “Çatışmasızlık boyunca Kürt siyasi tarafında hem Rojava’da hem de Türkiye’de siyasi itibarı vardı, elde ettiği başarılar vardı. Cumhurbaşkanı, bu sürecin esas olarak Kürt Siyasi Hareketi’ne yaradığını düşünmeye başlamıştı. HDP’nin parti olarak seçimlere girme kararının en önemli planı olan başkanlığı bitireceğini gördü” diye konuştu. Sancar, Erdoğan’ın 2 büyük hedefi olduğunu şu şekilde anlattı: “Başkanlık ihtirasını da Suriye politikasından bağımsız görmemek gerekiyor tabii. 2 büyük hedefi vardı. Suriye’deki İslamcılara büyük destekler verdiler, büyük suçlar işlediler. Çok çabuk sonuç alacaklarına inandıkları için bunları pervasızca yaptılar. Nasıl olsa Suriye’de iktidar değişince hepsinin üstünü örteriz dediler. Başarı kazanırsanız suçlar biter, o suçların yargılanması söz konusu olmaz. Suç ve günah olmaktan çıkar. Böyle bir hesapla başladılar. İlk 1.5 yıl biraz da telaşla, sonuç alamadıklarını gördükçe Suriye’de daha çok battılar suç ve  günah batağına. Amaç, Ortadoğu’nun başında tek adam ve güçlü lider olmak istiyordu. Suriye’deki planı bozan Kürtler oldu. Rojava’daki Kürtlerin direnişi bu hesabı çökertti. Türkiye’deki hesabı da HDP çökertti.”

O SLOGANLAR FARKINDA OLARAK ÜRETİLDİ...
Tüm bunların farkında olarak bir mücadele kurduklarını ve seçim çalışmalarına buna yönelik yaptıklarını anlatan Sancar, “O sloganlar, o çalışmalar şahsi değildi. Politikanın farkında olarak o sloganlar üretildi ve mücadele de böyle kuruldu. İki alanda da iyi darbe yediler. Ama asıl sarsılan Cumhurbaşkanı ve AKP oldu. 7 Haziran’da elde edilen başarı çok büyük bir başarı. Kürt Siyasi Hareketi, bunca kuşatmaya lanetlemeye Türk kamuoyu zihninde bunca şeytanlaştırılmaya rağmen Türkiye halklarıyla buluşmayı başardı. Devletin 90 yıllık tüm engelleri dikildi, ideolojik bariyerler yükseltildi ama bunlar yıkıldı” dedi.
 
BU OLANLARIN KARARI NİSAN 2015’TE VERİLMİŞTİ
Siyasi bir olağanüstü hal ilan edildiğini ifade eden Sancar, “Sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor, hukuksal dayanağı yok ama yapılıyor. Bunlar bir günde karar verilip hayata geçirilen projeler değil. Bu kadar donanım, hazırlık hemen yapılamaz. Bunlar kararını Nisan 2015’te verdiler. Çatışma bölgeleri dışında hayat normal devam ediyor. Savaş hali de olsa belli bir bölgeye ve belli ilişkilere yayarak orada sınırlı tutmaya çalışıyorlar, kalan kısımlarda da normal hayatın devamı sağlanıyor. Böyle bir karar verdiler ve kapsamlı bir şekilde hayata geçirdiler” şeklinde konuştu.
 
HDP OLANLARA HIZLI TEPKİ VEREMEDİ
HDP’nin yaşanan olağanüstü hale hızlı bir tepki veremediğini söyleyen Sancar, “Kürt coğrafyası öyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldı ki özsavunmayı öne çıkarak önyönetim hamlesiyle cevap verdi ve savaş şehirlere taşındı. HDP barış temelinde barışın inşası için hareket eden bir partiydi. Olağanüstü hale hızlı bir tepki veremedik. Şartları kavramamış olabiliriz. Savaş dönemini yeterince hazırlık yapmamış olabiliriz. Ağır saldırılara maruz kaldık ve HDP olağanüstü hal uygulamalarına ağır mahsur kalarak seçime girdi” ifadelerini kullandı.
 
ACI VE MAĞDURİYET ÜZERİNDEN AĞLAŞMAK ANLAMSIZDIR
Ortada bir savaş olduğunun altını çizen Sancar, yaşananların Yugoslavya iç savaşına benzediğini vurguladı. Devletin tüm gücüyle yüklenerek sadece Kürt bölgelerinde değil, her yerde farklı düşünenlerin yaşam alanlarını daralttığını ifade eden Sancar, “Savaş şehirlerde ve pervasız bir şekilde yürütülüyor. Gördükleriniz yaşananların azıdır. Ben ve diğer vekiller alanlardayız, tanıklık ediyoruz. Böyle zamanlarda kaçınmamız gereken yollardan biri de acı ve mağduriyet üzerinden ağlaşmaktır. Bundan kaçınıyoruz. Ağlaşmak için değil, durumun ne olduğunu anlatmak için uğraşıyoruz. Böyle durumlarda ağlaşmak anlamsızdır” dedi.
 
TÜM TÜRKİYE İÇİN ÖZYÖNETİM TALEBİ
Tek çözüm yolunun müzakereler olduğunu vurgulayan Sancar, özyönetim vurgusu yaptı. Sancar şu şekilde konuştu: “Özyönetim siyasi inşa meselesidir. HDP Türkiye’nin tamamı için özyönetim istiyor. Tüm bölgeler için özgürlük istiyor. Bizim bu talebimiz devam ediyor. Savaş derinleşirse, bir asimetri doğar. Kürt Bölgesi’nde özyönetim çok daha net ve acil olarak gündeme gelir. Bu bizim tercihimiz değil, şartların dayattığı bir şey olacak. Özyönetim çatışmalar içinde yıpranıyor, bunu çatışmadan çıkarıp siyasileştirmek lazım. Bu, önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı ve ısrarlı bir şekilde üzerinde duracağımız bir konudur. Özyönetim masada konuşulacak. Bu artık geri atılamaz, ertelenemez bir konu haline gelmiştir. Suriye konusunda da şuna dikkat etmek gerekiyor: Kürtlerle Suriye’de bir barış ve birliktelik olmadan Türkiye’de de Kürtlerle barış olmaz. Suriye Kürtleri’ni de zihinimizin parçası olarak görmemiz gerekiyor. Rojava dahil sorunların çözümünün tek yolu müzakeredir. En önemli imkan Öcalan’dır. Barış sürecini en uzun vadeli düşünen Öcalan’dır. 5 Nisan’dan bu yana tecrit altında. Öcalan’ın yeniden devreye girmesini sağlamak, tecritin kaldırılması ve herkesle görüşmesini sağlamak gerekiyor. Buradan bir yol açılacağına eminim.”
 
Böyle zamanlarda umudun çabuk zayıfladığını söyleyen Sancar, “İktidar, bu politikaların başarısız olacağını anladığı an masaya dönecektir. Fakat döndüğü an zayıf bir süreç olmayacak. Çatışmaya dönüldüğünde daha sert, masaya oturduğunda daha net olunacak” dedi.
 
‘SAVAŞ, YAŞAMA HAKKININ İFLASIDIR’
Savaşın insanın insan olarak yaşama hakkının iflası olduğunu söyleyen Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nilgün Toker, savaş ve yaşam hakkı ilişkisini şu şekilde anlattı: “Savaş, savaşın ortadan kaldırdığı yaşam hakkından bahsetmeyi de ortadan kaldırıyor. Çünkü düşmansa yaşama hakkı yoktur. Birilerinin yaşama hakkı için diğerlerinin yaşama hakkını ortadan kaldıran bir şeyden bahsediyoruz. Savaş dediğimiz şey aslında insansal yaşamı yıkıyor. Yaşama hakkı, kendi canlılığını sürdürmek için her şeyi yapma hakkı değildir. Yaşama hakkının ihlali doğrudan insanın insansal yaşama hakkıdır. Savaşın ortadan kaldırdığı şey insansal yaşamın ortadan kaldırılmasıdır. Savaş ortasında insanlar bir nesne haline dönüşüp insan olmaktan soyutlanıyorsa, savaşa topyekün insanın insan olarak yaşama hakkının iflasıdır.” İnsanın değiştirebilme gücüyle ilgili konuşan Toker, “İnsanı insan yapan en önemli nitelik insanın değiştirebilme gücüdür, bu da siyasetin kendisidir. İnsanın değiştirme gücünü elinden aldığınız anda iradesizleştiriyorsunuz. Siyaset yapabileceğimiz koşulları sağlamak, silahları kovmakla mümkün. 7 Haziran öncesi yapmıştık, yine yapabiliriz diye düşünüyorum” diye konuştu.
 
‘YAŞAM HAKKI, DEVLETE ÖLDÜREMEZSİN DİYEBİLMEKTİR’
Tanıl Bora ise konuşmasında, yaşam hakkı konusunu ölümlerin rakamlara dönüşmesi çerçevesinde ele alarak, yaşam hakkının fiilen altının oyulduğuna dikkat çekti. Bora, “Ölümlerin bu kadar çoğaldığı zaman en korkunç olan kaybettiğimiz insanların rakamlara dönüşmesidir. Bunun böyle düşündürülmesi, direkt yaşam hakkının ihlalidir. Yaşam hakkı, doğal ve kendiliğinden bir durumdan öte bir hal statüsüdür. Yaşam hakkının altı, fiilen oyulmaya başlamıştır. Yaşam hakkının ilk pratik anlamı devlete öldüremezsin diyebilmektir” ifadelerini kullandı. ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganının ve ‘şehitlik’ mitosu etrafındaki kutsallaştırmanın yaşam hakkının çiğnenmesi olarak yorumlayan Bora, “Türkiye’de uzun zamandan beri can değeri ve yaşam hakkıyla ilgili karşı karşıya olduğumuz kabusun en güçlü ifadesi ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganıdır” dedi. Bora, insanın canını feda etmesinin değer taşıdığını, bunun saldırgan bir çığlığa dönüştüğünün ürpertici olduğunu vurguladı.

 
Bornova’da 545 milyon yıllık yolculuk!
 
Rus ajanlar Türk bankalarını bastı!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Yüksel’den önemli mesajlar: Neden aday oldu/Rakipleri için ne dedi?
Belediye başkanları ve ilçe başkanlarının desteğinin ardından aday olma ...
Meclis kürsüsüne bazuka ile çıktı
HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan, güvenlik güçlerinin Güneydoğu’daki ...
Davutoğlu'dan Çipras açıklaması: O gün olay oldu ve bitti
Başbakan Davutoğlu, Brüksel'de bir araya geldiği Yunanistan Başbakanı ...
 
AK Partili vekilin dili sürçtü: Hırsız değiliz demiyoruz!
AK Parti Grup Başkanvekili İlknur İnceöz,17-25 Aralık operasyonlarıyla ...
Erdoğan’dan CHP’li vekile: Bu nasıl ihanettir!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konya'da yaptığı konuşmada CHP'li Eren Erdem'in ...
AK Partili Kaya’dan İzmir’e yol müjdesi!
35 kilometrelik Kemalpaşa-Torbalı bölünmüş yolunun 31 kilometresi için ...
 
Serter’den yönetime ve başkanlara SMS’li davet!
CHP İl Başkanı kongreye 3 gün kala il yönetimi ve ilçe başkanlarının tamamına ...
Flaş! CHP’de kritik başkanlar zirvesi: Hangi isim öne çıktı?
CHP ilçe başkanları Karabağlar’ın ev sahipliğinde ikinci kez bir araya ...
CHP'li Çıray'dan 'İslam ittifakı'na sert tepki
Suudi Savunma Bakanı Muhammed’in Suudi Arabistan liderliğinde, aralarında ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çocuk yaşında assolist oldu!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gazeteci titizliğinden çıkan bir roman
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva